Bu kadarına tanık olmamıştım
02 AĞUSTOS 2016 Yeni Şafak
Almanya'nın günahları ne kadar çok birikti… Bizim milletin gönlü bazı konularda alınamaz. Bunlardan birisi Anglosakson dillerinde karşılığını pek bulamadıkları 'namus' konusudur mesela… Bir diğeri de'vatan'… Bu vatanı ne kadar zor koşullarda bulmuştur bizim milletimiz. Genlerinde vardır bu zorluğun kayıtları. O nedenle de “Gerisi teferruattır” diyebilmektedir… (Bkz: TRT'nin Diriliş/Ertuğruldizisi).
Şimdi o vatan tehdit altındadır. Ve bu nedenle halkımızın en geniş kesimleri Batı'nın, özellikle de Almanya'nın sergilediği darbe yanlısı, hastalık derecesinde Erdoğan düşmanı, olayları tahrif eden tavrını anlayamamaktadır.
Almanca konuşan ülkelerde okunan Krone gazetesinin attığı ve Viyana Havaalanındaki elektronik panolarında gösterdikleri başlık manidardır: “Türkiye'ye tatile giden herkes sadece Erdoğan'ı desteklemiş olur!”..
Köln'deki darbeyi lanetleme mitingine internetten Video Wall ekranı ile bağlanıp oradaki halka hitap etmesi planlanan Sayın Cumhurbaşkanı'nın Anayasayı Koruma Mahkemesi'nden alelacele çıkarılan bir kararla engellenmesi…
Almanya ile doğal etkileşim içinde olan Avusturya'nın Neustadtkentinde Türk bayrağının asılmasına yasak getirilmesi… 15 Temmuz askeri darbe girişiminin ardından Türkiye'deki gelişmeleri endişe ile izlediklerini söyleyen İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström, “Türkiye üzerindeki baskıyı arttırmalıyız!” diye ahkâm kesmesi…
Bu örneklerin yüzlercesine rastlamak mümkün. Ancak bu sergide, Batı'ya yaranmak adına gerçekleri çarpıtmakta hiçbir mahsur görmeyen diğer'candaşlar' gibi Can Dündar'ın yaygın Alman radyosuDeutschlandfunk'a verdiği (http://goo.gl/aHVmFx ) röportaj nadide bir yer tutacak ve unutulmayacaktır…
Şu adresten izlenebilen röportajında Radyonun “Türkiye'nin Suriye'ye gönderdiği silahları haber yaptığı için sadece Erdoğan istedi diye yargılanan ve mahkûm olan gazeteci” diye takdim ettiği Can Dündar özetle şöyle diyor:
- Bu, anti demokratik hükümete karşı düzenlenmiş bir anti demokratik müdahale denemesidir… (FETÖ, üst akıl falan yok ortada… Antidemokratik askerlerin girişimi söz konusu yani. FETÖ lideri de böyle diyor.)
- Biz Türkiye'yi demokratik seçimlerle iş başına gelmiş bir hükümetin yönetmesini istiyoruz. Biz hem askeri darbeye karşıyız hem de polis devletine. (Ben başka ülkede mi yaşıyorum acaba? Mevcut hükümet ve Sayın Cumhurbaşkanı nasıl seçilmişlerdi acaba? Ya da şu 'polis devleti' nerede? Bu arada söyleşiyi yapan Alman da Dündar'ın yasal pasaport alıp yurtdışına çıktığını, ancak nerede olduğunu hiçbir şekilde ifşa etmeyeceklerini söylüyor. Bu nasıl diktatörlük ki, arkadaşın elini kolunu sallaya sallaya ülkeyi terk etmesine izin veriyor, diye sormuyor çanakçı röportajcı…)
- Darbeden sonra çok sayıda gazeteci tutuklandı. Yeni bir tutuklama dalgasının gelmesi bekleniyor. (Sanki o gazeteciler, muhalif oldukları, mesleklerini adam gibi yaptıkları için tutuklanmışlar. FETÖ bağlantısı diye bir şey yok yani…)
- Erdoğan bu müdahaleyi kendi iktidarını büyütmek için kullanmaktadır. (Acaba darbe girişiminin hemen ertesi günü ABD TV'lerine verdiği beyanatta, bu darbe kalkışmasını Erdoğan'ın sahnelediğini iddia etme cüreti gösteren FETÖ lideri ile aynı kulvara girilmemiş midir? Ayrıca Erdoğan zaten iktidardaydı. Neyi büyütecekti ki?)
