Bazı araştırmalar bir, bazı ödüller iki; ‘hastasıyım’…
22 EYLÜL 2015
Bu 'hastasıyım' lafına, olur olmaz yerlerde kullanmasına rağmen sempatikliğiyle kendini kabul ettiren Ayhan Sicimoğluyaygınlık kazandırdı. 'Kızılıp sevilen' (Love to hate) laflardan… Buraya tam oturdu sanki… Şöyle ki…
Bizi biraz izleyenler, Sir Iain Vallance'ın “Ölçmüyorsan yapma!” sözüne ne kadar itibar ettiğimizi bilirler… Suyu çıkarılmadıkça ölçümleme, vazgeçilemeyecek önemli bir navigasyon aracıdır.
Bu sefer, özellikle bazı araştırma şirketleri duvara toslama konusunda bir hayli şanslı gözüküyorlar (!)…
Geçmişte bazen birbirlerine çok yakın sonuçlarla tahmin yarışını tamamlayarak harikalar yaratanlar olduğu gibi; bazıları da, belki de seçmen kitlesini etkileyecekleri 'zehabına' (zannına) kapıldıkları için olacak, serbest uçuş sergilemekte bir 'beis' görmezler…
Bunlardan bir iki tanesi vardır ki, en ilginçleri de onlardır… Belli ki tüm mantıkları olmasa da, yürekleri bir partiden yana olduğundan, bir miktar temennî, bir miktar da hüsnükuruntu ile karışık, seçime bir buçuk ay kala sempati duydukları partiyi önce yükseklerde gösterirler; seçime az bir zaman kalınca da, biraz da 'zülfiyâra' fazla dokunmaması için genel ortalamalara bakarak gerçeğe en yakın rakamları açıklarlar…
Bunların bir de, işin sonunda “En doğru sonuçları biz verdik!” açıklamaları yapanları vardır ki, tadından yenmez yani…
Bazı araştırma şirketlerinden şu sıra pek ses çıkmıyor… Temkinliler bir hayli. Ancak bazı kahramanlar var ortada… Metropol ve Andy-Arşirketleri şu sıra medyanın TV'ye çıkarmak istediği en atak olanlar… Hele Metropol biraz da gergin tavrıyla, muhalif tavır içinde olanların gözdesi. Ancak, araştırma şirketinin sahibi Prof. Özer Sencar Beyhiç de öyle boşa sallıyormuş havası yaratmıyor işin hakçası… Onlar da bir hayli temkinliler bu kez…
Bu arada bir de şu gerçeğin altını bir kez daha çizelim: Bütün ciddî araştırmalar, seçmenin, araştırma sonuçlarına bakarak tercihi konusunda etkilenmeyeceğini, seçimini çok önceden partilerin genel algısına bakarak yapmakta olduğunu ve asla bir iki ay kala o araştırma şirketi şöyle, bu araştırma şirketi böyle tahminde bulundu diye, değiştirmeyeceğini ortaya koyuyor…
Siyasi ileişimde, (ticariden farklı olarak) araştırmalar taktik anlamda bazı değişikliklere gidilmesi konusuna partilerin üst düzey yönetimlerine bir uyarı, gidişat ve algılama durumu ile ilgili sınırlı bilgi ve de taktik adımlar konusunda neler yapılabileceği hususunda kısa vadeli taktik 'tüyolar' sunar. Ancak stratejik hedeflerin, vizyonun ve ana politikaların belirlenmesinde onlara bakarak yön çizilmez… İşin orası lider kadroların uhdesinde ve sorumluluğundadır…
Klasik iki çarpıcı örnekle bu teorik bölümü noktalayalım:
Coca-Cola, bir araştırma sonucu tüketicinin duyduğu ihtiyaca göre üretilmiş ve buna göre pazarlanmış bir ürün değildir… Bir diğer örnek de Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Anadolu İhtilali ile ilgili verdiği kararların, attığı adımların arkasında, bizim araştırma şirketleri benzeri kuruluşların araştırmaları yoktu… Aslında adam gibi para da yoktu ortada…
Peki ne vardı?
