Che, mezarında huzur bulamıyordur
21 Haziran 2009 Akşam Gazetesi
İçim parçalandı... İnanmak istemedim... Ve de hüzünlendim... Olayı 'set' eden hokkabazlara değil; daha çok bizimkilere...
Ernesto Che Guevara'nın torunuymuş...
Adı Lydia Guevara imiş... Erkan Özerman'ın Türkiye magazin dünyasının başına bir süre musallat ettiği 'Çakma Haydar Paşa gelini' Christine Haydar'ı hatırlattı biraz bana...
Göğsünde çapraz fişeklikler... Fişeklerin yerinde havuçlar... Memelerin diri yuvarlaklığı yandan davetkar bir şekilde kendini belli ediyor... İri ve iştah açıcı... Kafada Che'nin hiçbir zaman kullanmadığı renkte ve tipte bir bere... Sol el yumruk yapılmış havada... Hiçbir solcunun tutmayacağı bir açıda... Her şey buram buram 'müptezellik' kokuyor...
Fotoğrafı çeken gariban (Gavin Bond, dilerseniz web sitesine bakabilirsiniz) belli ki, ne Che'nin orijinal fotoğraflarını adam gibi incelemiş, ne de en azından Alberto Korda'nın çektiği o ünlü fotoğrafa bakma zahmetine katlanmış... Onun hesabı reklam ve ilgi çekmek, bağış toplamak. Sonbaharda başlayacak bir 'hayvan' kampanyası adına PETA için çekmiş bu fotoğrafları. Örgütün iletişim sorumlusu diyor ki, 'İki şeyden esinlendik: Biri Che, diğeri de The Pretenders'ın 1999 çıkan albümü 'Viva el amor'un kapağından'... Gidin bakın kapağa, ne alaka siz karar verin...
PETA, 2008 yılında Eva Mendes ve Pamela Anderson gibi şöhretleri de çırılçıplak kamera karşısına geçirmiş... İlginç bir 'Hayvan sevgisi ifadesi' doğrusu... İnternet ortamında 'adult' siteleri kovalayanlar için mükemmel de; normal hayvanlara bundan ne, anlamak zor...
İşin en vahimi de, bizim medya... Haberin (!) üzerine atlamışlar... Hem de birinci sayfalardan: 'Torun Che vejetaryen devrimi için soyundu.' Lydia Hanım Güney Afrika'da kendisi için değil, hayvan hakları örgütü PETA için soyunmuşmuş...
14 Haziran'da dünyaya gelmiş olan Che, yaş gününde mezarında birkaç tur atmıştır... Adının, şanının, çağımızın en büyük 'mit'lerinden, kahramanlarından biri olma özelliğinin yıllardır bozuk para edilmeye çalışılmasına değil; yeni yetme kuşakların 'Guerrillero Heroico' fotoğrafına ve o fotoğrafın arkasındaki ruha saygılarını yitirmiş olmaları, dayanılır acı değildir. Che'nin ruhu onun için iki defa muazzep olmuştur herhalde...
Ayşe'nin fotoğrafını keşke duvarıma assam...
Fotoğraflara şöyle bir baktım. Ayşe ya da fotoğrafları çeken Nihat Odabaşı bunlardan birini büyüttürse, imzalasa, çerçeveletse ve bana armağan etse, odanın başköşesine asar mısın?
Aslanlar gibi asarım... Hem de göğsümü gere gere...
Bu fotoğraflar bizim Hello'da değil de ABD'de Vanity Fair'de yayınlansaydı, ne yapacaktık... Ağzımızın suyu akacak mıydı? Akacaktı. Haşa Ayşe'ye değil... Fotoğraflara... 'Suç ortaklığı'na davet edenle, 'Suça teşvik eden' fotoğrafı birbirinden ayırt edemeyen insanların ülkesinde 'bedii olanın' yaşaması zordur...
'Müstehcen'le (erotik) 'Müstekreh'i (pornografik) ayıramayan; 'Estetik'le 'Ticari'yi karıştıran zihniyet, Ayşe Arman'ın fotoğraflarına baktığında bir insanın duygusal zenginliğinden çok etin tahrik ve tahrip gücünü arar...
Ayşe Arman'ın fotoğrafları son derece samimidir. Che Guevara'nın torunu olduğu söylenen hatun kişinin yaptığı çifte standart yoktur burada... O güzelim fotoğrafları ne için, nasıl çektirdiğini açık yüreklilikle ifade etmiştir... İşin sonunda da doğrudan bir ticari kaygı yoktur... Esas samimiyetsiz olanlar, o fotoğraflara hem hayranlıkla bakıp hem de 'tu kaka' diyenlerdir... Ağaç kovuğu gördüklerinde dahi cinsel heyecan duyan ve güzelliğin bedii bir yaklaşımla her türden sergilenmesini kategorik olarak reddedenler, tartışmamız dışıdır; Allah onları ıslah etsin...
Ayşe ve Nihat'ı gönülden kutluyorum... İmzalı fotoğraf, laf ola beri gele söylenmiştir. Lütfen ciddiye alınmaya...