- Merkel reaksiyon göstermekte geç kaldı. Uzun bir süre Erdoğan'ın destekçisi durumundaydı (İnsaf!). Avrupalı hükümetler hükümeti ve polis devletini değil, Türkiye'deki demokratik güçleri desteklemeliler. Durum her geçen gün daha da kötüye gitmektedir. (Can Dündar AB ülkeleri antidemokratik Türkiye üzerinde baskı uygulamalılar, demeye getiriyor. Türkiye'nin giderek kötüleştiğini vurgulamayı unutmuyor.)
Ben şimdiye kadar pek çok ecnebi Türk aydınını Batı'ya yaranmak üzere Türkiye ile ilgili çarpıtılmış tablolar çizdiklerine, yalanlara başvurduklarına tanık oldum. Ancak bu kadarını ilk defa görüyorum.
Yazık… Zamanında pek çok kimsenin takdirle izlediği 32. Gün gibi programlara, birçok belgesele imza atmış bir araştırmacı gazetecinin bu kadar kısa zamanda ülkesine bu kadar kötülük yapar hale gelmesi insanlık dramıdır…
Bu arada Batı'nın tamamını mahkûm etmek yanlış olur. Daha önce Yeni Havalimanı ile de etkili bir makale yazmış olan Frankfurter Algemeine Zeitung'un yazarı Rainer Hermann'ın darbe girişimi analizi, pek çok iş adamı ve sanatçı gelişlerini iptal ederken ülkemize gelmekten onur duyduklarını belirten Sting ve Açıkhava'da seyircilerle fiilen kucaklaşan Damien Rice, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in söylediklerini tahrif etmeden veren dış basın, FETÖ liderinde 'Kuzu postu içindeki kurt' diye söz eden New Eastern Outlook yazarı F. William Engdahl… Türk milleti onları da unutmayacaktır…
Önümüzdeki günlerde sıra bize gelecek… Ve biz kendimizi gerekli makamların koordinasyonunda tek elden etkili bir şekilde dünyaya anlatacağız…
Buna gönülden inanmak istiyorum…
Şimdi o vatan tehdit altındadır. Ve bu nedenle halkımızın en geniş kesimleri Batı'nın, özellikle de Almanya'nın sergilediği darbe yanlısı, hastalık derecesinde Erdoğan düşmanı, olayları tahrif eden tavrını anlayamamaktadır.
Almanca konuşan ülkelerde okunan Krone gazetesinin attığı ve Viyana Havaalanındaki elektronik panolarında gösterdikleri başlık manidardır: “Türkiye'ye tatile giden herkes sadece Erdoğan'ı desteklemiş olur!”..
Köln'deki darbeyi lanetleme mitingine internetten Video Wall ekranı ile bağlanıp oradaki halka hitap etmesi planlanan Sayın Cumhurbaşkanı'nın Anayasayı Koruma Mahkemesi'nden alelacele çıkarılan bir kararla engellenmesi…
Almanya ile doğal etkileşim içinde olan Avusturya'nın Neustadtkentinde Türk bayrağının asılmasına yasak getirilmesi… 15 Temmuz askeri darbe girişiminin ardından Türkiye'deki gelişmeleri endişe ile izlediklerini söyleyen İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström, “Türkiye üzerindeki baskıyı arttırmalıyız!” diye ahkâm kesmesi…
Bu örneklerin yüzlercesine rastlamak mümkün. Ancak bu sergide, Batı'ya yaranmak adına gerçekleri çarpıtmakta hiçbir mahsur görmeyen diğer'candaşlar' gibi Can Dündar'ın yaygın Alman radyosuDeutschlandfunk'a verdiği (http://goo.gl/aHVmFx ) röportaj nadide bir yer tutacak ve unutulmayacaktır…
Şu adresten izlenebilen röportajında Radyonun “Türkiye'nin Suriye'ye gönderdiği silahları haber yaptığı için sadece Erdoğan istedi diye yargılanan ve mahkûm olan gazeteci” diye takdim ettiği Can Dündar özetle şöyle diyor:
- Bu, anti demokratik hükümete karşı düzenlenmiş bir anti demokratik müdahale denemesidir… (FETÖ, üst akıl falan yok ortada… Antidemokratik askerlerin girişimi söz konusu yani. FETÖ lideri de böyle diyor.)
