Eyyamcı, ‘Gülen Koyunları’…
04 Ağustos 2016 - Yeni Şafak
16 Temmuz Pensilvanya… FETÖ/PDY lideri dört adet ABD TV'sine açıklama yapıyor:
“Ben darbelerden çok çektim. Benim ne alakam olur darbecilerle”…
Aynı şahıs üç gün önce CNN International'da Fareed Zakaria'nın (Ferit Zekeriya oralarda böyle anılıyormuş; Bizim Elif Shafak gibi…) sorularını yanıtlıyor.
Zakaria bir araştırmadan söz ediyor:
“Türkiye'de sormuşlar. 'Bu darbe girişiminin arkasında kim olabilir?' Halkın %64,4'ü Gülen, demiş. %3,8'i ABD; %3,6'sı dış güçler; %2,2'si de Erdoğan. Bir de 'Gülen Türkiye'ye getirilmeli mi' diye sormuşlar. %81,5 'Evet' demiş. Siz ne dersiniz?..”
FETÖ/PDY lideri her zamanki inkârcılığıyla âdeta sütten çıkmış ak kaşık: “Eğer ortada benim bu işe karıştığıma dair kanıt bulurlarsa, bir telefon konuşması, birine söylediğim bir söz; o zaman bırakın alıp götürsünler beni, bırakın assınlar…”
Marmaris'e, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı katletmek üzere saldıran birlikteki Binbaşı da yakalandıktan sonra benzer şeyler söylemiş.
“Gülen ile hiçbir alakam yok. Ben aldığım emri uyguladım.”
Olur… Git karını çocuklarını öldür, deseler de emri uygulayacak mısın? Senin beynin, ahlakın, imanın, inancın yok mu? Bırak aldığın her emri uygulamanı sorgulayan yasaları, senin bireysel dünya duruşun yok mu? Ot musun sen?
Hayır bunlar ot mot değil. Bunlara düpedüz 'Eyyamcı', hedefe kilitlenmiş,beyninin içi boşaltılmış Gülen koyunu denir… Sadece o binbaşı mı? Hayır bir iki tane haysiyetlisi (!) hariç, tamamı vicdanları tamamen küllenmiş sahtekâr sürüsü…
İletişim, tüm kişilerin ve grupların, kuruluşların, diğerlerini ikna etmek ve davranışlarını değiştirmek amacıyla kullandıkları yöntemlerin bütününe denir. Bu yöntemler gizli örgütlerde diğerlerinden çok farklıdır…
Çünkü orada ana amaç açık edilemez. Hedef gizlenir ve her türlü aksiyonda ana amaç örtüldüğü için, mesela kod adı kullanır. Aynı 'yer altına inme' gizliliği içinde oluşturdukları iletişim sistematiğinde de ima, dolaylı anlatım, gizli şifre ve simge kullanımı esastır.
Bunların takipçileri, bir yandan ne kadar zekâları varsa gömüldükleri o konspiratif şifre ve simgeler âleminden o kadar çok mana çıkarır, öte yandan teslim oldukları tasallutun etkisiyle de abilerinin, ablalarının, imamlarının boy gösterdiği çayır çimenlik vadilerde hizalanıp, koyunluklarını gösterebilecek boy aynalarından kaçınırlar. (CNN'e verilen röportaj sırasında kameranın tam karşısına gelecek şekilde, Şeyh Mutahhar Camii'nin dört ayaklı minare resminin belirgin bir şekilde sergilenmesi tesadüf müdür, yoksa seçilmiş davranış mı? Bilindiği gibi o minarenin hemen dibinde Avukat Tahir Elçi vurulmuştu…)
'Sonuna kadar inkâr' da bir diğer yöntemdir konspiratif işlerde. Yemin billah inkâr! Gerekirse o taptıkları, Peygamber efendimizle konuştuğuna ve mucizeler yarattığına inandıkları liderlerini inkâr, ona hakaret, onu reddetmek, yerden yere çalmak bile mubahtır. Yeter ki 'yer altına' inip, bir sonraki hücre uyandırılışına kadar kendilerini gizleyebilsinler.
