Bu işler ters teper
03 EYLÜL 2006
Dün Akşam’ın sürmanşetindeydi: “Sezer’in ‘hayır’ı tezkereyi geçirecek. Lübnan’a asker tezkeresinin oylanmasına üç gün kala gözler AKP’li muhaliflerde. Retçi vekillerden bazıları Sezer’e inat olsun diye karar değiştirip ‘evet’e döndü”.. Belki muhalefetten de dönmüş olanlar olabilir..
Bir ‘flashback’ yapalım.. 1983 Seçimleri.. Pazar günü seçimler var.. Bir gün öncesindeyiz.. Günlerden Cumartesi. MDP’nin kazanacağına kesin gözü ile bakılıyor. Medya mevzilenmiş. Neredeyse silme MDP’nin arkasında. 12 Eylül Darbeci Konseyi’nin desteği ile Sunalp Paşa yay gibi gerilmiş, Başbakanlık koltuğuna oturacağı anı bekliyor. Bakanların listesi cebinde.. Hepsi kadrolarını belirlemiş, hatta tebrik turlarına bile başlamışlar.. Sunalp ertesi gün olmasa bile bir sonraki gün çıkıp Çankaya’ya Evren Paşa’ya listeyi onay için takdim edecek.
Evren Paşa bir yıl önce, 1982 halk oylamasında Anayasaya kefil olmuş. %91.37 ‘Evet’ almış. Onun da gücünü arkasına alıp o Cumartesi çıkıyor devletin tek kanallı TV’sine bu kez Sunalp Paşa’ya kefil oluyor ve Turgut Özal’ı yerin dibine batırıyor: “Bu adam yalancıdır. Ona oy vermeyin!”
TRT’den bu tarihi konuşmayı dinleyen Turgut Özal’ın ellerini ovuşturduğu söylenir: “Şimdi oldu bu iş. Kazandık arkadaşlar!”...
Doğru dürüst bilimsel desteği olmasa da bir görüşe göre, o seçimde %92.3’lük rekor bir katılım elde edilmiş olmasının da, iktidarın %45.14 oy ile tek başına ANAP’a teslim edilmiş olmasının da, seçimi alacağına kesin gözüyle bakılan MDP’in yok olmasına neden olacak bir yenilgi almasının da tek müsebbibi olarak Evren ve onun o ‘veciz’ konuşması gösterilir..
Bizim millet, kendi görüşlerine ipotek konmasından hiç haz etmez. Milletvekilleri de milletten farklı değildir..
Sayın Cumhurbaşkanımız tüm araştırmalarda makamıyla birlikte ülkenin en güvenilir kurum ve kişisi olarak çıksa da bu milletin ortak ruhi şekillenmesi bazı şeylerden pek haz etmez.
Örneğin ölçün bakın.. Eski Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın devir teslim töreninde kendisine yaptığı son derece şirin espriyi terslemesini de onaylamamıştır.
Hilmi Özkök (Gazetecilerle sohbetinin sonuna doğru): Sayın Cumhurbaşkanım sizi kurtarayım mı?
Sayın Cumhurbaşkanı: Kurtarılmaya ihtiyacım yok. Ben dozumu bilirim. Kendimi kurtarırım!
Sayın Cumhurbaşkanı cetvel gibi bir devlet adamı. Dümdüz.. Allah’tan sivil siyaset yapmıyor.. Onu herhangi bir siyasi partinin herhangi bir görevinde düşünmek mümkün değil..
Başkan hasarı artırıyor
Adam tarihe geçecek; ölümsüzleşecek. Hem kendisi hem de eşi.. Kompozisyon müsaade etse heykeltıraş, sürpriz olsun diye belki Başkanın akrabalarını da işin içine sokacak.. Üçbin yıl sonra Torbalı’ya gelen turistlere bayrak elde selam verecek. Kim olduğunu bilmeseler de mühim değil. O orada olacak..
