Ahmet Hakan'a yakışmamış
18 EYLÜL 2014
Popüler sağlıkta Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, hukukta Prof. Dr Adem Sözüer, popüler bilimde İsmet Berkan, emlak sektöründe Yavuz Karaman, bilişimde Timur Sırt, otomobil dünyasında ve ekonomide Emre Özpeynirci, pazarlama iletişiminde Prof. Dr. Ali Atıf Bir... Medyada 'uzmanlık alanları'na göre görüşüne başvurulacak isimler söz konusu olduğunda benim ilk aklıma gelenleri yazdığım böyle bir listeye, herkes bildiklerini eklese hayli kalabalık 'bir bilen' topluluğu ile karşılaşabiliriz. Uzmanlık gerektiren belirli bir alanda medya dışında 'bir bilen' aradığınızda ise akademi dünyasına ve ilgili sektörlerdeki işin ehillerine, profesyonellerine başvuracaksınız.
Malum, ne kadar zeki ve ufku geniş de olsa kimsenin kendi başına 'Bu işin aslı budur' diyemeyeceği, net karar veremeyeceği konular vardır. İletişim disiplini kapsamında değerlendirilmesi gereken 'Algılama Yönetimi' de böylesi alengirli konulardan biridir.
Ahmet Hakan kardeşimiz de, Salı günü bir bilene danışma ihtiyacı duymadan bu alengirli konuya bodoslamadan dalmış ve iletişim disiplininde kavram olarak bile bahsi geçmeyen 'algı operasyonu' üzerinden hüküm cümleleriyle doldurulmuş bir yazı kaleme almış. Doğruluğundan en ufak bir şüphesi olmadığı, keskin ifadesinden anlaşılan şu cümleyi de başlık yapmış:
'Algı operasyonu yapmak ahlaksızlıktır'
Bu başlığın akla getirdiği ilk soruyu sorup, kendi cevabını vermiş:
'Algı operasyonu nedir?
Şudur:
-Olanı olduğundan farklı göstermektir.
-Yalanı doğru gibi yansıtmaktır.
-Durum berbat iken şahaneymiş gibi yapmaktır.
Kısacası...
Yalancılıktır, göz boyamadır, gerçeği çarpıtmadır.
Tek kelimeyle ahlâksızlıktır.'
Elbette, iletişim disiplininin literatüründe olmayan; ancak yazılı ve görsel medyada yerli yersiz kullanılan bir kavrama, 'bir bilen'in fikrini de almadan kendisince bu türden 'gaza getirici' manalar yüklediği için ister istemez coşmuş. (Tespitleri gerçek olsa bugüne kadar bu alanı kendisinden önce anında dolduracak nice yiğit, sistem karşıtı aktivist, meydanlarda ortalığı inleten sloganlarla yüzlerce protesto gösterisi yapılmış olması gerekmez miydi, diye aklımdan geçmedi değil.) Gömleğin ilk düğmesini üstten aşağı doğru yanlış iliklemeye başlarsak devamında akıl yürütmenin yolu da şaşar elbette. Alıntıladığımız tespitlerinden sonra Ahmet Hakan, 'Bu durumda...' diyerek veryansın etmeye devam ediyor:
'Onlar gayet güzel algı operasyonu yapıyorlar ama siz yapamıyorsunuz, siz de yapabilmelisiniz' diye tavsiyede bulunmak... 'Siz de onlar gibi ahlaksız olmalısınız' demekten başka şey değildir.'
Kalem böyle yazmaya başlayınca, bir çözüm önermek de şart olmuş:
'Algı operasyonuna karşı yapılması gereken...
Algı operasyonu yapmak değildir.
Yapılması gereken şudur:
Operasyonu ters çevirip yapanların kafasından aşağı geçirmektir.'
Peki Ahmet Hakan kardeşimizin dediği gibi dünyada ve ülkemizde 'olanı olduğundan farklı göstermek' için, 'yalanı doğru gibi yansıtmak' için, 'durum berbat iken şahane gibi göstermek' için 'algı operasyonları' yapılmıyor mu? Yapılmıyor tabii.
Yapılan 'Algı Yönetimi'dir (Perception Management) ve bu yönetim, Ahmet Hakan kardeşimin sıraladığı 'için'lere uygun gerekçelerle 'operasyonlar' yapsa, çoktan ipliğinin pazara çıkmış olması gereken, 'yapmadığı' içindir ki yerini bir türlü kendisinden daha iyi bir ekonomik sisteme devredemeyen kapitalizmin icadıdır. Sistemin merkezi olarak gösterebileceğimiz ABD'nin icadıdır. İlk kez Pentagon ve CIA tarafından kullanılmış bir kavramdır. Sonradan özel sektör tarafından devralınan pek çok teknolojik gelişme gibi. (İnternet, çipler vb.)
