Cem Yılmaz: Çizginin hem içinde hem dışında…
08 OCAK 2011
İki akşam üst üste Cem Yılmaz’ın gösterisini izlemek nasıl bir şey?...
Ben size söyleyeyim… Muhteşem bir şey… Herkese tavsiye ederim… Hele de iki ayrı hedef kitleye hitap etmişse…
Farklı hedef kitlelerinin nabzını tutabilme sanatını Süleyman Demirel’de görmüştüm, bir de tabii ki Ali Poyrazoğlu’nda… Bu iletişim ustaları kendilerine kulak verenlerin ‘profiline’ göre mod değiştirirler… Hani halkımızın “Biz alma da deriz, elma da!” diye tanımladığı durum…
Bu sefer iletişim, daha da ince bir ayar gerektiriyordu… Nedenini anlatmaya çalışacağım: Cem, ilk gösterisi için, 05 Ocak Çarşamba akşamı Türkiye Bilişim Vakfı’nın 15’inci yılı nedeniyle Four Seasons’ta düzenlenen ve 500 kişinin katıldığı gala yemeği sonrasında sahne aldı. İkinci gösterisi ise ertesi akşam Bersay İletişim Enstitüsü’ndeydi… Cem Yılmaz her iki gösteri için de ücret almadı. Birincisinin geliri TBV’ye, ikincisinin geliri ise iletişim alanında doktora ve master yapan öğrencilere dağıtılmak üzere Enstitü’nün burs fonuna aktarıldı.
***
TBV’nin galasında başta Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım olmak üzere, bilişim dünyasının aklınıza gelen tüm ‘ağır ağabeyleri’ (biz dahil) hazır ve nazırdı… Yenildi içildi… Önce Başkan Faruk Eczacıbaşı herkesin ilgiyle izlediği ve eğlenerek beğendiği (zor iştir) bir konuşma yaptı. Sonra da Bakan konuştu. Onunkini de keyifle dinledik. Sıra Cem’e geldiğinde saatler 22.30’u gösteriyordu… ‘Formula 1’ deyişiyle en kötü ‘çıkış pozisyonu’… Gecenin bir saati, karşında ‘koyu renk takım elbiseli’ ciddi bir kitle… O koşullarda seyircileri kırıp geçirmeyi başardı Cem… Bir koca bravo da bilişim sektörüne ve tabii ki Faruk Bey’e…
Bersay İletişim Enstitüsü’ndeki gösteri de ise genç profesyoneller ve iş dünyasında genç denecek yaşta kariyer yapmış bir grup yönetici vardı… Enstitü’nün 110 kişilik salonu tiyatro düzeninde tamamen dolmuştu. Cem iki saat kaldı sahnede… O Nisan ayına kadar sürecek bir konferanslar dizisinin (3. İletişimde Mükemmellik Programı) ilk konuşmacısıydı. Üçüncü yılını tamamlamak üzere olan programın ana konusu şu başlıkla verilmişti: “Çizginin Dışındakiler”…
Cem bu konu çerçevesinde iki kulvardan yol aldı: Hem alabildiğine derinlikli kültürel bir tur; hem de insanı gülmekten ağlama noktasına kadar taşıyan bir mizah yaklaşımı…
İki farklı hedef kitle, iki değişik fiziki ortam, iki farklı zaman ve iki farklı frekans…
***
Türkiye’de karşısındaki zihinleri ve duyguları hem enine hem de dikine kesebilen kaç tane kültür taşıyıcısı vardır?
‘Enine ve dikine kesme’yi açalım:
Her yaş, gelir ve eğitim grubundan (dikey), her kültür ve değer sisteminden (yatay)… Kim var böyle? İlk akla gelenler: Zeki Müren… Sezen Aksu... Bir miktar Acun Ilıcalı belki? Bir ara kesinlikle Fatih Terim (ortaya çıksa aynı ortamı anında yakalar…) Elbette tartışmasız Hz. Mevlana…
İşte yüreğimizi ferah tutarak bu dairenin içerisine bir de Cem Yılmaz’ı ekleyebileceğimizi o iki akşam, onu arka arkaya ve farklı ortamlarda izledikten sonra bir kez daha ikna oldum.
Erol Evgin aile büyüklerinden duyduğu bir kelamı şovunda sıkça kullanır: “Namazın kazası olur; keyfin asla olmaz!”… Cem’in o iki şovunu kaçırdınız… İkincisi ile ilgili küçük bir ‘teselli mükâfatı, amorti’ şansı elde edebilirisiniz… Enstitü her sezon bitiminde ‘İletişimde Mükemmellik Programları”ndaki konuşmaları kitap halinde yayınlıyor. İlk yıl “Dünya Görüşü” basılmıştı; ikinci yıl “Geleceği Tasarlamak” çıktı. Bu yıl da Program bittikten sonra “Çizginin Dışındakiler” yayımlanacak.