Kadın takipçilerine “Gerekirse başınız açın, bikini giyin” hepsine birden “Gerekirse içki için; beni reddedin!” diye emir verebilen bir zihniyet, iletişim gücünü gizlilikten alır. O 'paraları bereketlensin' diye mi, yoksa başka şifrelerle mi donatarak, okuyup üfleyerek(!) mânâ yükledikleri dolarların da, Zaman gazetesinin o ruh hastası reklam filmlerinin de, kamuoyunu günlerce meşgul eden, insanların şahsiyetlerine kara çalarak röntgenleyip çoğalttıkları kasetlerin de, şu sıra yakalanan ve Gülen'le hiçbir alakaları olmadıklarını bağıran FETÖ'cülerin tutumlarının özünde işte bu marazî zihniyet yatar.
Açık iletişimin alabildiğine yaygınlaştığı, nesnelerin internetinin (IoT) söz konusu olduğu, Endüstri 4.0 aşamasındaki bir dünyada bu türden gizli örgütlerin başına gelebilecek en büyük bela, hücreli, şifreli, simgeli o neredeyse yarı mitolojik hastalıklı âlem içindeki önlenemez iletişim kazalarıdır.
Bir yanlış anlaşılmayı liderinin altına imzasını basarak yapacağı açıklamayla önleme imkânına sahip açık iletişim sistematiğinin, koyunların karanlık dünyasında tam bir kulaktan kulağa oyununun, oyunluktan çıkıp vahim sonuçlara yol açabilecek trajedilere dönüşebileceğine hep birlikte tanık olmadık mı? Kapalı iletişim, iletişim kazalarından kendini koruyamaz. Nitekim hain darbe teşebbüsüyle elmalarla armutları birbirine karışmış, elleri ayakları birbirine dolanmıştır.
Meselenin bir diğer boyutu da şudur: Yer kürede gizli örgüt ilkelerinin bu kadar haince ve üstün başarıyla uygulandığı başka hangi 'hareket' görülebilmiştir acaba? Böylesine çok boyutlu ve büyük bir hainliğin efsaneleşecek kahramanlık öykülerinde yerlerini alan şehitlerimiz ve halkımız tarafından alaşağı edilip, açığa çıkartılması mücadelesinin de yeryüzünde bir başka örneği var mıdır?
Burası benzeri olmayan bir ülkedir. Burası, omurilikten taraftarlığın değil, dürüstlüğün, namusun öncülük ettiği kültür ve değerlerde kenetlenen Türkiye'dir.
“Ben darbelerden çok çektim. Benim ne alakam olur darbecilerle”…
Aynı şahıs üç gün önce CNN International'da Fareed Zakaria'nın (Ferit Zekeriya oralarda böyle anılıyormuş; Bizim Elif Shafak gibi…) sorularını yanıtlıyor.
Zakaria bir araştırmadan söz ediyor:
“Türkiye'de sormuşlar. 'Bu darbe girişiminin arkasında kim olabilir?' Halkın %64,4'ü Gülen, demiş. %3,8'i ABD; %3,6'sı dış güçler; %2,2'si de Erdoğan. Bir de 'Gülen Türkiye'ye getirilmeli mi' diye sormuşlar. %81,5 'Evet' demiş. Siz ne dersiniz?..”
FETÖ/PDY lideri her zamanki inkârcılığıyla âdeta sütten çıkmış ak kaşık: “Eğer ortada benim bu işe karıştığıma dair kanıt bulurlarsa, bir telefon konuşması, birine söylediğim bir söz; o zaman bırakın alıp götürsünler beni, bırakın assınlar…”
Marmaris'e, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı katletmek üzere saldıran birlikteki Binbaşı da yakalandıktan sonra benzer şeyler söylemiş.
“Gülen ile hiçbir alakam yok. Ben aldığım emri uyguladım.”
Olur… Git karını çocuklarını öldür, deseler de emri uygulayacak mısın? Senin beynin, ahlakın, imanın, inancın yok mu? Bırak aldığın her emri uygulamanı sorgulayan yasaları, senin bireysel dünya duruşun yok mu? Ot musun sen?
