Şimdi de ‘şirket yönetimi’ni tartışacaklar
17 mart 2015 yeni şafak
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan nükleer bomba etkisi yaratacak bir metafor ile yine gündemi belirledi. Bakalım önümüzdeki kaç gün akşam programlarında televizyonlarda bu mevzu TV silahşorları tarafından enine boyuna tartışılacak. Balıkesir Ekonomi Ödülleri toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan demiş ki: “Sizler bu ülkenin bir iş adamı gibi yönetilmesini istemez misiniz? Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye de öyle yönetilmelidir.”
Cumhurbaşkanı bu metafordan ne kast ettiğini tam olarak anlatmak durumunda kalana kadar demediklerini bırakmayacaklar: “İşte Erdoğan ülkeyi babasının çiftliği gibi yönetmek istiyor!”, “Devleti yönetmek ve şirketi yönetmek aynı şey olur mu hiç?”, “Devletin etik anlayışı ile şirketin etik anlayışı bir olamaz ki”, “Devletin, milli güvenlik gibi milli eğitim gibi sağlık gibi kaçamayacağı önceden bütçeye koyması gereken giderleri vardır ve gelirlerini bu giderlerine göre düzenlemek durumundadır. Oysa şirket kâr amaçlıdır. Ve kâr görmediği alanlardan istediği zaman çekilebilir.” vb.
Bu ve bunun gibi sözlerle Cumhurbaşkanı’nın sözlerini evirip çevirip demediklerini bırakmayacaklar. Alın size bütün ‘didişme programları’ için aslan gibi bir konu.
Oysa meseleyi şöyle anlamak mümkün:
Halka açık bir anonim şirket 1. Şeffaf olmak zorunda; 2. Hesap verebilir olmak durumunda; 3. Kurumsal Vatandaşlık ilkelerine uymak ile yükümlü; 4. Uluslararası standartlarda etik kodları hatmetmiş ve uygulamış olması gerekir; 5. Tüm paydaşlarına karşı adil ve eşit mesafede durmak en önemli görevlerinden biridir; 6. Hızlı karar almak rekabetçi avantaj elde etmek için zorunluluktur; 7. Ne Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı mutlaktır ne CEO’su… Bağımsız üyelerin de içinde bulunduğu Yönetim Kurulu hem sorumlu hem yetkilidir; 8. Rekabetçi avantaj elde etmek için sürekli ve sağlıklı büyümek durumundadır; 9. Küreselleşme süreci ve küresel rekabet bir şirketin gelecek tasarımı için olmazsa olmaz bir ön koşuldur. Bu koşulu yerine getirmek adına şirketin, yukarıdaki 8 maddenin yanı sıra, en önemli değeri olan insan kıymetlerine yatırım yapması, toplumun doğrudan değer üretim zincirinde yer almayan çocuk ve yaşlılar gibi üyelerine gereken hassasiyetle yaklaşması, iç ve dış huzurunu garanti altına alması hayati önem taşır.
Konuya bu açıdan da bakmak mümkündür.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkemiz insanının sorunları, en komplike meseleleri nasıl anlayacağını çok iyi bilen bir siyaset adamı. Benzetme, kıyaslama, metafor kullanmaya ve tartışmaya, karşıt görüşler oluşturmaya büyük özen gösteriyor. Herhalde Başkanlık Sistemi’nin nasıl işleyeceğini en iyi şekilde özel sektördeki başarılı şirketlerin yönetimi üzerinden anlatabileceğini düşünmüş olmalı ki böyle bir tartışmaya yeşil ışık yakıyor.
Galiptir bu yolda mağlup
Kasımpaşa Teknik Direktörü Şota Arveladze Torku Konyaspor’a 2-1 yenildikleri maç ile Türk Futbol Tarihi’ne geçti. Maçın 19. dakikasında Kasımpaşa’lı futbolcu Babel’in sakatlandığı bir sırada kendisine gerekli sağlık müdahalesi yapılabilmesi için Torku Konyaspor’un kalecisi topu taca atmak istedi. Top kısa düştü. Kasımpaşa’lı Donk da bunu fırsat bilip topu ağlara gönderdi. Bunun üzerine golün etik olmadığını düşünen Şota futbolcularına talimat vererek gol yemelerini istedi. Konyaspor’un santrasından sonra Kasımpaşalı oyuncular yerlerinde durup kalelerini boşalttılar. Hasan Kabze de topu boş ağlara gönderdi.
Türk futbol tarihinde çok ender rastlanan bu ‘fair play’ kahramanlığıyla tarihe geçen Şota, takımı maçı 2-1 kaybedince teknik direktörlükten istifa etti.
Ertesi gün bütün analog ve sosyal medya Şota’yı yere göğe sığdıramadı. Ligi orta sıralarda sürdürmesine rağmen Şota’nın kendisini başarısız bulması üzerine verdiği istifayı kabul eden Kasımpaşa Yönetimi’nin bu kararı ise şok etkisi yarattı. Keşke Dünyaya ve Türkiye’ye siyaset dâhil pek çok alanda insanlık dersi vermiş olan Şota’ya 1-2 maç daha dayanıp öyle gönderselerdi.
