İtibarı yönetmek bilgi, sabır ve sebat işidir…
04 aralık 2015 yeni şafak
Bugün krizlerden söz etmeyeceğim… Tamamen farklı şeylerden söz ettiğimizin sanılması riskini de göze alarak, görünenlerin bir adım arkasına geçmeye çalışmakta yarar vardır bazen…
Aslında aşağıda sözünü edeceğim konuyu, 2003 yılında yazmaya başladığım, ilk baskısı 2005 yılında yapılmış ilk kitabımız “Algılama Yönetimi”nde hayli uzun boylu ele almıştım… 1998 yılı sonunda başlayıp 2002 yılında son bulmuş büyük bir iletişim projesinin hikâyesiydi bu… Koç Topluluğu'nun iletişim yönetimine getirdiği yeni soluğun hikâyesi…
Bu hikâyeyi, biraz da Türkiye'nin benzer sorunlarına ışık tuttuğu için hatırlamakta yarar var…
O dönemde görevlendirilen ekibin içinde Koç yetkililerine dışarıdan destek veren 'iletişim danışmanları' takımı olarak dört kişiydik… SayınSalim Kadıbeşegil, Sayın Selim Oktar, Sayın Elif Sözer Dumluve naçizane bendeniz…
Üstesinden gelmemiz istenen sorun, Anglosaksonların 'challenge' (meydan okuma) dedikleri problematik, hayli karmaşıktı aslında. Elle tutulur gözle görülür (somut) tüm verilerde Sabancı Holding'in ve tüm diğer şirketlerin önünde gelmesine rağmen Koç Topluluğu “En beğenilen” (yani itibarı en yüksek) şirketler araştırmalarının tamamında, yani elle tutulamaz gözle görülemez (soyut) alanlarda daima Sabancı'nın arkasında kalıyordu…
Çalışan sayısı, şirket sayısı, ciro, kârlılık, sosyal sorumluluklar için ayrılmış bütçeler, vakıf çalışmaları… Hangi parametreyi alırsanız alın Koç Topluluğu Sabancı'nın önündeydi aslında… Ancak itibar araştırmalarında aynı sonuç çıkmıyordu… İşin daha da vahimi, topluluğun o zamanlar amiral gemisi olarak görülen Arçelik bile beğeni sıralamasında Koç'un önünde geliyordu…
Aylar süren ön çalışmadan sonra KOÇSİM (Koç Stratejik İletişim Modeli) adı verilmiş ve tüm topluluğun iletişim çalışmalarını koordinasyon içinde yürütmeyi amaçlayan bir sistematik yapı, o dönem bu işlerin sorumluluğunu üstlenmiş olan Topluluk Başkanlarından (Sonradan MESS ve TİSK Başkanlığı da yapmış olan) Sayın Tuğrul Kudatgobilik ve yardımcısı Sayın Can Çağdaş liderliğinde hazırlandı. Proje bütün detayıyla sırasıyla aileye ve Yönetim Kurulu'na; sonra da tüm başkanlara sunuldu ve kabul edildi…
Ekibe yön vermek üzere katılan Sayın Ali Koç ve Sayın Cengiz Solakoğlu ve olayın doğrudan raporlandığı, o dönemin CEO'su Sayın Temel Atay, Topluluğun olaya verdiği önemin göstergeleriydi…
2002'de pratikte çalışır vaziyette bir noktaya getirilmiş olan KOÇSİM ile mükemmel bir proje ortaya çıktı. Koç Topluluğu yıllar içinde o modeli geliştirerek uyguladı, tüm üst yönetimler bilimsel iletişime gereken önemi verdiler; göreve getirdikleri Kurumsal İletişim Direktörleri Sayın Oya Ünlü Kızıl hanımın büyük katkıları ile olağanüstü başarılı sonuçlar elde ettiler…
Çarşamba günü medyada yer almış olan yılın en beğenilen ilk 10 şirketi listesini görünce bütün o anılar canlandı gözümde… Başta Koç Ailesi olmak üzere, o ilk adımların altına imzalarını atmış profesyoneller ve o anlayışı onca yıl ileriye taşımış uzman kadrolar, kendileriyle ne kadar övünseler azdır…
Liste şöyle sıralanmış bu yıl: 1 Koç Holding; 2 Turkcell; 3 Arçelik; 4Unilever; 5 Coca-Cola; 6 P&G; 7 Garanti Bankası; 8 Eczacıbaşı Topluluğu; 9 THY; 10 Vodafone Türkiye…
Bize sorarsanız şimdi sıra çoktan Sabancı'ya gelmiş durumda… İlk 10'a girememiş olmayı kesinlikle hak etmiyorlar… Ancak Hakikat veGerçeklik (Truth – Reality) kolay kolay üst üste gelmiyor… Algılamalar (ne yazık ki) gerçektir… Çünkü insanlar algıladıklarına inanırlar…
Türkiye için de aynı şey geçerlidir. Ülkemizin algılanması ile hakikati arasındaki farkı yurt dışındaki tüm temaslarında yaşayanlar ne demek istediğimizi hemen anlayacaklardır…
Dünyanın en büyük 17'nci ekonomisinin nasıl olup da “Soft Power” (Yumuşak Güç) ölçümlemelerinde son sıralarda yer aldığının şifrelerini çözemeyip; Türkiye'nin algılanması ile ilgili 'doğru okumalar' yapamadıkça; CHP'nin 65 yıldır tek başına iktidar olamamasına şaşıp kalması gibi; biz de nerede hata yapıyoruz diye düşünür dururuz…
Yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes'da aldığı ödülü 'Güzel ve Yalnız' ülkesine ithaf ederken Yalnız sözcüğünün nereden kaynaklandığını bir türlü çözemeyenlerimiz gibi…
Aslında aşağıda sözünü edeceğim konuyu, 2003 yılında yazmaya başladığım, ilk baskısı 2005 yılında yapılmış ilk kitabımız “Algılama Yönetimi”nde hayli uzun boylu ele almıştım… 1998 yılı sonunda başlayıp 2002 yılında son bulmuş büyük bir iletişim projesinin hikâyesiydi bu… Koç Topluluğu'nun iletişim yönetimine getirdiği yeni soluğun hikâyesi…
Bu hikâyeyi, biraz da Türkiye'nin benzer sorunlarına ışık tuttuğu için hatırlamakta yarar var…
O dönemde görevlendirilen ekibin içinde Koç yetkililerine dışarıdan destek veren 'iletişim danışmanları' takımı olarak dört kişiydik… SayınSalim Kadıbeşegil, Sayın Selim Oktar, Sayın Elif Sözer Dumluve naçizane bendeniz…
Üstesinden gelmemiz istenen sorun, Anglosaksonların 'challenge' (meydan okuma) dedikleri problematik, hayli karmaşıktı aslında. Elle tutulur gözle görülür (somut) tüm verilerde Sabancı Holding'in ve tüm diğer şirketlerin önünde gelmesine rağmen Koç Topluluğu “En beğenilen” (yani itibarı en yüksek) şirketler araştırmalarının tamamında, yani elle tutulamaz gözle görülemez (soyut) alanlarda daima Sabancı'nın arkasında kalıyordu…
Çalışan sayısı, şirket sayısı, ciro, kârlılık, sosyal sorumluluklar için ayrılmış bütçeler, vakıf çalışmaları… Hangi parametreyi alırsanız alın Koç Topluluğu Sabancı'nın önündeydi aslında… Ancak itibar araştırmalarında aynı sonuç çıkmıyordu… İşin daha da vahimi, topluluğun o zamanlar amiral gemisi olarak görülen Arçelik bile beğeni sıralamasında Koç'un önünde geliyordu…
Aylar süren ön çalışmadan sonra KOÇSİM (Koç Stratejik İletişim Modeli) adı verilmiş ve tüm topluluğun iletişim çalışmalarını koordinasyon içinde yürütmeyi amaçlayan bir sistematik yapı, o dönem bu işlerin sorumluluğunu üstlenmiş olan Topluluk Başkanlarından (Sonradan MESS ve TİSK Başkanlığı da yapmış olan) Sayın Tuğrul Kudatgobilik ve yardımcısı Sayın Can Çağdaş liderliğinde hazırlandı. Proje bütün detayıyla sırasıyla aileye ve Yönetim Kurulu'na; sonra da tüm başkanlara sunuldu ve kabul edildi…
Ekibe yön vermek üzere katılan Sayın Ali Koç ve Sayın Cengiz Solakoğlu ve olayın doğrudan raporlandığı, o dönemin CEO'su Sayın Temel Atay, Topluluğun olaya verdiği önemin göstergeleriydi…
2002'de pratikte çalışır vaziyette bir noktaya getirilmiş olan KOÇSİM ile mükemmel bir proje ortaya çıktı. Koç Topluluğu yıllar içinde o modeli geliştirerek uyguladı, tüm üst yönetimler bilimsel iletişime gereken önemi verdiler; göreve getirdikleri Kurumsal İletişim Direktörleri Sayın Oya Ünlü Kızıl hanımın büyük katkıları ile olağanüstü başarılı sonuçlar elde ettiler…
Çarşamba günü medyada yer almış olan yılın en beğenilen ilk 10 şirketi listesini görünce bütün o anılar canlandı gözümde… Başta Koç Ailesi olmak üzere, o ilk adımların altına imzalarını atmış profesyoneller ve o anlayışı onca yıl ileriye taşımış uzman kadrolar, kendileriyle ne kadar övünseler azdır…
Liste şöyle sıralanmış bu yıl: 1 Koç Holding; 2 Turkcell; 3 Arçelik; 4Unilever; 5 Coca-Cola; 6 P&G; 7 Garanti Bankası; 8 Eczacıbaşı Topluluğu; 9 THY; 10 Vodafone Türkiye…
Bize sorarsanız şimdi sıra çoktan Sabancı'ya gelmiş durumda… İlk 10'a girememiş olmayı kesinlikle hak etmiyorlar… Ancak Hakikat veGerçeklik (Truth – Reality) kolay kolay üst üste gelmiyor… Algılamalar (ne yazık ki) gerçektir… Çünkü insanlar algıladıklarına inanırlar…
Türkiye için de aynı şey geçerlidir. Ülkemizin algılanması ile hakikati arasındaki farkı yurt dışındaki tüm temaslarında yaşayanlar ne demek istediğimizi hemen anlayacaklardır…
Dünyanın en büyük 17'nci ekonomisinin nasıl olup da “Soft Power” (Yumuşak Güç) ölçümlemelerinde son sıralarda yer aldığının şifrelerini çözemeyip; Türkiye'nin algılanması ile ilgili 'doğru okumalar' yapamadıkça; CHP'nin 65 yıldır tek başına iktidar olamamasına şaşıp kalması gibi; biz de nerede hata yapıyoruz diye düşünür dururuz…
Yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes'da aldığı ödülü 'Güzel ve Yalnız' ülkesine ithaf ederken Yalnız sözcüğünün nereden kaynaklandığını bir türlü çözemeyenlerimiz gibi…