Bazı Batılı medya ve bizim ecnebiler bu 1 Mayıs’ta üzülmüştür
02 Mayıs 2015 - Yeni Şafak
Dünkü olayları, gösterici polis çatışmasındaki nicelik ve niteliğin, yani şiddet oranının düşük olmasına hayıflananların sayısı hiç de küçümsenecek gibi değildir…
Kendi ülkelerinde kolluk kuvvetleri ve göstericiler birbirlerini yerken (Bkz. Time'ın kapağı) seslerini çıkarmayan batılı medya organları, Türkiye'de yaprak kımıldasa iktidarın düşmek üzere olduğunu yazmaları, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a çatmak için her fırsatı kollamaları artık iyice kabak tadı vermiş olsa da, ben pek şaşmıyorum bu ön yargılı, tek yanlı salvolara…
Uzun yıllardır muhabbetimiz devam eden Hamburglu meslektaşım Christian Langer, Bremen'de bulunan Almanya'nın tek özel üniversitesi Jacobs University'nin rektörü (Başkanı) Prof. Dr. Katja Windt ile birlikte İstanbul'a uğradığında tabii ki bir araya gelip bol bol hasret giderdik…
Jacobs Coffee'nin vakfı tarafından finanse edilen üniversitede eğitim İngilizceymiş. Bologna kriterlerine göre 3 yılda lisans veriyormuş. Mezunlarının iş bulma oranı çok yüksekmiş… 1200 öğrencinin %75'i Almanya dışındaki ülkelerden geliyorlarmış. Toplam 120 değişik ülkeden öğrenci varmış… Kampus, büyük bir alana yayılmış olan ve imparatorluk yıllardan kalma bir kışla renove edilerek oluşturulmuş…
Christian resimlerini gösterdi. Tekrar okuyasım geldi, desem yeridir. Türkiye'den de öğrenci alacaklarını ve bazı Türk üniversiteleriyle de işbirliği yapacaklarını söyleyen Langer'in bir gözü de her zaman Türkiye'dedir. Hem neredeyse 20 yıla yakın bir süredir, Almanca konuşulan ülkelerdeki iletişim projelerinde birlikte çalıştığımız için, hem de Türkiye'den bazı kişi ve kuruluşlara iletişim hizmeti verdikleri için…
Gelirken yine Alman basınından bazı kupürleri kesip getirmiş…
“Her ne kadar Gezi'den bu yana Alman basınında önyargı yüklü saldırılarda bir hayli azalma varsa da, medyanın gerek Tayyip Erdoğan'ın şahsı gerekse Türkiye'deki genel siyasi ve ekonomik ortamla ile ilgili çizilen karanlık tablonun, büyük miktarda yalan dolana dayandığı ortaya çıkmış olsa da; senin entelektüellerin Batı'da Türkiye ile ilgili çarpıtılmış bir algının oluşması için ellerinden geleni yapmaya devam ediyorlar” dedi ve önüme Almanya'nın en saygın gazetelerinden biri olan Die Zeit'da kocaman bir fotoğraf ve iki tam sayfaya yayılmış bir Orhan Pamuk söyleşisi koydu…
Söyleşiden sadece kısacık bir alıntı yapacağım:
Kendisine soruyorlar (Sorudaki tona dikkat): “Yandaş medya tarafından, hükümete saldırma görevini üstlenmiş uluslararası edebiyat lobisinin parçası olduğunuz yolundaki iddialar yüzünden korkuya kapıldığınız oluyor mu?”
Pamuk yanıtlıyor: “Yaşlı bir adamım artık. Hayatın tadını çıkardım bugüne kadar. Fakat bütün bunlar ülkemde ciddi bir korku dalgasının yayılmasına neden oluyor.”
- Nasıl bir korku bu?
- Türkiye'de düşünce özgürlüğü olmadığı için derin kaygılar duyan pek çok tanıdığım var. Bir örnek vereyim size: Ünlü bir TV sunucusu hanımefendi hükümetin de bulaştığı yolsuzluk üzerine bir tweet attı. Bunun üzerine polis evini bastı, arama yaptı… Düşünün bir tweet yüzünden!..
- Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan kendisine karşı olan gazetecilerden korkuyor mu?
- Korkmuyor. O sadece daha fazla iktidar istiyor. Türkiye'de Batılı anlamda bir liberal demokrasi yok. Bizimkisi popülist, hoşgörüsüz bir demokrasi. Ben buna 'Seçim Demokrasisi' diyorum. Vatandaş olarak seçme hakkımız var; ancak hükümetin istediği, doğru bulduğu doğrultuda hareket etmemiz gerekiyor. Bu yüzden herhangi bir fikir beyan etmeden önce elli kere düşünmemiz gerekiyor!..
- Bu durum yeni mi?