“Hani galiptir bu yolda mağlup” diye bir laf vardır. Bu süreçte kaybetmiş gibi görünen Şota aslında kazanmıştır. Dünyayı Şota gibi yürekli insanlar değiştirecektir. Allah yardımcısı olsun.
Cumhurbaşkanı bu metafordan ne kast ettiğini tam olarak anlatmak durumunda kalana kadar demediklerini bırakmayacaklar: “İşte Erdoğan ülkeyi babasının çiftliği gibi yönetmek istiyor!”, “Devleti yönetmek ve şirketi yönetmek aynı şey olur mu hiç?”, “Devletin etik anlayışı ile şirketin etik anlayışı bir olamaz ki”, “Devletin, milli güvenlik gibi milli eğitim gibi sağlık gibi kaçamayacağı önceden bütçeye koyması gereken giderleri vardır ve gelirlerini bu giderlerine göre düzenlemek durumundadır. Oysa şirket kâr amaçlıdır. Ve kâr görmediği alanlardan istediği zaman çekilebilir.” vb.
Bu ve bunun gibi sözlerle Cumhurbaşkanı’nın sözlerini evirip çevirip demediklerini bırakmayacaklar. Alın size bütün ‘didişme programları’ için aslan gibi bir konu.
Oysa meseleyi şöyle anlamak mümkün:
Halka açık bir anonim şirket 1. Şeffaf olmak zorunda; 2. Hesap verebilir olmak durumunda; 3. Kurumsal Vatandaşlık ilkelerine uymak ile yükümlü; 4. Uluslararası standartlarda etik kodları hatmetmiş ve uygulamış olması gerekir; 5. Tüm paydaşlarına karşı adil ve eşit mesafede durmak en önemli görevlerinden biridir; 6. Hızlı karar almak rekabetçi avantaj elde etmek için zorunluluktur; 7. Ne Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı mutlaktır ne CEO’su… Bağımsız üyelerin de içinde bulunduğu Yönetim Kurulu hem sorumlu hem yetkilidir; 8. Rekabetçi avantaj elde etmek için sürekli ve sağlıklı büyümek durumundadır; 9. Küreselleşme süreci ve küresel rekabet bir şirketin gelecek tasarımı için olmazsa olmaz bir ön koşuldur. Bu koşulu yerine getirmek adına şirketin, yukarıdaki 8 maddenin yanı sıra, en önemli değeri olan insan kıymetlerine yatırım yapması, toplumun doğrudan değer üretim zincirinde yer almayan çocuk ve yaşlılar gibi üyelerine gereken hassasiyetle yaklaşması, iç ve dış huzurunu garanti altına alması hayati önem taşır.
Konuya bu açıdan da bakmak mümkündür.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkemiz insanının sorunları, en komplike meseleleri nasıl anlayacağını çok iyi bilen bir siyaset adamı. Benzetme, kıyaslama, metafor kullanmaya ve tartışmaya, karşıt görüşler oluşturmaya büyük özen gösteriyor. Herhalde Başkanlık Sistemi’nin nasıl işleyeceğini en iyi şekilde özel sektördeki başarılı şirketlerin yönetimi üzerinden anlatabileceğini düşünmüş olmalı ki böyle bir tartışmaya yeşil ışık yakıyor.
Galiptir bu yolda mağlup
Kasımpaşa Teknik Direktörü Şota Arveladze Torku Konyaspor’a 2-1 yenildikleri maç ile Türk Futbol Tarihi’ne geçti. Maçın 19. dakikasında Kasımpaşa’lı futbolcu Babel’in sakatlandığı bir sırada kendisine gerekli sağlık müdahalesi yapılabilmesi için Torku Konyaspor’un kalecisi topu taca atmak istedi. Top kısa düştü. Kasımpaşa’lı Donk da bunu fırsat bilip topu ağlara gönderdi. Bunun üzerine golün etik olmadığını düşünen Şota futbolcularına talimat vererek gol yemelerini istedi. Konyaspor’un santrasından sonra Kasımpaşalı oyuncular yerlerinde durup kalelerini boşalttılar. Hasan Kabze de topu boş ağlara gönderdi.
Türk futbol tarihinde çok ender rastlanan bu ‘fair play’ kahramanlığıyla tarihe geçen Şota, takımı maçı 2-1 kaybedince teknik direktörlükten istifa etti.
Ertesi gün bütün analog ve sosyal medya Şota’yı yere göğe sığdıramadı. Ligi orta sıralarda sürdürmesine rağmen Şota’nın kendisini başarısız bulması üzerine verdiği istifayı kabul eden Kasımpaşa Yönetimi’nin bu kararı ise şok etkisi yarattı. Keşke Dünyaya ve Türkiye’ye siyaset dâhil pek çok alanda insanlık dersi vermiş olan Şota’ya 1-2 maç daha dayanıp öyle gönderselerdi.
“Hani galiptir bu yolda mağlup” diye bir laf vardır. Bu süreçte kaybetmiş gibi görünen Şota aslında kazanmıştır. Dünyayı Şota gibi yürekli insanlar değiştirecektir. Allah yardımcısı olsun.