Hangi 'bilgi' bilgeliğe denk düşebilir?
31 Aralık 2013 - Yeni Şafak Gazetesi
Yüksek performansın, politik ya da ticari dehanın, verilerin, bilginin, teknolojinin, belgelerin, en iyi iletişim çalışmalarının üstesinden gelemeyeceği çok özel dönemler ve kriz ortamlarını sakinleştirebilecek bir yol olmalı, diye düşünüp duruyorum. İstisnasız herkesin yakındığı cilalanmış kara propogandaya, hot zota, siyasi bilinmezliğe, müphemiyete, mesaj kirliliğine karşı bir panzehir... Objektif ve subjektif şartların içinden en iyilerinin bir araya gelip de çözemeyeceği sıkı düğümü gevşetebilecek bir sihirli el... Ahlâkın da yasaların da üzerinde addedilen bir duygu...
Bu arayışla hafta sonu Twitter'da özellikle iş ve iletişim sektöründeki arkadaşlarımızın ilgilenebileceği düşüncesiyle 'basit' (!) bir soru attım ortaya. İlgilendiler ve yüzde seksen oranında doğru sayılabilecek yanıtlar da geldi. Üç tespit ve ardından gelen soru şuydu:
Bir: Sayılmış olgu=veri.
İki:Tasnif edilmiş veri = enformasyon.
Üç: Yorumlanmış enformasyon = bilgi.
Soru: Peki hangi bilgi = 'bilgelik'?
Güven Borça bu soruya 'Kuşaktan kuşağa (minumum 20 kuşak) aktarılan bilgi.' diye yanıtlayarak, ardından eklemiş: 'Vicdan süzgecinden geçmiş, hayırlı bir iş için kullanılmış bilgi.'
Meryem Aybas, 'Sezgi ve tecrübeyle süzülmüş bilgi. Vahye ve gerçekliğe en yaklaşmış bilginin en saf ve basit hali' demiş.
R. Erdem Erkul'a göre 'Felsefi bilgi eşittir bilgelik'miş.
Hamit Can, 'Kamu vicdanını okumak' demiş ve yazışmaların devamında 'O zaman bilgiyi tersten okumak, diyelim' i ilave etmiş.
Dr. Güçlü Ildız için, 'İdrak edilmiş bilgi eşittir bilgelik'miş.
Dr. Gökhan Şahin için 'Başka bilgi üretebilen bilgi eşittir bilgelik' olabilirmiş.
Orhun Emre Çelik, 'pazar sorusu'ndan hareketle 'Bu 'pazar'a hitap eden bir sürü kişisel gelişim kitabı var zaten' yorumunun ardından şöyle demiş:
'En basit yanıtı, 'bu sorunun yanıtını veren bilgi' olabilir.'
Serkan Bolat, 'Bilgi içermeyen (Bilgiye ihtiyaç duymayan)' la bilgeliği eşitlemiş.
Betül Ebru, 'Hangi bilgiyi bilgelikle eşitleyebiliriz?' sorumuza 'Kadim bilgisi, hak bilgisi, hal bilgisi, eşyanın hakikati.' yanıtını verirken gülme işaretini de eklemiş.
@lerzeden hesabıyla anketimizi yanıtlayan hanımefendi için de 'Zamana, mekâna ve makama meydan okuyan bilgi eşittir bilgelik'miş.
İbrahim Yanık'ın yanıtı da şöyle: 'Ahlâkileştirilmiş bilginin icrası: Bilgelik.'
Felsefe Öğretmeni'miz de noktayı koymuş: 'Bilgelik, 'bilginin' değil, 'bilmenin bir çeşididir değerli hocam.'
Pazar günü bir zihin idmanı olarak puanlama falan da yaptık. Sanal ortamlarda yerimiz dar ancak bu köşede 140 vuruştan daha çok yerimiz olduğuna göre konumuzu biraz yayıp, orasından burasından çekiştirerek yanıtı arayabiliriz.
İletişim süreçlerinde 'Veri – enformasyon – bilgi – bilgelik' rotasını izleyen bir derinlikle hem ileriyi hem de hacimi kucaklayarak hedefe varılacaksa durup tekrar düşünmek gerekecek.
