Adımı John Smith yapmama gerek kalmadı
01 ARALIK 2006
Şu imaj meselesini daha uzun süre yazacağız herhalde. Haydi halk ve iletişim alanında yeni yetişenler kullanıyor. Peki, onlara önderlik etmesi gereken akademisyenlere ne demeli? İmaj kavramının iletişimde tedavülden kalktığını, naftalin koktuğunu, “imajı yönetmeye” kalkanların ve çevresinde bunu vaaz edenlerin önce kendilerini sonra çevrelerini kandırdıklarını söyledikçe, bu işten yıllarca ekmek yemiş olanların antipatisini topladığımı biliyorum...
Bu konuda benimle hemfikir olmamasına rağmen konuyu internet ortamında çok düzeyli bir şekilde tartışan Selim Tuncer Bey dışında ortalıkta dikkate alınacak fazla fikir yok. Bir de tabii ki şu sıra doktora çalışmasını tamamlamak üzere olan, İstanbul ve Kadir Has Üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalışan ve Rota Yayınlarında (Marketing Türkiye) danışmanlık yapan Hakan Tuncel var...
İmaj meselesine değindiğim “İmaj’ı artık sadece cahiller kullanıyor” başlıklı yazım üzerine (26 Kasım) benim görüşlerime katılmadığını ifade eden Selim Tuncer sitesinde sormuş: “Algılama eyleminden sonra zihnimizde oluşan ‘şey’e siz ne diyorsunuz Hocam?” Önce onu yanıtlayalım: “Algı, diyorum Selim Bey kardeşim.”
Hakan Tuncel ise bir e-posta mesajıyla tartışmaya katılmış. Öyle bir kaynakla takviye getirmiş ki; hiç bir ‘mütercim iletişimci’ ağzını açıp tek bir laf edemez. Bakın Tuncel’in yakaladığı nasıl büyük bir balık...
“Geçen günkü yazınızda imaj kelimesinden bahsetmiştiniz ve daha önce de kullandığınız James E. Grunig alıntısına bir katkıda bulunmak istedim. “Halkla İlişkilerde Mükemmellik” kitabında 45. sayfada, orijinalinde ise 33'de bu konuyu Grunig bir dip notla irdeliyor:
‘İmaj teriminin halkla ilişkilerdeki anlamları kuram inşasına yardımcı olamayacak kadar çoktur. Halkla ilişkiler uygulayıcıları imaj terimini çok sayıda farklı kavramı ifade etmek için kullanırlar: itibar, algı, tutum, mesaj, özellik, değerlendirme, idrak, güvenilirlik, destek, inanç, iletişim ve ilişki gibi. Ortalama insan, imajı gerçekliğin zıttı olarak görür. Gündelik dilde, imajların yansıtılmasından maniple edilmesinden cilalanmasından ya da lekelenmesinden söz edilir. Biz bu karışıklıktan kaçmanın tek yolunun bu terimi kullanmamak olduğunu düşünüyoruz. Bunun yerine imajın ifade ettiği daha kesin terimlerden birini kullanmayı tercih ediyoruz itibar, algı ya da yargı gibi. Ayrıca bu terimi dünya görüşü anlamında kullanmaktan da kaçınmaya çalışıyor daha kesin bir kavram olan dünya ile ilgili varsayımları tercih ediyoruz."
Halkla İlişkilerde Grunig’den büyüğü yoktur. Allahtan bunları yazmış da bana inanmaları için adımı John Smith olarak değiştirmem gerekmeyecek...
Reklam şahane Smile felaket...
Reklamları hiç de fena değildi. Hele marka vaatleri. Tam da bir “Helal olsun yazısı döktürmeye hazırlanıyordum ki. Aşağıdaki mail geldi. Araştırdım. Uzman arkadaşlara sordum. “Fazlası var eksiği yok” dediler. Erke gibi bir durum vardı yani ortada. Vaat müthiş, ortaya konan ise hayli zayıf... İşte 28 Kasım günü Doç. Dr. Engin Ersöz’den gelen mesaj: “...Smile adsl ile ilgili başım belada... Biraz önce www.sikayetvar.com adlı siteye altta yazılı olan metni gönderdim... Bir de baktım ki, millet benden daha beter durumda... Lütfen siteye girin ve ‘Smile adsl’ yazıp şikayet arayın... Bence bu olay reklam ile ürünün ne kadar farklı olabileceğine inanılmaz bir örnek... Saygılarımla.
Smile için gönderdiğim metin şöyle:
‘smile adsl'i ayın 13 ünde abone olmak için aradım. Aynen reklamlardaki gibi 5 dakika içinde abone oldum. Ama sadece o kadar. Bu tarihten itibaren aranacağım ve bağlantı için gelineceği söylendi. Fakat 9. günde gelen giden olmayınca ben müşteri hizmetlerini arayıp kaydımı iptal etmek istediğimi bildirdim. Tekrar aranacağım söylendi, bugün 5. gün hâlâ arayan yok. Daha doğrusu 1-2 saat önce yani yaklaşık 15 gün sonra kurulum servisi (iptal ettirdiğimden haberleri daha olmamış) aradı. Durumu onlara bildirdim ve hâlâ bekliyorum. Sorun şu ki, Telekom hattımı rezerve etmişler Telekomdan da adsl alamıyorum. Hattımda adsl bağlı gözüküyor. Özetle reklam şirketi süper ama smile felaket..."
