Heyecan verici bir TİM etkinliği...
17 eKİM 2015
Dün bütün gün Sapanca'daydık... Bugün de devam ediyor Sapanca 'zirvesi'... Muhteşem bir sonbahar havası... Olağanüstü bir ortam... Çalışmak için ideal olarak seçilmiş ...
Kim tarafından? Tabii ki Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi ve yönetim ekibi tarafından. Bu kadar ilginç ve etkin insanı, ülkenin en önemli konularından biri için çözüm yolları üretmek üzere bir araya belli bir heyecan etrafından toplayıp somut bir hedef doğrultusunda yoğunlaştırabilmek her baba yiğidin harcı değil... Hem de bu muhteşem sonbahar gününde büyük bir toplantı odasına kapatıp saatlerce çalıştırarak...
Prof. Dr. Oğuz Babüroğlu'nun yönetiminde bir Arama Toplantısı bu... Birazdan ne yazık ki sütunumuzun yeterli olmamasından ancak bazılarının adlarını sıralayacağım onca insan, peki “Ne aradılar”?
TİM Girişimcilik Çalıştayı adı altında yapılan çalışmaların sonunda varılmak istenen iki hedef vardı:
1. Girişimcilik ekosisteminde 'roket' etkisi yaratacak, gelenek kırıcı, ezber bozucu kararlar tahsil etmek;
2. 'Born Global' (Doğuştan küresel) girişimciler yaratmak için, iki yıl gibi bir zaman diliminde ihracata katkı sağlayacak neler yapılabilir, nasıl bir yol haritası çıkarılabilir, sorusunun yanıtını bulmak...
Pekiyi, şahsen benim moralimi bir hayli düzeltmiş olan olağanüstü başarılı gencecik Girişimcileri ve çok akıllı Melek Yatırımcıları görmenin dışında kimler katıldı bu yoğun çalışmaya; gözüme ilişenleri herhangi bir sıralamaya tâbi tutmadan buraya alıyorum:
Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı İbrahim Şenel, Bilim Sanayi Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Arslan, Hazine Müsteşar Vekili Cavit Dağdaş, TİM Yön. K. Bşk. Vekilleri Tahsin Öztiryaki ve Süleyman Kocasert, Esas Holding Yön. K. Üyesi ve TOBB Girişimcilik Grubu Bşk. Ali Sabancı, Turkcell CEO'su Kaan Terzioğlu, İntel Türkiye Gn. Md. Burak Aydın, Microsoft Gn. Md. Yrd. Cavit Yontaç, Brightwell Yön. K. Bşk. Alphan Manas, TİM eski Başkanı Oğuz Satıcı, MEF Üni. Rektör Yrd. Prof. Dr. Erhan Erkut, Aslanoba Capitol Yön. K. Bşk. Hasan Aslanoba, Startup Bootcamp Türkiye Temsilcisi Ersin Pamuksüzer, ODTÜ Teknokent Gn. Md. Mustafa İ. Kızıltaş, Cisco Türkiye Gn. Md. Cenk Kıvılcım, TEB Yön. K. Üyesi Varol Civil, E-Tohum Kurucu Ortağı Burak Büyükdemir, Habitat Kurucu Bşk. Sezai Hazır...
Bu mutena kişilerin yanı sıra iki genç adam
vardı ki, onlar dünya görüşü, duruşu ve inanılmaz yapıcı yaratıcı fikirleri ile umut kapılarının arkasını görmemizi sağladılar. En azından benim... Cumhurbaşkanlığı Ekonomi İzleme ve Koordinasyon Başkanı Hakan Yurdakul ve onun yardımcısı Uzman Ali T. Öztaylan...
En az 50-60 kadar zıpkın gibi, genç girişimci ve yatırımcıyı tek tek sayamamakla birlikte, bunca katılımcının adını böyle uzun uzun yazmamın çok basit bir nedeni var: Medyada, özellikle bilmiş TV tartışma programlarında günlük sorunlardan başka bir şeyin konuşulmadığı bir ortamdan biraz olsun uzaklaşıp, Türkiye'nin gelecek tasarımını kendine dert edinen 'ciddi' ve de 'etkili' insanlarla biraraya gelmek, insana ihtiyacı olan esenliği katabiliyor...
Hem de unutulmaz derece nefis bir Sapanca Sonbaharı havasına rağmen...
Yerli otomobilde iletişim kazası...