Ortak bir ruhi şekillenmede buluşan aynı inanç ve irfan duygusunu paylaşan insanların aynı hedefe kilitlenmesi…
Şimdi son günlerde sonuç açıklamış olan bazı araştırma şirketleri arasında bir mini soyut ufuk turu atalım…
Gezici mesela… Demiş ki: “CHP şimdiden yüzde 28'i geçti”… Satır arasını okuyalım: “Şimdiden 28'i geçtiyse, 1 Kasım'a kadar 35-40 arası bir yere oturur…”
Gerçek Gündem'e konuşan Murat Gezici beyefendiye göre CHP%28,1'lerde (%30'u geçme ihtimali çok yüksekmiş), MHP %
16,8'lerde bitirecekmiş. HDP ise %13,5 ile oylarını koruyacakmış. PekiAK Parti ne olacakmış? %39,3'te kalacakmış…
Adını (herhalde cehaletimden) yeni duyduğum, Diyarbakır'da da bir şubesi bulunan KURD-TEK Kamuoyu Araştırma Merkezi, T24'deCelal Başlangıç Bey'in haberine göre, bu sefer AK Parti'nin 38'lere düşeceğini HDP'nin ise %15'e dayanıverdiğini söylemiş…
ORC'un Eylül ayı anketine göre ise durum tam tersine… AK Parti tek başına iktidar oluyor... 32 ilde 2760 kişi ile 12-15 Eylül tarihleri arasında yapılan anketin sonuçlarına göre, AK Parti %44, CHP%27.8, MHP %13.4, HDP de %11.4 oy alıyormuş.
Sonar ise şöyle bir tablonun altına imza atmış: AK Parti %38; CHP%28; MHP %18,2; HDP: %13,7…
Bunlara yakında yenileri eklenir… Siz de not alın… Kim neyi ne için ne kadar bilmiş, bakarsınız 1 Kasım gecesi…
Bir bu araştırmaların 'hastasıyım' bir de şu Avrupa'dan parayı bastırıp alınan ve “Avrupa'nın en prestijli ödülleri” diye sunulan ödül gecesi fotoğraflarnın. İkisinin de hedef kitle üzerinde, itibar açısından etkisi aynı derece düşük…
Not 1: Dünkü müthiş bir yaklaşımla 'öze dönüş listesi' olarak sunulan adayların tanıtım toplantısında resmen lanse edilen, sözleri iletişim boyutunda 10 numara; şıkıdım şıkıdım, oynak mı oynak havası, arabesk melodisiyle riskli mi riskli (inşallah şehit haberleri gelmez), AK Parti seçim şarkısı hayırlı olsun…
Not 2: Pazar günkü 'Tek nefes' mitingi katılım ve organizasyon açısından büyük başarıydı… Etkinlik yöneticilerinin çıkaracağı bir çok ders vardı içinde…
Not 3: Başbakan Davutoğlu'nun, “Eğer bütün partiler kabul ederse, çevre kirliliğini ve gürültü kirliliğini engellemek adına kampanyalarla ilgili en az masrafla ve çevre kirliliğini engelleyerek yürütülmesi için centilmenlik anlaşması yapalım. Seçim ofislerinin dışında bayraklama yapmayıp çevre ve gürültü kirliliğini engelleyelim” çağrısı, mükemmel bir ataktır… Yeter ki, bu atak sürdürülebilir olsun…
Bizi biraz izleyenler, Sir Iain Vallance'ın “Ölçmüyorsan yapma!” sözüne ne kadar itibar ettiğimizi bilirler… Suyu çıkarılmadıkça ölçümleme, vazgeçilemeyecek önemli bir navigasyon aracıdır.
Bu sefer, özellikle bazı araştırma şirketleri duvara toslama konusunda bir hayli şanslı gözüküyorlar (!)…
Geçmişte bazen birbirlerine çok yakın sonuçlarla tahmin yarışını tamamlayarak harikalar yaratanlar olduğu gibi; bazıları da, belki de seçmen kitlesini etkileyecekleri 'zehabına' (zannına) kapıldıkları için olacak, serbest uçuş sergilemekte bir 'beis' görmezler…
Bunlardan bir iki tanesi vardır ki, en ilginçleri de onlardır… Belli ki tüm mantıkları olmasa da, yürekleri bir partiden yana olduğundan, bir miktar temennî, bir miktar da hüsnükuruntu ile karışık, seçime bir buçuk ay kala sempati duydukları partiyi önce yükseklerde gösterirler; seçime az bir zaman kalınca da, biraz da 'zülfiyâra' fazla dokunmaması için genel ortalamalara bakarak gerçeğe en yakın rakamları açıklarlar…
Bunların bir de, işin sonunda “En doğru sonuçları biz verdik!” açıklamaları yapanları vardır ki, tadından yenmez yani…
Bazı araştırma şirketlerinden şu sıra pek ses çıkmıyor… Temkinliler bir hayli. Ancak bazı kahramanlar var ortada… Metropol ve Andy-Arşirketleri şu sıra medyanın TV'ye çıkarmak istediği en atak olanlar… Hele Metropol biraz da gergin tavrıyla, muhalif tavır içinde olanların gözdesi. Ancak, araştırma şirketinin sahibi Prof. Özer Sencar Beyhiç de öyle boşa sallıyormuş havası yaratmıyor işin hakçası… Onlar da bir hayli temkinliler bu kez…
