AB’nin de, Türkiye’nin de diyaloğa ihtiyacı var
26 farklı ülkeden 46 konuşmacının ve 800 katılımcının iştirak ettiği7. İstanbul Finans Zirvesi'nde konuşan Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Ryszard Czarnecki, Türkiye ile müzakerelerin hemen başlaması gerektiğini söylemiş. Czarnecki, son 20 yıllık dönemde Avrupa'nın küresel rolünün azaldığını, Türkiye'nin siyaset, ekonomi ve finans anlamında büyük ilerleme kaydettiğini, 2016'nın ilk çeyreğinde GSYH'sını Avro bölgesine göre 3 kat fazla arttırdığını belirtip, şöyle demiş:
“Yaşanan büyük mülteci krizi boyunca hem Türkiye hem de diğer komşularımızla son derece güçlü bir işbirliğine ihtiyacımız var. Burada sadece ideolojik bir diyalogdan söz etmiyorum. Biz anlatan, öğreten, yargılayan konumunda olamayız. Daha etkin bir diyaloğa ihtiyacımız var. Bir kırılma, dönüm noktasındayız. Çok büyük bir kaos yaşamamak için sadece AB içindeki değil tüm paydaşlarımızla etkin bir diyalog ve ciddi bir anlaşmaya ihtiyacımız var.”
15 Temmuz'dan önce gelseydi yine aynı üslupta konuşur muydu bilemem. Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz da Eylül başındaki Türkiye ziyareti sırasında “Türk ulusunun tarihinde şanlı bir sayfadır bu. Bu hayranlıkla izlediğimiz bir gelişmeydi. 15 Temmuz'da gerekli tepkiyi zamanında veremedik” demişti.
Dünkü Yeni Şafak'ta Merve Şebnem Oruç'un Lizbon mahreçli haberinde de benzer geri dönüşler vardı. Lizbon'da temaslarda bulunanAB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, eskiden 'O kadar olmaz' denilirken artık Fetullah Gülen gerçeğinin AB tarafından görüldüğünü ve 15 Temmuz darbe girişiminin ardında FETÖ'nün olduğunun bilindiğini söylüyordu.
AB anlıyor anlamasına da Batının gemi azıya almış medya aygırları, Erdoğan aleyhine yazmakta direniyorlar. Örneğin Economist hâlâ bıraktığımız yerde otlamaya devam ediyor. FETÖ yerine 'Cemaat' diyor:“Erdoğan'ın cemaate yönelik başlattığı temizlikte şu ana kadar 100 binden fazla kişi süpürüldü. 50 bin kamu çalışanı, askerler, gazeteciler, pilotlar ve iş adamları... Hepsi hedefte.”
7. İstanbul Finans Zirvesi'ndeki oturumlardan birinde bir araya gelen üç milletvekilimiz Ziya Altunyaldız (AK Parti), Faik Öztrak (CHP) veErhan Usta (MHP) yaptıkları konuşmalarda, Türkiye'nin zorlu günleri birlik ve beraberliği sayesinde aştığı; bundan sonra da bu birliğin tüm risklere karşı direnci arttıracağı ve ülkenin yeni bir başarı hikayesi yazması gerektiği konusunda fikir birliği içinde olmuşlar.. Üç milletvekilimizin bir araya geldiği bu oturumu da Eski Başbakan Yardımcısı ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz yönetmiş.
Her vesileyle dile getirmek gerektiği gibi, Yenikapı'da 'darbe karşıtlığı' temelinde vücut bulan 'birlik, beraberlik' ruhu, pek çok cephede savaşmak durumunda olan Türkiye'nin su kadar, ekmek kadar hayati ihtiyaçlarından biridir ve bu ihtiyaca başta siyaset dünyası olmak üzere herkes saygı duymalıdır.
Aklı baliğ olan herkes…
Etkileyemiyorsan
hikâyen de olmaz
Bizim İletişim Danışmanı arkadaşlarımızdan Göknur Erbakış hanımın dikkatini çekmiş…. 'Beş Yıldız On Numara' girişimcilere mükemmel örnek… Batı'daki medya, bu hikâyenin ana başlığını 'Kalite mutlaka karşılığını verir' anlamında “Quality pays” olarak verirdi herhalde...
