Başarılı bir iş, ‘yüz karası’ haline gelebilir
15 Mart 2010 - Marketing Turkiye
Fırsat ve tehdit bir iletişim etkinliğinde ancak bu kadar iç içe olabilir… Nasıl mı? Anlatmaya çalışalım…
Sağ olsun On İletişim’den sevgili İpek Özgüden Özen gerekli bilgileri göndermiş… Cumhurbaşkanlığı makamı, iletişim çalışmalarına önem ve ciddiyet atfettiğinden bu yana bu etkinliklerini de ilgiyle izliyorum... Yeni yarışın eli kulağında. 11 Nisan günü İstanbul Sultanahmet Meydanı’ndan başlayacak ve yarışın yanı sıra ülkenin pek çok yöresinin güzelliğini ekranlara taşıyacak olan 46. Cumhurbaşkanlığı Uluslararası Türkiye Bisiklet Turu, “Tour of Turkey 2010” çok önemli bir iletişim fırsatı.
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün belirttiği gibi, “Bu sadece spor değil, bu faaliyet aslında Türkiye’yi tanıtan çok büyük bir olay, bu Türkiye için çok heyecan verici büyük bir iş. Türkiye’yi bundan güzel tanıtıcı ne olabilir ki?..”
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen’in başkanlığında başlatılmış, sonuçlarının biraz geç de olsa alınacağından şüphe etmediğim “Türkiye ülke markası yönetimi” çalışmalarının bir ucundan tutma fırsatını bulduğumdan da olabilir, bu bisiklet yarışını bir hayli önemsememiz gerektiğini düşünüyorum…
İpek Hanım yolladığı basın bülteninin girişinde şöyle yazıyor: “8 Gün 8 Etap 1.252 km Parkur, 192 saat durmayan organizasyon, TRT ve Eurosport’tan 123 ülkeye, 24 farklı dilde günde 2 saat canlı yayın: 285 milyar dolarlık tanıtım (!).. Sportif Değeri Kadar Türkiye’nin tanıtımına katkısı ve Fransa Bisiklet Turu standartlarındaki gurur verici organizasyonu ile 2010 yılının en önemli etkinliklerinden birisi olacak!..”
Sayın Özgüden Özen’i ‘285 milyar dolarlık reklam eş değeri yaratılacağı’ şeklindeki saptamasından dolayı ne kadar kınasam da –bu tür ölçümlemelerin yanlışlığı uzun yıllar önce kanıtlanmıştı- çok hayırlı ve başarılı bir işe imza attıklarına da bir o kadar inanıyorum…
Dünya Bisiklet Birliği (UCI), bizim yarışı 2009 yılındaki başarılı organizasyonu dikkate alarak Dünya Bisikletinin Şampiyonlar Ligi olarak kabul edilen 2. HC kategorisine almış. Böylece “Tour Of Turkey 2010” dünya çapındaki 17 yarıştan birisi olmuş…
Etkinliğin bütçesi 5 milyon Euro imiş… Ciddi rakam… Federasyon, uluslararası yayın ve pazarlama haklarını, Alman ‘sports marketing’ ajansı Sportsman’e vermiş. 20 Profesyonel Takım’ın katılacağı yarışmanın TV çekimlerinin prodüksiyonunu, pek çok Olimpiyat, Formula 1, Fransa Bisiklet Turu vb. etkinliklerin TV çekimleri konusunda uzman Belçikalı Prodüksiyon Firması Alfacam’ın 120 kişilik ekibi ile gerçekleşecekmiş… Bültende belirtildiğine göre 8 günde 43 saat 123 ülkeye 28 ayrı dilde canlı yayın yapılacakmış…
İşte tehdit burada başlıyor…
Geçen yıl izlemiş ve yazmıştım. Bisiklet sporu pek çok diğer spor dalında olduğu kadar hatta biraz daha fazla ‘sponsor’ demektir… Sponsor markasını görmek, göstermek ister… Nerede gösterecek markasını. TV’de… Bakın, yarışçıların üstleri başları, bisikletleri rengârenk logolarla doludur… Sponsorlarının logolarıyla… Şimdi siz kalkıyorsunuz kim bilir hangi çok bilmişin biri TRT ‘genelgelerinden’ birine abuk sabuk bir kural koydurmuş diye, bisikletçilerin üzerindeki tüm markaları ‘mozaikliyorsunuz’… Sigara içilen sahnelerde yapıldığı gibi… Olacak iş mi? Bu bir yarış. Bisiklet yarışı… Tabii ki yarışmacılar hareket halinde… Düşünün ne zavallı duruma düştüğümüzü…