İzmir'in Torbalı İlçesi'nde, Atatürk Meydanı olarak düzenlenen alanda 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda açılan Atatürk heykelinin yanına kadın ve erkeği sembolize etmek için Belediye Başkanı İsmail Uygur ile eşi Afet Uygur'un heykelinin yapılması şaşkınlığa neden olmuş. Orijinali Alanya'da bulunan heykelde Atatürk'ün yanında küçük bir kız ve erkek çocuğu duruyormuş. CHP'li Belediye Başkanı, heykeldeki kişilerin kendisi ve eşi olmadığını ileri sürüyormuş..
İşte bakın bu sonuncusu olmadı. Oysa kalkıp efendi gibi kabulleneceksin. Diyeceksin ki, “Evet, heykeltıraş bizden esinlenmiş, biz de Cumhuriyet çocuğuyuz zaten!”
Buradan herkese bir kez daha ders: Kriz anında ve/veya suç üstü yakalanınca, inkâr etmek, hasarı artırır!
Ali Güven zor durumda
Sevgili dostum Ali Güven sıkıntılı günler geçiriyor. Benim dostum olan Ali Güven, Hülya Avşar Hanımın Ali Güven’i değil. Benimkisi, Türkiye’nin en büyük yazılım firması Logo’nun CEO’u.. Türkiye’nin en başarılı genç CEO’larından.. Logo’ya transfer olmadan önce de IBM’in üst düzey yöneticilerindendi.
Bizim Ali Güven sadece Hülya Avşar yüzünden tacize uğrasa neyse. Ali Güven adı, Kaya Çilingiroğlu haberlerinde de geçiyor. Hülya Avşar – Ali Güven - Kaya Çilingiroğlu bağlantısı kurulunca üçgene önce Feraye Tanyolaç katılmıştı. Aynı nedenle zincire Sinem Erülgen de eklemlendi. Ve nihayet bu kez Sinem hanımın kontenjanından zincire yeni bir halka daha takıldı: Erkan Petekkaya! Oldu mu size altıgen!..
Kendisine dedim ki: “Hiç uğraşma düzeltmeye! Bırak öyle kalsın. Sinem hanım ve/ veya Kaya Bey sayesinde nasılsa ‘gen’lerin sayısı artacaktır. O zaman da seninle bağlantı hafifleyecektir. Bu tür garip durumlarda biraz da işi tevekküle bırakmakta yarar vardır..”
Absürdlük bu ya...
Ferrari’sini satan Robin Sharma Bey 7 Eylül’de İstanbul’da olacakmış. İmza günü, konferans vs. Bir ucu Tasavvuf’a, diğer ucu Krapotkin’e (mülkiyet hırsızlıktır) bir başka ucu da Buda’ya, Hallac-ı Mansur’a dayanan söylemler her zaman alıcı bulmuştur. Söylenen şey orijinal olmayabilir; bu tür işlerde ticari boyut, ne değil nasıl söylendiği noktasında orijinalliği gereksinir..
Yazara ‘birkaç Ferrari kazandıran proje’ Türkiye’de de tutmuş gibi. En büyük destekçisi de benzer bir projenin, “Simyacı”nın yazarı Paulo Coelho.. Biraz da sonradan akciğer kanseri olup vefat etmiş olan Marlboro’nun kovboyundan esinlenip acaba Sharma şu sıra hangi marka araba kullanıyor diye interneti araştırırken Aysu Baçeoğlu'nun haberi çıktı karşıma.. Reina'dan çıkarken basın mensuplarına "Hakan'la (tekstilci sevgilisi Hakan Tankut) kavga etmiştik. Bu Ferrari'yi bana barışma hediyesi olarak aldı" diyen Baçeoğlu'nun açıklamasından sonra, 600 bin YTL'lik otomobilin peşine düşen vergi denetmenleri, otomobilin Anadolu yakasındaki bir galeriye ait olduğunu saptamış. Aysu Hanımın Ferrari'sinin 'ödünç' olduğu ortaya çıkmış..
Bir de Kaya Çilingiroğlu, “Ferrariniz yeni mi?” sorusundaki Ferrari kelimesini Feraye anlayıp durduk yerde kendisini ele vermişti..
