Ezber bozan, ayar verir
13.02.2014 Yeni Şafak
Levent Erden dostumuz demiş ki:
'Abidin yapabilseydi şunun resmini de neye benzediğini bilip, şunu bunu o sanmasaydık!'
Levent'in Nazım Hikmet'in 'Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?' diye soran o meşhur mısraına göndermede bulunduğu ve hayal kırıklıklarına yaptığı mizahi vurgudaki doğruluk payı hepimiz için geçerlidir.
Management Centre Türkiye (MCT) Danışmanlık'ın bu yıl 19'uncusu düzenlenen İnsan Kaynakları Zirvesi 2014'ün teması da ilk bakışta mizah dairesi içinde görülebilecek esaslı bir meseleye işaret ediyor:
'ProvokatİK: İnsan Kaynaklarında Ezber Bozan Bakış Açıları'
Tabii ki 'İnsan Kaynakları' tabirinin geçtiği her yerde bizim gözlerimiz bu kavramı, naçizane yıllara varan çalışmalarımız sonucunda geliştirdiğimiz 'İnsan Kıymetleri'yle değiştiriveriyor. İnsanın 'kaynak' değil, 'kıymet' olduğuna dair görüşlerimizi ilk kez 15 yıl önce, 1999 Mart'ındaki bir makalemizde dillendirmeye başlamıştık. Sonra da 2005 yılında
Algılama Yönetimi adlı kitabımızda 'Neden insan kıymettir?'i etraflıca anlatmaya çalışmıştık.
Herhalde 'Ezber bozmaya' biraz zamanından önce başlamış olmalıyız ki, 2014'deki Zirve'de de hâlâ 'Kaynak'tan yola çıkıyoruz. 'Ezber bozabilmek' eylemi, realiteyle sanıldığı kadar kolayca kaynaşan, kabul gören bir çaba değil elbette.
Levent Erden'in biraz da eğlenerek takıldığı 'mutluluk' meselesi bu Zirve'de de ele alınan konulardan biri. Mutluluk bahsiyle ilgili olarak, arkadaşlarımızın 'Yeni İK Normali' diye adlandırdıkları yeni standartla ilgili olarak da web sitesindeki tanıtım yazısında şöyle denilmiş:
'İş yerinde mutluluk yaratmak için neler gereklidir? Kurumlar çalışanları için neden 'mutluluk' vaadinin peşindedir? (...) Yeni İK Normali'nde mutluluk da kaçınılmaz olarak öne çıkar. Korku ve hırsların baskın hale geldiği iş hayatında, insanların yaratıcılığını oyun alışkanlıklarını beslemek, iş ve oyun arasındaki ilişkisiye dikkat çekmek gerekir. Bu süreçte diğerlerini anlama ve bağ kurma becerisi ise her zaman olduğu gibi gerekli yetenek olarak karşımıza çıkar.'
Malum, kurumiçi iletişim 'memnuniyeti' vaat eder. Çalışan ve müşteri memnuniyetinde mevcut durumu anlayabilmek için günümüzde pek çok şirket ölçümleme yaparak nabızları tutmaya çalışıyor. Mutluluğun değil ama biraz daha yakın bir duygu alanı olan memnuniyetin 'yaşam kalitesi' ile olan bağı, ezber bozmak istesek de, istemesek de elimizdeki en önemli ve en sağlam veridir.
'Bizim çalışanlarımız iş ortamlarında mutlu yaşamayı hak ediyorlar' diyerek İnsan Kıymetleri politikalarını bu hedefe hizmet eder hale getirebilmek, ürettiğiniz hizmet ve ürünlerin iletişimine de birebir yansıyacağı için 'Alan razı satan razı' duygusuyla işler yürüyecek zannedilir. Ancak durum hiç de böyle güllük gülistanlık değildir. Gün gelir, 'gerginlik ve stres' birden dalga dalga yayılıverir. Yoğun tempolu iş ortamlarının kaderidir bu.