Herhalde bu kadar yoğun talep beklemiyorlardı. Mutlaka kısa sürede alt yapı sorunlarını çözüp, hizmeti gereken titizlikte vereceklerdir. Bekleyip göreceğiz...
Bu konuda benimle hemfikir olmamasına rağmen konuyu internet ortamında çok düzeyli bir şekilde tartışan Selim Tuncer Bey dışında ortalıkta dikkate alınacak fazla fikir yok. Bir de tabii ki şu sıra doktora çalışmasını tamamlamak üzere olan, İstanbul ve Kadir Has Üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalışan ve Rota Yayınlarında (Marketing Türkiye) danışmanlık yapan Hakan Tuncel var...
İmaj meselesine değindiğim “İmaj’ı artık sadece cahiller kullanıyor” başlıklı yazım üzerine (26 Kasım) benim görüşlerime katılmadığını ifade eden Selim Tuncer sitesinde sormuş: “Algılama eyleminden sonra zihnimizde oluşan ‘şey’e siz ne diyorsunuz Hocam?” Önce onu yanıtlayalım: “Algı, diyorum Selim Bey kardeşim.”
Hakan Tuncel ise bir e-posta mesajıyla tartışmaya katılmış. Öyle bir kaynakla takviye getirmiş ki; hiç bir ‘mütercim iletişimci’ ağzını açıp tek bir laf edemez. Bakın Tuncel’in yakaladığı nasıl büyük bir balık...
“Geçen günkü yazınızda imaj kelimesinden bahsetmiştiniz ve daha önce de kullandığınız James E. Grunig alıntısına bir katkıda bulunmak istedim. “Halkla İlişkilerde Mükemmellik” kitabında 45. sayfada, orijinalinde ise 33'de bu konuyu Grunig bir dip notla irdeliyor:
‘İmaj teriminin halkla ilişkilerdeki anlamları kuram inşasına yardımcı olamayacak kadar çoktur. Halkla ilişkiler uygulayıcıları imaj terimini çok sayıda farklı kavramı ifade etmek için kullanırlar: itibar, algı, tutum, mesaj, özellik, değerlendirme, idrak, güvenilirlik, destek, inanç, iletişim ve ilişki gibi. Ortalama insan, imajı gerçekliğin zıttı olarak görür. Gündelik dilde, imajların yansıtılmasından maniple edilmesinden cilalanmasından ya da lekelenmesinden söz edilir. Biz bu karışıklıktan kaçmanın tek yolunun bu terimi kullanmamak olduğunu düşünüyoruz. Bunun yerine imajın ifade ettiği daha kesin terimlerden birini kullanmayı tercih ediyoruz itibar, algı ya da yargı gibi. Ayrıca bu terimi dünya görüşü anlamında kullanmaktan da kaçınmaya çalışıyor daha kesin bir kavram olan dünya ile ilgili varsayımları tercih ediyoruz."
Halkla İlişkilerde Grunig’den büyüğü yoktur. Allahtan bunları yazmış da bana inanmaları için adımı John Smith olarak değiştirmem gerekmeyecek...
Reklam şahane Smile felaket...
Reklamları hiç de fena değildi. Hele marka vaatleri. Tam da bir “Helal olsun yazısı döktürmeye hazırlanıyordum ki. Aşağıdaki mail geldi. Araştırdım. Uzman arkadaşlara sordum. “Fazlası var eksiği yok” dediler. Erke gibi bir durum vardı yani ortada. Vaat müthiş, ortaya konan ise hayli zayıf... İşte 28 Kasım günü Doç. Dr. Engin Ersöz’den gelen mesaj: “...Smile adsl ile ilgili başım belada... Biraz önce www.sikayetvar.com adlı siteye altta yazılı olan metni gönderdim... Bir de baktım ki, millet benden daha beter durumda... Lütfen siteye girin ve ‘Smile adsl’ yazıp şikayet arayın... Bence bu olay reklam ile ürünün ne kadar farklı olabileceğine inanılmaz bir örnek... Saygılarımla.
Smile için gönderdiğim metin şöyle:
‘smile adsl'i ayın 13 ünde abone olmak için aradım. Aynen reklamlardaki gibi 5 dakika içinde abone oldum. Ama sadece o kadar. Bu tarihten itibaren aranacağım ve bağlantı için gelineceği söylendi. Fakat 9. günde gelen giden olmayınca ben müşteri hizmetlerini arayıp kaydımı iptal etmek istediğimi bildirdim. Tekrar aranacağım söylendi, bugün 5. gün hâlâ arayan yok. Daha doğrusu 1-2 saat önce yani yaklaşık 15 gün sonra kurulum servisi (iptal ettirdiğimden haberleri daha olmamış) aradı. Durumu onlara bildirdim ve hâlâ bekliyorum. Sorun şu ki, Telekom hattımı rezerve etmişler Telekomdan da adsl alamıyorum. Hattımda adsl bağlı gözüküyor. Özetle reklam şirketi süper ama smile felaket..."
Herhalde bu kadar yoğun talep beklemiyorlardı. Mutlaka kısa sürede alt yapı sorunlarını çözüp, hizmeti gereken titizlikte vereceklerdir. Bekleyip göreceğiz...