Bakalım hangi 'usta' özür dileyecek?
06 Nisan 2009 Akşam Gazetesi
Hani biz uzmanlık düzeyinde anlamıyoruz ya dış siyasetten... O nedenle herhangi
bir şey oldu mu 'Ustalar acaba ne demişler?' diye bakmakta yarar var... Bu taktiğin çok işe yaradığını söylemek zor. Çünkü 'ustalar' Davos'ta 'One Minute(s)' örneğinde olduğu gibi olayları 'okumak' konusunda pek de mutabık değiller... Hatta 180 derece ters düşebiliyorlar birbirlerine. Benzer bir durum Başkan Obama'nın Türkiye seyahatinin analizinde ya da şu Rasmussen olayında yaşanıyor mesela...
Dünkü gazeteleri üşenmeden taradım. Ustalar yine (Davos sonrası olduğu gibi) iki gruba ayrılmışlar. İşte iki örnek... Cengiz Aktar (Vatan) demiş ki:
'Yeni NATO Genel Sekreteri seçiminde yaşanan kriz gerektiği gibi diplomatik yollarla aşılmış olsa da Türkiye'nin NATO, AB ve Batı ile olan ilişkilerine cidd” ve kalıcı bir darbe vurmuştur. 60 yıldır kararlarını konsensüs ile alan ve hiçbir zaman işi son dakikaya bırakmayan NATO'nun 60'ıncı yıldönümünde böyle bir krizle karşılaşması ve bu krizin müsebbibinin Türkiye olarak not edilmiş olması büyük talihsizliktir.'
Habertürk'te Fatih Altaylı ise bakın ne yazmış: 'Başbakan Erdoğan'ın Türkiye'deki politikasını, tavırlarını, davranışlarını, uygulamalarını eleştirebilirsiniz. Pek çoğunu ben de eleştiriyorum. Ama uluslararası ilişkilerdeki tavrını, Türkiye'nin son 60 yılda gördüğü en düzgün, en doğru, en onurlu tavır olarak görüyorum...
...Erdoğan, NATO Genel Sekreterliği konusunda da müthiş 'omurgalı' bir tavır sergiledi.'
Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin iç ve dış siyasetine işte bu iki farklı bakış açısının çatışması damgasını vuracaktır... Batı'ya ve Türkiye'ye Batı'dan mı bakacaksınız, yoksa Türkiye'den mi?.. En azından 'Evrensel doğrulardan bakmalı...' türünden 'laf ebesi' cevaplarla bir yere varılmayacağını artık herkes biliyor...
İşin tuhafı şu: Sonuçların günümüzde çok hızlı alınabilmesine rağmen (Davos sonrası Türkiye bazılarının iddia ettiği gibi 'yalnız bırakılmadı' ve 'her şeyini yitirmedi') analizleri tutmayan 'ustalar' dönüp 'Hay Allah, kusura bakmayın biz yanıldık' diyemiyorlar bir türlü... Bazı futbol ve ekonomi yazarlarında da sıkça gözlemlediğimiz bu unutkanlık(!) dış politika analistlerinde de mebzul miktarda mevcut...
Örneğin hem Aktar hem de Altaylı, ikisi birden haklı olamazlar değil mi?..
O halde ikisinden birinin diğerinden ve bu arada okurundan özür dilemesini beklemek en doğal hakkımız...
Bekleyeceğiz bakalım...
Borusan'dan Leyla Gencer'e müthiş kutlama
Tam da haftalık ajans toplantısında konuşuyorduk: Bazı şeyleri insan kendiliğinden sevemez. Emek ister, zahmet ister; zorlama, uğraşma ister... Klasik müzik gibi... Caz müziği gibi... Tarkovski'yi, Angelopoulos'u 'okumaktan' zevk almak gibi... Kendiliğinden öylesine sevilmez bunlar... Bunları 'sevmeyi öğrenmek' gerekir...