Kendimize atfettiğimiz değer önermesiyle çalışanlar nezdinde algılanan değer arasında tam örtüşme hiçbir zaman sağlanamamıştır. Kurum içi iletişimin bir numaralı fonksiyonu da bu iki değer önermesi arasındaki makası olabildiğince kapatabilme becerisidir. İkna dediğimiz 'satın alma' biçimidir
ezberimizi bozan...
Kaynak'tan Kıymet'e doğru ilerlemedikçe ezberlerin bozulacak gibi hafif sarsılıp, sonra yine patinaja geçerek zamanla yerinde sayması kaçınılmazdır. Sürekli gelişebilen, yenilenen bir kıymet... (İngilizce ifade kullandığımızda daha kolay anlayanlar için 'source' değil 'asset'...) Sürdürülebilirlik'in temel kaynağı olan 'Kıymet'ten söz ediyorum. Değişimin öncüsü ve liyakat sahibi, ehil kadroların DNA'sı, kristali...
İK Zirvesi'ni düzenleyen arkadaşlarımızın 'Ezber Bozan Bakış Açıları'na duyulan
ihtiyacı ortaya çıkarma arzularını desteklemeliyiz. 'Yaşam kalitesi'nin, mutluluğun ilk adımı olduğu konusunda fikir birliği içindeysek öncelikle 'Ezber Bozan' arkadaşlarımızın değerini ve hakkını tespit etmekle işe başlamamız
lazım.
Ezber bozan, ayar verir çünkü.
Ezber bozan algılamayı yönetir. Yönetemeyenin ezber bozana tahammülü olabilir mi? Rekabete tahammülsüzlük aynı zamanda ezber bozanlara tahammülsüzlüktür.
Mutluluğun resmini yapabilmek değil ama en azından 'niyet etmek', aynalarla iyi geçinmeyi gerektirir. İK Zirvesi 2014'ün sektör çalışanlarına ayna tutması dileğiyle...
'Abidin yapabilseydi şunun resmini de neye benzediğini bilip, şunu bunu o sanmasaydık!'
Levent'in Nazım Hikmet'in 'Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?' diye soran o meşhur mısraına göndermede bulunduğu ve hayal kırıklıklarına yaptığı mizahi vurgudaki doğruluk payı hepimiz için geçerlidir.
Management Centre Türkiye (MCT) Danışmanlık'ın bu yıl 19'uncusu düzenlenen İnsan Kaynakları Zirvesi 2014'ün teması da ilk bakışta mizah dairesi içinde görülebilecek esaslı bir meseleye işaret ediyor:
'ProvokatİK: İnsan Kaynaklarında Ezber Bozan Bakış Açıları'
Tabii ki 'İnsan Kaynakları' tabirinin geçtiği her yerde bizim gözlerimiz bu kavramı, naçizane yıllara varan çalışmalarımız sonucunda geliştirdiğimiz 'İnsan Kıymetleri'yle değiştiriveriyor. İnsanın 'kaynak' değil, 'kıymet' olduğuna dair görüşlerimizi ilk kez 15 yıl önce, 1999 Mart'ındaki bir makalemizde dillendirmeye başlamıştık. Sonra da 2005 yılında
Algılama Yönetimi adlı kitabımızda 'Neden insan kıymettir?'i etraflıca anlatmaya çalışmıştık.
Herhalde 'Ezber bozmaya' biraz zamanından önce başlamış olmalıyız ki, 2014'deki Zirve'de de hâlâ 'Kaynak'tan yola çıkıyoruz. 'Ezber bozabilmek' eylemi, realiteyle sanıldığı kadar kolayca kaynaşan, kabul gören bir çaba değil elbette.
