Cem, Boğaz'ı yürüyerek geçmeli!
15 Aralık 2008 Akşam Gazetesi
Diyelim ki, Cem Yılmaz İstanbul Boğazı'nı bu havada tek seferde yüzerek geçti ve de yine yüzerek geri döndü. Ertesi gün gazetelerde haberi şöyle okursam hiç şaşmam: 'Çok yazık! Cem Yılmaz Boğaz'ı yürüyerek geçemedi!..'
Ya da Cem, Boğaz'ı yürüyerek geçse... Bu kez haber şöyle verilebilirdi: 'Cem Yılmaz yüzme bilmiyor mu?'
Popüler kültür starlarla yaşar. Gelişmiş ülke medyası popüler kültür alanında starları daima yüceltmeye çalışır, kendi ayağına ateş edercesine yok etmeye değil...
Futbolda olsun, sinemada, müzikte olsun star demek, 'rating' (yüksek izlenme payı) demektir. Rating ise reklam demektir. Satış geliri demektir. O da o eğlence sektöründe ve ondan ekmek yiyen medyada aş ve iş demektir.
Starlarını yücelteceğine yok etmek için elinden geleni yapan bir medya, kendi varoluşunu sorgulatmaz mı?..
Sergen, Deniz Seki, Okan Bayülgen, Deniz Akkaya, Acun Ilıcalı, Fatih Terim, Tarkan, Fazıl Say... Bir tökezleseler de vursak...
Oysa şunun şurasında haberinden fotoğrafından ekmek yiyebileceğin kaç tane adam gibi şöhretin var ki zaten?..
Son kurbanlardan biri de Cem Yılmaz. Hoş her zaman kurbandı o. Gelişmiş ülkeler bir 'Sinderella Öyküsü' yakaladı mı, bir daha bırakmaz. Popüler kültür ve kapitalizmin dinamosudur Sinderella efsanesi... Bizde tam tersine... Vay Cem'in parası... Hayır arabası... Yok, canım evi... Hayır sevgilileri...
Rekora koşan AROG ile ilgili getirilen eleştirileri alt alta yazarsak, ne demek istediğimiz belki daha iyi anlaşılabilir...
'AROG bir Fransız filminden arak.' (Hani Hokkabaz'ın da senaryosu çalıntıydı?.. Ne oldu?)
'Ben saydım 3.700 espri yok!'
'İki saat kasıklarımı tutarak gülmedim. Gösterilerde daha çok gülüyorum.'
'Beklentimi karşılamadı.'
'Taş Devri esprileri, çakmağın bulunuşu (ateş kastedilmiş) falan demode.'
'Yalancı medya tarafından pompalanan ve film diye gösterilen şaklabanlık..'
'Zaten filmde çalınan Kibariye ve Edip Akbayram parçaları için telif ödenmemiş. Onlar da arak yani.' (Oysa gerekli izinler alınmış.)
'Filmin adı çok ciddiyetsiz...'
'Cem üç rol oynuyor, senaryoyu yazmış, yönetmiş, her sahnede kendisi var; başkasına hiç şans tanımamış.' (Arkadaş hiç Steve Martin, Billy Crystal, Peter Sellers, Woody Allen filmi seyretmemiş herhalde...)
Bazı köşe yazarlarımızın ve necip entelijensiyamızın yanıtını bulamadığı soru şu: 'Bütün ödülleri toplayan, festivallerde insanların ayakta alkışladığı filmlere halkımız niye itibar etmiyor da bu abuk sabuk filmlere koşturuyor?..'
Aynı entelijensiya, medyanın neredeyse tamamının karşı olmasına rağmen AK Parti'nin seçimleri nasıl kazandığını da anlayamamış, çözümü halkı suçlamakta bulmuştu... Hani 'Türklerin %60'ı aptaldı' ya; işte o mesele...
Allah'tan halkın 'ortak ruhi şekillenmesi' ve dolayısıyla tutumu 'Türk entelijansiyası' ile paralellik göstermiyor. Yoksa yanmıştı sinema sanayisi...
En iyisi siz bakmayın -sevgili Hakkı Devrim'in deyişiyle- biz 'köşe kadıları'na... 'Neden izliyorlar?' sorusundan çok 'Neden bir de kalkıp eşlerine dostlarına tavsiye ediyorlar?' sorusunun yanıtını bulmak için gidin AROG'a. Belki o zaman sadece eğlenmekle kalmaz, çevrenizdekilerle ilişki ve iletişiminizi daha iyi yönetmek için önemli ipuçları elde edebilirsiniz...