- Biz Türkiye'yi demokratik seçimlerle iş başına gelmiş bir hükümetin yönetmesini istiyoruz. Biz hem askeri darbeye karşıyız hem de polis devletine. (Ben başka ülkede mi yaşıyorum acaba? Mevcut hükümet ve Sayın Cumhurbaşkanı nasıl seçilmişlerdi acaba? Ya da şu 'polis devleti' nerede? Bu arada söyleşiyi yapan Alman da Dündar'ın yasal pasaport alıp yurtdışına çıktığını, ancak nerede olduğunu hiçbir şekilde ifşa etmeyeceklerini söylüyor. Bu nasıl diktatörlük ki, arkadaşın elini kolunu sallaya sallaya ülkeyi terk etmesine izin veriyor, diye sormuyor çanakçı röportajcı…)
- Darbeden sonra çok sayıda gazeteci tutuklandı. Yeni bir tutuklama dalgasının gelmesi bekleniyor. (Sanki o gazeteciler, muhalif oldukları, mesleklerini adam gibi yaptıkları için tutuklanmışlar. FETÖ bağlantısı diye bir şey yok yani…)
- Erdoğan bu müdahaleyi kendi iktidarını büyütmek için kullanmaktadır. (Acaba darbe girişiminin hemen ertesi günü ABD TV'lerine verdiği beyanatta, bu darbe kalkışmasını Erdoğan'ın sahnelediğini iddia etme cüreti gösteren FETÖ lideri ile aynı kulvara girilmemiş midir? Ayrıca Erdoğan zaten iktidardaydı. Neyi büyütecekti ki?)
- Merkel reaksiyon göstermekte geç kaldı. Uzun bir süre Erdoğan'ın destekçisi durumundaydı (İnsaf!). Avrupalı hükümetler hükümeti ve polis devletini değil, Türkiye'deki demokratik güçleri desteklemeliler. Durum her geçen gün daha da kötüye gitmektedir. (Can Dündar AB ülkeleri antidemokratik Türkiye üzerinde baskı uygulamalılar, demeye getiriyor. Türkiye'nin giderek kötüleştiğini vurgulamayı unutmuyor.)
Ben şimdiye kadar pek çok ecnebi Türk aydınını Batı'ya yaranmak üzere Türkiye ile ilgili çarpıtılmış tablolar çizdiklerine, yalanlara başvurduklarına tanık oldum. Ancak bu kadarını ilk defa görüyorum.
Yazık… Zamanında pek çok kimsenin takdirle izlediği 32. Gün gibi programlara, birçok belgesele imza atmış bir araştırmacı gazetecinin bu kadar kısa zamanda ülkesine bu kadar kötülük yapar hale gelmesi insanlık dramıdır…
Bu arada Batı'nın tamamını mahkûm etmek yanlış olur. Daha önce Yeni Havalimanı ile de etkili bir makale yazmış olan Frankfurter Algemeine Zeitung'un yazarı Rainer Hermann'ın darbe girişimi analizi, pek çok iş adamı ve sanatçı gelişlerini iptal ederken ülkemize gelmekten onur duyduklarını belirten Sting ve Açıkhava'da seyircilerle fiilen kucaklaşan Damien Rice, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in söylediklerini tahrif etmeden veren dış basın, FETÖ liderinde 'Kuzu postu içindeki kurt' diye söz eden New Eastern Outlook yazarı F. William Engdahl… Türk milleti onları da unutmayacaktır…
Önümüzdeki günlerde sıra bize gelecek… Ve biz kendimizi gerekli makamların koordinasyonunda tek elden etkili bir şekilde dünyaya anlatacağız…
Buna gönülden inanmak istiyorum…