Asker konuşmaz mı, konuş(a)maz mı?
16 EKİM 2006
Genel Kurmay Başkanı ile DYP Başkanı Mehmet Ağar arasında polemik yaratmayı sonunda başardılar. Hem de yok yere... Ama timsah gözyaşları dökmenin âlemi yok, bu iş anında düzelir...
Önce yakın geçmişi anımsayalım. Ağar ülkenin siyasi gündemini belirleyecek bir kelam etti... Hani ‘dağda silah, ovada siyaset’ meselesi... İçeriğine hiç girmedik. Siyasi iletişim açısından alkış tuttuk Mehmet Ağar’a... Çünkü iktidar iletişim açısından dört yıldır muhalefeti takmış peşine götürüyordu. Bu son çıkışıyla Ağar, en azından iktidarı takmıştı peşine. Reaktif değil, proaktif olmayı başarmıştı...
Doğal olarak bu çıkış sonrasında medya, konuyu derinleştirmek için Ağar’ı yakın markaja aldı. O da konuştu... Örneğin bir TV sohbetinde dedi ki: “Ben iktidarda olsam, asker konuşmaz!” Ama yazılı basın bunu “Ben iktidarda olsam, asker konuşamaz!” diye verdi. Arada bir ‘A’ var fazladan. ‘Konuşmaz’ yerine ‘Konuşamaz’... Genel Kurmay Başkanının reaksiyonu doğal tabii: “O zat iktidarda olsa da konuşurum!” Ona da bu yanıt yakışırdı zaten...
Oysa Mehmet Ağar diyordu ki: “Ben öyle bir iktidar olur, işleri öyle bir yönetirim ki, asker konuşma ihtiyacı duymaz”... Dünkü Milliyet, TV’deki konuşmayı deşifre etmiş yayınladı. İnternetten okuyun. Kesinlikle “Konuşturmam, sustururum” tavrı yok. Tam tersine, “konuşmalarına fırsat verecek ortamları yaratmam” tavrı var...
Mehmet Ağar, biraz o ünlü fıkradaki Papa’nın durumuna düşmüş. Hani New York’a ilk gelişinde uçaktan indiğinde düzenlenen basın toplantısında Papa’ya gazetecilerden biri sormuş: “Genelevi de ziyaret edecek misiniz?” O da soruyu soruyla yanıtlamış: “New York’da genelev var mı ki?”... Ertesi gün bazı gazetelerin manşeti şöyle çıkmış: “Papa uçaktan iner inmez sordu: New York’da genelev var mı?”...
Bu son durum spekülasyona o kadar açık değil aslında. Sayın Genel Kurmay Başkanı video bandın çözülmüş halini okuyacak ve Ağar’ın o “A” harfini kullanıp kullanmadığını görecektir...
Keşke hiç şikayetçi olmasalardı...
Akmerkez’in bir numaralı rakibi kim? Kanyon... Kanyon açılana kadar ne zaman bir alışveriş merkezi açılsa, herkes “Bu da Akmerkez’i aşamadı!” diye yorum yapıyordu. Ama Kanyon açılınca, Akmerkez’in çok kısa bir sürede pabucu dama atıldı.. İstanbul’un üst sınıf alışveriş kültürü, kışı açık havada nasıl geçireceği bilinmese de Kanyon’a kaydı.
Peki, Akmerkez’in sahipleri kim? Dinçkök ailesi. Son iki gün ne vardı Kanyon’da? Dünyanın en pahalı ve kaliteli markalarını bünyesinde barındıran Harvey Nichols’un açılışı.. Yani, bütün rakip alışveriş merkezlerine öldürücü darbeyi vuran olay...
Peki aynı gün ne oldu? Akkök Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Akmerkez’in sahibi Ömer Dinçkök’ün eşi Ayşegül Dinçkök hanımefendi Kanyon’da çantasını çaldırdı. Hanımefendi nasıl çaldırmış çantasını? Bir kafede oturuyormuş. Sonra bir de bakmış çanta yok. Hanımefendi Şişli Emniyet Müdürlüğü’ne başvurmuş. Fakat o arada çanta bir çöpte bulunmuş... İçinde her şey duruyormuş. Sadece bin YTL’lik nakit para yokmuş...
Bu kadar rastlantı olur mu? Olur... Ama bu haberin bütün gazetelerde aynı metinle yayınlanmasını manidar bulanlar da çıkacaktır. Basın bülteni yazıp yollasanız, ancak bu sonucu alırsınız. Bu da öküz altında buzağı arayanların ekmeğine yağ sürebilir. Ben Dinçköklerin yerinde olsaydım, haksız yere ‘kıskançlık’ gibi ‘abuk’ suçlamalarla karşılaşmayı göze almaz, yüreğime taş basar, çantanın üzerine bir bardak soğuk su içer, susardım... Bu söylediğimin garip olduğunu düşünmeye hazırlananların kendilerine şu soruyu sormalarında yarar vardır: Dünkü gazetelerdeki Ayşegül Dinçkök haberleri, hanımefendinin, ailenin ve nihayet Akmerkez markasının itibarına pozitif mi yoksa negatif mi girdi sağlamıştır?..
