Jennifer’dan sonra bir de Alice in Chains’imiz oldu!..
18 TEMMUZ 2010
Boru değil. Koskoca rock grubu… Dünyaca ünlü. Gazeteler öyle diyor. Siz tanımıyorsanız yuh olsun size… Solistleri çok önemli bir tespitte bulunmuş. Dün Hürriyet’te Sinem Vural imzasıyla ikinci sayfada kocaman manşetle verilmiş: “Türklerin deodorant sorunu var!”
Jennifer denen hatun bizi birbirimize yeni katmıştı… Dışişleri Bakanlığı KKTC’den devlet büyükleri, “Ayıp etti” şeklinde ülkemizi ve yavru vatanı Jennifer’a karşı koruyan açıklamalar yapmışlardı… Ömür Gedik Hanım’ın kızması ve Jennifer’a karşı boykot çağrısında bulunması üzerine Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) çat diye bölünüp parçalanmıştı…
***
Biz bile kelam etmiş, bu hatunun yaptığı işin siyasi değil ticari boyutu ile ele alınmasının doğru olacağını ifade etmiştik… Bu güzel poposuyla övünen yıldızı, devlet adamlarımız değil organizatörler muhatap almalıydı…
Alice in Chains’in ter kokumuzla ilgi tespitleri karşısında da Kültür Bakanlığının açıklama yapmasını bekliyorum. Belki bir de Türkiye Müzik Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM), Müzik Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (MSG), bunların çatı örgütleri CISAC ve BIEM, Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği (MÜ-YAP), Müzik Yorumcuları Meslek Birliği MÜYORBİR, Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği (RATEM), Sanat Yazarları ve Eleştirmenleri Derneği (SAYED) ve burada isimlerini unuttuğum bilumum musikişinas sivil toplum örgütü kalkıp konuya ilişkin görüş açıklayabilir ve tartışmanın bir parçası olmak isteyebilirler…
***
Neymiş efendim olayı hatırlayalım:
Habere göre 25 Haziran'da İstanbul İnönü Stadyumu'nda konser veren Alice in Chains grubu, internet sitelerinden Türkiye'ye ve Türklere hakaretler yağdırmış... Grup üyeleri, İstanbul'u terör merkezi gibi göstermişler, Türklerin kötü koktuğunu söylemişler, hatta kaldıkları lüks otelin asansöründe kokudan midelerinin bulandığını öne sürmüşler.
Sonisphere Müzik Festivali kapsamında sahneye çıkmış olan rock grubu şöyle demiş:
“Daha önce İstanbul gibi bir şehirde hiç bulunmadık. Dünyanın en büyük dördüncü şehri ve kültür olarak Amerika’dan çok farklı... Bu farklılıklardan biri de deodorant. Otelde üç kez boş bir asansörle 7’nci kata çıktım, her defasında kusmak üzereydim… Ne yazık ki konser tarihi ve hava koşulları yüzünden gezme fırsatı bulamadım. Biz gelmeden bir gün önce İstanbul’da bomba patlamıştı ve konserin de terörün hedefi olduğu yönünde duyumlar aldık… Kendimi güvende hissetmedim.”
***
Arkadaş İstanbul’da otelden dışarı çıkmamış… İstanbul’un da Türkiye’nin de esamesinden bihaber... Sadece Havaalanını, Oteli ve İnönü Stadı sahnesini görmüş. Bakmış ki asansörde bir koku var; hükmünü vermiş: Türkler pis kokar ve deodorant sorunları vardır…
Her türlü genelleme yanlıştır… Hem kendimizle ilgili yaptıklarımız hem de başkalarıyla… Genelleme yaparken bir de toplumsal olarak bize sorumluluk yükleyen ortamlarda konuşuyorsak, iş iki kez daha vahimdir.
