Kılıçdaroğlu misyonunu tamamladı mı yoksa?
29 ŞUBAT 2012
Türk siyasi hayatının önemli liderlerinden biriydi Bülent Ecevit. İki ’çıkışının’ her ikisinin arkasında da sağlam bir dünya görüşü vardı ve dirayetli bir liderlik… Ayrıca da küçümsenmeyecek bir ‘kahramanlık’ efsanesi (Karaoğlan – Kıbrıs çıkarması)…
Birincisinin adı ‘Ortanın Solu’ idi, ikincisinin ise ‘Demokratik Sol’…
Bu iki ‘Büyük Fikir’ bir dünya görüşüne dayanıyordu ve Ecevit’i tek başına olmasa da iktidara taşımaya yetti…
Peki şimdi CHP’yi hangi ‘kahramanlık’ efsanesi olan hangi lider, hangi sağlam dünya görüşüne dayalı, hangi ‘Büyük Fikir’le iktidara taşıyacak?
Bu sütunu izleyenler bilir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk çıkışında büyük umut besledik. Demokrasi için güçlü muhalefet şarttı…
Partiyi statükocu dinozorlardan temizlemesine alkış tuttuk. Bugün soruyorum kendime: “Acaba Kemal Bey’in misyonu sadece bu muydu? Misyon, partiyi ‘kımıl zararlılarından’ temizleyip, geleceğe taşıyacak yeni kadrolara teslim edince bitecek miydi?”…
Göreceğiz… Bana bu ihtimal hayli kuvvetli görünüyor…
***
Kurultaylardan zaferle çıktığı ifade edilen CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, “Artık kendi içimizdeki tartışmaları bir tarafa bırakacağız. Türkiye’nin ciddi sorunları var; o sorunlara kilitleneceğiz.” demiş.
Hatırlayacaksınız, Sayın Kılıçdaroğlu, bir zamanlar TV ekranlarında elinde kalın kalın dosyalarla kürsüde mevzilenip siyasetin pek çok önemli isminin uykularını kaçıracak kadar rahatsız eden ‘gündemler’ oluşturmakta ustaydı. Sakin sakin, hiç mi hiç öfkelenmeden tartışır, hatta bu soğukkanlı haliyle pek çok muhatabını da çileden çıkartırdı.
Nerede o Kemal Bey, nerede hamaset odaklı, boyun damarlarını şişire şişire kapalı mekânda ‘nutuk atan’ Kemal Bey…
‘Türkiye’nin ciddi sorunlarına kilitlenmek’ tabii ki önemlidir, ama asıl mesele 2002 yılından bu yana Türkiye’de yaşanan transformasyonun analiziyle ortaya çıkarılabilecek ‘Ana Eksen’ ve buna bağlı ‘Aksiyon Planının’ devreye sokulmasıdır.
İşe, Pazartesi akşamı Habertürk televizyonundaki Basın Kulübü programında TBMM Başkanvekili Sayın Meral Akşener Hanım’ın, döneminin İçişleri Bakanı olarak 28 Şubat’a getirdiği tahlili, dikkatle izleyerek başlayabilirler mesela…
‘Ana Eksen’ olmadan ‘Türkiye’nin ciddi sorunları var’ demek, bildiğimiz klasik maişet derdi, enflasyon, yoksulluk, işsizlik, tutuklu gazeteciler gibi temel sorunları akla getirir ki; malum, bunları dile getirmek için CHP Genel Başkanı olmak gerekmez.
***
28 Şubat konusunda CHP’nin şu son günlerde sağlıklı, derinlikli, stratejik bir değerlendirmesini duyanınız var mı? ‘Tam da böyle düşünüyorum’ diyebildiğiniz...
Bu sorunun yanıtı, ‘Acaba Kurultay’a Sayın Deniz Baykal neden gelmedi?’ sorusunun yanıtından çok daha önemlidir. Ya da Mersin CHP Milletvekili İsa Gök’ün şu sorusundan da:
“Mustafa Kemal diyorsunuz. Ben şimdi eski Genel Başkanlarımıza ön adlarıyla hitap etsem, Altan Öymen’e Altan desem saygısızlık olur. Siz de lütfen Mustafa Kemal Atatürk’ deyin...”
Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarını, ‘Cumhuriyet’in temel değerlerinden kopmak’la itham eden bir grup CHP’linin eğer temel meselesi ‘kayıkçı kavgası’ değil, Türkiye ise, yönetimlerinden hem parti tabanına hem de tüm ülkeye ‘Türkiye vizyonları’nı açıklamalarını talep etmeleri gerekmez mi?
Türkiye’nin ciddi sorunları var. Hep vardı... Kimin yok ki?.. Ciddi sorunları olan bu ülke, ne ‘Yeni CHP’den ne beklemesi gerektiğini biliyor, ne de ‘Yeni CHP’nin Türkiye’nin ana muhalefet partisi olarak kendi kendisinden ne beklediğini... Bunu bu ülkenin insanlarına anlatmak kimin boynunun borcu? Yeni bir ‘dünya görüşü’ ile gelecek yeni bir liderin mi?..