İngilizce ve Almanca'ya da tercüme edilmiş, Remzi Kitabevi yayınları arasında çıkmış 'Algılama Yönetimi' adlı kitabımızın da temelinde yatan önemli kurallardan biri şudur:
İletişim disiplininin kendine özgü bu alanında, uygulanacak strateji, 'gerçekler üzerinden yürütüldüğü'nde başarıya ulaşır; 'yalanlar üzerinden yürütüldüğü'nde ise bumerang gibi dönüp sahibini vurur. Algılama yönetimi kuramcıları, vaziyetin yalanla uzun vadede idare edilemeyeceğini ve çömleğin mutlaka patlayacağını hesap etmiyor olabilirler mi? Hem de 'Demokrasi'nin limitsiz olduğu algısını başarıyla yerleştirmiş bir ülkede. Ahmet Hakan kardeşimin zannettiği gibi, 'yalanlar üzerinden algılama operasyonu' yapılma basiretsizliğini gösterecek bir tek akıllı iletişim stratejisti çıkabilir mi?
Ulaşılmak istenen hedefler açısından baktığınızda bile 'İtibar yönetimi' ile 'Algılama yönetimi' arasındaki çok yakın irtibatı hemen görebilirsiniz. Diyelim ki, Ahmet Hakan'ın akıl yürütmesinden yola çıktık: 'Kötüyü iyi, yalanı doğru göstermek' hedefiyle başlatılacak bir algılama yönetimi, 'kötü ve yalan' ortaya çıktığı takdirde 'itibar'ın başına neler gelir sizce? Devletlerden, hükümetlerden tutun da, istihbarat güçlerinin, iş dünyasındaki markaların, kurumların, orduların ve bunların her birinin aklınıza gelebilecek tüm sosyal paydaşlarının temel ihtiyacı olan Algılama ve İtibar Yönetimi', bir mayın vazifesi görecek herhangi bir melun operasyonla 'yalan, desise, hile ve şeytani planlar'a kurban edilebilir mi?
Algılama Yönetimi'nin tüm disiplinlerde ve uygulama alanlarında olduğu gibi amaç dışı ve kötüye kullanıldığı olaylara rastlamıyor muyuz? Elbette rastlıyoruz. Şu farkla: Algılama yönetiminin kötüye kullanıldığı herhangi bir olay açığa çıktığında 'iletişim disiplini'nin olmazsa olmaz bir araç gereci olan stratejilere mi tepki gösterilir yoksa bu olayın müsebbipleri olan kişiler ya da kurumlara mı?
Meselenin özeti, tamamen illegal yollardan C4 ya da M5 tahrip kalıbı türünden patlayıcı hazırlayan bir terörist ile kullandığı kimyasal teknolojisi arasındaki farktadır. Mesele, algılama yönetimi disiplininin çevresinde oluşmuş, çalışan sayısı hayli kabarık kocaman bir sektörün, örneğin silah endüstrisinden çok daha fazla bir öfkeyle ve bilgisizlikle 'PR yapıyorlar!' diye aşağılanmasıyla yakından ilgilidir.
Amerika'da 'spin doctor' denen, Türkiye'de 'sözde doktor' ya da 'fırdöndü pr'cı' diye karşılayabileceğimiz kavramlarla Halkla İlişkiler adına tam da Ahmet Hakan'ın tarif ettiği biçimde iletişim dümenleri çevirmeye çalışan bir iki ahlâksızdan yola çıkarak, tüm Halkla İlişkiler ve Reklam dünyasını ve kendilerini ifade etmeye çalışan tüm ülkelerin kullandığı 'kamu diplomasisi'nin temelini oluşturan 'Algılama yönetimi'ni aşağılamaya kalkmak... Bu mesnetsiz ithamın Ahmet Hakan'dan gelebileceğini aklımıza bile getirmezdik.
Evet, 'Algılama yönetimi' bir ikna çalışmasıdır ve bir ürün, fikir ya da hizmeti gerçekler üzerinden anlatarak hedef kitleniz nezdinde güven ve itibar oluşturma eylemidir. Tek hedefi vardır: Hakikatle (Hikmetle) gerçeklik arasındaki uçurumu kapatmak. Saygı bağı da böyle oluşur zaten. Sizin gerçekleriniz aynı zamanda itibarınızdır. Yalanla, hileyle işi olanların istedikleri kadar 'Algılama yönetimi'yle allanıp pullanmaya kalkışsınlar, nihayetinde şapkaları düşer, kelleri görünür.
Tamamen bu nedenlerle 'Algının operasyonu' olmaz. Yönetimi olur. Yönetip yönetemediğiniz ise başarı ya da başarısızlığınızla kanıtlanır.