İçim parçalandı... İnanmak istemedim... Ve de hüzünlendim... Olayı 'set' eden hokkabazlara değil; daha çok bizimkilere...
Ernesto Che Guevara'nın torunuymuş...
Adı Lydia Guevara imiş... Erkan Özerman'ın Türkiye magazin dünyasının başına bir süre musallat ettiği 'Çakma Haydar Paşa gelini' Christine Haydar'ı hatırlattı biraz bana...
Göğsünde çapraz fişeklikler... Fişeklerin yerinde havuçlar... Memelerin diri yuvarlaklığı yandan davetkar bir şekilde kendini belli ediyor... İri ve iştah açıcı... Kafada Che'nin hiçbir zaman kullanmadığı renkte ve tipte bir bere... Sol el yumruk yapılmış havada... Hiçbir solcunun tutmayacağı bir açıda... Her şey buram buram 'müptezellik' kokuyor...
Fotoğrafı çeken gariban (Gavin Bond, dilerseniz web sitesine bakabilirsiniz) belli ki, ne Che'nin orijinal fotoğraflarını adam gibi incelemiş, ne de en azından Alberto Korda'nın çektiği o ünlü fotoğrafa bakma zahmetine katlanmış... Onun hesabı reklam ve ilgi çekmek, bağış toplamak. Sonbaharda başlayacak bir 'hayvan' kampanyası adına PETA için çekmiş bu fotoğrafları. Örgütün iletişim sorumlusu diyor ki, 'İki şeyden esinlendik: Biri Che, diğeri de The Pretenders'ın 1999 çıkan albümü 'Viva el amor'un kapağından'... Gidin bakın kapağa, ne alaka siz karar verin...
PETA, 2008 yılında Eva Mendes ve Pamela Anderson gibi şöhretleri de çırılçıplak kamera karşısına geçirmiş... İlginç bir 'Hayvan sevgisi ifadesi' doğrusu... İnternet ortamında 'adult' siteleri kovalayanlar için mükemmel de; normal hayvanlara bundan ne, anlamak zor...
İşin en vahimi de, bizim medya... Haberin (!) üzerine atlamışlar... Hem de birinci sayfalardan: 'Torun Che vejetaryen devrimi için soyundu.' Lydia Hanım Güney Afrika'da kendisi için değil, hayvan hakları örgütü PETA için soyunmuşmuş...
14 Haziran'da dünyaya gelmiş olan Che, yaş gününde mezarında birkaç tur atmıştır... Adının, şanının, çağımızın en büyük 'mit'lerinden, kahramanlarından biri olma özelliğinin yıllardır bozuk para edilmeye çalışılmasına değil; yeni yetme kuşakların 'Guerrillero Heroico' fotoğrafına ve o fotoğrafın arkasındaki ruha saygılarını yitirmiş olmaları, dayanılır acı değildir. Che'nin ruhu onun için iki defa muazzep olmuştur herhalde...
Ayşe'nin fotoğrafını keşke duvarıma assam...
Fotoğraflara şöyle bir baktım. Ayşe ya da fotoğrafları çeken Nihat Odabaşı bunlardan birini büyüttürse, imzalasa, çerçeveletse ve bana armağan etse, odanın başköşesine asar mısın?
Aslanlar gibi asarım... Hem de göğsümü gere gere...
Bu fotoğraflar bizim Hello'da değil de ABD'de Vanity Fair'de yayınlansaydı, ne yapacaktık... Ağzımızın suyu akacak mıydı? Akacaktı. Haşa Ayşe'ye değil... Fotoğraflara... 'Suç ortaklığı'na davet edenle, 'Suça teşvik eden' fotoğrafı birbirinden ayırt edemeyen insanların ülkesinde 'bedii olanın' yaşaması zordur...
'Müstehcen'le (erotik) 'Müstekreh'i (pornografik) ayıramayan; 'Estetik'le 'Ticari'yi karıştıran zihniyet, Ayşe Arman'ın fotoğraflarına baktığında bir insanın duygusal zenginliğinden çok etin tahrik ve tahrip gücünü arar...
Ayşe Arman'ın fotoğrafları son derece samimidir. Che Guevara'nın torunu olduğu söylenen hatun kişinin yaptığı çifte standart yoktur burada... O güzelim fotoğrafları ne için, nasıl çektirdiğini açık yüreklilikle ifade etmiştir... İşin sonunda da doğrudan bir ticari kaygı yoktur... Esas samimiyetsiz olanlar, o fotoğraflara hem hayranlıkla bakıp hem de 'tu kaka' diyenlerdir... Ağaç kovuğu gördüklerinde dahi cinsel heyecan duyan ve güzelliğin bedii bir yaklaşımla her türden sergilenmesini kategorik olarak reddedenler, tartışmamız dışıdır; Allah onları ıslah etsin...
Ayşe ve Nihat'ı gönülden kutluyorum... İmzalı fotoğraf, laf ola beri gele söylenmiştir. Lütfen ciddiye alınmaya...