Bir CHP düşü...
06 Ocak 2015 Yeni Şafak
Bizim gazetenin dünkü internet sayfasından bir haber...
“CHP, yeni yılla birlikte seçim çalışmalarına hız verdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç başkanlığındaki 12 kişilik ekip, seçim stratejisi için mesaiye başladı. Tek tek illerin fotoğrafı çekilecek, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na her hafta rapor sunulacak. Şubat ayında il kongrelerinin tamamlanmasının ardından Mart ayında Meclis’in tatile girmesiyle birlikte CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, meydanlara inecek. CHP Parti kadroları 2015 genel seçimleri için hummalı bir şekilde çalışıyor. Seçim stratejisini belirleyen CHP’de, hedef tek başına iktidar olmak.
Strateji ekibinin başında geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen yerel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçim çalışmalarını yöneten CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin yer alıyor. Ekip diğer seçimlerde olduğu gibi il il seçmen profili çıkaracak. CHP’nin zayıf olduğu illerde seçmenin gönlünü kazanabilmek için yeni taktikler denenecek. İktidar ve diğer muhalefet partilerinin seçim çalışmaları da CHP Parti strateji ekibinin kapsama alanında olacak. Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yapacağı mitingler izlenecek, diğer parti liderlerinin meydanlardaki nabzı tutulacak.
Strateji ekibi, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na “Mitingde şu konulara yer veriyorsunuz; onun dozunu biraz artıralım, şunu biraz artıralım. Şu konulara yeniden etkili şekilde değinelim” gibi taktikler verecek. Seçim kampanyasında aksayan yönler de yine an be an Kılıçdaroğlu’na her hafta rapor halinde sunulacak. Yine strateji ekibi seçim şarkılarının vatandaş üzerinde etkisini not edecek. İlçe ve belde kongrelerini tamamlayan CHP şubat ayında ise il kongrelerini tamamlayacak. Meclis’in ise mart başında seçim için tatile girmesi bekleniyor. Mart ayından itibaren havaların da ısınmasıyla CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu meydanlara inecek. 81 ile gitmeyi hedefleyen Kılıçdaroğlu, öncelikli olarak yeni Anayasa için vatandaştan oy isteyecek.”
Nasıl?
Örnek bir seçim kampanyası değil mi? Şaşırtıcı. Çünkü CHP’den beklenmeyen bir tesanüt örneği, strateji, taktik, disiplin, öngörü... Siyasi iletişim adına ne ararsan var.
Ancak tabii ki bir parodi. Biz uydurduk. Ama neyi uydurduk? Sadece isimleri değiştirdik. AK Parti yerine, CHP’yi Davutoğlu’nun yerine Kılıçdaroğlu yazdık. Beşir Atalay yerine de Haluk Koç’u ekledik.
CHP bu parodiyi gerçek kılabilseydi, belki ciddi bir rakip olma şansını elde edebilirdi. Herhalde yine aceleleri yok. Seçimlere bir iki ay kala ne yapacaklarını düşünmeye başlarlar. Demokratik bir şekilde ve sindire sindire, herkese danışırlar. Sonra da kıyılardan başlayarak yüzde 25-27 bandında seçimi başarıyla tamamlarlar. Kılıçdaroğlu altıncı, partisi de onuncu yenilgisini alır. Alır almasına da yine de sağlam gerekçeleri sayesinde Kemal Bey yine Genel Başkan olarak yoluna devam eder. AK Parti de yine tek başına iktidar olur.
Yani ‘garp cephesi’nde bir değişiklik olmaz.
Bundan da Türkiye demokrasisi ne kadar fayda görür; bilinmez.
Türkiye’nin ‘Baht-ı kara maderi’ üstyapıdadır.
Her sene üniversitede ilk derse girdiğimde son sınıf öğrencilere sorarım:
“Evinde kütüphanesi olan kaç kişi var?”
Sonra da ekliyorum:
“Kütüphane de çok değil, 50-100 arası kitabı olanları kastediyorum.”
Yaklaşık 50 kişililk sınıfta ya 2 kişi kaldırıyor ya da üç...
İkinci sorum, daha da basit:
“Ayda bir tiyatroya gidenler elini kaldırsın.”