Türkiye'de yine bir iletişim sorunu yüzünden birbirimizi anlayamadığımız, olayın bizatihi kendisi ile ilgili de algıladığımız resmin giderek bozulduğu bir sağırlar diyaloğu yaşıyoruz... “Biz yerli otomobil yapabilir miyiz?”, “Tübitak'ın yaptığı model ne kadar yerlidir?”, “Biz yerli otomobile yatırım yapmalı mıyız?”...
Bu üç basit sorunun etrafında 'Ya Rab, ne fırtınalar koparılıyor!'...
Oysa iletişim doğru dürüst yürütülmüş olsa, hemen herkes anlayacak meseleyi...
Bakanlık Saab konusunu bile birinci açıklamada değil aradan zaman geçtikten sonra duyurdu ne hikmetse. O nedenle de birden savunmapozisyonuna düşüverdi...
Oysa başından beri biliniyordu. Türkiye'nin alt yapısı ve teknolojik 'know how' kültürü her türden yerli otomobili yapmaya muktedirdi... Mesele yapmak değildi ki zaten, pazarlamaktı problem...
Çin yerli araç yapıyordu ama hedefi iç pazardı...
Dünya ile rekabet edebilecek bir marka oluşturmak için, bu işi iyi bilenler en az 20 milyar Dolarlık yatırım gerektiğini söylüyorlar...
Alman otomobillerinin kullandığı ve binlerce alt yükleniciye ısmarladıkları parçaların ne kadar Alman olduğunu bileniniz var mı?.. Marka Alman. Doğru... Ancak birleştirilen parçalar bambaşka ülkelerden geliyor olabilir. O nedenle bizimkilerin Saab'ın know how'ını (platformunu) satın alıp onun üzerine diledikleri teknolojiyi koymaları kadar mantıklı bir şey olamaz. “Niye Saab da, Maab değil?” diye eleştirebilirsiniz ama, küllüm reddiyeyi anlamak mümkün değildir...
Tartışılması ve iletişimi yapılması gereken husus, yerli otonun içeride (ki iç pazarımız hiç de iç açıcı değildir. Bkz. Otomobil Sanayicileri Derneği raporları) ve de dışarıda rekabetçi ortamla baş edebilecek marka yatırımının nasıl yapılacağıdır...
Bunlar yapılmadan, Sayın Bakan'ın iletişim boyutunda yapayalnız ve savunma modunda kalması kaçınılmaz bir tehdit olarak karşısında duracaktır...
Kim tarafından? Tabii ki Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi ve yönetim ekibi tarafından. Bu kadar ilginç ve etkin insanı, ülkenin en önemli konularından biri için çözüm yolları üretmek üzere bir araya belli bir heyecan etrafından toplayıp somut bir hedef doğrultusunda yoğunlaştırabilmek her baba yiğidin harcı değil... Hem de bu muhteşem sonbahar gününde büyük bir toplantı odasına kapatıp saatlerce çalıştırarak...
Prof. Dr. Oğuz Babüroğlu'nun yönetiminde bir Arama Toplantısı bu... Birazdan ne yazık ki sütunumuzun yeterli olmamasından ancak bazılarının adlarını sıralayacağım onca insan, peki “Ne aradılar”?
TİM Girişimcilik Çalıştayı adı altında yapılan çalışmaların sonunda varılmak istenen iki hedef vardı:
1. Girişimcilik ekosisteminde 'roket' etkisi yaratacak, gelenek kırıcı, ezber bozucu kararlar tahsil etmek;
2. 'Born Global' (Doğuştan küresel) girişimciler yaratmak için, iki yıl gibi bir zaman diliminde ihracata katkı sağlayacak neler yapılabilir, nasıl bir yol haritası çıkarılabilir, sorusunun yanıtını bulmak...
