Jennifer’in muhatabı Dışişleri Sözcümüz mü?
11 TEMMUZ 2010
Kuzey Kıbrıs’taki Cratos Premium Hotel’in yetkililerinin yerinde olsam Jennifer Lopez’in konserini iptal etmesine üzülmem, tersine sevinirim…
Üzülmesi gerekenler KKTC’nin ve Türkiye’nin marka değeri üzerinde çalışanlar, hükümet ve devlet yetkilileri, kamu diplomasisine yatırım yapan uzmanlar… Çok dolaylı olara KKTC ve Türkiye halkları… Türkiye ve KKTC’nin karşı karşıya bırakıldıkları ağır derecede aşağılayıcı, bir o kadar da alçakça durumu sıradan bir kriz iletişimi çerçevesinde ele almak, J-Lo’nun alet olduğu ketempereye gönüllü olarak ‘gelmek’ demektir…
***
Otelin sahibi Murat Bozoğlu’nun zil takıp oynaması lazım. J-Lo’yu getirmesindeki amaç neydi? Otelin ve bu arada kendi şahsının adın duyurmaktı, değil mi?..
Murat Bey, cebinden beş kuruş harcamadan ve zarar etme riskini sıfırlayarak hem otelinin adını başta Türkiye olmak üzere tüm dünyaya duyurdu; hem de yanılmıyorsam üstüne para alacak. Yazılan o ki, tüm etkinlik sigortalıymış ve de şarkıcıdan tazminat talep etme hakkı doğmuş…
İş o kadar basit mi?
Hayır… Peki neden?..
Önce sonuç: ABD’li şarkıcı, KKTC’de 24 Temmuz’da açılışında vereceği konserini ‘Kıbrıslı Rumların yoğun baskısı üzerine’ iptal ettiğini ikrar etmiş... Bu bir...
İkincisi birincisinden beter: Şarkıcının resmi sitesinden yapılan açıklamada şöyle denilmiş: “Jennifer Lopez insan haklarını suiistimal eden hiçbir devleti, ülkeyi ya da rejimi bilerek desteklememektedir. Bu iptal kararını vermesi Lopez’e, mevcut durum ve Kıbrıs’taki şartlar göz önünde bulundurularak danışmanları tarafından tavsiye edilmiştir. Bu, bölgenin politik gerçeklerine olan hassasiyetimiz sonucu verilmiş bir ekip kararıdır.”
***
Buyurun buradan yakın…
Bu hatunun böyle bir zıpırlık yapacağı önceden kestirilemez miydi?.. Baskı yediğinde nasıl duracağı tahmin edilemez miydi?.. Bizimkileri yıldırıp tecrit etmeye çalışan ‘palikaryaya’ hizmet etmeyecek bir ‘star’ bulunamaz mıydı?
Dedik ya, Murat Bey’in bütün bunları sorgulamamış olması bir ölçüde anlaşılabilir. Anlaşılamayan, bu hatunu bizim Dışişlerinden bazı arkadaşların muhatap alması… Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, işi gücü bir kenara bırakıp J-Lo Hanım’la mı uğraşırmış?..
Bakın Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Burak Özügergin ne demiş?
“KKTC halkının müzik dinlemesini çok gören, basit bir kültürel faaliyeti engelleyenler mi insan hakları ihlali yapıyor, yoksa KKTC mi? Bu zihniyet kapsamlı çözüm görüşmeleri yoluyla ileride kurulması amaçlanan ortak bir devletin temelleri bakımından düşündürüyor. Siyasi yönü bulunmayan kültürel faaliyetleri engellemek değil, artırmaya çalışarak çözüme destek olunmalı. İnsanların kültürel faaliyetlerini engellemek insan hakları ihlalinin ta kendisidir.”
***
Breh breh! Arkadaş J-Lo’ya amma ağır laf ‘sokmuş’. Kız mahvolmuştur… Türkiye ile KKTC’nin itibarları da hemen korunmuştur…
Şaka bir yana; Türkiye, dünyanın en açık saçık kliplerini çekmekle övünen (yukarıda Allah var, poposu çok çekicidir doğrusu) bu hatunun davranışını ‘es’ geçmeliydi. KKTC de öyle. Olayı görmezden gelmeliydiler. Murat Bey’i Jennifer Hanım’la baş başa bırakıp, kenarda durmalılarmış. Murat Bey’ler de hatuna okkalı bir tazminat çakacaklardı… Meseleyi ticarî boyuta sıkıştırıp bu haddini bilmezi orada boğmak en doğru yoldu. Allahın şarkıcısının web sitesindeki açıklamasına koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletinin Dışişleri Sözcüsü mü cevap verirmiş… Burak Bey hiç mi Kurtlar Vadisi seyretmemiş… Hiç değilse, ‘devlet meselesi’ne bakış konusunda o diziden kopya çekseymiş…
J-Lo’nun mantığıyla bakan hiçbir vicdan sahibinin ABD’den içeri adım atmaması gerekir aslında... O ABD ki, geçmişte ırzına geçtiği hak hukuk bir yana, sırf kendi iş dünyası istemiyor diye CO2 emisyonlarına sınır getirilmesine karşı çıkar ve tüm dünyada insan canlılığını tehdit etmeyi sürdürür… Fazıl Say’ın, Orhan Pamuk’un, Yaşar Kemal’in aynı mantıkla ‘insan yaşamının düşmanı’ o çifte standartlar ülkesinden uzak durmaları gerekmez mi?..