Üç-dört gün önceki Vatan'da yayınlanmış haber. Onların başlığı ve spotu şöyleydi:
“Tofaş, Renault, Bosch bir de Köfteci Yusuf”
“İznik'te kasap olarak kurulduktan sonra restoran zincirine dönüşen Köfteci Yusuf, istihdamda devlere kafa tutuyor. 2 bin 572 kişiye iş sağlayan Köfteci Yusuf, otomotivin kalbi Bursa'da en fazla istihdam sağlayan kuruluşlar listesinde Bosch, Tofaş, Oyak Renault'la aynı sırada yer aldı.”
İnternette biraz bakınca 'Bizden başka herkes biliyormuş' duygusuna kapıldım ki; iştahım bu tür özel mekânları bilmeyi dayatacak kadar da açıktır hani…
Ne zaman gitseniz kalabalıkmış. Hafta içi 4 bin, haftasonu 6 bin kişiyi ağırlıyorlarmış. Bursa dışında İzmir, Ankara ve İstanbul dahil pek çok ilde 21 şubeyle hizmet veriyorlarmış. Lezzet ve uygun fiyatlarıyla tabii ki; ama en önemlisi kendi icatları 'porsiyonla değil, kiloyla al, evine götür” konseptiyle rekabetten ayrıştırmışlar kendilerini. Yamacında pilavı, domatesi, biberi, turşuyu da ihmal etmiyorlarmış…
Sahibi Yusuf Akkaş 1990'da dört masalı ufacık lokantasında kolları sıvamış. Şimdi devlerle yarışıyor. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'nınBursa ilk 250 Büyük Firma Araştırması'nda Köfteci Yusuf, en fazla istihdam sağlayan firmalar arasında 7. sırada. (İlk 6'sı şöyle: Bosch, Tofaş, Oyak Renault, Özdilek, Sütaş, Ar Güvenlik)…
Yusuf Bey diyor ki: “Hedefimiz ürün değil mutlu saatler satmak. Ne iş yaparsanız yapın inovasyona önem verin. Bir iş günü 2 gün rutin olarak devam ederse o işletme uzun ömürlü olmaz.”
Web sitesinde dumanı tüten köfte eşliğinde sloganını da atmış: “Hayatı Tadında Yaşa”
Vasatlıktan rahatsızlık duyup, beklentinin üzerinde memnuniyet yaratırsan kendini ülke ekonomisine bile hizmet ederken buluverirsin. İletişimcilerin 'Hikâyen var mı?' diye sorduklarında kastettikleri hikâyelerden biri de bu işte.
Etkileyemiyorsan hikâyen de olmaz!
“Yaşanan büyük mülteci krizi boyunca hem Türkiye hem de diğer komşularımızla son derece güçlü bir işbirliğine ihtiyacımız var. Burada sadece ideolojik bir diyalogdan söz etmiyorum. Biz anlatan, öğreten, yargılayan konumunda olamayız. Daha etkin bir diyaloğa ihtiyacımız var. Bir kırılma, dönüm noktasındayız. Çok büyük bir kaos yaşamamak için sadece AB içindeki değil tüm paydaşlarımızla etkin bir diyalog ve ciddi bir anlaşmaya ihtiyacımız var.”
15 Temmuz'dan önce gelseydi yine aynı üslupta konuşur muydu bilemem. Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz da Eylül başındaki Türkiye ziyareti sırasında “Türk ulusunun tarihinde şanlı bir sayfadır bu. Bu hayranlıkla izlediğimiz bir gelişmeydi. 15 Temmuz'da gerekli tepkiyi zamanında veremedik” demişti.
Dünkü Yeni Şafak'ta Merve Şebnem Oruç'un Lizbon mahreçli haberinde de benzer geri dönüşler vardı. Lizbon'da temaslarda bulunanAB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, eskiden 'O kadar olmaz' denilirken artık Fetullah Gülen gerçeğinin AB tarafından görüldüğünü ve 15 Temmuz darbe girişiminin ardında FETÖ'nün olduğunun bilindiğini söylüyordu.
AB anlıyor anlamasına da Batının gemi azıya almış medya aygırları, Erdoğan aleyhine yazmakta direniyorlar. Örneğin Economist hâlâ bıraktığımız yerde otlamaya devam ediyor. FETÖ yerine 'Cemaat' diyor:“Erdoğan'ın cemaate yönelik başlattığı temizlikte şu ana kadar 100 binden fazla kişi süpürüldü. 50 bin kamu çalışanı, askerler, gazeteciler, pilotlar ve iş adamları... Hepsi hedefte.”