Pekiyi, şahsen benim moralimi bir hayli düzeltmiş olan olağanüstü başarılı gencecik Girişimcileri ve çok akıllı Melek Yatırımcıları görmenin dışında kimler katıldı bu yoğun çalışmaya; gözüme ilişenleri herhangi bir sıralamaya tâbi tutmadan buraya alıyorum:
Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı İbrahim Şenel, Bilim Sanayi Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Arslan, Hazine Müsteşar Vekili Cavit Dağdaş, TİM Yön. K. Bşk. Vekilleri Tahsin Öztiryaki ve Süleyman Kocasert, Esas Holding Yön. K. Üyesi ve TOBB Girişimcilik Grubu Bşk. Ali Sabancı, Turkcell CEO'su Kaan Terzioğlu, İntel Türkiye Gn. Md. Burak Aydın, Microsoft Gn. Md. Yrd. Cavit Yontaç, Brightwell Yön. K. Bşk. Alphan Manas, TİM eski Başkanı Oğuz Satıcı, MEF Üni. Rektör Yrd. Prof. Dr. Erhan Erkut, Aslanoba Capitol Yön. K. Bşk. Hasan Aslanoba, Startup Bootcamp Türkiye Temsilcisi Ersin Pamuksüzer, ODTÜ Teknokent Gn. Md. Mustafa İ. Kızıltaş, Cisco Türkiye Gn. Md. Cenk Kıvılcım, TEB Yön. K. Üyesi Varol Civil, E-Tohum Kurucu Ortağı Burak Büyükdemir, Habitat Kurucu Bşk. Sezai Hazır...
Bu mutena kişilerin yanı sıra iki genç adam
vardı ki, onlar dünya görüşü, duruşu ve inanılmaz yapıcı yaratıcı fikirleri ile umut kapılarının arkasını görmemizi sağladılar. En azından benim... Cumhurbaşkanlığı Ekonomi İzleme ve Koordinasyon Başkanı Hakan Yurdakul ve onun yardımcısı Uzman Ali T. Öztaylan...
En az 50-60 kadar zıpkın gibi, genç girişimci ve yatırımcıyı tek tek sayamamakla birlikte, bunca katılımcının adını böyle uzun uzun yazmamın çok basit bir nedeni var: Medyada, özellikle bilmiş TV tartışma programlarında günlük sorunlardan başka bir şeyin konuşulmadığı bir ortamdan biraz olsun uzaklaşıp, Türkiye'nin gelecek tasarımını kendine dert edinen 'ciddi' ve de 'etkili' insanlarla biraraya gelmek, insana ihtiyacı olan esenliği katabiliyor...
Hem de unutulmaz derece nefis bir Sapanca Sonbaharı havasına rağmen...
Yerli otomobilde iletişim kazası...
Türkiye'de yine bir iletişim sorunu yüzünden birbirimizi anlayamadığımız, olayın bizatihi kendisi ile ilgili de algıladığımız resmin giderek bozulduğu bir sağırlar diyaloğu yaşıyoruz... “Biz yerli otomobil yapabilir miyiz?”, “Tübitak'ın yaptığı model ne kadar yerlidir?”, “Biz yerli otomobile yatırım yapmalı mıyız?”...
Bu üç basit sorunun etrafında 'Ya Rab, ne fırtınalar koparılıyor!'...
Oysa iletişim doğru dürüst yürütülmüş olsa, hemen herkes anlayacak meseleyi...
Bakanlık Saab konusunu bile birinci açıklamada değil aradan zaman geçtikten sonra duyurdu ne hikmetse. O nedenle de birden savunmapozisyonuna düşüverdi...
Oysa başından beri biliniyordu. Türkiye'nin alt yapısı ve teknolojik 'know how' kültürü her türden yerli otomobili yapmaya muktedirdi... Mesele yapmak değildi ki zaten, pazarlamaktı problem...
Çin yerli araç yapıyordu ama hedefi iç pazardı...
Dünya ile rekabet edebilecek bir marka oluşturmak için, bu işi iyi bilenler en az 20 milyar Dolarlık yatırım gerektiğini söylüyorlar...
Alman otomobillerinin kullandığı ve binlerce alt yükleniciye ısmarladıkları parçaların ne kadar Alman olduğunu bileniniz var mı?.. Marka Alman. Doğru... Ancak birleştirilen parçalar bambaşka ülkelerden geliyor olabilir. O nedenle bizimkilerin Saab'ın know how'ını (platformunu) satın alıp onun üzerine diledikleri teknolojiyi koymaları kadar mantıklı bir şey olamaz. “Niye Saab da, Maab değil?” diye eleştirebilirsiniz ama, küllüm reddiyeyi anlamak mümkün değildir...
Tartışılması ve iletişimi yapılması gereken husus, yerli otonun içeride (ki iç pazarımız hiç de iç açıcı değildir. Bkz. Otomobil Sanayicileri Derneği raporları) ve de dışarıda rekabetçi ortamla baş edebilecek marka yatırımının nasıl yapılacağıdır...
Bunlar yapılmadan, Sayın Bakan'ın iletişim boyutunda yapayalnız ve savunma modunda kalması kaçınılmaz bir tehdit olarak karşısında duracaktır...