İletişim yönetimi feodal toplumda yoktu
17 tEMMUZ 2014 YENİ ŞAFAK
HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın açıkladığı, tıpkı AK Parti gibi kendi içinde tutarlı bir dünya görüşünden neşv ü nema bulan 'Yeni Yaşam Çağrısı' adını verdikleri vizyonu, 'iletişim hedefleri' kıstasına vurulduğunda, temel siyasi görüşlerine katılmasak da, bazı açılardan topallıyor olsa da (Diyanet'in kapatılması gibi) Türkiye adına ileri bir adımdır.
Çevrecilikten kadın haklarına konjonktürel pek çok açılımı yakından takip ettiklerinin işaretlerini veren HDP kampanyası, diğer yandan Cemaat ve öbür uçta da Gezi'nin hükümet üzerindeki izlerine, 'etinden sütünden yararlanalım' derecesine abanacağı hissiyatını da veriyor.
Bu tespitlerin yanı sıra 'iletişim yönetimi' açısından ifade edilmesi gereken eksikliği de kayda geçelim:
Siyasetin diplomasiye, stratejik iletişim danışmanlığına ve bu ikisinin aksiyonlar çıktısına destek olması beklenen Halkla İlişkiler ve Reklam disiplinlerine duyduğu ihtiyacın farkında olmayan bir siyasi lider düşünülebilir mi? Bu sorunun kolay yanıtını düşünürken bile Salı günkü konuşmasındaki ifadelerine bakarak Sayın Demirtaş'ın bu konudaki küçümseyici yaklaşımına ne demeli?
Ekmel Bey'i destekleyen siyasi grupların da AK Parti'yi, iletişimi olması gerektiği gibi yönetmesini eleştirme ve de Halkla İlişkiler'i aşağılama konusunda Selahattin Bey'le fikir birliği içindedirler. Bu ise tipik iletişim cehaletinin bir göstergesidir. Son sekiz seçimi kaybetmenin nedenlerinden biri ve belki de en önemlisidir. Bilindiği gibi iletişim yönetimi feodal tarım toplumunda yoktu. Sanayi toplumunda ilk kez bir ihtiyaç olarak ortaya çıktı; bilgi toplumunda ise 'ikna' meselesinin en temel unsurlarından biri haline geldi.
Dünyaya geri bir pencereden bakma alışkanlığı, sadece bürokrasi ve statükoyu koruma kollama güdüsüyle değil aynı zamanda iletişimi, kedinin uzanamadığı ciğere mundar deyişi gibi külliyen reddetmekle de tezahür eder. Örneğin Başbakan'ın toplantısına katılan popüler kültür insanlarını eleştirmek de böyle bir bakış açısından kaynaklanır. O konuda söylenecek bir laf var idiyse o da, 'Keşke çok daha etkili isimler de katılsaymış' olurdu; 'Bunların burada ne işi var?' değil. Reklamı ve Halkla İlişkiler'i küçümseyerek, aşağılayarak, siyasi iletişim yapılamaz.
Ekmel ve Selahattin Beylerin içine düştükleri vahim durum budur. 'Olanaklarımız yok, eşit değiliz' muhabbetinin de bu çerçevede hiçbir geçerliliği yoktur. 2002'de AK Parti hangi devlet yardımını alarak iktidar olmuştu acaba? Nedenleri dışarıda değil içerde aramadıkça muhalefetin güçlenmesi olanağı ne yazık ki ortalarda görünmüyor.
Vaat iknaya ne zaman dönüşür
İşimiz gereği çeşitli sektörlerden yöneticilerle sık sık bir araya geliyoruz. 'Ortak kanaat' falan demeyeceğim, 'yüzde yüz mutabakat' demek daha doğru olur; hepsi Ali Babacan'ı ve de Mehmet Şimşek'i yere göğe sığdıramıyorlar. Bir kısmı AK Partili falan da değil. Onlar için Ali Babacan bir güven, itidal, denge ve gelecek için sağlam bir payanda duygusu demek. Halkla iş dünyasının bir konuda bu kadar mutabakat içinde olması sık rastlanılan bir durum değildir.
Sayın Ali Babacan'ın MÜSİAD'ın Ankara şubesinde yaptığı son konuşmaya bu bağlamda göz atılacak olursa, halkla iş dünyasının AK Parti iktidarı konusunda neden fikir birliği içinde olduğu belki daha iyi anlaşılabilir:
- Milli gelir geçen sene sonu itibariyle 820 milyar dolara ulaşmıştır.
- Son rakamlara bakıldığında satın alma gücü paritesine göre kişi başına düşen milli gelirimiz 19 bin doları aşmış durumda.
- Bu yılın başından itibaren artık gelişmekte olan ülkelerde de daha sakin bir tablo oluşmuş durumda.
- İhracat kredilerinde büyük artış olmuştur. Son 3 yılda Eximbank'ın iş hacmi her açıdan tam 3 kat artmıştır.
- Bugün itibariyle Türkiye'nin risk primi yüzde 1,7-8 arasında değişmektedir. Bu durum son tarihler itibarıyla en düşük seviyelere yakındır.
- Geçen senenin ilk çeyreği ile bu senenin ilk çeyreği arasında, Türkiye toplam 1,3 milyon istihdam oluşturmuştur.
- Genel seçimleri de atlattıktan sonra 2019'a kadar seçim yok. 2015-2019 arası seçimsiz bir dönem. 2019-2023 arası da yine seçimsiz bir dönem olacak. Türkiye bu dönemleri iyi değerlendirirse, ihtiyaç duyulan reformları yapabilirse, 2023 hedeflerine ulaşmamız çok kolay olacak.