Ahmet Hakan'ın bu yazısı eminim ki iş, ilişki ve iletişim profesyonellerinin, sivil toplum örgütlerinin gündemine gelecek ve 'Algılama yönetimi'nin bütün inceliklerinden yararlanan bu kuruluşlar ve de iletişimin akademik dünyası Ahmet Hakan kardeşimize gereken cevabı verecektir.
'Algı operasyonu'yla 'Algılama yönetimi'ni aşağılamak Ahmet Hakan'a yakışmamış.
Malum, ne kadar zeki ve ufku geniş de olsa kimsenin kendi başına 'Bu işin aslı budur' diyemeyeceği, net karar veremeyeceği konular vardır. İletişim disiplini kapsamında değerlendirilmesi gereken 'Algılama Yönetimi' de böylesi alengirli konulardan biridir.
Ahmet Hakan kardeşimiz de, Salı günü bir bilene danışma ihtiyacı duymadan bu alengirli konuya bodoslamadan dalmış ve iletişim disiplininde kavram olarak bile bahsi geçmeyen 'algı operasyonu' üzerinden hüküm cümleleriyle doldurulmuş bir yazı kaleme almış. Doğruluğundan en ufak bir şüphesi olmadığı, keskin ifadesinden anlaşılan şu cümleyi de başlık yapmış:
'Algı operasyonu yapmak ahlaksızlıktır'
Bu başlığın akla getirdiği ilk soruyu sorup, kendi cevabını vermiş:
'Algı operasyonu nedir?
Şudur:
-Olanı olduğundan farklı göstermektir.
-Yalanı doğru gibi yansıtmaktır.
-Durum berbat iken şahaneymiş gibi yapmaktır.
Kısacası...
Yalancılıktır, göz boyamadır, gerçeği çarpıtmadır.
Tek kelimeyle ahlâksızlıktır.'
Elbette, iletişim disiplininin literatüründe olmayan; ancak yazılı ve görsel medyada yerli yersiz kullanılan bir kavrama, 'bir bilen'in fikrini de almadan kendisince bu türden 'gaza getirici' manalar yüklediği için ister istemez coşmuş. (Tespitleri gerçek olsa bugüne kadar bu alanı kendisinden önce anında dolduracak nice yiğit, sistem karşıtı aktivist, meydanlarda ortalığı inleten sloganlarla yüzlerce protesto gösterisi yapılmış olması gerekmez miydi, diye aklımdan geçmedi değil.) Gömleğin ilk düğmesini üstten aşağı doğru yanlış iliklemeye başlarsak devamında akıl yürütmenin yolu da şaşar elbette. Alıntıladığımız tespitlerinden sonra Ahmet Hakan, 'Bu durumda...' diyerek veryansın etmeye devam ediyor:
'Onlar gayet güzel algı operasyonu yapıyorlar ama siz yapamıyorsunuz, siz de yapabilmelisiniz' diye tavsiyede bulunmak... 'Siz de onlar gibi ahlaksız olmalısınız' demekten başka şey değildir.'
Kalem böyle yazmaya başlayınca, bir çözüm önermek de şart olmuş:
'Algı operasyonuna karşı yapılması gereken...
Algı operasyonu yapmak değildir.
Yapılması gereken şudur:
Operasyonu ters çevirip yapanların kafasından aşağı geçirmektir.'
Peki Ahmet Hakan kardeşimizin dediği gibi dünyada ve ülkemizde 'olanı olduğundan farklı göstermek' için, 'yalanı doğru gibi yansıtmak' için, 'durum berbat iken şahane gibi göstermek' için 'algı operasyonları' yapılmıyor mu? Yapılmıyor tabii.
Yapılan 'Algı Yönetimi'dir (Perception Management) ve bu yönetim, Ahmet Hakan kardeşimin sıraladığı 'için'lere uygun gerekçelerle 'operasyonlar' yapsa, çoktan ipliğinin pazara çıkmış olması gereken, 'yapmadığı' içindir ki yerini bir türlü kendisinden daha iyi bir ekonomik sisteme devredemeyen kapitalizmin icadıdır. Sistemin merkezi olarak gösterebileceğimiz ABD'nin icadıdır. İlk kez Pentagon ve CIA tarafından kullanılmış bir kavramdır. Sonradan özel sektör tarafından devralınan pek çok teknolojik gelişme gibi. (İnternet, çipler vb.)
