CO2'nin Doğu'su Batı'sı olmaz
04.02.2014 Yeni Şafak
Ülkeye dair bitmez tükenmez sorunların çözümünde 'Altyapı' meselelerindeki başarıların 'Yumuşak Konular' (Soft Issues) dediğimiz 'Üstyapı' alanındaki başarılarla desteklenmesinin Algılama Yönetimi açısından hayati önemine dair pekçok yazı yazdık ve yazmaya da devam edeceğiz.
Çevre Bakanı İdris Güllüce'nin mimar ve mühendislerle biraraya geldiği toplantıda yaptığı konuşmadan şu cümleleri ekrandan, sanki ev ortamındaki bizim sohbet konularımıza benzediği için olmalı, gülümseyerek dinledik:
'Çevrecilikle ilgili olan tekliflere bakıyorsunuz 'San Diego'da' diye başlıyor adam. Ya kardeşim buranın San Diego ile hiçbir şeyi benzemiyor. Bizim klozetler, tuvalet taşlarımız bile farklı...'
Bakanın sözlerinin devamını ertesi gün gazetelerden de okuduk. Diyordu ki Sayın Güllüce:
'San Diego'da her şey farklı. Nüfusları az olduğu için azalmamasına yönelik proje yapıyorlar. Senin Sultanbeyli'de ise nüfusun 10 senede 10 katına çıkmış. Neresini benzeteceğiz bunun? Bizim yaptıklarımız çok doğru demek istemiyorum. O tarafa bakarak burayla ilgili hüküm verilemez. Zaten belki Türkiye'nin son 200 yıllık problemi de biraz buradan kaynaklanıyor. Hep böyle Batı'ya bakmaktan boyun fıtığı olmuşlar.'
Bu tespitlere katılmamak mümkün değil elbette. Bakan, mimar ve mühendislerden 'uygulanabilirliği olan' projeler istiyor. Sadece 'çevre' değil her alanda, bizim açımızdan da özellikle 'iletişim'de yerli olan projelerin, doku uyuşmazlığından korunmak amacıyla ülkemiz için elzem olduğunu anlatıp duruyoruz.
İş dünyasındaki pazarlama yöntemlerinde de Amerika'da, Avrupa'da uygulandığında çok şahane sonuçlar veren örnekleri birebir Türkiye'ye taşımaya çalışan, Batı'ya bakmaktan boyunları fıtık olduğu halde, rahatsızlığının kaynağını kendinden çok, yaşadığı toplumda arayan pek çok meslektaşımızla yollarımız tam da bu meselede ayrılıveriyor.
Diğer yandan çevrecilikte Doğu'su Batı'sı olmayan, güneşin altında yaşayan tüm insanlar için geçerli ciddi sorunlardan bizler de nasibimizi alıyoruz. Örneğin, dünkü gazetelerde gözümüze çarpan Diyarbakır'da 2007 yılında ortaya çıkarılan 1600 yıllık kilise kalıntısının üzerine Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından türbe ve mescit yapılması haberi... Kültürel mirasın sahiplenilmesi, var olanın korunması sadece 'çevre' değil, milli kültür politikalarının temel payandalarından biri değil mi?
Ve elbette CO2 emisyonlarını azaltma konusunda projelerin hazırlanması sözkonusu olduğunda da Batı'ya ya da Doğu'ya bakmanın bir anlamı yok. Canlılığı tehdit eden küresel ısınmanın bir numaralı müsebbibi olan karbondioksit salımı, San Diego'nun da bizim de, tüm dünyanın da ortak sorunudur. Bu konuda bütün dünya geri dönüşü olmayan bir noktaya doğru hızla yaklaşıyor. Bu noktanın 2020'lerde geçileceği söyleniyor.
Meselelerin 'tedbir kuldan tevekkül Allah'tan' anlayışı ile çözülebileceği gerçeğinden hareketle, kuraklığın yağmur duasından çok iklim değişikliğini (ya kuraklık ya sel, fırtına) engelleyecek, CO2 gazlarının salınımını en azından 1990'lar seviyesine çekecek önlemler konusunda irade göstermekle mümkün olacağını insanlık kavramazsa, işimiz zor. 'Doğal Afet' der geçeriz herhalde. Oysa aslı 'insanî afettir', doğal değil... CO2 kısıtlamasına dair uluslararası anlaşmaları insanlığa değil iş âlemlerine öncelik vererek imzalamayan ülkelerin bu âfetlerdeki sorumluluğu dünya çapındadır; sadece San Diego çapında değil...
Müthiş bir CIA güzellemesi daha
Hafta sonu müthiş bir 'CIA güzellemesi' daha izledik. Tüm güzellemeler gibi bu da, yazar Bruce Williamson'un kulakları çınlasın, olağanüstü iyi yapılmış, iyi oynanmış, bir 'kötü film' idi (well made bad movie)...
Türkiye üzerinden geçecek petrol boru hatları, enerji fiyatlarının düşmesine ve bu şekilde Rus ekonomisinin çökmesine neden olacaktır.
Rus Bakan bir iş adamını ABD'yi bu girişiminde baltalamak için görevlendirecektir. Rus iş adamı ABD'de büyük bir bombalı
suikast düzenleyecek ve aynı anda borsa oyunu ile bu sefer ABD ekonomisini yerle bir edecektir.
Peki bu durumdan ABD'yi ve tabii ki dünyayı kim kurtaracaktır? Tabii ki CIA'ya taze alınmış bir doktoralı deniz subayı ve onu eğiten usta bir kurt CIA mensubu...
Nefesinizi tutarak izleyeceğiniz bir aksiyon ve CIA'ya hayranlığı artıracak bir macera ve aşk
filmi... 'Jack Ryan'ı (Gölgem
Ajan) izlerken, biz de bizim MİT için benzer bir film yapsak
(kamu diplomasisi bu tür işler yapmayı gerektirir) nasıl olurdu, diye düşündüm...
