'Eyyamcılığın sonu her zaman hüsrandır'...
11 Şubat 2009 Akşam Gazetesi
Dün Denizbank'ın basın toplantısına gittim. Nasıl gitmem; Beyazıt Öztürk arkadaşım, Erdal Özyağcılar eski komşum... Genel Müdür Hakan Ateş yıllardır hizmet verdiğimiz dostumuz...
Basın toplantısının içeriğini haber sayfalarında okuyacaksınızdır... Ben sadece olayda en çok dikkatimi çeken gelişmenin altını çizmeye ve ilgili arkadaşların buradan kendilerine dersler çıkarmalarına yardımcı olmaya çalışacağım...
Denizbank Bahçeşehir Üniversitesi Araştırma Merkezi'ne bir araştırma yaptırıyor. Pek çok ayrıntının yanı sıra şu önemli sonuç ortaya çıkıyor: Denizbank'ın onu tanıyanlar ve onunla bir şekilde temasa geçmiş olanlar nezdinde itibarı çok yüksek. Ancak tanınma oranı istenilen boyutta değil... Bu da toplamda istenilen iletişim hedefine ulaşılmasını engelleyen bir unsur...
Banka, Üst Kurulu'nun talimatı ve İletişim Komitesi'nin aracılığıyla araştırma sonuçlarını ve reklamdan beklentisini yeni çalışmaya başladıkları reklam ajansı Güzel Sanatlar'a bildiriyor. Güzel Sanatlar içinde Beyazıt Öztürk ve Erdal Özyağcılar'ın rol alacağı çok eğlenceli, dizi film tadında ve yüksek GRP (Hedef kitle nezdinde alınan ratinglerin toplamı) hedefleyen, bu yüzden de aslında son derece 'ekonomik' olan bir kampanya önerisiyle geliyor...
İşin ders çıkarılacak boyutu da burada başlıyor zaten. Kampanya iş ve iletişim hedeflerine ulaşma konusunda başarılı ve geri dönüşü yüksek olacak gibi görünse de her kampanyada olduğu gibi başarıyı etkileyebilecek çok fazla değişken var... Bu da elbette bir risk unsuru... Bu noktada ajansın tüm sorumluluğu üstlenerek aslanlar gibi başını uzattığına tanık oldum... Anglo Saksonların deyişiyle bir 'No risk no win!' (Risk yoksa kazanç da yok) olayı daha...
Çıkarılacak dersin özet cümlesi de şu: İnandığınız doğruları sonuna kadar savunun; belki kaybedebilirsiniz; ama kazandığınız zaman dünyalar sizin olabilir; oysa 'eyyamcılığın' sonu her zaman hüsrandır...
Yeni reklam 'dizisi' mart ayında ekranlara çıkıyormuş... Heyecanla bekleyeceğiz...
İvedik iddiasında finale doğru...
Merak doruk noktasında: 'Recep İvedik gerçekten bu milletin ortak ruhuna uygun bir mizah anlayışının mı simgesidir; yoksa insanların en azında önemli bir kısmı ilk filme bu acayip şeyi merak ettikleri için mi gittiler; hani 1950 - 60'larda Eminönü'nde sergilenmiş olan 'Deniz Canavarını' izlemeye giden insanlar gibi. Eğer birinci şık geçerliyse İvedik 2 birinciden daha çok bile iş yapabilir... Eğer ikinci şık geçerliyse seyirci sayısı düşecektir...'
Davet yazısını şöyle sürdürmüşüm: 'Ben ikinci şıktan yana kullanıyorum oyumu... 12 Şubat'a kadar da dileyenlerle nakdi bedeli olmayan iddialara girebilirim. Örneğin kaybedersem, nefis bir akşam yemeği hazırlamak gibi... Ya da bana lacivert kaşmir bir atkı örülmesi gibi... Bahisler henüz kapanmadı; bekleriz...'
Bir dizi 'yenilmeye doymayan pehlivan' arkadaşımız başvurdu. İlginç tekliflerden biri de meslektaşımız Kerem Türkman'dan geldi: 'Ben iddiayla ilgili yazınızda geçerli olan 2 şıktan bir fazlasını, üçüncü bir şıkkın varlığını uzun süredir merak ediyorum. Kültür ve değerler değil... Merak değil... Üçüncü bir şık... Bunun ne olduğunu gözlemlerimden emin olduğum zaman anlatmak isterim. Bu nedenle, üçüncü şıkkın varlığını test etmek amacıyla sizinle iddiaya girmek istiyorum: Bence, Recep İvedik 2, ilk filmden daha fazla izlenecek. Kaybedersem, size kendi çizeceğim bir Recep İvedik karikatürü hediye edeceğim...'
Ben de kaybedersem Kerem Bey'i bizim cuma Kanyon akşamlarımızdan birine davet edeceğim: Sinema + Yemek... Belki o zaman üçüncü şıkkı da öğreniriz...