Bu arada bir de şu gerçeğin altını bir kez daha çizelim: Bütün ciddî araştırmalar, seçmenin, araştırma sonuçlarına bakarak tercihi konusunda etkilenmeyeceğini, seçimini çok önceden partilerin genel algısına bakarak yapmakta olduğunu ve asla bir iki ay kala o araştırma şirketi şöyle, bu araştırma şirketi böyle tahminde bulundu diye, değiştirmeyeceğini ortaya koyuyor…
Siyasi ileişimde, (ticariden farklı olarak) araştırmalar taktik anlamda bazı değişikliklere gidilmesi konusuna partilerin üst düzey yönetimlerine bir uyarı, gidişat ve algılama durumu ile ilgili sınırlı bilgi ve de taktik adımlar konusunda neler yapılabileceği hususunda kısa vadeli taktik 'tüyolar' sunar. Ancak stratejik hedeflerin, vizyonun ve ana politikaların belirlenmesinde onlara bakarak yön çizilmez… İşin orası lider kadroların uhdesinde ve sorumluluğundadır…
Klasik iki çarpıcı örnekle bu teorik bölümü noktalayalım:
Coca-Cola, bir araştırma sonucu tüketicinin duyduğu ihtiyaca göre üretilmiş ve buna göre pazarlanmış bir ürün değildir… Bir diğer örnek de Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Anadolu İhtilali ile ilgili verdiği kararların, attığı adımların arkasında, bizim araştırma şirketleri benzeri kuruluşların araştırmaları yoktu… Aslında adam gibi para da yoktu ortada…
Peki ne vardı?
Ortak bir ruhi şekillenmede buluşan aynı inanç ve irfan duygusunu paylaşan insanların aynı hedefe kilitlenmesi…
Şimdi son günlerde sonuç açıklamış olan bazı araştırma şirketleri arasında bir mini soyut ufuk turu atalım…
Gezici mesela… Demiş ki: “CHP şimdiden yüzde 28'i geçti”… Satır arasını okuyalım: “Şimdiden 28'i geçtiyse, 1 Kasım'a kadar 35-40 arası bir yere oturur…”
Gerçek Gündem'e konuşan Murat Gezici beyefendiye göre CHP%28,1'lerde (%30'u geçme ihtimali çok yüksekmiş), MHP %
16,8'lerde bitirecekmiş. HDP ise %13,5 ile oylarını koruyacakmış. PekiAK Parti ne olacakmış? %39,3'te kalacakmış…
Adını (herhalde cehaletimden) yeni duyduğum, Diyarbakır'da da bir şubesi bulunan KURD-TEK Kamuoyu Araştırma Merkezi, T24'deCelal Başlangıç Bey'in haberine göre, bu sefer AK Parti'nin 38'lere düşeceğini HDP'nin ise %15'e dayanıverdiğini söylemiş…
ORC'un Eylül ayı anketine göre ise durum tam tersine… AK Parti tek başına iktidar oluyor... 32 ilde 2760 kişi ile 12-15 Eylül tarihleri arasında yapılan anketin sonuçlarına göre, AK Parti %44, CHP%27.8, MHP %13.4, HDP de %11.4 oy alıyormuş.
Sonar ise şöyle bir tablonun altına imza atmış: AK Parti %38; CHP%28; MHP %18,2; HDP: %13,7…
Bunlara yakında yenileri eklenir… Siz de not alın… Kim neyi ne için ne kadar bilmiş, bakarsınız 1 Kasım gecesi…
Bir bu araştırmaların 'hastasıyım' bir de şu Avrupa'dan parayı bastırıp alınan ve “Avrupa'nın en prestijli ödülleri” diye sunulan ödül gecesi fotoğraflarnın. İkisinin de hedef kitle üzerinde, itibar açısından etkisi aynı derece düşük…
Not 1: Dünkü müthiş bir yaklaşımla 'öze dönüş listesi' olarak sunulan adayların tanıtım toplantısında resmen lanse edilen, sözleri iletişim boyutunda 10 numara; şıkıdım şıkıdım, oynak mı oynak havası, arabesk melodisiyle riskli mi riskli (inşallah şehit haberleri gelmez), AK Parti seçim şarkısı hayırlı olsun…
Not 2: Pazar günkü 'Tek nefes' mitingi katılım ve organizasyon açısından büyük başarıydı… Etkinlik yöneticilerinin çıkaracağı bir çok ders vardı içinde…
Not 3: Başbakan Davutoğlu'nun, “Eğer bütün partiler kabul ederse, çevre kirliliğini ve gürültü kirliliğini engellemek adına kampanyalarla ilgili en az masrafla ve çevre kirliliğini engelleyerek yürütülmesi için centilmenlik anlaşması yapalım. Seçim ofislerinin dışında bayraklama yapmayıp çevre ve gürültü kirliliğini engelleyelim” çağrısı, mükemmel bir ataktır… Yeter ki, bu atak sürdürülebilir olsun…