Ülkesinin kültür ve değerlerinden yola çıkarak ortak ruhi şekillenmesinin nabzını tutmak isteyen CHP’lilere çok iş düşüyor. Bu nabzı tutmadan Türkiye’nin ciddi sorunlarına merhem olunabileceğine inanmak da, o inancı hedef kitlelere inandırmak da zor.
Birincisinin adı ‘Ortanın Solu’ idi, ikincisinin ise ‘Demokratik Sol’…
Bu iki ‘Büyük Fikir’ bir dünya görüşüne dayanıyordu ve Ecevit’i tek başına olmasa da iktidara taşımaya yetti…
Peki şimdi CHP’yi hangi ‘kahramanlık’ efsanesi olan hangi lider, hangi sağlam dünya görüşüne dayalı, hangi ‘Büyük Fikir’le iktidara taşıyacak?
Bu sütunu izleyenler bilir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk çıkışında büyük umut besledik. Demokrasi için güçlü muhalefet şarttı…
Partiyi statükocu dinozorlardan temizlemesine alkış tuttuk. Bugün soruyorum kendime: “Acaba Kemal Bey’in misyonu sadece bu muydu? Misyon, partiyi ‘kımıl zararlılarından’ temizleyip, geleceğe taşıyacak yeni kadrolara teslim edince bitecek miydi?”…
Göreceğiz… Bana bu ihtimal hayli kuvvetli görünüyor…
***
Kurultaylardan zaferle çıktığı ifade edilen CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, “Artık kendi içimizdeki tartışmaları bir tarafa bırakacağız. Türkiye’nin ciddi sorunları var; o sorunlara kilitleneceğiz.” demiş.
Hatırlayacaksınız, Sayın Kılıçdaroğlu, bir zamanlar TV ekranlarında elinde kalın kalın dosyalarla kürsüde mevzilenip siyasetin pek çok önemli isminin uykularını kaçıracak kadar rahatsız eden ‘gündemler’ oluşturmakta ustaydı. Sakin sakin, hiç mi hiç öfkelenmeden tartışır, hatta bu soğukkanlı haliyle pek çok muhatabını da çileden çıkartırdı.
Nerede o Kemal Bey, nerede hamaset odaklı, boyun damarlarını şişire şişire kapalı mekânda ‘nutuk atan’ Kemal Bey…
‘Türkiye’nin ciddi sorunlarına kilitlenmek’ tabii ki önemlidir, ama asıl mesele 2002 yılından bu yana Türkiye’de yaşanan transformasyonun analiziyle ortaya çıkarılabilecek ‘Ana Eksen’ ve buna bağlı ‘Aksiyon Planının’ devreye sokulmasıdır.
İşe, Pazartesi akşamı Habertürk televizyonundaki Basın Kulübü programında TBMM Başkanvekili Sayın Meral Akşener Hanım’ın, döneminin İçişleri Bakanı olarak 28 Şubat’a getirdiği tahlili, dikkatle izleyerek başlayabilirler mesela…
‘Ana Eksen’ olmadan ‘Türkiye’nin ciddi sorunları var’ demek, bildiğimiz klasik maişet derdi, enflasyon, yoksulluk, işsizlik, tutuklu gazeteciler gibi temel sorunları akla getirir ki; malum, bunları dile getirmek için CHP Genel Başkanı olmak gerekmez.
***
28 Şubat konusunda CHP’nin şu son günlerde sağlıklı, derinlikli, stratejik bir değerlendirmesini duyanınız var mı? ‘Tam da böyle düşünüyorum’ diyebildiğiniz...
Bu sorunun yanıtı, ‘Acaba Kurultay’a Sayın Deniz Baykal neden gelmedi?’ sorusunun yanıtından çok daha önemlidir. Ya da Mersin CHP Milletvekili İsa Gök’ün şu sorusundan da:
“Mustafa Kemal diyorsunuz. Ben şimdi eski Genel Başkanlarımıza ön adlarıyla hitap etsem, Altan Öymen’e Altan desem saygısızlık olur. Siz de lütfen Mustafa Kemal Atatürk’ deyin...”
Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarını, ‘Cumhuriyet’in temel değerlerinden kopmak’la itham eden bir grup CHP’linin eğer temel meselesi ‘kayıkçı kavgası’ değil, Türkiye ise, yönetimlerinden hem parti tabanına hem de tüm ülkeye ‘Türkiye vizyonları’nı açıklamalarını talep etmeleri gerekmez mi?
Türkiye’nin ciddi sorunları var. Hep vardı... Kimin yok ki?.. Ciddi sorunları olan bu ülke, ne ‘Yeni CHP’den ne beklemesi gerektiğini biliyor, ne de ‘Yeni CHP’nin Türkiye’nin ana muhalefet partisi olarak kendi kendisinden ne beklediğini... Bunu bu ülkenin insanlarına anlatmak kimin boynunun borcu? Yeni bir ‘dünya görüşü’ ile gelecek yeni bir liderin mi?..
Ülkesinin kültür ve değerlerinden yola çıkarak ortak ruhi şekillenmesinin nabzını tutmak isteyen CHP’lilere çok iş düşüyor. Bu nabzı tutmadan Türkiye’nin ciddi sorunlarına merhem olunabileceğine inanmak da, o inancı hedef kitlelere inandırmak da zor.