İşte tam da sohbetin ortasında Şule Yücebıyık aradı. Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nın konserine davet etti... Yekta Kara hanımın sahneye koyduğu etkinliğin adı Leyla Gencer 'La Diva Turca' Bir Kutlama idi... Türkiye'nin sanat alanında belki de o boyutta tek uluslararası markası Leyla Gencer, aryalarla anıldı...
Bu arada Borusan Filarmoni'nin yeni şefi Sascha Goetzel'le tanışma fırsatı bulduk... Bu enerji, iştiyak ve duygu yüklü delikanlı hiç şüpheniz olmasın çok yakında tüm İstanbul'un kalbini fethedecek... Sadece o mu? 2006 yılında Leyla Gencer Şan Yarışması'nda birinci geldikten sonra müthiş bir uluslararası kariyer yapan Gürcü soprano Nino Machaidze'yi dinlemeye ve en az bir o kadar da 'izlemeye' doyamadık... O ne muhteşem ses, o ne su gibi berrak güzellik, en arka koltuktakileri bile içine hapseden o muhteşem gözler...
Perihan Nayır Artan'ın Lady Macbeth rolündeki doyumsuz performansını, Ezgi Kutlu'yu Carmen ve Werther'de birer sahnede ve erkek rollerinde Taylan Memioğlu, Alper Göçeri ve Mert Yüksel'i sunan Borusan Filarmoni'yi, Lütfi Kırdar'ın tıka basa dolu salonu uzun uzun alkışladı; Borusan Holding'i bir kez daha bağrına bastı... Daha önce toplumsal sorumluluk çerçevesindeki o eşsiz konser dizisinde olduğu gibi...
Geliri genç yeteneklerin eğitimine ayrılan konserde bu yıl orkestra şefliğini hangi ünlü iş adamının yükleneceğini merakla bekliyorum. İlk etkinlikte Ahmet Kocabıyık'taydı baget... İkinci yıl Rahmi Koç yönetti orkestrayı... Üçüncü yıl Bülent Eczacıbaşı... Bu yılki favorimi belirtmiştim: Ferit Şahenk.
Hani biz uzmanlık düzeyinde anlamıyoruz ya dış siyasetten... O nedenle herhangi
bir şey oldu mu 'Ustalar acaba ne demişler?' diye bakmakta yarar var... Bu taktiğin çok işe yaradığını söylemek zor. Çünkü 'ustalar' Davos'ta 'One Minute(s)' örneğinde olduğu gibi olayları 'okumak' konusunda pek de mutabık değiller... Hatta 180 derece ters düşebiliyorlar birbirlerine. Benzer bir durum Başkan Obama'nın Türkiye seyahatinin analizinde ya da şu Rasmussen olayında yaşanıyor mesela...
Dünkü gazeteleri üşenmeden taradım. Ustalar yine (Davos sonrası olduğu gibi) iki gruba ayrılmışlar. İşte iki örnek... Cengiz Aktar (Vatan) demiş ki:
'Yeni NATO Genel Sekreteri seçiminde yaşanan kriz gerektiği gibi diplomatik yollarla aşılmış olsa da Türkiye'nin NATO, AB ve Batı ile olan ilişkilerine cidd” ve kalıcı bir darbe vurmuştur. 60 yıldır kararlarını konsensüs ile alan ve hiçbir zaman işi son dakikaya bırakmayan NATO'nun 60'ıncı yıldönümünde böyle bir krizle karşılaşması ve bu krizin müsebbibinin Türkiye olarak not edilmiş olması büyük talihsizliktir.'
Habertürk'te Fatih Altaylı ise bakın ne yazmış: 'Başbakan Erdoğan'ın Türkiye'deki politikasını, tavırlarını, davranışlarını, uygulamalarını eleştirebilirsiniz. Pek çoğunu ben de eleştiriyorum. Ama uluslararası ilişkilerdeki tavrını, Türkiye'nin son 60 yılda gördüğü en düzgün, en doğru, en onurlu tavır olarak görüyorum...