Veri'ye 'ham rakam' diyelim. Enformasyon, malum 'tasnif edilmiş veri'den başka bir şey değil. Bilgi'ye de 'yorumlanmış enformasyon' diyelim ve 'anlamlandırma'ya dayanan bir düşünce dünyası olma özelliğine vurgu yapalım. Görüleceği gibi her üç aşamada da 'akıl ve zekâ' at koşturuyor. Peki, tüm bunların dışında 'akıl ve zeka'yı da kucaklayan ancak yetinmeyip irfanın kapısını açan bilgeliğe ihtiyacımız yok mu? Hem de nasıl var?
'Hangi bilgiyi bilgeliğe eşitleyebiliriz?' sorusuna yanıtımızı bu yazıyla vereceğimizi belirtmiş olsam da, pekalâ farkındayım ki, 'bilgelik' derken okulu ve öğretmeninin, hocasının, profesörünün olmadığı bir 'tür'den söz ediyoruz. Bizim kültür ve değerlerimizin içinden, kimbilir kaç kez çıkılamaz ölçülerdeki devasa krizlerin rahatlatılmasında tekrar tekrar devreye girerek 'irfan' kavramıyla ifade edilmeye başlanmış bir büyük haslet... Bu haslet hiçbir bilgiyle buluşamayacak ve dolayısıyla eşitlenemeyecek kadar soyut ve bir o kadar da ulvi. Dördüncü boyuttur bu aşama... 'Ruhsal tekamül' ile 'vicdan'ın üstüste geldiği, örtüştüğü bu alanda tüm bilgileri kullanmaya hazır bir akıllılar ve zekiler ordusunu sollayacak bir irfan geleneği... Türkiye, veliler, ermişler, evliyalar aracılığı ile el verildiği için günümüzde de kadim dönemlerle bağını sürdürebilen bu geleneği hatırlamak durumunda.
Sorumuzun yanıtı; hiçbir bilgi bilgelikle, irfanla eşitlenemez. Eşitlenseydi dar boğazlardan çıkmak mümkün olmazdı.
Yüksek performansın, politik ya da ticari dehanın, verilerin, bilginin, teknolojinin, belgelerin, en iyi iletişim çalışmalarının üstesinden gelemeyeceği çok özel dönemler ve kriz ortamlarını sakinleştirebilecek bir yol olmalı, diye düşünüp duruyorum. İstisnasız herkesin yakındığı cilalanmış kara propogandaya, hot zota, siyasi bilinmezliğe, müphemiyete, mesaj kirliliğine karşı bir panzehir... Objektif ve subjektif şartların içinden en iyilerinin bir araya gelip de çözemeyeceği sıkı düğümü gevşetebilecek bir sihirli el... Ahlâkın da yasaların da üzerinde addedilen bir duygu...
Bu arayışla hafta sonu Twitter'da özellikle iş ve iletişim sektöründeki arkadaşlarımızın ilgilenebileceği düşüncesiyle 'basit' (!) bir soru attım ortaya. İlgilendiler ve yüzde seksen oranında doğru sayılabilecek yanıtlar da geldi. Üç tespit ve ardından gelen soru şuydu:
Bir: Sayılmış olgu=veri.
İki:Tasnif edilmiş veri = enformasyon.
Üç: Yorumlanmış enformasyon = bilgi.
Soru: Peki hangi bilgi = 'bilgelik'?
Güven Borça bu soruya 'Kuşaktan kuşağa (minumum 20 kuşak) aktarılan bilgi.' diye yanıtlayarak, ardından eklemiş: 'Vicdan süzgecinden geçmiş, hayırlı bir iş için kullanılmış bilgi.'
Meryem Aybas, 'Sezgi ve tecrübeyle süzülmüş bilgi. Vahye ve gerçekliğe en yaklaşmış bilginin en saf ve basit hali' demiş.
R. Erdem Erkul'a göre 'Felsefi bilgi eşittir bilgelik'miş.
Hamit Can, 'Kamu vicdanını okumak' demiş ve yazışmaların devamında 'O zaman bilgiyi tersten okumak, diyelim' i ilave etmiş.