Levent Erden'in biraz da eğlenerek takıldığı 'mutluluk' meselesi bu Zirve'de de ele alınan konulardan biri. Mutluluk bahsiyle ilgili olarak, arkadaşlarımızın 'Yeni İK Normali' diye adlandırdıkları yeni standartla ilgili olarak da web sitesindeki tanıtım yazısında şöyle denilmiş:
'İş yerinde mutluluk yaratmak için neler gereklidir? Kurumlar çalışanları için neden 'mutluluk' vaadinin peşindedir? (...) Yeni İK Normali'nde mutluluk da kaçınılmaz olarak öne çıkar. Korku ve hırsların baskın hale geldiği iş hayatında, insanların yaratıcılığını oyun alışkanlıklarını beslemek, iş ve oyun arasındaki ilişkisiye dikkat çekmek gerekir. Bu süreçte diğerlerini anlama ve bağ kurma becerisi ise her zaman olduğu gibi gerekli yetenek olarak karşımıza çıkar.'
Malum, kurumiçi iletişim 'memnuniyeti' vaat eder. Çalışan ve müşteri memnuniyetinde mevcut durumu anlayabilmek için günümüzde pek çok şirket ölçümleme yaparak nabızları tutmaya çalışıyor. Mutluluğun değil ama biraz daha yakın bir duygu alanı olan memnuniyetin 'yaşam kalitesi' ile olan bağı, ezber bozmak istesek de, istemesek de elimizdeki en önemli ve en sağlam veridir.
'Bizim çalışanlarımız iş ortamlarında mutlu yaşamayı hak ediyorlar' diyerek İnsan Kıymetleri politikalarını bu hedefe hizmet eder hale getirebilmek, ürettiğiniz hizmet ve ürünlerin iletişimine de birebir yansıyacağı için 'Alan razı satan razı' duygusuyla işler yürüyecek zannedilir. Ancak durum hiç de böyle güllük gülistanlık değildir. Gün gelir, 'gerginlik ve stres' birden dalga dalga yayılıverir. Yoğun tempolu iş ortamlarının kaderidir bu.
Kendimize atfettiğimiz değer önermesiyle çalışanlar nezdinde algılanan değer arasında tam örtüşme hiçbir zaman sağlanamamıştır. Kurum içi iletişimin bir numaralı fonksiyonu da bu iki değer önermesi arasındaki makası olabildiğince kapatabilme becerisidir. İkna dediğimiz 'satın alma' biçimidir
ezberimizi bozan...
Kaynak'tan Kıymet'e doğru ilerlemedikçe ezberlerin bozulacak gibi hafif sarsılıp, sonra yine patinaja geçerek zamanla yerinde sayması kaçınılmazdır. Sürekli gelişebilen, yenilenen bir kıymet... (İngilizce ifade kullandığımızda daha kolay anlayanlar için 'source' değil 'asset'...) Sürdürülebilirlik'in temel kaynağı olan 'Kıymet'ten söz ediyorum. Değişimin öncüsü ve liyakat sahibi, ehil kadroların DNA'sı, kristali...
İK Zirvesi'ni düzenleyen arkadaşlarımızın 'Ezber Bozan Bakış Açıları'na duyulan
ihtiyacı ortaya çıkarma arzularını desteklemeliyiz. 'Yaşam kalitesi'nin, mutluluğun ilk adımı olduğu konusunda fikir birliği içindeysek öncelikle 'Ezber Bozan' arkadaşlarımızın değerini ve hakkını tespit etmekle işe başlamamız
lazım.
Ezber bozan, ayar verir çünkü.
Ezber bozan algılamayı yönetir. Yönetemeyenin ezber bozana tahammülü olabilir mi? Rekabete tahammülsüzlük aynı zamanda ezber bozanlara tahammülsüzlüktür.
Mutluluğun resmini yapabilmek değil ama en azından 'niyet etmek', aynalarla iyi geçinmeyi gerektirir. İK Zirvesi 2014'ün sektör çalışanlarına ayna tutması dileğiyle...