7. İstanbul Finans Zirvesi'ndeki oturumlardan birinde bir araya gelen üç milletvekilimiz Ziya Altunyaldız (AK Parti), Faik Öztrak (CHP) veErhan Usta (MHP) yaptıkları konuşmalarda, Türkiye'nin zorlu günleri birlik ve beraberliği sayesinde aştığı; bundan sonra da bu birliğin tüm risklere karşı direnci arttıracağı ve ülkenin yeni bir başarı hikayesi yazması gerektiği konusunda fikir birliği içinde olmuşlar.. Üç milletvekilimizin bir araya geldiği bu oturumu da Eski Başbakan Yardımcısı ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz yönetmiş.
Her vesileyle dile getirmek gerektiği gibi, Yenikapı'da 'darbe karşıtlığı' temelinde vücut bulan 'birlik, beraberlik' ruhu, pek çok cephede savaşmak durumunda olan Türkiye'nin su kadar, ekmek kadar hayati ihtiyaçlarından biridir ve bu ihtiyaca başta siyaset dünyası olmak üzere herkes saygı duymalıdır.
Aklı baliğ olan herkes…
Etkileyemiyorsan
hikâyen de olmaz
Bizim İletişim Danışmanı arkadaşlarımızdan Göknur Erbakış hanımın dikkatini çekmiş…. 'Beş Yıldız On Numara' girişimcilere mükemmel örnek… Batı'daki medya, bu hikâyenin ana başlığını 'Kalite mutlaka karşılığını verir' anlamında “Quality pays” olarak verirdi herhalde...
Üç-dört gün önceki Vatan'da yayınlanmış haber. Onların başlığı ve spotu şöyleydi:
“Tofaş, Renault, Bosch bir de Köfteci Yusuf”
“İznik'te kasap olarak kurulduktan sonra restoran zincirine dönüşen Köfteci Yusuf, istihdamda devlere kafa tutuyor. 2 bin 572 kişiye iş sağlayan Köfteci Yusuf, otomotivin kalbi Bursa'da en fazla istihdam sağlayan kuruluşlar listesinde Bosch, Tofaş, Oyak Renault'la aynı sırada yer aldı.”
İnternette biraz bakınca 'Bizden başka herkes biliyormuş' duygusuna kapıldım ki; iştahım bu tür özel mekânları bilmeyi dayatacak kadar da açıktır hani…
Ne zaman gitseniz kalabalıkmış. Hafta içi 4 bin, haftasonu 6 bin kişiyi ağırlıyorlarmış. Bursa dışında İzmir, Ankara ve İstanbul dahil pek çok ilde 21 şubeyle hizmet veriyorlarmış. Lezzet ve uygun fiyatlarıyla tabii ki; ama en önemlisi kendi icatları 'porsiyonla değil, kiloyla al, evine götür” konseptiyle rekabetten ayrıştırmışlar kendilerini. Yamacında pilavı, domatesi, biberi, turşuyu da ihmal etmiyorlarmış…
Sahibi Yusuf Akkaş 1990'da dört masalı ufacık lokantasında kolları sıvamış. Şimdi devlerle yarışıyor. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'nınBursa ilk 250 Büyük Firma Araştırması'nda Köfteci Yusuf, en fazla istihdam sağlayan firmalar arasında 7. sırada. (İlk 6'sı şöyle: Bosch, Tofaş, Oyak Renault, Özdilek, Sütaş, Ar Güvenlik)…
Yusuf Bey diyor ki: “Hedefimiz ürün değil mutlu saatler satmak. Ne iş yaparsanız yapın inovasyona önem verin. Bir iş günü 2 gün rutin olarak devam ederse o işletme uzun ömürlü olmaz.”
Web sitesinde dumanı tüten köfte eşliğinde sloganını da atmış: “Hayatı Tadında Yaşa”
Vasatlıktan rahatsızlık duyup, beklentinin üzerinde memnuniyet yaratırsan kendini ülke ekonomisine bile hizmet ederken buluverirsin. İletişimcilerin 'Hikâyen var mı?' diye sorduklarında kastettikleri hikâyelerden biri de bu işte.
Etkileyemiyorsan hikâyen de olmaz!