Buyurun… Buradan yakın… Şimdi gelin de arkadaşı ciddiye almayın…
***
Anavatanı ABD’de, tarihi ve bugünü ile (Bkz. Meksika sınırı, Irak, Afganistan) insan hakları ihlali, şiddet ve cinayetten geçilmiyor… Kalkmış bize ders veriyor… Hem de hiç görmeden bilmeden… Jennifer, bizim Dışişlerini, KKTC’yi, SİYAD’ı birbirine katıyor…
Bu şarkıcı tayfasında bir suç yok arkadaşlar… Ne varsa bizde var…
Jennifer ve Alice in Chains vakalarını masaya yatırıp kendisine dersler çıkarması gereken bir numaralı kuruluş Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü’dür…
Türkiye’nin dışarıda özellikle yabancı ülkelerin kamuoyunda adam gibi algılanmasını sağlamak, onların görevi… Onlardan ‘hareket’ bekliyoruz…
Jennifer denen hatun bizi birbirimize yeni katmıştı… Dışişleri Bakanlığı KKTC’den devlet büyükleri, “Ayıp etti” şeklinde ülkemizi ve yavru vatanı Jennifer’a karşı koruyan açıklamalar yapmışlardı… Ömür Gedik Hanım’ın kızması ve Jennifer’a karşı boykot çağrısında bulunması üzerine Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) çat diye bölünüp parçalanmıştı…
***
Biz bile kelam etmiş, bu hatunun yaptığı işin siyasi değil ticari boyutu ile ele alınmasının doğru olacağını ifade etmiştik… Bu güzel poposuyla övünen yıldızı, devlet adamlarımız değil organizatörler muhatap almalıydı…
Alice in Chains’in ter kokumuzla ilgi tespitleri karşısında da Kültür Bakanlığının açıklama yapmasını bekliyorum. Belki bir de Türkiye Müzik Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM), Müzik Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (MSG), bunların çatı örgütleri CISAC ve BIEM, Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği (MÜ-YAP), Müzik Yorumcuları Meslek Birliği MÜYORBİR, Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği (RATEM), Sanat Yazarları ve Eleştirmenleri Derneği (SAYED) ve burada isimlerini unuttuğum bilumum musikişinas sivil toplum örgütü kalkıp konuya ilişkin görüş açıklayabilir ve tartışmanın bir parçası olmak isteyebilirler…
***
Neymiş efendim olayı hatırlayalım:
Habere göre 25 Haziran'da İstanbul İnönü Stadyumu'nda konser veren Alice in Chains grubu, internet sitelerinden Türkiye'ye ve Türklere hakaretler yağdırmış... Grup üyeleri, İstanbul'u terör merkezi gibi göstermişler, Türklerin kötü koktuğunu söylemişler, hatta kaldıkları lüks otelin asansöründe kokudan midelerinin bulandığını öne sürmüşler.
Sonisphere Müzik Festivali kapsamında sahneye çıkmış olan rock grubu şöyle demiş:
“Daha önce İstanbul gibi bir şehirde hiç bulunmadık. Dünyanın en büyük dördüncü şehri ve kültür olarak Amerika’dan çok farklı... Bu farklılıklardan biri de deodorant. Otelde üç kez boş bir asansörle 7’nci kata çıktım, her defasında kusmak üzereydim… Ne yazık ki konser tarihi ve hava koşulları yüzünden gezme fırsatı bulamadım. Biz gelmeden bir gün önce İstanbul’da bomba patlamıştı ve konserin de terörün hedefi olduğu yönünde duyumlar aldık… Kendimi güvende hissetmedim.”
***
Arkadaş İstanbul’da otelden dışarı çıkmamış… İstanbul’un da Türkiye’nin de esamesinden bihaber... Sadece Havaalanını, Oteli ve İnönü Stadı sahnesini görmüş. Bakmış ki asansörde bir koku var; hükmünü vermiş: Türkler pis kokar ve deodorant sorunları vardır…
Her türlü genelleme yanlıştır… Hem kendimizle ilgili yaptıklarımız hem de başkalarıyla… Genelleme yaparken bir de toplumsal olarak bize sorumluluk yükleyen ortamlarda konuşuyorsak, iş iki kez daha vahimdir.
Buyurun… Buradan yakın… Şimdi gelin de arkadaşı ciddiye almayın…
***
Anavatanı ABD’de, tarihi ve bugünü ile (Bkz. Meksika sınırı, Irak, Afganistan) insan hakları ihlali, şiddet ve cinayetten geçilmiyor… Kalkmış bize ders veriyor… Hem de hiç görmeden bilmeden… Jennifer, bizim Dışişlerini, KKTC’yi, SİYAD’ı birbirine katıyor…
Bu şarkıcı tayfasında bir suç yok arkadaşlar… Ne varsa bizde var…
Jennifer ve Alice in Chains vakalarını masaya yatırıp kendisine dersler çıkarması gereken bir numaralı kuruluş Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü’dür…
Türkiye’nin dışarıda özellikle yabancı ülkelerin kamuoyunda adam gibi algılanmasını sağlamak, onların görevi… Onlardan ‘hareket’ bekliyoruz…