Bütün bu gerçekliklerin ortak paydası şudur:
Gelecek tasarımı eğer güvenilir bir zemine işaret ediyorsa vaat, iknaya dönüşür.
Çevrecilikten kadın haklarına konjonktürel pek çok açılımı yakından takip ettiklerinin işaretlerini veren HDP kampanyası, diğer yandan Cemaat ve öbür uçta da Gezi'nin hükümet üzerindeki izlerine, 'etinden sütünden yararlanalım' derecesine abanacağı hissiyatını da veriyor.
Bu tespitlerin yanı sıra 'iletişim yönetimi' açısından ifade edilmesi gereken eksikliği de kayda geçelim:
Siyasetin diplomasiye, stratejik iletişim danışmanlığına ve bu ikisinin aksiyonlar çıktısına destek olması beklenen Halkla İlişkiler ve Reklam disiplinlerine duyduğu ihtiyacın farkında olmayan bir siyasi lider düşünülebilir mi? Bu sorunun kolay yanıtını düşünürken bile Salı günkü konuşmasındaki ifadelerine bakarak Sayın Demirtaş'ın bu konudaki küçümseyici yaklaşımına ne demeli?
Ekmel Bey'i destekleyen siyasi grupların da AK Parti'yi, iletişimi olması gerektiği gibi yönetmesini eleştirme ve de Halkla İlişkiler'i aşağılama konusunda Selahattin Bey'le fikir birliği içindedirler. Bu ise tipik iletişim cehaletinin bir göstergesidir. Son sekiz seçimi kaybetmenin nedenlerinden biri ve belki de en önemlisidir. Bilindiği gibi iletişim yönetimi feodal tarım toplumunda yoktu. Sanayi toplumunda ilk kez bir ihtiyaç olarak ortaya çıktı; bilgi toplumunda ise 'ikna' meselesinin en temel unsurlarından biri haline geldi.
Dünyaya geri bir pencereden bakma alışkanlığı, sadece bürokrasi ve statükoyu koruma kollama güdüsüyle değil aynı zamanda iletişimi, kedinin uzanamadığı ciğere mundar deyişi gibi külliyen reddetmekle de tezahür eder. Örneğin Başbakan'ın toplantısına katılan popüler kültür insanlarını eleştirmek de böyle bir bakış açısından kaynaklanır. O konuda söylenecek bir laf var idiyse o da, 'Keşke çok daha etkili isimler de katılsaymış' olurdu; 'Bunların burada ne işi var?' değil. Reklamı ve Halkla İlişkiler'i küçümseyerek, aşağılayarak, siyasi iletişim yapılamaz.
Ekmel ve Selahattin Beylerin içine düştükleri vahim durum budur. 'Olanaklarımız yok, eşit değiliz' muhabbetinin de bu çerçevede hiçbir geçerliliği yoktur. 2002'de AK Parti hangi devlet yardımını alarak iktidar olmuştu acaba? Nedenleri dışarıda değil içerde aramadıkça muhalefetin güçlenmesi olanağı ne yazık ki ortalarda görünmüyor.
Vaat iknaya ne zaman dönüşür
İşimiz gereği çeşitli sektörlerden yöneticilerle sık sık bir araya geliyoruz. 'Ortak kanaat' falan demeyeceğim, 'yüzde yüz mutabakat' demek daha doğru olur; hepsi Ali Babacan'ı ve de Mehmet Şimşek'i yere göğe sığdıramıyorlar. Bir kısmı AK Partili falan da değil. Onlar için Ali Babacan bir güven, itidal, denge ve gelecek için sağlam bir payanda duygusu demek. Halkla iş dünyasının bir konuda bu kadar mutabakat içinde olması sık rastlanılan bir durum değildir.
Sayın Ali Babacan'ın MÜSİAD'ın Ankara şubesinde yaptığı son konuşmaya bu bağlamda göz atılacak olursa, halkla iş dünyasının AK Parti iktidarı konusunda neden fikir birliği içinde olduğu belki daha iyi anlaşılabilir:
- Milli gelir geçen sene sonu itibariyle 820 milyar dolara ulaşmıştır.
- Son rakamlara bakıldığında satın alma gücü paritesine göre kişi başına düşen milli gelirimiz 19 bin doları aşmış durumda.
- Bu yılın başından itibaren artık gelişmekte olan ülkelerde de daha sakin bir tablo oluşmuş durumda.
- İhracat kredilerinde büyük artış olmuştur. Son 3 yılda Eximbank'ın iş hacmi her açıdan tam 3 kat artmıştır.
- Bugün itibariyle Türkiye'nin risk primi yüzde 1,7-8 arasında değişmektedir. Bu durum son tarihler itibarıyla en düşük seviyelere yakındır.
- Geçen senenin ilk çeyreği ile bu senenin ilk çeyreği arasında, Türkiye toplam 1,3 milyon istihdam oluşturmuştur.
- Genel seçimleri de atlattıktan sonra 2019'a kadar seçim yok. 2015-2019 arası seçimsiz bir dönem. 2019-2023 arası da yine seçimsiz bir dönem olacak. Türkiye bu dönemleri iyi değerlendirirse, ihtiyaç duyulan reformları yapabilirse, 2023 hedeflerine ulaşmamız çok kolay olacak.
Bütün bu gerçekliklerin ortak paydası şudur:
Gelecek tasarımı eğer güvenilir bir zemine işaret ediyorsa vaat, iknaya dönüşür.