- Gezi Parkı protestolarından bu yana durum daha da kötüleşti. Hükümeti eleştirmeye kalkanların çok daha sert reaksiyonlarla karşılaşmaları muhtemel.”
Şimdi siz koyun kendinizi Batılıların yerine ve Türkiye ile ilgili kafanızda bir resim oluşturmaya çalışın…
Tam Christian'la bu röportaj üzerine tartışıyoruz, önüme Almanya'nın en önemli ekonomi yayınlarından birinin Manager Magazin'in dört sayfasını koyuyor. Başlık şu: “Die Rote Gefahr” (Kızıl Tehlike)…
Soğuk savaş dönemi olmasa, alt başlığı ve diğer sayfaları görmesem, “Sovyetleri kastediyorlar herhalde” diye düşüneceğim… Alt başlık şöyle: “Türklerin Milli Havayolu Turkish Airlines, küresel bir güç ve sektörün korkulu rüyası haline geldi. THY'nin Lufthansa gibi ortakları bile kendilerinin aşıldığı hissine kapılıyorlar…”
Yazının nasıl devam ettiğini tahmin edebilirsiniz… Bir sayfa sonra THY Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Temel Kotil beyin tam sayfa resmi var. Bana sorarsanız Kotil'in bugüne kadar çekilmiş en güzel resmi. Yerinde olsam büyütür çoluk çocuğa hatıra olarak bırakırım… Resim altı hayli anlamlı: “Güvenli bir tebessüm… THY'nin şefi Temel Kotil agresif bir rota izliyor; ancak bunu göstermiyor!”..
Christian diyor ki, “Çok kızdırıyorsunuz herhalde Batı'yı… Ne yapsınlar kendilerini korumaya çalışıyorlar”…
Christian'a göre Türkiye'nin 2 milyona yakın Suriyeli mülteciye yardım etmesi bile Almanya'da problem olmuş… İtalya üzerinden gelmiş Afrikalı 120 bin mülteciyi büyük dert edinenlere karşı muhalifler “Biraz Türkiye'ye bakıp utanın!” diyorlarmış…
Ben yine iğneyi kendimize batırmaktan yanayım… Batı, çıkarları uğruna Türkiye algısını yerle bir etmeye çalışıyor, bizim entelektüellerimizden bazıları da onlara güzel güzel yardım ediyorlar da; biz, özellikle de işi bu olan Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, algımızı hak ettiği anlam ve derinlikte düzeltmek, yönetmek için ne yapıyor?..
Bu 1 Mayıs'ta Batı basınını yeterince tatmin edecek oranda olay çıkmadı diye hayıflananların kulakları çınlasın…
Kendi ülkelerinde kolluk kuvvetleri ve göstericiler birbirlerini yerken (Bkz. Time'ın kapağı) seslerini çıkarmayan batılı medya organları, Türkiye'de yaprak kımıldasa iktidarın düşmek üzere olduğunu yazmaları, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a çatmak için her fırsatı kollamaları artık iyice kabak tadı vermiş olsa da, ben pek şaşmıyorum bu ön yargılı, tek yanlı salvolara…
Uzun yıllardır muhabbetimiz devam eden Hamburglu meslektaşım Christian Langer, Bremen'de bulunan Almanya'nın tek özel üniversitesi Jacobs University'nin rektörü (Başkanı) Prof. Dr. Katja Windt ile birlikte İstanbul'a uğradığında tabii ki bir araya gelip bol bol hasret giderdik…
Jacobs Coffee'nin vakfı tarafından finanse edilen üniversitede eğitim İngilizceymiş. Bologna kriterlerine göre 3 yılda lisans veriyormuş. Mezunlarının iş bulma oranı çok yüksekmiş… 1200 öğrencinin %75'i Almanya dışındaki ülkelerden geliyorlarmış. Toplam 120 değişik ülkeden öğrenci varmış… Kampus, büyük bir alana yayılmış olan ve imparatorluk yıllardan kalma bir kışla renove edilerek oluşturulmuş…
Christian resimlerini gösterdi. Tekrar okuyasım geldi, desem yeridir. Türkiye'den de öğrenci alacaklarını ve bazı Türk üniversiteleriyle de işbirliği yapacaklarını söyleyen Langer'in bir gözü de her zaman Türkiye'dedir. Hem neredeyse 20 yıla yakın bir süredir, Almanca konuşulan ülkelerdeki iletişim projelerinde birlikte çalıştığımız için, hem de Türkiye'den bazı kişi ve kuruluşlara iletişim hizmeti verdikleri için…
Gelirken yine Alman basınından bazı kupürleri kesip getirmiş…
“Her ne kadar Gezi'den bu yana Alman basınında önyargı yüklü saldırılarda bir hayli azalma varsa da, medyanın gerek Tayyip Erdoğan'ın şahsı gerekse Türkiye'deki genel siyasi ve ekonomik ortamla ile ilgili çizilen karanlık tablonun, büyük miktarda yalan dolana dayandığı ortaya çıkmış olsa da; senin entelektüellerin Batı'da Türkiye ile ilgili çarpıtılmış bir algının oluşması için ellerinden geleni yapmaya devam ediyorlar” dedi ve önüme Almanya'nın en saygın gazetelerinden biri olan Die Zeit'da kocaman bir fotoğraf ve iki tam sayfaya yayılmış bir Orhan Pamuk söyleşisi koydu…
Söyleşiden sadece kısacık bir alıntı yapacağım:
Kendisine soruyorlar (Sorudaki tona dikkat): “Yandaş medya tarafından, hükümete saldırma görevini üstlenmiş uluslararası edebiyat lobisinin parçası olduğunuz yolundaki iddialar yüzünden korkuya kapıldığınız oluyor mu?”