Absürdlük bu ya; Aysu Hanımla Kaya Bey elele tutuşup Sharma’nın konferansına gitseler nasıl olur, diye düşündüm..
Bir ‘flashback’ yapalım.. 1983 Seçimleri.. Pazar günü seçimler var.. Bir gün öncesindeyiz.. Günlerden Cumartesi. MDP’nin kazanacağına kesin gözü ile bakılıyor. Medya mevzilenmiş. Neredeyse silme MDP’nin arkasında. 12 Eylül Darbeci Konseyi’nin desteği ile Sunalp Paşa yay gibi gerilmiş, Başbakanlık koltuğuna oturacağı anı bekliyor. Bakanların listesi cebinde.. Hepsi kadrolarını belirlemiş, hatta tebrik turlarına bile başlamışlar.. Sunalp ertesi gün olmasa bile bir sonraki gün çıkıp Çankaya’ya Evren Paşa’ya listeyi onay için takdim edecek.
Evren Paşa bir yıl önce, 1982 halk oylamasında Anayasaya kefil olmuş. %91.37 ‘Evet’ almış. Onun da gücünü arkasına alıp o Cumartesi çıkıyor devletin tek kanallı TV’sine bu kez Sunalp Paşa’ya kefil oluyor ve Turgut Özal’ı yerin dibine batırıyor: “Bu adam yalancıdır. Ona oy vermeyin!”
TRT’den bu tarihi konuşmayı dinleyen Turgut Özal’ın ellerini ovuşturduğu söylenir: “Şimdi oldu bu iş. Kazandık arkadaşlar!”...
Doğru dürüst bilimsel desteği olmasa da bir görüşe göre, o seçimde %92.3’lük rekor bir katılım elde edilmiş olmasının da, iktidarın %45.14 oy ile tek başına ANAP’a teslim edilmiş olmasının da, seçimi alacağına kesin gözüyle bakılan MDP’in yok olmasına neden olacak bir yenilgi almasının da tek müsebbibi olarak Evren ve onun o ‘veciz’ konuşması gösterilir..
Bizim millet, kendi görüşlerine ipotek konmasından hiç haz etmez. Milletvekilleri de milletten farklı değildir..
Sayın Cumhurbaşkanımız tüm araştırmalarda makamıyla birlikte ülkenin en güvenilir kurum ve kişisi olarak çıksa da bu milletin ortak ruhi şekillenmesi bazı şeylerden pek haz etmez.
Örneğin ölçün bakın.. Eski Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın devir teslim töreninde kendisine yaptığı son derece şirin espriyi terslemesini de onaylamamıştır.
Hilmi Özkök (Gazetecilerle sohbetinin sonuna doğru): Sayın Cumhurbaşkanım sizi kurtarayım mı?
Sayın Cumhurbaşkanı: Kurtarılmaya ihtiyacım yok. Ben dozumu bilirim. Kendimi kurtarırım!
Sayın Cumhurbaşkanı cetvel gibi bir devlet adamı. Dümdüz.. Allah’tan sivil siyaset yapmıyor.. Onu herhangi bir siyasi partinin herhangi bir görevinde düşünmek mümkün değil..
Başkan hasarı artırıyor
Adam tarihe geçecek; ölümsüzleşecek. Hem kendisi hem de eşi.. Kompozisyon müsaade etse heykeltıraş, sürpriz olsun diye belki Başkanın akrabalarını da işin içine sokacak.. Üçbin yıl sonra Torbalı’ya gelen turistlere bayrak elde selam verecek. Kim olduğunu bilmeseler de mühim değil. O orada olacak..
İzmir'in Torbalı İlçesi'nde, Atatürk Meydanı olarak düzenlenen alanda 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda açılan Atatürk heykelinin yanına kadın ve erkeği sembolize etmek için Belediye Başkanı İsmail Uygur ile eşi Afet Uygur'un heykelinin yapılması şaşkınlığa neden olmuş. Orijinali Alanya'da bulunan heykelde Atatürk'ün yanında küçük bir kız ve erkek çocuğu duruyormuş. CHP'li Belediye Başkanı, heykeldeki kişilerin kendisi ve eşi olmadığını ileri sürüyormuş..