Ben size söyleyeyim… Muhteşem bir şey… Herkese tavsiye ederim… Hele de iki ayrı hedef kitleye hitap etmişse…
Farklı hedef kitlelerinin nabzını tutabilme sanatını Süleyman Demirel’de görmüştüm, bir de tabii ki Ali Poyrazoğlu’nda… Bu iletişim ustaları kendilerine kulak verenlerin ‘profiline’ göre mod değiştirirler… Hani halkımızın “Biz alma da deriz, elma da!” diye tanımladığı durum…
Bu sefer iletişim, daha da ince bir ayar gerektiriyordu… Nedenini anlatmaya çalışacağım: Cem, ilk gösterisi için, 05 Ocak Çarşamba akşamı Türkiye Bilişim Vakfı’nın 15’inci yılı nedeniyle Four Seasons’ta düzenlenen ve 500 kişinin katıldığı gala yemeği sonrasında sahne aldı. İkinci gösterisi ise ertesi akşam Bersay İletişim Enstitüsü’ndeydi… Cem Yılmaz her iki gösteri için de ücret almadı. Birincisinin geliri TBV’ye, ikincisinin geliri ise iletişim alanında doktora ve master yapan öğrencilere dağıtılmak üzere Enstitü’nün burs fonuna aktarıldı.
***
TBV’nin galasında başta Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım olmak üzere, bilişim dünyasının aklınıza gelen tüm ‘ağır ağabeyleri’ (biz dahil) hazır ve nazırdı… Yenildi içildi… Önce Başkan Faruk Eczacıbaşı herkesin ilgiyle izlediği ve eğlenerek beğendiği (zor iştir) bir konuşma yaptı. Sonra da Bakan konuştu. Onunkini de keyifle dinledik. Sıra Cem’e geldiğinde saatler 22.30’u gösteriyordu… ‘Formula 1’ deyişiyle en kötü ‘çıkış pozisyonu’… Gecenin bir saati, karşında ‘koyu renk takım elbiseli’ ciddi bir kitle… O koşullarda seyircileri kırıp geçirmeyi başardı Cem… Bir koca bravo da bilişim sektörüne ve tabii ki Faruk Bey’e…
Bersay İletişim Enstitüsü’ndeki gösteri de ise genç profesyoneller ve iş dünyasında genç denecek yaşta kariyer yapmış bir grup yönetici vardı… Enstitü’nün 110 kişilik salonu tiyatro düzeninde tamamen dolmuştu. Cem iki saat kaldı sahnede… O Nisan ayına kadar sürecek bir konferanslar dizisinin (3. İletişimde Mükemmellik Programı) ilk konuşmacısıydı. Üçüncü yılını tamamlamak üzere olan programın ana konusu şu başlıkla verilmişti: “Çizginin Dışındakiler”…
Cem bu konu çerçevesinde iki kulvardan yol aldı: Hem alabildiğine derinlikli kültürel bir tur; hem de insanı gülmekten ağlama noktasına kadar taşıyan bir mizah yaklaşımı…
İki farklı hedef kitle, iki değişik fiziki ortam, iki farklı zaman ve iki farklı frekans…
***
Türkiye’de karşısındaki zihinleri ve duyguları hem enine hem de dikine kesebilen kaç tane kültür taşıyıcısı vardır?
‘Enine ve dikine kesme’yi açalım:
Her yaş, gelir ve eğitim grubundan (dikey), her kültür ve değer sisteminden (yatay)… Kim var böyle? İlk akla gelenler: Zeki Müren… Sezen Aksu... Bir miktar Acun Ilıcalı belki? Bir ara kesinlikle Fatih Terim (ortaya çıksa aynı ortamı anında yakalar…) Elbette tartışmasız Hz. Mevlana…
İşte yüreğimizi ferah tutarak bu dairenin içerisine bir de Cem Yılmaz’ı ekleyebileceğimizi o iki akşam, onu arka arkaya ve farklı ortamlarda izledikten sonra bir kez daha ikna oldum.
Erol Evgin aile büyüklerinden duyduğu bir kelamı şovunda sıkça kullanır: “Namazın kazası olur; keyfin asla olmaz!”… Cem’in o iki şovunu kaçırdınız… İkincisi ile ilgili küçük bir ‘teselli mükâfatı, amorti’ şansı elde edebilirisiniz… Enstitü her sezon bitiminde ‘İletişimde Mükemmellik Programları”ndaki konuşmaları kitap halinde yayınlıyor. İlk yıl “Dünya Görüşü” basılmıştı; ikinci yıl “Geleceği Tasarlamak” çıktı. Bu yıl da Program bittikten sonra “Çizginin Dışındakiler” yayımlanacak.