İngilizce ve Almanca'ya da tercüme edilmiş, Remzi Kitabevi yayınları arasında çıkmış 'Algılama Yönetimi' adlı kitabımızın da temelinde yatan önemli kurallardan biri şudur:
İletişim disiplininin kendine özgü bu alanında, uygulanacak strateji, 'gerçekler üzerinden yürütüldüğü'nde başarıya ulaşır; 'yalanlar üzerinden yürütüldüğü'nde ise bumerang gibi dönüp sahibini vurur. Algılama yönetimi kuramcıları, vaziyetin yalanla uzun vadede idare edilemeyeceğini ve çömleğin mutlaka patlayacağını hesap etmiyor olabilirler mi? Hem de 'Demokrasi'nin limitsiz olduğu algısını başarıyla yerleştirmiş bir ülkede. Ahmet Hakan kardeşimin zannettiği gibi, 'yalanlar üzerinden algılama operasyonu' yapılma basiretsizliğini gösterecek bir tek akıllı iletişim stratejisti çıkabilir mi?
Ulaşılmak istenen hedefler açısından baktığınızda bile 'İtibar yönetimi' ile 'Algılama yönetimi' arasındaki çok yakın irtibatı hemen görebilirsiniz. Diyelim ki, Ahmet Hakan'ın akıl yürütmesinden yola çıktık: 'Kötüyü iyi, yalanı doğru göstermek' hedefiyle başlatılacak bir algılama yönetimi, 'kötü ve yalan' ortaya çıktığı takdirde 'itibar'ın başına neler gelir sizce? Devletlerden, hükümetlerden tutun da, istihbarat güçlerinin, iş dünyasındaki markaların, kurumların, orduların ve bunların her birinin aklınıza gelebilecek tüm sosyal paydaşlarının temel ihtiyacı olan Algılama ve İtibar Yönetimi', bir mayın vazifesi görecek herhangi bir melun operasyonla 'yalan, desise, hile ve şeytani planlar'a kurban edilebilir mi?
Algılama Yönetimi'nin tüm disiplinlerde ve uygulama alanlarında olduğu gibi amaç dışı ve kötüye kullanıldığı olaylara rastlamıyor muyuz? Elbette rastlıyoruz. Şu farkla: Algılama yönetiminin kötüye kullanıldığı herhangi bir olay açığa çıktığında 'iletişim disiplini'nin olmazsa olmaz bir araç gereci olan stratejilere mi tepki gösterilir yoksa bu olayın müsebbipleri olan kişiler ya da kurumlara mı?
Meselenin özeti, tamamen illegal yollardan C4 ya da M5 tahrip kalıbı türünden patlayıcı hazırlayan bir terörist ile kullandığı kimyasal teknolojisi arasındaki farktadır. Mesele, algılama yönetimi disiplininin çevresinde oluşmuş, çalışan sayısı hayli kabarık kocaman bir sektörün, örneğin silah endüstrisinden çok daha fazla bir öfkeyle ve bilgisizlikle 'PR yapıyorlar!' diye aşağılanmasıyla yakından ilgilidir.
Amerika'da 'spin doctor' denen, Türkiye'de 'sözde doktor' ya da 'fırdöndü pr'cı' diye karşılayabileceğimiz kavramlarla Halkla İlişkiler adına tam da Ahmet Hakan'ın tarif ettiği biçimde iletişim dümenleri çevirmeye çalışan bir iki ahlâksızdan yola çıkarak, tüm Halkla İlişkiler ve Reklam dünyasını ve kendilerini ifade etmeye çalışan tüm ülkelerin kullandığı 'kamu diplomasisi'nin temelini oluşturan 'Algılama yönetimi'ni aşağılamaya kalkmak... Bu mesnetsiz ithamın Ahmet Hakan'dan gelebileceğini aklımıza bile getirmezdik.
Evet, 'Algılama yönetimi' bir ikna çalışmasıdır ve bir ürün, fikir ya da hizmeti gerçekler üzerinden anlatarak hedef kitleniz nezdinde güven ve itibar oluşturma eylemidir. Tek hedefi vardır: Hakikatle (Hikmetle) gerçeklik arasındaki uçurumu kapatmak. Saygı bağı da böyle oluşur zaten. Sizin gerçekleriniz aynı zamanda itibarınızdır. Yalanla, hileyle işi olanların istedikleri kadar 'Algılama yönetimi'yle allanıp pullanmaya kalkışsınlar, nihayetinde şapkaları düşer, kelleri görünür.
Tamamen bu nedenlerle 'Algının operasyonu' olmaz. Yönetimi olur. Yönetip yönetemediğiniz ise başarı ya da başarısızlığınızla kanıtlanır.
Ahmet Hakan'ın bu yazısı eminim ki iş, ilişki ve iletişim profesyonellerinin, sivil toplum örgütlerinin gündemine gelecek ve 'Algılama yönetimi'nin bütün inceliklerinden yararlanan bu kuruluşlar ve de iletişimin akademik dünyası Ahmet Hakan kardeşimize gereken cevabı verecektir.
'Algı operasyonu'yla 'Algılama yönetimi'ni aşağılamak Ahmet Hakan'a yakışmamış.