Efendim, yurt dışına verilen yayında bu ‘yüz karası durum’ yokmuş… Daha feci… Özürü kabahatinden büyük…
Sevgili İpek, Sayın Genel Sekreter, daha zaman var… Cumhurbaşkanlığı’nın desteği ile yeni dönemde müthiş gelişmiş olan bu olayın TRT’nin ‘arkaik’ kuralları tarafından tehdit edilmesine izin vermeyin… Lütfen TRT’nin kendisinin de istemeyeceği bu komik duruma düşmesine ve sponsorların ‘aptal yerine konmasına’ ve de katma değer getirmeye ciddi çaba harcadığınız Türkiye markasının ‘alay konusu olmasına’ engel olun…
Cevap hakkı kutsaldır…
İki sayı önceki, 1 Şubat tarihli Marketing Türkiye’de şöyle demişiz: “Herhangi biri yazsa, şüphe eder, “Nereden biliyorsun kardeşim!” der kenara atardım. O kadar keskin bir saptama çünkü… Ancak notu yollayan Prof. Dr. Acar Baltaş olursa iş değişir. Sorusunu ciddiye alıp tartışmak vaciptir…
Şöyle yazmış Baltaş Hoca: “İlgini çekeceğini düşündüğümüz bir tespitimiz var. Seda Sayan Hanımefendi’nin en güvenilir medya yüzü olduğunu okumuştuk geçenlerde. Bu hanımefendi şu sırada bir cips markasının reklamında rol alıyor. Bu yiyecek, sayılamayacak kadar çok açıdan sağlığa zararlı. Özellikle ‘kanser’ araştırmalarında en uzak durulması gereken besin olarak gösteriliyor.”
Yazıyı –bilmiş gibi- şöyle bitirmişiz: “Şimdi Acar Baltaş Hoca’nın bu söyledikleri ‘zülfiyâre’ dokunacaktır… Dileyen yukarıdaki vasıflarla ilgili tersine görüşler ileri sürebilir. Ayrıca o görüşlere de burada yer vermeye hazırız.”
Frito Lay Türkiye Kurumsal İletişim Müdürü Tolga Yücel, davetimize icabet etmiş. Diyor ki:
“Elbette hangi kategoride olursa olsun tüm gıda maddelerinin önerilen miktarları aşan şekilde tüketiminin, beslenme dengesini bozacağına kuşku yoktur. Bu şekilde gerçekleşecek kontrolsüz tüketimin yol açması muhtemel sorunlar, yalnızca cips kategorisi için değil, hemen hemen tüm gıda kategorileri için geçerlidir.
Frito Lay, tüm gıdaların yeterli ve dengeli bir beslenme düzeni içinde tüketilmesi gerektiğine inanan bir kurumdur. Bu çerçevede, Frito Lay, insanlara seçim özgürlüğü sunmak ve bilinçli seçim yapmalarına olanak vermek üzere, ürünlerindeki besin değerlerini paketlerinin arkasında tüketicileriyle paylaşmaktadır. Frito Lay ayrıca tüketicilerinin beslenme ihtiyaçları, tüketim tercihleri ve dengeli beslenme gereksinimlerini göz önünde bulundurarak, çeşitlilik sunmak adına yeni ürünler ve farklı paket boyutlarıyla portföyünü sürekli geliştirmektedir. Öte yandan tüketicilerinin yaşam kalitelerini desteklemek için ürünlerini gerek tat, gerekse sundukları keyiften ödün vermeden bilimsel yöntemler ışığında sürekli iyileştirmektedir.
Dengeli beslenmenin bir parçası olarak 3 ana öğünün yanı sıra 1-2 ara öğün tüketilmesi beslenme uzmanları tarafından önerilmektedir ve toplam günlük olarak alınan ortalama 2000 kcal'inin % 15-20'sinin ara atıştırmalıklardan gelmesi makul görünmektedir. Bu rakam Avrupa Atıştırmalıklar Derneği ESA tarafından, mevcut günlük beslenme tavsiyeleriyle uyumlu olarak ve tüketici alışkanlıklarının gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesi çerçevesinde belirlenmiştir...
Lays dahil tüm ürünlerimizin, normal porsiyon miktarı olan 25gr'lık tüketimi, günlük kalori ihtiyacının %6-7'sini, yağ ihtiyacının da %12'sini karşılamakta, ve sağladığı diğer besleyici niteliklerle de (potasyum, lif, vs... ) bir ara öğün için uygun bir seçenek olarak tüketicilere sunulmaktadır.