Bizim medyadan bazı arkadaşların olaya yaklaşımı da bir harikaydı doğrusu… Onlar meseleye Rum arkadaşlarının penceresinden (onlara sorarsanız objektiflik penceresinden) baktıkları için, durumdan vaziyet çıkarıp sevinmiş bile olabilirler…
Üzülmesi gerekenler KKTC’nin ve Türkiye’nin marka değeri üzerinde çalışanlar, hükümet ve devlet yetkilileri, kamu diplomasisine yatırım yapan uzmanlar… Çok dolaylı olara KKTC ve Türkiye halkları… Türkiye ve KKTC’nin karşı karşıya bırakıldıkları ağır derecede aşağılayıcı, bir o kadar da alçakça durumu sıradan bir kriz iletişimi çerçevesinde ele almak, J-Lo’nun alet olduğu ketempereye gönüllü olarak ‘gelmek’ demektir…
***
Otelin sahibi Murat Bozoğlu’nun zil takıp oynaması lazım. J-Lo’yu getirmesindeki amaç neydi? Otelin ve bu arada kendi şahsının adın duyurmaktı, değil mi?..
Murat Bey, cebinden beş kuruş harcamadan ve zarar etme riskini sıfırlayarak hem otelinin adını başta Türkiye olmak üzere tüm dünyaya duyurdu; hem de yanılmıyorsam üstüne para alacak. Yazılan o ki, tüm etkinlik sigortalıymış ve de şarkıcıdan tazminat talep etme hakkı doğmuş…
İş o kadar basit mi?
Hayır… Peki neden?..
Önce sonuç: ABD’li şarkıcı, KKTC’de 24 Temmuz’da açılışında vereceği konserini ‘Kıbrıslı Rumların yoğun baskısı üzerine’ iptal ettiğini ikrar etmiş... Bu bir...
İkincisi birincisinden beter: Şarkıcının resmi sitesinden yapılan açıklamada şöyle denilmiş: “Jennifer Lopez insan haklarını suiistimal eden hiçbir devleti, ülkeyi ya da rejimi bilerek desteklememektedir. Bu iptal kararını vermesi Lopez’e, mevcut durum ve Kıbrıs’taki şartlar göz önünde bulundurularak danışmanları tarafından tavsiye edilmiştir. Bu, bölgenin politik gerçeklerine olan hassasiyetimiz sonucu verilmiş bir ekip kararıdır.”
***
Buyurun buradan yakın…
Bu hatunun böyle bir zıpırlık yapacağı önceden kestirilemez miydi?.. Baskı yediğinde nasıl duracağı tahmin edilemez miydi?.. Bizimkileri yıldırıp tecrit etmeye çalışan ‘palikaryaya’ hizmet etmeyecek bir ‘star’ bulunamaz mıydı?
Dedik ya, Murat Bey’in bütün bunları sorgulamamış olması bir ölçüde anlaşılabilir. Anlaşılamayan, bu hatunu bizim Dışişlerinden bazı arkadaşların muhatap alması… Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, işi gücü bir kenara bırakıp J-Lo Hanım’la mı uğraşırmış?..
Bakın Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Burak Özügergin ne demiş?
“KKTC halkının müzik dinlemesini çok gören, basit bir kültürel faaliyeti engelleyenler mi insan hakları ihlali yapıyor, yoksa KKTC mi? Bu zihniyet kapsamlı çözüm görüşmeleri yoluyla ileride kurulması amaçlanan ortak bir devletin temelleri bakımından düşündürüyor. Siyasi yönü bulunmayan kültürel faaliyetleri engellemek değil, artırmaya çalışarak çözüme destek olunmalı. İnsanların kültürel faaliyetlerini engellemek insan hakları ihlalinin ta kendisidir.”
***
Breh breh! Arkadaş J-Lo’ya amma ağır laf ‘sokmuş’. Kız mahvolmuştur… Türkiye ile KKTC’nin itibarları da hemen korunmuştur…
Şaka bir yana; Türkiye, dünyanın en açık saçık kliplerini çekmekle övünen (yukarıda Allah var, poposu çok çekicidir doğrusu) bu hatunun davranışını ‘es’ geçmeliydi. KKTC de öyle. Olayı görmezden gelmeliydiler. Murat Bey’i Jennifer Hanım’la baş başa bırakıp, kenarda durmalılarmış. Murat Bey’ler de hatuna okkalı bir tazminat çakacaklardı… Meseleyi ticarî boyuta sıkıştırıp bu haddini bilmezi orada boğmak en doğru yoldu. Allahın şarkıcısının web sitesindeki açıklamasına koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletinin Dışişleri Sözcüsü mü cevap verirmiş… Burak Bey hiç mi Kurtlar Vadisi seyretmemiş… Hiç değilse, ‘devlet meselesi’ne bakış konusunda o diziden kopya çekseymiş…
J-Lo’nun mantığıyla bakan hiçbir vicdan sahibinin ABD’den içeri adım atmaması gerekir aslında... O ABD ki, geçmişte ırzına geçtiği hak hukuk bir yana, sırf kendi iş dünyası istemiyor diye CO2 emisyonlarına sınır getirilmesine karşı çıkar ve tüm dünyada insan canlılığını tehdit etmeyi sürdürür… Fazıl Say’ın, Orhan Pamuk’un, Yaşar Kemal’in aynı mantıkla ‘insan yaşamının düşmanı’ o çifte standartlar ülkesinden uzak durmaları gerekmez mi?..
Bizim medyadan bazı arkadaşların olaya yaklaşımı da bir harikaydı doğrusu… Onlar meseleye Rum arkadaşlarının penceresinden (onlara sorarsanız objektiflik penceresinden) baktıkları için, durumdan vaziyet çıkarıp sevinmiş bile olabilirler…