Bazen insan 'susarak da konuşur'!..
18 Nisan Akşam Gazetesi
Ne gereği var milleti hizaya getirmeye çalışmanın? Bırakın isteyen tartışsın. Tabii ki oraya buraya çekmeye kalkışacaklardır. Neden korkuyorsunuz ki?.. Bu tür resmi açıklamalar iletişimde özgüven eksikliğine işaret eder...
Olay şu: Genelkurmay Başkanlığı, internet sitesinde Orgeneral İlker Başbuğ'un Harp Akademileri'ndeki konuşmasında Atatürk'ün kendi el yazısıyla ifade ettiği ''Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir'' tanımına değinmiş. Özetle şöyle bir açıklama getirmiş: 'Tanımın ana amacı 'Türk milleti' tanımının yapılması ve bu tanımın, kavramın etnik ve dini temellere dayanmadığının açıkça ifade edilmesidir. Tanım içindeki 'Türkiye Halkı' terimi de Atatürk tarafından bu nedenle kullanılmıştır.
Bu tanımdan 'Türkiyelilik' gibi tanımlara ulaşılabileceğini düşünmek ve bu şekilde değerlendirmeler yapmak; hem Atatürk'ün 'Türk Milleti' tanımını niçin yaptığını hem de 'ulus devlet' kavramının ne anlama geldiğini anlayamamak ve konuyu saptırmak demektir. Ulus-devlet yapısı içinde, bu şekildeki düşüncelerin yeri olamaz.'
Eskilerin deyişiyle; bir zamanlar TRT radyolarında yayınlanmış olan 'İzahlı Batı Müziği' programı gibi... 'Bakın şimdi burada besteci ne demek istemiş' falan...
Oysa 'fazla olan yanlıştır'... Konuştunuz... Hem de mükemmel konuştunuz... Gündemi belirlediniz. Herkes sizin çizdiğiniz vizyonu tartışıyor... Zaten geçen Ağustostan bu yana iletişimi gayet iyi yönetiyorsunuz... Ama şu sıra susun artık... 'İnce ayar' gibi anlaşılacak, 'İnsanları hizaya getirme' aksiyonu gibi algılanacak çıkışlara ne gerek var? Bazen insan susarak da 'konuşur'...
Millet sizi dünyanın hiçbir kurumuna nasip olmamış bir lütufla donatmış. Bu ülkenin açık ara en güvenilen, en itibarlı kurumusunuz. Güncel meselelere falan girmek de sizin işiniz değil. Koydunuz tavrınızı; susun artık. Bir süre susun... 'Barika-i hakikat müsademe-i efkardan' çıkmıyor mu?.. Bırakın 'efkar' 'müsademesini' sürdürsün... Sıra tekrar size nasılsa gelecektir...
Cumhurbaşkanlığı geçti, TRT kaldı
Yıllardır sürdürülen bisiklet yarışını Cumhurbaşkanlığı bu kez ciddiyetle ele aldı, olağanüstü başarılı bir iletişim çalışmasıyla Türkiye'nin ve uluslararası spor camiasının gündemine oturttu. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu'na gözünüz takılıp TV'den canlı yayınları izleyemediyseniz yazık oldu demektir. Günün birinde bizim de Tour de France'ımız veya Giro d'İtalia'mız olabilecek miydi, diye düşünenlere Cumhurbaşkanlığı parlakça bir umut ışığı yaktı.
Tüm emeği geçenleri kutlayalım.
Sadece TRT'ye bir çift lafımız var... Önce gözlerime inanamadım. Ekranda bisikletliler. Sporcuların oraları buraları mozaiklenmiş... Allah Allah, olacak iş değil! Markaları kapatıyorlarmış. Yahu, sponsor olmadan bu tür müsabakalar olur mu? Müzik, sinema, tiyatro festivalleri olur mu? Olimpiyatlar olur mu? Olimpiyatları nasıl vereceksiniz kardeşim?
Bütün dünya sponsorları teşvik etmeye çalışırken, siz öldürmekle tarihe geçeceksiniz. Sizi de kutlarım...