Pamuk yanıtlıyor: “Yaşlı bir adamım artık. Hayatın tadını çıkardım bugüne kadar. Fakat bütün bunlar ülkemde ciddi bir korku dalgasının yayılmasına neden oluyor.”
- Nasıl bir korku bu?
- Türkiye'de düşünce özgürlüğü olmadığı için derin kaygılar duyan pek çok tanıdığım var. Bir örnek vereyim size: Ünlü bir TV sunucusu hanımefendi hükümetin de bulaştığı yolsuzluk üzerine bir tweet attı. Bunun üzerine polis evini bastı, arama yaptı… Düşünün bir tweet yüzünden!..
- Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan kendisine karşı olan gazetecilerden korkuyor mu?
- Korkmuyor. O sadece daha fazla iktidar istiyor. Türkiye'de Batılı anlamda bir liberal demokrasi yok. Bizimkisi popülist, hoşgörüsüz bir demokrasi. Ben buna 'Seçim Demokrasisi' diyorum. Vatandaş olarak seçme hakkımız var; ancak hükümetin istediği, doğru bulduğu doğrultuda hareket etmemiz gerekiyor. Bu yüzden herhangi bir fikir beyan etmeden önce elli kere düşünmemiz gerekiyor!..
- Bu durum yeni mi?
- Gezi Parkı protestolarından bu yana durum daha da kötüleşti. Hükümeti eleştirmeye kalkanların çok daha sert reaksiyonlarla karşılaşmaları muhtemel.”
Şimdi siz koyun kendinizi Batılıların yerine ve Türkiye ile ilgili kafanızda bir resim oluşturmaya çalışın…
Tam Christian'la bu röportaj üzerine tartışıyoruz, önüme Almanya'nın en önemli ekonomi yayınlarından birinin Manager Magazin'in dört sayfasını koyuyor. Başlık şu: “Die Rote Gefahr” (Kızıl Tehlike)…
Soğuk savaş dönemi olmasa, alt başlığı ve diğer sayfaları görmesem, “Sovyetleri kastediyorlar herhalde” diye düşüneceğim… Alt başlık şöyle: “Türklerin Milli Havayolu Turkish Airlines, küresel bir güç ve sektörün korkulu rüyası haline geldi. THY'nin Lufthansa gibi ortakları bile kendilerinin aşıldığı hissine kapılıyorlar…”
Yazının nasıl devam ettiğini tahmin edebilirsiniz… Bir sayfa sonra THY Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Temel Kotil beyin tam sayfa resmi var. Bana sorarsanız Kotil'in bugüne kadar çekilmiş en güzel resmi. Yerinde olsam büyütür çoluk çocuğa hatıra olarak bırakırım… Resim altı hayli anlamlı: “Güvenli bir tebessüm… THY'nin şefi Temel Kotil agresif bir rota izliyor; ancak bunu göstermiyor!”..
Christian diyor ki, “Çok kızdırıyorsunuz herhalde Batı'yı… Ne yapsınlar kendilerini korumaya çalışıyorlar”…
Christian'a göre Türkiye'nin 2 milyona yakın Suriyeli mülteciye yardım etmesi bile Almanya'da problem olmuş… İtalya üzerinden gelmiş Afrikalı 120 bin mülteciyi büyük dert edinenlere karşı muhalifler “Biraz Türkiye'ye bakıp utanın!” diyorlarmış…
Ben yine iğneyi kendimize batırmaktan yanayım… Batı, çıkarları uğruna Türkiye algısını yerle bir etmeye çalışıyor, bizim entelektüellerimizden bazıları da onlara güzel güzel yardım ediyorlar da; biz, özellikle de işi bu olan Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, algımızı hak ettiği anlam ve derinlikte düzeltmek, yönetmek için ne yapıyor?..
Bu 1 Mayıs'ta Batı basınını yeterince tatmin edecek oranda olay çıkmadı diye hayıflananların kulakları çınlasın…