Genelde sonuç: Sıfır.
“Ayda kaç film izliyorsunuz?”
Bu sorunun da yanıtı iç açıcı olmaz.
Ama hepsinin elinde bir akıllı telefon. Kendi başlarına bıraksam üç saat boyunca benim anlattıklarıma değil ellerindeki aletlere odaklanacaklar. Bu köşede boşuna ‘Türkiye’nin bir numaralı meselesi üstyapı konularıdır’, diye çırpınıp durmuyoruz. Bakın üç gün önce açıklanan IPSOS KMG Türkiye’yi Anlama Kılavuzu’nun son çalışmasından kültür dünyamıza ait bazı örnekleri hatırlıyalım:
*Hiç müzik dinlemeyenlerin oranı %24, hiç kitap okumayanların %45, hiç radyo dinlemeyenlerin %29, hiç gazete okumayanların oranı ise %29.
*Ankete katılanların %96’sı hiç opera ve baleye gitmediğini söylerken, konsere gitmeyenlerin oranı ise %73.
*Katılımcıların %80’i tiyatroya, %56’sı sinemaya hiç gitmemiş.
Bu rakamlardan yola çıkarak, altını kalın kalın bir kez daha çizelim:
Alt yapı konusunda büyük başarı göstermiş olan AK Parti’nin, Türkiye’nin geleceğini güvence altına almak için üst yapı sorunlarında yukardaki sorunları çözecek sağlam bir milli kültür politikası ve programı üzerine de çalışması şart. Bir Millî Kültür Şurası hiç de fena olmazdı mesela?
Yeri geldikçe söylemeye çalıştığım gibi, devlet bu konularda geride durursa milli kültürü yaşatamazsınız. Örneğin ‘Türk Beşleri’ni sokağa bıraktınız mı, yaşayamazlar... Ya da Klasik Türk Musikisini, ya da opera ve baleyi... Devletin koruması olmazsa yerlerini sokağa bırakırlar. Malum sokakta da kendi kendine filizlenebilecek ve içinden popüler kültürüne dahil olabilecek, sonra da zamana direnerek klasikleşebilecek eser ya da sanatçı çok nadiren çıkar.
“CHP, yeni yılla birlikte seçim çalışmalarına hız verdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç başkanlığındaki 12 kişilik ekip, seçim stratejisi için mesaiye başladı. Tek tek illerin fotoğrafı çekilecek, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na her hafta rapor sunulacak. Şubat ayında il kongrelerinin tamamlanmasının ardından Mart ayında Meclis’in tatile girmesiyle birlikte CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, meydanlara inecek. CHP Parti kadroları 2015 genel seçimleri için hummalı bir şekilde çalışıyor. Seçim stratejisini belirleyen CHP’de, hedef tek başına iktidar olmak.
Strateji ekibinin başında geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen yerel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçim çalışmalarını yöneten CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin yer alıyor. Ekip diğer seçimlerde olduğu gibi il il seçmen profili çıkaracak. CHP’nin zayıf olduğu illerde seçmenin gönlünü kazanabilmek için yeni taktikler denenecek. İktidar ve diğer muhalefet partilerinin seçim çalışmaları da CHP Parti strateji ekibinin kapsama alanında olacak. Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yapacağı mitingler izlenecek, diğer parti liderlerinin meydanlardaki nabzı tutulacak.
Strateji ekibi, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na “Mitingde şu konulara yer veriyorsunuz; onun dozunu biraz artıralım, şunu biraz artıralım. Şu konulara yeniden etkili şekilde değinelim” gibi taktikler verecek. Seçim kampanyasında aksayan yönler de yine an be an Kılıçdaroğlu’na her hafta rapor halinde sunulacak. Yine strateji ekibi seçim şarkılarının vatandaş üzerinde etkisini not edecek. İlçe ve belde kongrelerini tamamlayan CHP şubat ayında ise il kongrelerini tamamlayacak. Meclis’in ise mart başında seçim için tatile girmesi bekleniyor. Mart ayından itibaren havaların da ısınmasıyla CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu meydanlara inecek. 81 ile gitmeyi hedefleyen Kılıçdaroğlu, öncelikli olarak yeni Anayasa için vatandaştan oy isteyecek.”