Ne gereği var milleti hizaya getirmeye çalışmanın? Bırakın isteyen tartışsın. Tabii ki oraya buraya çekmeye kalkışacaklardır. Neden korkuyorsunuz ki?.. Bu tür resmi açıklamalar iletişimde özgüven eksikliğine işaret eder...
Olay şu: Genelkurmay Başkanlığı, internet sitesinde Orgeneral İlker Başbuğ'un Harp Akademileri'ndeki konuşmasında Atatürk'ün kendi el yazısıyla ifade ettiği ''Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir'' tanımına değinmiş. Özetle şöyle bir açıklama getirmiş: 'Tanımın ana amacı 'Türk milleti' tanımının yapılması ve bu tanımın, kavramın etnik ve dini temellere dayanmadığının açıkça ifade edilmesidir. Tanım içindeki 'Türkiye Halkı' terimi de Atatürk tarafından bu nedenle kullanılmıştır.
Bu tanımdan 'Türkiyelilik' gibi tanımlara ulaşılabileceğini düşünmek ve bu şekilde değerlendirmeler yapmak; hem Atatürk'ün 'Türk Milleti' tanımını niçin yaptığını hem de 'ulus devlet' kavramının ne anlama geldiğini anlayamamak ve konuyu saptırmak demektir. Ulus-devlet yapısı içinde, bu şekildeki düşüncelerin yeri olamaz.'
Eskilerin deyişiyle; bir zamanlar TRT radyolarında yayınlanmış olan 'İzahlı Batı Müziği' programı gibi... 'Bakın şimdi burada besteci ne demek istemiş' falan...
Oysa 'fazla olan yanlıştır'... Konuştunuz... Hem de mükemmel konuştunuz... Gündemi belirlediniz. Herkes sizin çizdiğiniz vizyonu tartışıyor... Zaten geçen Ağustostan bu yana iletişimi gayet iyi yönetiyorsunuz... Ama şu sıra susun artık... 'İnce ayar' gibi anlaşılacak, 'İnsanları hizaya getirme' aksiyonu gibi algılanacak çıkışlara ne gerek var? Bazen insan susarak da 'konuşur'...
Millet sizi dünyanın hiçbir kurumuna nasip olmamış bir lütufla donatmış. Bu ülkenin açık ara en güvenilen, en itibarlı kurumusunuz. Güncel meselelere falan girmek de sizin işiniz değil. Koydunuz tavrınızı; susun artık. Bir süre susun... 'Barika-i hakikat müsademe-i efkardan' çıkmıyor mu?.. Bırakın 'efkar' 'müsademesini' sürdürsün... Sıra tekrar size nasılsa gelecektir...
Cumhurbaşkanlığı geçti, TRT kaldı
Yıllardır sürdürülen bisiklet yarışını Cumhurbaşkanlığı bu kez ciddiyetle ele aldı, olağanüstü başarılı bir iletişim çalışmasıyla Türkiye'nin ve uluslararası spor camiasının gündemine oturttu. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu'na gözünüz takılıp TV'den canlı yayınları izleyemediyseniz yazık oldu demektir. Günün birinde bizim de Tour de France'ımız veya Giro d'İtalia'mız olabilecek miydi, diye düşünenlere Cumhurbaşkanlığı parlakça bir umut ışığı yaktı.
Tüm emeği geçenleri kutlayalım.
Sadece TRT'ye bir çift lafımız var... Önce gözlerime inanamadım. Ekranda bisikletliler. Sporcuların oraları buraları mozaiklenmiş... Allah Allah, olacak iş değil! Markaları kapatıyorlarmış. Yahu, sponsor olmadan bu tür müsabakalar olur mu? Müzik, sinema, tiyatro festivalleri olur mu? Olimpiyatlar olur mu? Olimpiyatları nasıl vereceksiniz kardeşim?
Bütün dünya sponsorları teşvik etmeye çalışırken, siz öldürmekle tarihe geçeceksiniz. Sizi de kutlarım...