Bu arada iddialar kapanmıştır... Şimdi bilet satışlarını takip zamanı...
Dün Denizbank'ın basın toplantısına gittim. Nasıl gitmem; Beyazıt Öztürk arkadaşım, Erdal Özyağcılar eski komşum... Genel Müdür Hakan Ateş yıllardır hizmet verdiğimiz dostumuz...
Basın toplantısının içeriğini haber sayfalarında okuyacaksınızdır... Ben sadece olayda en çok dikkatimi çeken gelişmenin altını çizmeye ve ilgili arkadaşların buradan kendilerine dersler çıkarmalarına yardımcı olmaya çalışacağım...
Denizbank Bahçeşehir Üniversitesi Araştırma Merkezi'ne bir araştırma yaptırıyor. Pek çok ayrıntının yanı sıra şu önemli sonuç ortaya çıkıyor: Denizbank'ın onu tanıyanlar ve onunla bir şekilde temasa geçmiş olanlar nezdinde itibarı çok yüksek. Ancak tanınma oranı istenilen boyutta değil... Bu da toplamda istenilen iletişim hedefine ulaşılmasını engelleyen bir unsur...
Banka, Üst Kurulu'nun talimatı ve İletişim Komitesi'nin aracılığıyla araştırma sonuçlarını ve reklamdan beklentisini yeni çalışmaya başladıkları reklam ajansı Güzel Sanatlar'a bildiriyor. Güzel Sanatlar içinde Beyazıt Öztürk ve Erdal Özyağcılar'ın rol alacağı çok eğlenceli, dizi film tadında ve yüksek GRP (Hedef kitle nezdinde alınan ratinglerin toplamı) hedefleyen, bu yüzden de aslında son derece 'ekonomik' olan bir kampanya önerisiyle geliyor...
İşin ders çıkarılacak boyutu da burada başlıyor zaten. Kampanya iş ve iletişim hedeflerine ulaşma konusunda başarılı ve geri dönüşü yüksek olacak gibi görünse de her kampanyada olduğu gibi başarıyı etkileyebilecek çok fazla değişken var... Bu da elbette bir risk unsuru... Bu noktada ajansın tüm sorumluluğu üstlenerek aslanlar gibi başını uzattığına tanık oldum... Anglo Saksonların deyişiyle bir 'No risk no win!' (Risk yoksa kazanç da yok) olayı daha...
Çıkarılacak dersin özet cümlesi de şu: İnandığınız doğruları sonuna kadar savunun; belki kaybedebilirsiniz; ama kazandığınız zaman dünyalar sizin olabilir; oysa 'eyyamcılığın' sonu her zaman hüsrandır...
Yeni reklam 'dizisi' mart ayında ekranlara çıkıyormuş... Heyecanla bekleyeceğiz...
İvedik iddiasında finale doğru...
Merak doruk noktasında: 'Recep İvedik gerçekten bu milletin ortak ruhuna uygun bir mizah anlayışının mı simgesidir; yoksa insanların en azında önemli bir kısmı ilk filme bu acayip şeyi merak ettikleri için mi gittiler; hani 1950 - 60'larda Eminönü'nde sergilenmiş olan 'Deniz Canavarını' izlemeye giden insanlar gibi. Eğer birinci şık geçerliyse İvedik 2 birinciden daha çok bile iş yapabilir... Eğer ikinci şık geçerliyse seyirci sayısı düşecektir...'
Davet yazısını şöyle sürdürmüşüm: 'Ben ikinci şıktan yana kullanıyorum oyumu... 12 Şubat'a kadar da dileyenlerle nakdi bedeli olmayan iddialara girebilirim. Örneğin kaybedersem, nefis bir akşam yemeği hazırlamak gibi... Ya da bana lacivert kaşmir bir atkı örülmesi gibi... Bahisler henüz kapanmadı; bekleriz...'
Bir dizi 'yenilmeye doymayan pehlivan' arkadaşımız başvurdu. İlginç tekliflerden biri de meslektaşımız Kerem Türkman'dan geldi: 'Ben iddiayla ilgili yazınızda geçerli olan 2 şıktan bir fazlasını, üçüncü bir şıkkın varlığını uzun süredir merak ediyorum. Kültür ve değerler değil... Merak değil... Üçüncü bir şık... Bunun ne olduğunu gözlemlerimden emin olduğum zaman anlatmak isterim. Bu nedenle, üçüncü şıkkın varlığını test etmek amacıyla sizinle iddiaya girmek istiyorum: Bence, Recep İvedik 2, ilk filmden daha fazla izlenecek. Kaybedersem, size kendi çizeceğim bir Recep İvedik karikatürü hediye edeceğim...'
Ben de kaybedersem Kerem Bey'i bizim cuma Kanyon akşamlarımızdan birine davet edeceğim: Sinema + Yemek... Belki o zaman üçüncü şıkkı da öğreniriz...
Bu arada iddialar kapanmıştır... Şimdi bilet satışlarını takip zamanı...