Frito Lay’in cips markaları arasında yer alan Lay’s, ilgili tebliğler uyarınca “trans yağ içermez” olarak sınıflandırılmaktadır. Ayrıca belirtmek isteriz ki; Frito Lay ürünlerinde hiçbir koruyucu katkı maddesi kullanılmamaktadır. Tüm ürünlerimiz ilgili merciilerin resmi izniyle ve otoritelerin onayıyla tüketicilerle buluşmaktadır.
Kurumumuz, ürünlerimiz ve üretim süreçlerimiz hakkında her türlü bilgi paylaşımına her zaman açık olduğumuzu bildirir, hassasiyetiniz ve mesajlarımızı tüketicilerimize bir kez daha iletmek konusunda tanıdığınız fırsat için şimdiden teşekkür ederiz. Saygılarımızla…”
Yanıt fırsatı tanımak Marketing Türkiye’nin genel yayın politikasının bir parçasıdır. Bu haktan herkes yararlanabilir… Ciddi ve derinlikli olunduğu sürece cevap hakkının kısıtlandığına tanık olmadım…
Bu konuda top iddia sahibinde şimdi. Baltaş Hoca dilerse topa girebilir… Yoksa konuyu burada kapatırız…
Kırmızı ATM 12’den vurmuş…
Uzun zamandır bu sayfalarda somut bir reklamdan söz etmedim. Bu kez bir ayrıcalık yapacağız ve Akbank’ın son ATM reklamını (kırmızı alarm, kırmızı ATM, ATM’ye koşun) izleyeceğiz…
Amaç iletişim kirliliği içinden sıyrılmak değil mi? Reel çekim – çizgi film tadı, anında farklılaştırmış işi…
Aslolan yalın fakat etkili mesaj değil mi amaç? Bundan daha etkili ve kalıcı bir mesaj nasıl verilir? Kırmızı ATM ihtiyacınız olan her yerde!..
Oyun, bizim ortak ruhi şekillenmemize çok uyar. Buradaki oyun da çok ilginç… Her izleyişimde, acaba erkek oyuncu kimdi. Kız kime benziyor diye düşünüyorum…
Uzunluğu ideal… İstediğin kısalıkta da oluyor… Uzatırsan da sakıncası yok. Sıkmıyor…
Yanılmıyorsam, o kadar fahiş bir maliyet de söz konusu değil…
Daha ne bekler ki insan bir reklam filminden… Tebrikler…
Sağ olsun On İletişim’den sevgili İpek Özgüden Özen gerekli bilgileri göndermiş… Cumhurbaşkanlığı makamı, iletişim çalışmalarına önem ve ciddiyet atfettiğinden bu yana bu etkinliklerini de ilgiyle izliyorum... Yeni yarışın eli kulağında. 11 Nisan günü İstanbul Sultanahmet Meydanı’ndan başlayacak ve yarışın yanı sıra ülkenin pek çok yöresinin güzelliğini ekranlara taşıyacak olan 46. Cumhurbaşkanlığı Uluslararası Türkiye Bisiklet Turu, “Tour of Turkey 2010” çok önemli bir iletişim fırsatı.
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün belirttiği gibi, “Bu sadece spor değil, bu faaliyet aslında Türkiye’yi tanıtan çok büyük bir olay, bu Türkiye için çok heyecan verici büyük bir iş. Türkiye’yi bundan güzel tanıtıcı ne olabilir ki?..”
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen’in başkanlığında başlatılmış, sonuçlarının biraz geç de olsa alınacağından şüphe etmediğim “Türkiye ülke markası yönetimi” çalışmalarının bir ucundan tutma fırsatını bulduğumdan da olabilir, bu bisiklet yarışını bir hayli önemsememiz gerektiğini düşünüyorum…
İpek Hanım yolladığı basın bülteninin girişinde şöyle yazıyor: “8 Gün 8 Etap 1.252 km Parkur, 192 saat durmayan organizasyon, TRT ve Eurosport’tan 123 ülkeye, 24 farklı dilde günde 2 saat canlı yayın: 285 milyar dolarlık tanıtım (!).. Sportif Değeri Kadar Türkiye’nin tanıtımına katkısı ve Fransa Bisiklet Turu standartlarındaki gurur verici organizasyonu ile 2010 yılının en önemli etkinliklerinden birisi olacak!..”
