Alman Cumhurbaşkanları bunu hep yapar
01 MAYIS 2014
Ziyaretiyle, züccaciye dükkanında değdiği her rafı cam çerçeve kırarak aşağı indiren fili hatırlatmadı mı? Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, ardında bıraktığı iletişim hasarına bakıp yeterince ortalığı karıştıramadığına hükmetmiş olmalı ki Başbakan'a yanıt olarak 'Az bile söyledim' demiş. Ardından da A Haber'e verdiği röportajda bu kez çark edip 'Beni bazı STK'lar yönlendirdi' buyurmuş.
Alman Cumhurbaşkanlarının davranış ve beyanlarında genellikle bir iç tutarlılık aramamak lazım. 1963 yılında vefat eden ilk Cumhurbaşkanları Theodor Heuss'u, İstanbul Erkek Lisesi yıllarımdan belleğimde kalan 'efsane'liğiyle ayrı tutacak olursak, ardından gelenlerin neredeyse hepsinde bir tuhaflığa raslamak mümkün. Hangisinin daha çok gaf yaptığının belki çetelesi tutulmamıştır ama içlerinde en parlaklarının Heinrich Lübke olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 1969'da istifa eden Lübke'nin, Almanya'da hakkında en çok fıkra üretilen Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçtiği bir gerçektir.
1972'de vefat eden Lübke, on yıl sonra rahmetli olan Cevdet Sunay'a pekala benzetilebilir. Rivayete göre Lübke'nin Magrip ülkelerinden birini ziyareti sırasında tören orkestrası, kendisine hoşluk olsun diye Haydn'ın içinde Alman milli marşının da (Opus 76 No: 3) yer aldığı İmparator Dörtlüsü'nü çalmaya başlar. Milli marşın bulunduğu bölüme sıra gelince Lüpke tek başına ayağa kalkıverir. Bizim Cevdet Sunay gibi hakkında bir dolu fıkra üretilen Lüpke'den sonra gelen Cumhurbaşkanları arasında Christian Wulff'u da tuhaflıklar zincirinin bir halkası olarak görmek pekala mümkün. Hatta Wulff'u, ciddiyetle yazılmış bir ansiklopedi maddesinden tanımaya çalışalım:
'Cumhurbaşkanlığı görevini 6 yıldan beri sürdüren Horst Köhler'in bir demeci yüzünden 31 Mayıs 2010 tarihinde istifası Almanya'da yeni bir Cumhurbaşkanı arayışını başlattı. Haziran ayında iktidardaki üç partili koalisyonun ismi üzerinde anlaşması bu tartışmayı başka bir boyuta taşıdı. Federal düzeyde pek tanınan bir isim olmaması muhalefetin şöhretli adayı Joachim Gauck karşısında seçimi kaybedebilir görüşlerine yol açtı. 30 Haziran 2010 tarihinde yapılan seçimlerde 1. tur oylamada Wulff'un yeterli sayı olan 623 oyu bulamaması endişeye neden oldu. 2. turda da seçilemeyen Wulff 3. tur oylamada 625 oy alarak Almanya'nın 10. Cumhurbaşkanı olarak seçildi. 17 Şubat 2012 tarihinde Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanı olarak görev yaptığı sırada yolsuzluk iddiaları sonrasında istifa etti.'
Aradaki vekil Cumhurbaşkanı'ndan sonra makamın sahibi, Joachim Gauck oldu. Kimdir, neyin nesidir demeden tüm Hıristiyan Batı'nın makam mevki sahibi kimi varsa hepsine insiyaki olarak hayranlık duyan ecnebilerimiz, Gauck'u bağırlarına bassalar da basmasalar da realite ortadadır. Zat-ı âlilerine kendi ülkelerinin verdiği değerden fazlasını atfetmenin manası da, gereği de yoktur.
Alves'den iletişim dersleri
Barcelonalı Alves, davranış dilinin sözden çok daha etkili bir mesaj olduğunu dünya aleme kanıtladı. Sahada kendisine atılan muzu yiyerek ırkçı tutuma karşı verdiği tepki çok sempatiyle karşılandı. Olay sonrasında ünlü futbolcu dedi ki:
'İnanılmaz bir şey oldu. Sonucu düşünülmeden yapılan bir hareketti. Dünya buna destek verdi ve bu şekilde devam etmek gerek.'
Algıların %65'i görseldir ve davranış dili de en etkin mesaj olma özelliğini taşır. Sözle 'Bilirsin seni severim' demenin etkisi bir yanda; muhatabınızın omzuna dokunarak 'Bugün kendini nasıl hissediyorsun?' demenin etkisi de diğer yandadır. Şefkatli bir davranış, sözün etkisini ikiye katlar. Alves'in davranışından çıkarabileceğimiz ilk ders budur.
İkinci derse gelince: Regresif tepki, agresif tepkiden daha etkilidir. Anlatım dilinizi, kendinizi de koruyan ifadelerle oluşturduğunuzda, sert tepkiye oranla daha etkili sonuç alırsınız.
Üçüncü ders ise: Mizah, zekanın olduğu kadar inovasyonun da çıktılarından biridir. Espri, zeka, inovasyon buluşmasının bir araya geldiği davranış biçiminin muhatapları etkilemesi kaçınılmazdır.
Siyasilerden, üniversite ya da orta öğrenimde ders veren hocalara kadar kitlelerle teması olan herkesin Alves'ten alacağı bu derslerden haberdar olmak zor durumlarda işinize yarayabilir. Abbas Güçlü'nün Kanal D'deki 'Genç Bakış' programında öğrenci arkadaşlarımızın karşısında her biriyle kavga eden adam görüntüsü vermemeyi başarabildiysek, Alves'in muzundan şahsımızı pekala nasiplenmiş addedebiliriz. Programdan sonra aldığım ve köşe yazımda da yayımladığım olumlu tepkileri, regresif tutum sergilemenin olumlu sonuçları olarak görmek doğru olur.