Olmazdı!.. Bilin bakalım neden...
Çevre Bakanı İdris Güllüce'nin mimar ve mühendislerle biraraya geldiği toplantıda yaptığı konuşmadan şu cümleleri ekrandan, sanki ev ortamındaki bizim sohbet konularımıza benzediği için olmalı, gülümseyerek dinledik:
'Çevrecilikle ilgili olan tekliflere bakıyorsunuz 'San Diego'da' diye başlıyor adam. Ya kardeşim buranın San Diego ile hiçbir şeyi benzemiyor. Bizim klozetler, tuvalet taşlarımız bile farklı...'
Bakanın sözlerinin devamını ertesi gün gazetelerden de okuduk. Diyordu ki Sayın Güllüce:
'San Diego'da her şey farklı. Nüfusları az olduğu için azalmamasına yönelik proje yapıyorlar. Senin Sultanbeyli'de ise nüfusun 10 senede 10 katına çıkmış. Neresini benzeteceğiz bunun? Bizim yaptıklarımız çok doğru demek istemiyorum. O tarafa bakarak burayla ilgili hüküm verilemez. Zaten belki Türkiye'nin son 200 yıllık problemi de biraz buradan kaynaklanıyor. Hep böyle Batı'ya bakmaktan boyun fıtığı olmuşlar.'
Bu tespitlere katılmamak mümkün değil elbette. Bakan, mimar ve mühendislerden 'uygulanabilirliği olan' projeler istiyor. Sadece 'çevre' değil her alanda, bizim açımızdan da özellikle 'iletişim'de yerli olan projelerin, doku uyuşmazlığından korunmak amacıyla ülkemiz için elzem olduğunu anlatıp duruyoruz.
İş dünyasındaki pazarlama yöntemlerinde de Amerika'da, Avrupa'da uygulandığında çok şahane sonuçlar veren örnekleri birebir Türkiye'ye taşımaya çalışan, Batı'ya bakmaktan boyunları fıtık olduğu halde, rahatsızlığının kaynağını kendinden çok, yaşadığı toplumda arayan pek çok meslektaşımızla yollarımız tam da bu meselede ayrılıveriyor.
Diğer yandan çevrecilikte Doğu'su Batı'sı olmayan, güneşin altında yaşayan tüm insanlar için geçerli ciddi sorunlardan bizler de nasibimizi alıyoruz. Örneğin, dünkü gazetelerde gözümüze çarpan Diyarbakır'da 2007 yılında ortaya çıkarılan 1600 yıllık kilise kalıntısının üzerine Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından türbe ve mescit yapılması haberi... Kültürel mirasın sahiplenilmesi, var olanın korunması sadece 'çevre' değil, milli kültür politikalarının temel payandalarından biri değil mi?
Ve elbette CO2 emisyonlarını azaltma konusunda projelerin hazırlanması sözkonusu olduğunda da Batı'ya ya da Doğu'ya bakmanın bir anlamı yok. Canlılığı tehdit eden küresel ısınmanın bir numaralı müsebbibi olan karbondioksit salımı, San Diego'nun da bizim de, tüm dünyanın da ortak sorunudur. Bu konuda bütün dünya geri dönüşü olmayan bir noktaya doğru hızla yaklaşıyor. Bu noktanın 2020'lerde geçileceği söyleniyor.
Meselelerin 'tedbir kuldan tevekkül Allah'tan' anlayışı ile çözülebileceği gerçeğinden hareketle, kuraklığın yağmur duasından çok iklim değişikliğini (ya kuraklık ya sel, fırtına) engelleyecek, CO2 gazlarının salınımını en azından 1990'lar seviyesine çekecek önlemler konusunda irade göstermekle mümkün olacağını insanlık kavramazsa, işimiz zor. 'Doğal Afet' der geçeriz herhalde. Oysa aslı 'insanî afettir', doğal değil... CO2 kısıtlamasına dair uluslararası anlaşmaları insanlığa değil iş âlemlerine öncelik vererek imzalamayan ülkelerin bu âfetlerdeki sorumluluğu dünya çapındadır; sadece San Diego çapında değil...
Müthiş bir CIA güzellemesi daha
Hafta sonu müthiş bir 'CIA güzellemesi' daha izledik. Tüm güzellemeler gibi bu da, yazar Bruce Williamson'un kulakları çınlasın, olağanüstü iyi yapılmış, iyi oynanmış, bir 'kötü film' idi (well made bad movie)...
Türkiye üzerinden geçecek petrol boru hatları, enerji fiyatlarının düşmesine ve bu şekilde Rus ekonomisinin çökmesine neden olacaktır.
Rus Bakan bir iş adamını ABD'yi bu girişiminde baltalamak için görevlendirecektir. Rus iş adamı ABD'de büyük bir bombalı
suikast düzenleyecek ve aynı anda borsa oyunu ile bu sefer ABD ekonomisini yerle bir edecektir.
Peki bu durumdan ABD'yi ve tabii ki dünyayı kim kurtaracaktır? Tabii ki CIA'ya taze alınmış bir doktoralı deniz subayı ve onu eğiten usta bir kurt CIA mensubu...
Nefesinizi tutarak izleyeceğiniz bir aksiyon ve CIA'ya hayranlığı artıracak bir macera ve aşk
filmi... 'Jack Ryan'ı (Gölgem
Ajan) izlerken, biz de bizim MİT için benzer bir film yapsak
(kamu diplomasisi bu tür işler yapmayı gerektirir) nasıl olurdu, diye düşündüm...
Olmazdı!.. Bilin bakalım neden...