Dr. Güçlü Ildız için, 'İdrak edilmiş bilgi eşittir bilgelik'miş.
Dr. Gökhan Şahin için 'Başka bilgi üretebilen bilgi eşittir bilgelik' olabilirmiş.
Orhun Emre Çelik, 'pazar sorusu'ndan hareketle 'Bu 'pazar'a hitap eden bir sürü kişisel gelişim kitabı var zaten' yorumunun ardından şöyle demiş:
'En basit yanıtı, 'bu sorunun yanıtını veren bilgi' olabilir.'
Serkan Bolat, 'Bilgi içermeyen (Bilgiye ihtiyaç duymayan)' la bilgeliği eşitlemiş.
Betül Ebru, 'Hangi bilgiyi bilgelikle eşitleyebiliriz?' sorumuza 'Kadim bilgisi, hak bilgisi, hal bilgisi, eşyanın hakikati.' yanıtını verirken gülme işaretini de eklemiş.
@lerzeden hesabıyla anketimizi yanıtlayan hanımefendi için de 'Zamana, mekâna ve makama meydan okuyan bilgi eşittir bilgelik'miş.
İbrahim Yanık'ın yanıtı da şöyle: 'Ahlâkileştirilmiş bilginin icrası: Bilgelik.'
Felsefe Öğretmeni'miz de noktayı koymuş: 'Bilgelik, 'bilginin' değil, 'bilmenin bir çeşididir değerli hocam.'
Pazar günü bir zihin idmanı olarak puanlama falan da yaptık. Sanal ortamlarda yerimiz dar ancak bu köşede 140 vuruştan daha çok yerimiz olduğuna göre konumuzu biraz yayıp, orasından burasından çekiştirerek yanıtı arayabiliriz.
İletişim süreçlerinde 'Veri – enformasyon – bilgi – bilgelik' rotasını izleyen bir derinlikle hem ileriyi hem de hacimi kucaklayarak hedefe varılacaksa durup tekrar düşünmek gerekecek.
Veri'ye 'ham rakam' diyelim. Enformasyon, malum 'tasnif edilmiş veri'den başka bir şey değil. Bilgi'ye de 'yorumlanmış enformasyon' diyelim ve 'anlamlandırma'ya dayanan bir düşünce dünyası olma özelliğine vurgu yapalım. Görüleceği gibi her üç aşamada da 'akıl ve zekâ' at koşturuyor. Peki, tüm bunların dışında 'akıl ve zeka'yı da kucaklayan ancak yetinmeyip irfanın kapısını açan bilgeliğe ihtiyacımız yok mu? Hem de nasıl var?
'Hangi bilgiyi bilgeliğe eşitleyebiliriz?' sorusuna yanıtımızı bu yazıyla vereceğimizi belirtmiş olsam da, pekalâ farkındayım ki, 'bilgelik' derken okulu ve öğretmeninin, hocasının, profesörünün olmadığı bir 'tür'den söz ediyoruz. Bizim kültür ve değerlerimizin içinden, kimbilir kaç kez çıkılamaz ölçülerdeki devasa krizlerin rahatlatılmasında tekrar tekrar devreye girerek 'irfan' kavramıyla ifade edilmeye başlanmış bir büyük haslet... Bu haslet hiçbir bilgiyle buluşamayacak ve dolayısıyla eşitlenemeyecek kadar soyut ve bir o kadar da ulvi. Dördüncü boyuttur bu aşama... 'Ruhsal tekamül' ile 'vicdan'ın üstüste geldiği, örtüştüğü bu alanda tüm bilgileri kullanmaya hazır bir akıllılar ve zekiler ordusunu sollayacak bir irfan geleneği... Türkiye, veliler, ermişler, evliyalar aracılığı ile el verildiği için günümüzde de kadim dönemlerle bağını sürdürebilen bu geleneği hatırlamak durumunda.
Sorumuzun yanıtı; hiçbir bilgi bilgelikle, irfanla eşitlenemez. Eşitlenseydi dar boğazlardan çıkmak mümkün olmazdı.