Sayın Özgüden Özen’i ‘285 milyar dolarlık reklam eş değeri yaratılacağı’ şeklindeki saptamasından dolayı ne kadar kınasam da –bu tür ölçümlemelerin yanlışlığı uzun yıllar önce kanıtlanmıştı- çok hayırlı ve başarılı bir işe imza attıklarına da bir o kadar inanıyorum…
Dünya Bisiklet Birliği (UCI), bizim yarışı 2009 yılındaki başarılı organizasyonu dikkate alarak Dünya Bisikletinin Şampiyonlar Ligi olarak kabul edilen 2. HC kategorisine almış. Böylece “Tour Of Turkey 2010” dünya çapındaki 17 yarıştan birisi olmuş…
Etkinliğin bütçesi 5 milyon Euro imiş… Ciddi rakam… Federasyon, uluslararası yayın ve pazarlama haklarını, Alman ‘sports marketing’ ajansı Sportsman’e vermiş. 20 Profesyonel Takım’ın katılacağı yarışmanın TV çekimlerinin prodüksiyonunu, pek çok Olimpiyat, Formula 1, Fransa Bisiklet Turu vb. etkinliklerin TV çekimleri konusunda uzman Belçikalı Prodüksiyon Firması Alfacam’ın 120 kişilik ekibi ile gerçekleşecekmiş… Bültende belirtildiğine göre 8 günde 43 saat 123 ülkeye 28 ayrı dilde canlı yayın yapılacakmış…
İşte tehdit burada başlıyor…
Geçen yıl izlemiş ve yazmıştım. Bisiklet sporu pek çok diğer spor dalında olduğu kadar hatta biraz daha fazla ‘sponsor’ demektir… Sponsor markasını görmek, göstermek ister… Nerede gösterecek markasını. TV’de… Bakın, yarışçıların üstleri başları, bisikletleri rengârenk logolarla doludur… Sponsorlarının logolarıyla… Şimdi siz kalkıyorsunuz kim bilir hangi çok bilmişin biri TRT ‘genelgelerinden’ birine abuk sabuk bir kural koydurmuş diye, bisikletçilerin üzerindeki tüm markaları ‘mozaikliyorsunuz’… Sigara içilen sahnelerde yapıldığı gibi… Olacak iş mi? Bu bir yarış. Bisiklet yarışı… Tabii ki yarışmacılar hareket halinde… Düşünün ne zavallı duruma düştüğümüzü…
Efendim, yurt dışına verilen yayında bu ‘yüz karası durum’ yokmuş… Daha feci… Özürü kabahatinden büyük…
Sevgili İpek, Sayın Genel Sekreter, daha zaman var… Cumhurbaşkanlığı’nın desteği ile yeni dönemde müthiş gelişmiş olan bu olayın TRT’nin ‘arkaik’ kuralları tarafından tehdit edilmesine izin vermeyin… Lütfen TRT’nin kendisinin de istemeyeceği bu komik duruma düşmesine ve sponsorların ‘aptal yerine konmasına’ ve de katma değer getirmeye ciddi çaba harcadığınız Türkiye markasının ‘alay konusu olmasına’ engel olun…
Cevap hakkı kutsaldır…
İki sayı önceki, 1 Şubat tarihli Marketing Türkiye’de şöyle demişiz: “Herhangi biri yazsa, şüphe eder, “Nereden biliyorsun kardeşim!” der kenara atardım. O kadar keskin bir saptama çünkü… Ancak notu yollayan Prof. Dr. Acar Baltaş olursa iş değişir. Sorusunu ciddiye alıp tartışmak vaciptir…
Şöyle yazmış Baltaş Hoca: “İlgini çekeceğini düşündüğümüz bir tespitimiz var. Seda Sayan Hanımefendi’nin en güvenilir medya yüzü olduğunu okumuştuk geçenlerde. Bu hanımefendi şu sırada bir cips markasının reklamında rol alıyor. Bu yiyecek, sayılamayacak kadar çok açıdan sağlığa zararlı. Özellikle ‘kanser’ araştırmalarında en uzak durulması gereken besin olarak gösteriliyor.”
Yazıyı –bilmiş gibi- şöyle bitirmişiz: “Şimdi Acar Baltaş Hoca’nın bu söyledikleri ‘zülfiyâre’ dokunacaktır… Dileyen yukarıdaki vasıflarla ilgili tersine görüşler ileri sürebilir. Ayrıca o görüşlere de burada yer vermeye hazırız.”
Frito Lay Türkiye Kurumsal İletişim Müdürü Tolga Yücel, davetimize icabet etmiş. Diyor ki:
“Elbette hangi kategoride olursa olsun tüm gıda maddelerinin önerilen miktarları aşan şekilde tüketiminin, beslenme dengesini bozacağına kuşku yoktur. Bu şekilde gerçekleşecek kontrolsüz tüketimin yol açması muhtemel sorunlar, yalnızca cips kategorisi için değil, hemen hemen tüm gıda kategorileri için geçerlidir.