Nasıl?
Örnek bir seçim kampanyası değil mi? Şaşırtıcı. Çünkü CHP’den beklenmeyen bir tesanüt örneği, strateji, taktik, disiplin, öngörü... Siyasi iletişim adına ne ararsan var.
Ancak tabii ki bir parodi. Biz uydurduk. Ama neyi uydurduk? Sadece isimleri değiştirdik. AK Parti yerine, CHP’yi Davutoğlu’nun yerine Kılıçdaroğlu yazdık. Beşir Atalay yerine de Haluk Koç’u ekledik.
CHP bu parodiyi gerçek kılabilseydi, belki ciddi bir rakip olma şansını elde edebilirdi. Herhalde yine aceleleri yok. Seçimlere bir iki ay kala ne yapacaklarını düşünmeye başlarlar. Demokratik bir şekilde ve sindire sindire, herkese danışırlar. Sonra da kıyılardan başlayarak yüzde 25-27 bandında seçimi başarıyla tamamlarlar. Kılıçdaroğlu altıncı, partisi de onuncu yenilgisini alır. Alır almasına da yine de sağlam gerekçeleri sayesinde Kemal Bey yine Genel Başkan olarak yoluna devam eder. AK Parti de yine tek başına iktidar olur.
Yani ‘garp cephesi’nde bir değişiklik olmaz.
Bundan da Türkiye demokrasisi ne kadar fayda görür; bilinmez.
Türkiye’nin ‘Baht-ı kara maderi’ üstyapıdadır.
Her sene üniversitede ilk derse girdiğimde son sınıf öğrencilere sorarım:
“Evinde kütüphanesi olan kaç kişi var?”
Sonra da ekliyorum:
“Kütüphane de çok değil, 50-100 arası kitabı olanları kastediyorum.”
Yaklaşık 50 kişililk sınıfta ya 2 kişi kaldırıyor ya da üç...
İkinci sorum, daha da basit:
“Ayda bir tiyatroya gidenler elini kaldırsın.”
Genelde sonuç: Sıfır.
“Ayda kaç film izliyorsunuz?”
Bu sorunun da yanıtı iç açıcı olmaz.
Ama hepsinin elinde bir akıllı telefon. Kendi başlarına bıraksam üç saat boyunca benim anlattıklarıma değil ellerindeki aletlere odaklanacaklar. Bu köşede boşuna ‘Türkiye’nin bir numaralı meselesi üstyapı konularıdır’, diye çırpınıp durmuyoruz. Bakın üç gün önce açıklanan IPSOS KMG Türkiye’yi Anlama Kılavuzu’nun son çalışmasından kültür dünyamıza ait bazı örnekleri hatırlıyalım:
*Hiç müzik dinlemeyenlerin oranı %24, hiç kitap okumayanların %45, hiç radyo dinlemeyenlerin %29, hiç gazete okumayanların oranı ise %29.
*Ankete katılanların %96’sı hiç opera ve baleye gitmediğini söylerken, konsere gitmeyenlerin oranı ise %73.
*Katılımcıların %80’i tiyatroya, %56’sı sinemaya hiç gitmemiş.
Bu rakamlardan yola çıkarak, altını kalın kalın bir kez daha çizelim:
Alt yapı konusunda büyük başarı göstermiş olan AK Parti’nin, Türkiye’nin geleceğini güvence altına almak için üst yapı sorunlarında yukardaki sorunları çözecek sağlam bir milli kültür politikası ve programı üzerine de çalışması şart. Bir Millî Kültür Şurası hiç de fena olmazdı mesela?
Yeri geldikçe söylemeye çalıştığım gibi, devlet bu konularda geride durursa milli kültürü yaşatamazsınız. Örneğin ‘Türk Beşleri’ni sokağa bıraktınız mı, yaşayamazlar... Ya da Klasik Türk Musikisini, ya da opera ve baleyi... Devletin koruması olmazsa yerlerini sokağa bırakırlar. Malum sokakta da kendi kendine filizlenebilecek ve içinden popüler kültürüne dahil olabilecek, sonra da zamana direnerek klasikleşebilecek eser ya da sanatçı çok nadiren çıkar.