Önce yakın geçmişi anımsayalım. Ağar ülkenin siyasi gündemini belirleyecek bir kelam etti... Hani ‘dağda silah, ovada siyaset’ meselesi... İçeriğine hiç girmedik. Siyasi iletişim açısından alkış tuttuk Mehmet Ağar’a... Çünkü iktidar iletişim açısından dört yıldır muhalefeti takmış peşine götürüyordu. Bu son çıkışıyla Ağar, en azından iktidarı takmıştı peşine. Reaktif değil, proaktif olmayı başarmıştı...
Doğal olarak bu çıkış sonrasında medya, konuyu derinleştirmek için Ağar’ı yakın markaja aldı. O da konuştu... Örneğin bir TV sohbetinde dedi ki: “Ben iktidarda olsam, asker konuşmaz!” Ama yazılı basın bunu “Ben iktidarda olsam, asker konuşamaz!” diye verdi. Arada bir ‘A’ var fazladan. ‘Konuşmaz’ yerine ‘Konuşamaz’... Genel Kurmay Başkanının reaksiyonu doğal tabii: “O zat iktidarda olsa da konuşurum!” Ona da bu yanıt yakışırdı zaten...
Oysa Mehmet Ağar diyordu ki: “Ben öyle bir iktidar olur, işleri öyle bir yönetirim ki, asker konuşma ihtiyacı duymaz”... Dünkü Milliyet, TV’deki konuşmayı deşifre etmiş yayınladı. İnternetten okuyun. Kesinlikle “Konuşturmam, sustururum” tavrı yok. Tam tersine, “konuşmalarına fırsat verecek ortamları yaratmam” tavrı var...
Mehmet Ağar, biraz o ünlü fıkradaki Papa’nın durumuna düşmüş. Hani New York’a ilk gelişinde uçaktan indiğinde düzenlenen basın toplantısında Papa’ya gazetecilerden biri sormuş: “Genelevi de ziyaret edecek misiniz?” O da soruyu soruyla yanıtlamış: “New York’da genelev var mı ki?”... Ertesi gün bazı gazetelerin manşeti şöyle çıkmış: “Papa uçaktan iner inmez sordu: New York’da genelev var mı?”...
Bu son durum spekülasyona o kadar açık değil aslında. Sayın Genel Kurmay Başkanı video bandın çözülmüş halini okuyacak ve Ağar’ın o “A” harfini kullanıp kullanmadığını görecektir...
Keşke hiç şikayetçi olmasalardı...
Akmerkez’in bir numaralı rakibi kim? Kanyon... Kanyon açılana kadar ne zaman bir alışveriş merkezi açılsa, herkes “Bu da Akmerkez’i aşamadı!” diye yorum yapıyordu. Ama Kanyon açılınca, Akmerkez’in çok kısa bir sürede pabucu dama atıldı.. İstanbul’un üst sınıf alışveriş kültürü, kışı açık havada nasıl geçireceği bilinmese de Kanyon’a kaydı.
Peki, Akmerkez’in sahipleri kim? Dinçkök ailesi. Son iki gün ne vardı Kanyon’da? Dünyanın en pahalı ve kaliteli markalarını bünyesinde barındıran Harvey Nichols’un açılışı.. Yani, bütün rakip alışveriş merkezlerine öldürücü darbeyi vuran olay...
Peki aynı gün ne oldu? Akkök Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Akmerkez’in sahibi Ömer Dinçkök’ün eşi Ayşegül Dinçkök hanımefendi Kanyon’da çantasını çaldırdı. Hanımefendi nasıl çaldırmış çantasını? Bir kafede oturuyormuş. Sonra bir de bakmış çanta yok. Hanımefendi Şişli Emniyet Müdürlüğü’ne başvurmuş. Fakat o arada çanta bir çöpte bulunmuş... İçinde her şey duruyormuş. Sadece bin YTL’lik nakit para yokmuş...
Bu kadar rastlantı olur mu? Olur... Ama bu haberin bütün gazetelerde aynı metinle yayınlanmasını manidar bulanlar da çıkacaktır. Basın bülteni yazıp yollasanız, ancak bu sonucu alırsınız. Bu da öküz altında buzağı arayanların ekmeğine yağ sürebilir. Ben Dinçköklerin yerinde olsaydım, haksız yere ‘kıskançlık’ gibi ‘abuk’ suçlamalarla karşılaşmayı göze almaz, yüreğime taş basar, çantanın üzerine bir bardak soğuk su içer, susardım... Bu söylediğimin garip olduğunu düşünmeye hazırlananların kendilerine şu soruyu sormalarında yarar vardır: Dünkü gazetelerdeki Ayşegül Dinçkök haberleri, hanımefendinin, ailenin ve nihayet Akmerkez markasının itibarına pozitif mi yoksa negatif mi girdi sağlamıştır?..