Frito Lay, tüm gıdaların yeterli ve dengeli bir beslenme düzeni içinde tüketilmesi gerektiğine inanan bir kurumdur. Bu çerçevede, Frito Lay, insanlara seçim özgürlüğü sunmak ve bilinçli seçim yapmalarına olanak vermek üzere, ürünlerindeki besin değerlerini paketlerinin arkasında tüketicileriyle paylaşmaktadır. Frito Lay ayrıca tüketicilerinin beslenme ihtiyaçları, tüketim tercihleri ve dengeli beslenme gereksinimlerini göz önünde bulundurarak, çeşitlilik sunmak adına yeni ürünler ve farklı paket boyutlarıyla portföyünü sürekli geliştirmektedir. Öte yandan tüketicilerinin yaşam kalitelerini desteklemek için ürünlerini gerek tat, gerekse sundukları keyiften ödün vermeden bilimsel yöntemler ışığında sürekli iyileştirmektedir.
Dengeli beslenmenin bir parçası olarak 3 ana öğünün yanı sıra 1-2 ara öğün tüketilmesi beslenme uzmanları tarafından önerilmektedir ve toplam günlük olarak alınan ortalama 2000 kcal'inin % 15-20'sinin ara atıştırmalıklardan gelmesi makul görünmektedir. Bu rakam Avrupa Atıştırmalıklar Derneği ESA tarafından, mevcut günlük beslenme tavsiyeleriyle uyumlu olarak ve tüketici alışkanlıklarının gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesi çerçevesinde belirlenmiştir...
Lays dahil tüm ürünlerimizin, normal porsiyon miktarı olan 25gr'lık tüketimi, günlük kalori ihtiyacının %6-7'sini, yağ ihtiyacının da %12'sini karşılamakta, ve sağladığı diğer besleyici niteliklerle de (potasyum, lif, vs... ) bir ara öğün için uygun bir seçenek olarak tüketicilere sunulmaktadır.
Frito Lay’in cips markaları arasında yer alan Lay’s, ilgili tebliğler uyarınca “trans yağ içermez” olarak sınıflandırılmaktadır. Ayrıca belirtmek isteriz ki; Frito Lay ürünlerinde hiçbir koruyucu katkı maddesi kullanılmamaktadır. Tüm ürünlerimiz ilgili merciilerin resmi izniyle ve otoritelerin onayıyla tüketicilerle buluşmaktadır.
Kurumumuz, ürünlerimiz ve üretim süreçlerimiz hakkında her türlü bilgi paylaşımına her zaman açık olduğumuzu bildirir, hassasiyetiniz ve mesajlarımızı tüketicilerimize bir kez daha iletmek konusunda tanıdığınız fırsat için şimdiden teşekkür ederiz. Saygılarımızla…”
Yanıt fırsatı tanımak Marketing Türkiye’nin genel yayın politikasının bir parçasıdır. Bu haktan herkes yararlanabilir… Ciddi ve derinlikli olunduğu sürece cevap hakkının kısıtlandığına tanık olmadım…
Bu konuda top iddia sahibinde şimdi. Baltaş Hoca dilerse topa girebilir… Yoksa konuyu burada kapatırız…
Kırmızı ATM 12’den vurmuş…
Uzun zamandır bu sayfalarda somut bir reklamdan söz etmedim. Bu kez bir ayrıcalık yapacağız ve Akbank’ın son ATM reklamını (kırmızı alarm, kırmızı ATM, ATM’ye koşun) izleyeceğiz…
Amaç iletişim kirliliği içinden sıyrılmak değil mi? Reel çekim – çizgi film tadı, anında farklılaştırmış işi…
Aslolan yalın fakat etkili mesaj değil mi amaç? Bundan daha etkili ve kalıcı bir mesaj nasıl verilir? Kırmızı ATM ihtiyacınız olan her yerde!..
Oyun, bizim ortak ruhi şekillenmemize çok uyar. Buradaki oyun da çok ilginç… Her izleyişimde, acaba erkek oyuncu kimdi. Kız kime benziyor diye düşünüyorum…
Uzunluğu ideal… İstediğin kısalıkta da oluyor… Uzatırsan da sakıncası yok. Sıkmıyor…
Yanılmıyorsam, o kadar fahiş bir maliyet de söz konusu değil…
Daha ne bekler ki insan bir reklam filminden… Tebrikler…