Hayır bunlar ot mot değil. Bunlara düpedüz 'Eyyamcı', hedefe kilitlenmiş,beyninin içi boşaltılmış Gülen koyunu denir… Sadece o binbaşı mı? Hayır bir iki tane haysiyetlisi (!) hariç, tamamı vicdanları tamamen küllenmiş sahtekâr sürüsü…
İletişim, tüm kişilerin ve grupların, kuruluşların, diğerlerini ikna etmek ve davranışlarını değiştirmek amacıyla kullandıkları yöntemlerin bütününe denir. Bu yöntemler gizli örgütlerde diğerlerinden çok farklıdır…
Çünkü orada ana amaç açık edilemez. Hedef gizlenir ve her türlü aksiyonda ana amaç örtüldüğü için, mesela kod adı kullanır. Aynı 'yer altına inme' gizliliği içinde oluşturdukları iletişim sistematiğinde de ima, dolaylı anlatım, gizli şifre ve simge kullanımı esastır.
Bunların takipçileri, bir yandan ne kadar zekâları varsa gömüldükleri o konspiratif şifre ve simgeler âleminden o kadar çok mana çıkarır, öte yandan teslim oldukları tasallutun etkisiyle de abilerinin, ablalarının, imamlarının boy gösterdiği çayır çimenlik vadilerde hizalanıp, koyunluklarını gösterebilecek boy aynalarından kaçınırlar. (CNN'e verilen röportaj sırasında kameranın tam karşısına gelecek şekilde, Şeyh Mutahhar Camii'nin dört ayaklı minare resminin belirgin bir şekilde sergilenmesi tesadüf müdür, yoksa seçilmiş davranış mı? Bilindiği gibi o minarenin hemen dibinde Avukat Tahir Elçi vurulmuştu…)
'Sonuna kadar inkâr' da bir diğer yöntemdir konspiratif işlerde. Yemin billah inkâr! Gerekirse o taptıkları, Peygamber efendimizle konuştuğuna ve mucizeler yarattığına inandıkları liderlerini inkâr, ona hakaret, onu reddetmek, yerden yere çalmak bile mubahtır. Yeter ki 'yer altına' inip, bir sonraki hücre uyandırılışına kadar kendilerini gizleyebilsinler.
Kadın takipçilerine “Gerekirse başınız açın, bikini giyin” hepsine birden “Gerekirse içki için; beni reddedin!” diye emir verebilen bir zihniyet, iletişim gücünü gizlilikten alır. O 'paraları bereketlensin' diye mi, yoksa başka şifrelerle mi donatarak, okuyup üfleyerek(!) mânâ yükledikleri dolarların da, Zaman gazetesinin o ruh hastası reklam filmlerinin de, kamuoyunu günlerce meşgul eden, insanların şahsiyetlerine kara çalarak röntgenleyip çoğalttıkları kasetlerin de, şu sıra yakalanan ve Gülen'le hiçbir alakaları olmadıklarını bağıran FETÖ'cülerin tutumlarının özünde işte bu marazî zihniyet yatar.
Açık iletişimin alabildiğine yaygınlaştığı, nesnelerin internetinin (IoT) söz konusu olduğu, Endüstri 4.0 aşamasındaki bir dünyada bu türden gizli örgütlerin başına gelebilecek en büyük bela, hücreli, şifreli, simgeli o neredeyse yarı mitolojik hastalıklı âlem içindeki önlenemez iletişim kazalarıdır.
Bir yanlış anlaşılmayı liderinin altına imzasını basarak yapacağı açıklamayla önleme imkânına sahip açık iletişim sistematiğinin, koyunların karanlık dünyasında tam bir kulaktan kulağa oyununun, oyunluktan çıkıp vahim sonuçlara yol açabilecek trajedilere dönüşebileceğine hep birlikte tanık olmadık mı? Kapalı iletişim, iletişim kazalarından kendini koruyamaz. Nitekim hain darbe teşebbüsüyle elmalarla armutları birbirine karışmış, elleri ayakları birbirine dolanmıştır.
Meselenin bir diğer boyutu da şudur: Yer kürede gizli örgüt ilkelerinin bu kadar haince ve üstün başarıyla uygulandığı başka hangi 'hareket' görülebilmiştir acaba? Böylesine çok boyutlu ve büyük bir hainliğin efsaneleşecek kahramanlık öykülerinde yerlerini alan şehitlerimiz ve halkımız tarafından alaşağı edilip, açığa çıkartılması mücadelesinin de yeryüzünde bir başka örneği var mıdır?
Burası benzeri olmayan bir ülkedir. Burası, omurilikten taraftarlığın değil, dürüstlüğün, namusun öncülük ettiği kültür ve değerlerde kenetlenen Türkiye'dir.