Devletin içinde ince bir ruh
12 MAYIS 2016 Yeni Şafak
Devlet adamlarının özellikle müzik ve resim vesilesiyle sanatla iç içe olmasına 19. Yüzyıl'dan sonra pek rastlanmadı. Sonrasında devlet adamlığı, daha dünyevi bir pozisyon içinde varlığını ve etkisini sürdürdü. Bizde de Batı'da da böyle olmuştur. Cumhurbaşkanı SözcüsüDoç. Dr. İbrahim Kalın'ın bestelediği iki türküyü Zara'nın sesinden dinlerken, 20. Yüzyıl'da edebiyat ve müzikte klasiklerin acaba hangi kara deliklerde kaybolmuş olabileceğini düşünmeden edemedim.
Zara'nın sesine Serkan Çağrı'nın klarnetinin de eşlik ettiği, güftesi ve bestesi İbrahim Kalın'a ait 'Elif Bacı' ve 'Seni Mene Vermez İse'isimli Azeri türkü, TRT Müzik ekranlarından “Sonsuz Şarkı” programında seslendirilmiş. Ben de Youtube'tan izledim. (Elif Bacı:goo.gl/w1ke5b)
İbrahim Kalın, “Gönül Dağı”, “Acem Kızı”, “Suya Gider Atlı Gelin, Has Gelin”, “Bir Mendil Aldım Dereden” isimli türküleri de seslendirmiş ve kızı Rümeysa Kalın da bu türküleri Youtube'a koyuvermiş. Ne de iyi etmiş.
Devlet ricalinde 'kültür sanat' dendiğinde akla neredeyse sadece ebru, hat sanatı, şiir vs. gelirken, musikînin böylesine kıymet bulması sevindirici. Her ne kadar yüz ifadesinden sert biri gibi görünse de, ruhen de aklen de son derece zengin ve tekamül etmiş bir insan olduğuna tanıklık etme fırsatı bulduğumuz, önünde uzun siyaset yolları bulunduğundan hiç şüphe etmediğim Doç. Dr. İbrahim Kalın'ı can-ı gönülden kutluyor, Türkiye'nin geleceğinde böylesine incelmiş ruhların söz sahibi olmasından kıvanç duyuyorum.
Bazı krizlerin izi kalır
Bizim ecnebi aydınlarımız sadece Hıristiyan Batı hayranlığıyla mücehhez değildirler. Japonlara da bayılırlar. Disiplinleri, şaşmaz milimetrik teknolojilerini uygulamalarındaki titizlikleri, yanlış yaptıklarında intiharı da göze alabilmeleri, bizim milleti yerin dibine batırmak istediklerinde kıyaslamak için seçtikleri Japon özellikleri arasındadır. Her ne kadar işgal günlerinden bu yana milli iradeye başvuracaklarına Türkiye'yi Hıristiyan Batı'ya şikayet ederek iktidar mücadelesi verdiklerini sanıyor olsalar da, yanı sıra Uzak Doğu'ya da bir açılım yaparak, erdemlilik, dürüstlük, çalışkanlık konusunda ille de Japon hayranlıklarını dile getirmekten geri durmazlar.
Son Mitsubishi olayını medyada okuyunca, Batı'daki iğrenç sahtekârlıklar ortaya sapır sapır döküldüğünde ne hissediyorsam aynı duygularla içimden “Ahanda size Japonya!” deyiverdim.
Haber, “Dev şirket itiraf etti: 25 yıldır kandırıyoruz” başlığıyla verilmişti. Mitsubishi, geçtiğimiz haftalarda ortaya çıkan, 600 bin otomobilinin yakıt ekonomisi testlerinde hile yapıldığı yolundaki skandalla çalkalanmıştı. Şirketin yöneticileri de yakıt konusunda yetkilileri 1991 yılından bu yana 'kandırdıklarını' itiraf ediyorlardı.
Mitsubishi Başkanı Tetsuro Aikawa yaptığı açıklamada, şirkete yönelik araştırmanın devam ettiğini söylerken, çalışanların neden böyle bir hileye başvurduğu konusunda bilgisi olmadığını da ifade etmiş, araştırmaları sürdürürken, kanunlara aykırı başka düzensizliklerin de ortaya çıkma ihtimali olduğunu da belirtmişti.
Hileli test sonuçlarına maruz kalan otomobillerin 468 bini Nissanmarkasına aitmiş. Geri kalanı ise Mitsubishi otomobilleriymiş.
Mitsubishi, eminim ki kriz iletişimi yönetiminin gerektirdiği bütün modern yöntemleri uygulayacak ve mümkün olan en az hasarla bu işin içinden çıkacaktır. Meksika Körfezi'ni mahveden BP'nin, kontrol noktalarını kandırmak için yazılımlarıyla oynayan VW'nin, zırt pırt ürünlerini geri çağıran pek çok Batılı markanın yaptığı gibi algılamayı yönetmeye çalışacaktır.