Alves, sahada yediği muzla iletişim tarihine geçmesini de bilmiştir.
Alman Cumhurbaşkanlarının davranış ve beyanlarında genellikle bir iç tutarlılık aramamak lazım. 1963 yılında vefat eden ilk Cumhurbaşkanları Theodor Heuss'u, İstanbul Erkek Lisesi yıllarımdan belleğimde kalan 'efsane'liğiyle ayrı tutacak olursak, ardından gelenlerin neredeyse hepsinde bir tuhaflığa raslamak mümkün. Hangisinin daha çok gaf yaptığının belki çetelesi tutulmamıştır ama içlerinde en parlaklarının Heinrich Lübke olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 1969'da istifa eden Lübke'nin, Almanya'da hakkında en çok fıkra üretilen Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçtiği bir gerçektir.
1972'de vefat eden Lübke, on yıl sonra rahmetli olan Cevdet Sunay'a pekala benzetilebilir. Rivayete göre Lübke'nin Magrip ülkelerinden birini ziyareti sırasında tören orkestrası, kendisine hoşluk olsun diye Haydn'ın içinde Alman milli marşının da (Opus 76 No: 3) yer aldığı İmparator Dörtlüsü'nü çalmaya başlar. Milli marşın bulunduğu bölüme sıra gelince Lüpke tek başına ayağa kalkıverir. Bizim Cevdet Sunay gibi hakkında bir dolu fıkra üretilen Lüpke'den sonra gelen Cumhurbaşkanları arasında Christian Wulff'u da tuhaflıklar zincirinin bir halkası olarak görmek pekala mümkün. Hatta Wulff'u, ciddiyetle yazılmış bir ansiklopedi maddesinden tanımaya çalışalım:
'Cumhurbaşkanlığı görevini 6 yıldan beri sürdüren Horst Köhler'in bir demeci yüzünden 31 Mayıs 2010 tarihinde istifası Almanya'da yeni bir Cumhurbaşkanı arayışını başlattı. Haziran ayında iktidardaki üç partili koalisyonun ismi üzerinde anlaşması bu tartışmayı başka bir boyuta taşıdı. Federal düzeyde pek tanınan bir isim olmaması muhalefetin şöhretli adayı Joachim Gauck karşısında seçimi kaybedebilir görüşlerine yol açtı. 30 Haziran 2010 tarihinde yapılan seçimlerde 1. tur oylamada Wulff'un yeterli sayı olan 623 oyu bulamaması endişeye neden oldu. 2. turda da seçilemeyen Wulff 3. tur oylamada 625 oy alarak Almanya'nın 10. Cumhurbaşkanı olarak seçildi. 17 Şubat 2012 tarihinde Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanı olarak görev yaptığı sırada yolsuzluk iddiaları sonrasında istifa etti.'
Aradaki vekil Cumhurbaşkanı'ndan sonra makamın sahibi, Joachim Gauck oldu. Kimdir, neyin nesidir demeden tüm Hıristiyan Batı'nın makam mevki sahibi kimi varsa hepsine insiyaki olarak hayranlık duyan ecnebilerimiz, Gauck'u bağırlarına bassalar da basmasalar da realite ortadadır. Zat-ı âlilerine kendi ülkelerinin verdiği değerden fazlasını atfetmenin manası da, gereği de yoktur.
Alves'den iletişim dersleri
Barcelonalı Alves, davranış dilinin sözden çok daha etkili bir mesaj olduğunu dünya aleme kanıtladı. Sahada kendisine atılan muzu yiyerek ırkçı tutuma karşı verdiği tepki çok sempatiyle karşılandı. Olay sonrasında ünlü futbolcu dedi ki:
'İnanılmaz bir şey oldu. Sonucu düşünülmeden yapılan bir hareketti. Dünya buna destek verdi ve bu şekilde devam etmek gerek.'
Algıların %65'i görseldir ve davranış dili de en etkin mesaj olma özelliğini taşır. Sözle 'Bilirsin seni severim' demenin etkisi bir yanda; muhatabınızın omzuna dokunarak 'Bugün kendini nasıl hissediyorsun?' demenin etkisi de diğer yandadır. Şefkatli bir davranış, sözün etkisini ikiye katlar. Alves'in davranışından çıkarabileceğimiz ilk ders budur.
İkinci derse gelince: Regresif tepki, agresif tepkiden daha etkilidir. Anlatım dilinizi, kendinizi de koruyan ifadelerle oluşturduğunuzda, sert tepkiye oranla daha etkili sonuç alırsınız.
Üçüncü ders ise: Mizah, zekanın olduğu kadar inovasyonun da çıktılarından biridir. Espri, zeka, inovasyon buluşmasının bir araya geldiği davranış biçiminin muhatapları etkilemesi kaçınılmazdır.
Siyasilerden, üniversite ya da orta öğrenimde ders veren hocalara kadar kitlelerle teması olan herkesin Alves'ten alacağı bu derslerden haberdar olmak zor durumlarda işinize yarayabilir. Abbas Güçlü'nün Kanal D'deki 'Genç Bakış' programında öğrenci arkadaşlarımızın karşısında her biriyle kavga eden adam görüntüsü vermemeyi başarabildiysek, Alves'in muzundan şahsımızı pekala nasiplenmiş addedebiliriz. Programdan sonra aldığım ve köşe yazımda da yayımladığım olumlu tepkileri, regresif tutum sergilemenin olumlu sonuçları olarak görmek doğru olur.
Alves, sahada yediği muzla iletişim tarihine geçmesini de bilmiştir.