...Erdoğan, NATO Genel Sekreterliği konusunda da müthiş 'omurgalı' bir tavır sergiledi.'
Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin iç ve dış siyasetine işte bu iki farklı bakış açısının çatışması damgasını vuracaktır... Batı'ya ve Türkiye'ye Batı'dan mı bakacaksınız, yoksa Türkiye'den mi?.. En azından 'Evrensel doğrulardan bakmalı...' türünden 'laf ebesi' cevaplarla bir yere varılmayacağını artık herkes biliyor...
İşin tuhafı şu: Sonuçların günümüzde çok hızlı alınabilmesine rağmen (Davos sonrası Türkiye bazılarının iddia ettiği gibi 'yalnız bırakılmadı' ve 'her şeyini yitirmedi') analizleri tutmayan 'ustalar' dönüp 'Hay Allah, kusura bakmayın biz yanıldık' diyemiyorlar bir türlü... Bazı futbol ve ekonomi yazarlarında da sıkça gözlemlediğimiz bu unutkanlık(!) dış politika analistlerinde de mebzul miktarda mevcut...
Örneğin hem Aktar hem de Altaylı, ikisi birden haklı olamazlar değil mi?..
O halde ikisinden birinin diğerinden ve bu arada okurundan özür dilemesini beklemek en doğal hakkımız...
Bekleyeceğiz bakalım...
Borusan'dan Leyla Gencer'e müthiş kutlama
Tam da haftalık ajans toplantısında konuşuyorduk: Bazı şeyleri insan kendiliğinden sevemez. Emek ister, zahmet ister; zorlama, uğraşma ister... Klasik müzik gibi... Caz müziği gibi... Tarkovski'yi, Angelopoulos'u 'okumaktan' zevk almak gibi... Kendiliğinden öylesine sevilmez bunlar... Bunları 'sevmeyi öğrenmek' gerekir...
İşte tam da sohbetin ortasında Şule Yücebıyık aradı. Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nın konserine davet etti... Yekta Kara hanımın sahneye koyduğu etkinliğin adı Leyla Gencer 'La Diva Turca' Bir Kutlama idi... Türkiye'nin sanat alanında belki de o boyutta tek uluslararası markası Leyla Gencer, aryalarla anıldı...
Bu arada Borusan Filarmoni'nin yeni şefi Sascha Goetzel'le tanışma fırsatı bulduk... Bu enerji, iştiyak ve duygu yüklü delikanlı hiç şüpheniz olmasın çok yakında tüm İstanbul'un kalbini fethedecek... Sadece o mu? 2006 yılında Leyla Gencer Şan Yarışması'nda birinci geldikten sonra müthiş bir uluslararası kariyer yapan Gürcü soprano Nino Machaidze'yi dinlemeye ve en az bir o kadar da 'izlemeye' doyamadık... O ne muhteşem ses, o ne su gibi berrak güzellik, en arka koltuktakileri bile içine hapseden o muhteşem gözler...
Perihan Nayır Artan'ın Lady Macbeth rolündeki doyumsuz performansını, Ezgi Kutlu'yu Carmen ve Werther'de birer sahnede ve erkek rollerinde Taylan Memioğlu, Alper Göçeri ve Mert Yüksel'i sunan Borusan Filarmoni'yi, Lütfi Kırdar'ın tıka basa dolu salonu uzun uzun alkışladı; Borusan Holding'i bir kez daha bağrına bastı... Daha önce toplumsal sorumluluk çerçevesindeki o eşsiz konser dizisinde olduğu gibi...
Geliri genç yeteneklerin eğitimine ayrılan konserde bu yıl orkestra şefliğini hangi ünlü iş adamının yükleneceğini merakla bekliyorum. İlk etkinlikte Ahmet Kocabıyık'taydı baget... İkinci yıl Rahmi Koç yönetti orkestrayı... Üçüncü yıl Bülent Eczacıbaşı... Bu yılki favorimi belirtmiştim: Ferit Şahenk.