İşte bakın bu sonuncusu olmadı. Oysa kalkıp efendi gibi kabulleneceksin. Diyeceksin ki, “Evet, heykeltıraş bizden esinlenmiş, biz de Cumhuriyet çocuğuyuz zaten!”
Buradan herkese bir kez daha ders: Kriz anında ve/veya suç üstü yakalanınca, inkâr etmek, hasarı artırır!
Ali Güven zor durumda
Sevgili dostum Ali Güven sıkıntılı günler geçiriyor. Benim dostum olan Ali Güven, Hülya Avşar Hanımın Ali Güven’i değil. Benimkisi, Türkiye’nin en büyük yazılım firması Logo’nun CEO’u.. Türkiye’nin en başarılı genç CEO’larından.. Logo’ya transfer olmadan önce de IBM’in üst düzey yöneticilerindendi.
Bizim Ali Güven sadece Hülya Avşar yüzünden tacize uğrasa neyse. Ali Güven adı, Kaya Çilingiroğlu haberlerinde de geçiyor. Hülya Avşar – Ali Güven - Kaya Çilingiroğlu bağlantısı kurulunca üçgene önce Feraye Tanyolaç katılmıştı. Aynı nedenle zincire Sinem Erülgen de eklemlendi. Ve nihayet bu kez Sinem hanımın kontenjanından zincire yeni bir halka daha takıldı: Erkan Petekkaya! Oldu mu size altıgen!..
Kendisine dedim ki: “Hiç uğraşma düzeltmeye! Bırak öyle kalsın. Sinem hanım ve/ veya Kaya Bey sayesinde nasılsa ‘gen’lerin sayısı artacaktır. O zaman da seninle bağlantı hafifleyecektir. Bu tür garip durumlarda biraz da işi tevekküle bırakmakta yarar vardır..”
Absürdlük bu ya...
Ferrari’sini satan Robin Sharma Bey 7 Eylül’de İstanbul’da olacakmış. İmza günü, konferans vs. Bir ucu Tasavvuf’a, diğer ucu Krapotkin’e (mülkiyet hırsızlıktır) bir başka ucu da Buda’ya, Hallac-ı Mansur’a dayanan söylemler her zaman alıcı bulmuştur. Söylenen şey orijinal olmayabilir; bu tür işlerde ticari boyut, ne değil nasıl söylendiği noktasında orijinalliği gereksinir..
Yazara ‘birkaç Ferrari kazandıran proje’ Türkiye’de de tutmuş gibi. En büyük destekçisi de benzer bir projenin, “Simyacı”nın yazarı Paulo Coelho.. Biraz da sonradan akciğer kanseri olup vefat etmiş olan Marlboro’nun kovboyundan esinlenip acaba Sharma şu sıra hangi marka araba kullanıyor diye interneti araştırırken Aysu Baçeoğlu'nun haberi çıktı karşıma.. Reina'dan çıkarken basın mensuplarına "Hakan'la (tekstilci sevgilisi Hakan Tankut) kavga etmiştik. Bu Ferrari'yi bana barışma hediyesi olarak aldı" diyen Baçeoğlu'nun açıklamasından sonra, 600 bin YTL'lik otomobilin peşine düşen vergi denetmenleri, otomobilin Anadolu yakasındaki bir galeriye ait olduğunu saptamış. Aysu Hanımın Ferrari'sinin 'ödünç' olduğu ortaya çıkmış..
Bir de Kaya Çilingiroğlu, “Ferrariniz yeni mi?” sorusundaki Ferrari kelimesini Feraye anlayıp durduk yerde kendisini ele vermişti..
Absürdlük bu ya; Aysu Hanımla Kaya Bey elele tutuşup Sharma’nın konferansına gitseler nasıl olur, diye düşündüm..