16 dilde basılan derginin en önemlisi neden Türkçe olanıymış?
15 Ocak 2015 Yeni Şafak
8 Ocak tarihli yazımızda bugün hâla yanıtlarının tam olarak verilemediği şu beş soruyu sormuşuz:
Bir: Bu işte kimin çıkarı var?
İki: İletişim mutlaka bir somut hedefe yönelik olduğuna göre, terörün kaynağında hangi iletişim hedefi vardır?
Üç: Herhangi bir şiddet olayında hedeflenen kitle kimdir? Bu kitleden nasıl bir davranış değişikliği beklenmektedir?
Dört: Aynı iletişim hedeflerinde buluşabileceği varsayılan terör olaylarının birbirleriyle olan bağlantıları nelerdir?
Beş: Son olay, sadece İslamofobi sınırları içinde mi ele alınmalıdır? İstihbarat servislerinin aralarındaki denge savaşını da hesaba katmamız gerekmez mi?
Şimdi, muhalefet bu soruların yanıtlarını irdeleyeceğine ne yapıyor dersiniz?
Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’nu “Paris’e niçin gittin”, diye eleştiriyor.
Var ya!.. Gitmeseydi, yerden yere çalmazlar mıydı sizce? “Bütün dünya orada, sen neredesin kardeşim?” diye söylenmezler miydi?
Oysa sadece yukarıdaki 5 sorunun yanıtına değil, örneğin şu tuhaflıklara da bakılması gerekmez miydi:
- Teröristlerin araçta kimliklerini unutmaları,
- Hayat Boumedien’in Madrit’ten İstanbul’a geldikten sonra bir güzel dinlenip Akçakale üzerinden Suriye’ye geçerken kimlerden yardım almış olabileceği,
- Baskın günü sokağın bomboş olması...
- İki terörist kardeşi, etrafı yüzlerce polis tarafından sarılmışken, neden sorgulamak için bekleyeceklerine öldürmeyi seçmeleri...
- Ve nihayet, 16 dilde yayınlanan Charlie Hebdo’nun en önemlisinin Türkçe baskısının olduğunu söyleyen derginin yeni yayın yönetmeni Gérard Biard’ın şu sözleri:
“Çünkü Türkiye’de anayasal laiklik saldırı altında”...
Tut kelin perçeminden!.. Böyle bir tespitte bulunabilmek için aşağıdaki üç özellikten en az birine sahip olmak yeterlidir herhalde:
Bir: Geri zekalı ve/veya cahil olmak,
İki: Sadece Türkiyeli İrlandalıları referans alan bir Fransız entelektüeli olmak,
Üç: İstihbarat servislerinin yönlendirmelerinin etkisi altında kalmış safın teki olmak.
Amaç aslında bellidir:
Birkaç cepheden birden algılamayı yönetmek ve Türkiye’yi İslamî teröre destek veren, anti-demokratik ve bu yüzden yalnızlaştırılması, itibarsızlaştırılması ve başındaki liderinden ‘kurtarılması’ gereken bir ülke olarak lanse etmek...
8 Ocak’taki yazımızı nasıl bitirmiştik?
“Biz sadece şimdilik, Allah Türkiye’yi korusun demekle yetinelim. Çünkü o beş sorunun yanıtını bilmesek de, içimizden ve derinlerden bir yerden gelen sesle, bu işlerin Türkiye’yi hedef almış olabileceğini aklımıza getirmeden edemiyoruz.”
Şimdi bütün bu olan biteni götürün Mehmet Akif Ersoy’un Anadolu ile ilgili o ünlü yorumunun üstüne koyun:
“İslam’ın son kalesi...”
Acaba Einstein haksız mıydı?
Gelin şu 16 Türk devletini temsil eden 16 değişik asker kıyafeti içindeki Silahlı Kuvvetler elemanlarının verdikleri fotoğrafı ‘stratejik iletişim’ ilkeleri boyutunda ele almaya çalışalım.
Bir: Bu fotoğraf bir iletişim aracı mıdır?
Evet.
İki: Hedef kitlesi kimdir?
Konuk devlet başkanının ülkesi ve Türkiye halkı.
Üç: Kilit mesaj nedir?
Bizim Cumhuriyetimiz gökten zembille inmemiştir. Ta Milattan öncesine dayanan bir milletler topluluğu ve onların kurduğu devletlerin devamı olmakla kıvanç duyar.
Dört: Bu kilit mesaj ülkemizde başka yerlerde de vurgulanmakta mıdır?
Evet. Cumhurbaşkanlığı forsunun üzerindeki 16 yıldızda ve de Cumhurbaşkanlığı’nda yıllardır sergilenen 16 bayrakta… Bu 16 yıldız hangi devletleri temsil ediyor:
Büyük Hun, Batı Hun, Avrupa Hun, Göktürk, Avar, Hazar İmparatorlukları; Karahanlılar, Gazneliler, Büyük Selçuklu, Harzemşahlar, Altınordu Devleti, Büyük Timur, Babür ve Osmanlı İmparatorluğu, Türkiye Cumhuriyeti.
16 yıldızlı Cumhurbaşkanlığı forsu bugün Anıtkabir Müzesi’nde bulunan bir flamada da yer almaktadır. Bu flama Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1922’de İzmir’e girerken kullandığı araca fors olarak çekilmişti.
Peki, benzer kilit mesajlar, benzer simgelerle başka ülkelerde de kullanılmakta mıdır?
Evet. Çok sayıda ülke, gidebildiği kadar geçmişine döner ve çeşitli askerî simgelerle kökenlerine sahip çıkar.
Beş: Peki iletişim hedefi nedir?
Gücünü Mehmet Akif Ersoy’un mısralarından alan anlayışın, yani "Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım" diyen ruhun ve/veya Atatürk'ün “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” ifadesinin algılanmasını kuvvetlendirmek.
Peki sonuç:
Bugüne kadar bayraklara, yıldızlara hiç sesini çıkarmayanlar, bu yıldızların, bayrakların, bu kez de o dönemleri tahminen de olsa simgeleyen askeri kıyafetlerle kuvvetlendirilerek ifade edilmesini neden eleştirmektedirler?
Yanıt: Bunun sebebi, Cumhurbaşkanı’nın yaptığı her şeyi, söylediği her sözü eleştirerek siyasi başarı elde edileceğine duyulan yaygın inançtır. Şimdilerde bu eleştiriler odağına Sayın Başbakan da eklenmiştir. Muhalefet yıllardır aynı stratejileri uygulayarak farklı sonuçlar elde edeceğine olan alışkanlığını sürdürmektedir. Eğer 2015 seçimlerinde bu stratejileri başarılı sonuç verir, iktidara gelirlerse bütün dünyaya şunu gönül rahatlığıyla ilan edebilirler:
“Aynı şeyleri tekrarlayarak farklı sonuçlar elde edileceğine inananlar çılgındır, diyen Albert Einstein haksızdı.”.