Ancak çok iyi biliyoruz ki, bu tür krizlerin bıraktığı tortu hiçbir zaman silinip gitmiyor.
Zara'nın sesine Serkan Çağrı'nın klarnetinin de eşlik ettiği, güftesi ve bestesi İbrahim Kalın'a ait 'Elif Bacı' ve 'Seni Mene Vermez İse'isimli Azeri türkü, TRT Müzik ekranlarından “Sonsuz Şarkı” programında seslendirilmiş. Ben de Youtube'tan izledim. (Elif Bacı:goo.gl/w1ke5b)
İbrahim Kalın, “Gönül Dağı”, “Acem Kızı”, “Suya Gider Atlı Gelin, Has Gelin”, “Bir Mendil Aldım Dereden” isimli türküleri de seslendirmiş ve kızı Rümeysa Kalın da bu türküleri Youtube'a koyuvermiş. Ne de iyi etmiş.
Devlet ricalinde 'kültür sanat' dendiğinde akla neredeyse sadece ebru, hat sanatı, şiir vs. gelirken, musikînin böylesine kıymet bulması sevindirici. Her ne kadar yüz ifadesinden sert biri gibi görünse de, ruhen de aklen de son derece zengin ve tekamül etmiş bir insan olduğuna tanıklık etme fırsatı bulduğumuz, önünde uzun siyaset yolları bulunduğundan hiç şüphe etmediğim Doç. Dr. İbrahim Kalın'ı can-ı gönülden kutluyor, Türkiye'nin geleceğinde böylesine incelmiş ruhların söz sahibi olmasından kıvanç duyuyorum.
Bazı krizlerin izi kalır
Bizim ecnebi aydınlarımız sadece Hıristiyan Batı hayranlığıyla mücehhez değildirler. Japonlara da bayılırlar. Disiplinleri, şaşmaz milimetrik teknolojilerini uygulamalarındaki titizlikleri, yanlış yaptıklarında intiharı da göze alabilmeleri, bizim milleti yerin dibine batırmak istediklerinde kıyaslamak için seçtikleri Japon özellikleri arasındadır. Her ne kadar işgal günlerinden bu yana milli iradeye başvuracaklarına Türkiye'yi Hıristiyan Batı'ya şikayet ederek iktidar mücadelesi verdiklerini sanıyor olsalar da, yanı sıra Uzak Doğu'ya da bir açılım yaparak, erdemlilik, dürüstlük, çalışkanlık konusunda ille de Japon hayranlıklarını dile getirmekten geri durmazlar.
Son Mitsubishi olayını medyada okuyunca, Batı'daki iğrenç sahtekârlıklar ortaya sapır sapır döküldüğünde ne hissediyorsam aynı duygularla içimden “Ahanda size Japonya!” deyiverdim.
Haber, “Dev şirket itiraf etti: 25 yıldır kandırıyoruz” başlığıyla verilmişti. Mitsubishi, geçtiğimiz haftalarda ortaya çıkan, 600 bin otomobilinin yakıt ekonomisi testlerinde hile yapıldığı yolundaki skandalla çalkalanmıştı. Şirketin yöneticileri de yakıt konusunda yetkilileri 1991 yılından bu yana 'kandırdıklarını' itiraf ediyorlardı.
Mitsubishi Başkanı Tetsuro Aikawa yaptığı açıklamada, şirkete yönelik araştırmanın devam ettiğini söylerken, çalışanların neden böyle bir hileye başvurduğu konusunda bilgisi olmadığını da ifade etmiş, araştırmaları sürdürürken, kanunlara aykırı başka düzensizliklerin de ortaya çıkma ihtimali olduğunu da belirtmişti.
Hileli test sonuçlarına maruz kalan otomobillerin 468 bini Nissanmarkasına aitmiş. Geri kalanı ise Mitsubishi otomobilleriymiş.
Mitsubishi, eminim ki kriz iletişimi yönetiminin gerektirdiği bütün modern yöntemleri uygulayacak ve mümkün olan en az hasarla bu işin içinden çıkacaktır. Meksika Körfezi'ni mahveden BP'nin, kontrol noktalarını kandırmak için yazılımlarıyla oynayan VW'nin, zırt pırt ürünlerini geri çağıran pek çok Batılı markanın yaptığı gibi algılamayı yönetmeye çalışacaktır.
Ancak çok iyi biliyoruz ki, bu tür krizlerin bıraktığı tortu hiçbir zaman silinip gitmiyor.