Diyelim ki, Cem Yılmaz İstanbul Boğazı'nı bu havada tek seferde yüzerek geçti ve de yine yüzerek geri döndü. Ertesi gün gazetelerde haberi şöyle okursam hiç şaşmam: 'Çok yazık! Cem Yılmaz Boğaz'ı yürüyerek geçemedi!..'
Ya da Cem, Boğaz'ı yürüyerek geçse... Bu kez haber şöyle verilebilirdi: 'Cem Yılmaz yüzme bilmiyor mu?'
Popüler kültür starlarla yaşar. Gelişmiş ülke medyası popüler kültür alanında starları daima yüceltmeye çalışır, kendi ayağına ateş edercesine yok etmeye değil...
Futbolda olsun, sinemada, müzikte olsun star demek, 'rating' (yüksek izlenme payı) demektir. Rating ise reklam demektir. Satış geliri demektir. O da o eğlence sektöründe ve ondan ekmek yiyen medyada aş ve iş demektir.
Starlarını yücelteceğine yok etmek için elinden geleni yapan bir medya, kendi varoluşunu sorgulatmaz mı?..
Sergen, Deniz Seki, Okan Bayülgen, Deniz Akkaya, Acun Ilıcalı, Fatih Terim, Tarkan, Fazıl Say... Bir tökezleseler de vursak...
Oysa şunun şurasında haberinden fotoğrafından ekmek yiyebileceğin kaç tane adam gibi şöhretin var ki zaten?..
Son kurbanlardan biri de Cem Yılmaz. Hoş her zaman kurbandı o. Gelişmiş ülkeler bir 'Sinderella Öyküsü' yakaladı mı, bir daha bırakmaz. Popüler kültür ve kapitalizmin dinamosudur Sinderella efsanesi... Bizde tam tersine... Vay Cem'in parası... Hayır arabası... Yok, canım evi... Hayır sevgilileri...
Rekora koşan AROG ile ilgili getirilen eleştirileri alt alta yazarsak, ne demek istediğimiz belki daha iyi anlaşılabilir...
'AROG bir Fransız filminden arak.' (Hani Hokkabaz'ın da senaryosu çalıntıydı?.. Ne oldu?)
'Ben saydım 3.700 espri yok!'
'İki saat kasıklarımı tutarak gülmedim. Gösterilerde daha çok gülüyorum.'
'Beklentimi karşılamadı.'
'Taş Devri esprileri, çakmağın bulunuşu (ateş kastedilmiş) falan demode.'
'Yalancı medya tarafından pompalanan ve film diye gösterilen şaklabanlık..'
'Zaten filmde çalınan Kibariye ve Edip Akbayram parçaları için telif ödenmemiş. Onlar da arak yani.' (Oysa gerekli izinler alınmış.)
'Filmin adı çok ciddiyetsiz...'
'Cem üç rol oynuyor, senaryoyu yazmış, yönetmiş, her sahnede kendisi var; başkasına hiç şans tanımamış.' (Arkadaş hiç Steve Martin, Billy Crystal, Peter Sellers, Woody Allen filmi seyretmemiş herhalde...)
Bazı köşe yazarlarımızın ve necip entelijensiyamızın yanıtını bulamadığı soru şu: 'Bütün ödülleri toplayan, festivallerde insanların ayakta alkışladığı filmlere halkımız niye itibar etmiyor da bu abuk sabuk filmlere koşturuyor?..'
Aynı entelijensiya, medyanın neredeyse tamamının karşı olmasına rağmen AK Parti'nin seçimleri nasıl kazandığını da anlayamamış, çözümü halkı suçlamakta bulmuştu... Hani 'Türklerin %60'ı aptaldı' ya; işte o mesele...
Allah'tan halkın 'ortak ruhi şekillenmesi' ve dolayısıyla tutumu 'Türk entelijansiyası' ile paralellik göstermiyor. Yoksa yanmıştı sinema sanayisi...
En iyisi siz bakmayın -sevgili Hakkı Devrim'in deyişiyle- biz 'köşe kadıları'na... 'Neden izliyorlar?' sorusundan çok 'Neden bir de kalkıp eşlerine dostlarına tavsiye ediyorlar?' sorusunun yanıtını bulmak için gidin AROG'a. Belki o zaman sadece eğlenmekle kalmaz, çevrenizdekilerle ilişki ve iletişiminizi daha iyi yönetmek için önemli ipuçları elde edebilirsiniz...