Kafayı kuma gömmenin âlemi var mı?..
08 aralık 2015 yeni şafak
Gündem, Doğu Akdeniz'in fokur fokur kaynaması… Bizim hava sahamızı hiçe sayan, bir ay boyunca uyarılmalarına rağmen, bizim 'angajman kuralları' ihtarımıza kulak asmayan Rusların bir uçağının düşürülmesi… Arap Yarımadası'nın orada işi olmayan ne kadar ülke varsa onların silahlı kuvvetleriyle dolup taşması; Rusya, ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Belçika, İran, Çin vb. ülkelerin üsler kurup bölgeyi barut fıçısına çevirmeleri…
Neredeyse gazetelerin tamamı, bütün köşe bucak bu konuya ilişkin yorum ve haberlerle dolup taşıyor… Yadırgamıyorum. Önemli tabii. Hem de çok…
Ancak yaşam devam ediyor. Hele de ekonomi… Sadece sıcak temas ve savaş konularına takılıp kalmak, enerjiyi sadece oraya teksif etmek, hepimiz için felaket olurdu. O nedenle soğukkanlılığı biraz olsun elden bırakmayıp yaşamın diğer alanlarına göz atmakta yarar var…
Öncelikle bu kriz ortamında iletişimin adam gibi, yani usulü veçhile yönetilmesi çok büyük önemi haiz. Kriz iletişiminin de fabrika ayarlarına döndürülmesi lazım. Bakanlarımızdan her biri farklı bir açıklama yaparsa, kaosu kendimiz yaratırız. Biri “Bu bize vız gelir tırıs gider” derken diğeri “Bize uyguladıkları yöntemler çok ciddi sonuçlara neden olur” diye tavır koyarsa, iş dünyası pusulayı şaşırabilir.
Bir STK başkanı, “Neler gördük biz. Bu ne ki?” derken diğer STK başkanı “Ölmüşüz ağlayanımız yok” benzeri serzenişlerle inlerse; kriz iletişimini yönetmeyi bırakın; kriz yangınına benzin döker hale gelebiliriz…
Bugün mevcut durum işte bu benzin dökme olayına hayli yakındır…
Sayın Başbakan'ın hiç zaman kaybetmeden iletişim yönetimini disiplin altına alacak bir sistematiği devreye sokması yerinde olur. Yoksa “Medya ortalığı karıştırmaktan başka bir şey yapmıyor” diye ağlayıp durma noktasına doğru hızla yaklaşırız…
Diğer gündeme, ülkenin gelecek tasarımına ilgi göstermeyi asla elden bırakmamalıyız.
Bu kriz ortamına rağmen Türkiye İhracatçılar Meclisi TİM çok başarılı ve hayli ses getiren bir İnovasyon Haftası düzenleyebildi. Hem de müthiş bir derinlikle… Aynı TİM 2015'in 3. çeyrek gerçekleşme ve 4. çeyrek beklentilerini içeren Eğilim Anketi sonuçlarını açıkladı. Buna göre ihracatçıların %84'ü Türkiye'nin Yeni Büyüme Modelineihtiyacı olduğunu söylüyordu.
Son rakamlar belki ihracatın artmasıyla değil ancak ithalatın azalmasıyla ihracat açığındaki makasın hayli kapandığını gösteriyor. İnşaat sektörü canlı… Ancak her türlü belirsizlikten anında etkilenen perakendede durum iç açıcı değil…
Günümüzde, iş dünyasında rekabet yeniden tanımlanıyor. Bunu dünya çapında milyon dolarlık şirketleri yöneten üst düzey yöneticilerin öngörü ve analizleri ortaya koyuyor. Artık standart rakip analizleri şirketlerin önünü görmesi için yeterli kalmıyor. Rakip olarak tanımlanmamış yeni tür 'Hibrit Rakipler' sektörlere damgalarını vurabiliyor. Üst düzey yöneticilerin en büyük korkusu, tamamen farklı iş modelleri ile piyasaya giren birinin sektördeki diğer firmaları yerle bir etmesi olarak açıklanan “Über Sendromu”. Sadece mobil bir uygulama olan Über'in piyasa değerinin dünyadaki tüm araç kiralama şirketlerinin toplam değerinden fazla olduğu söyleniyor.
IBM, aralarında Türkiye'den 165 kişinin bulunduğu 70 ülkeden 5.247 üst düzey yönetici ile yüz yüze görüşmeler yaparak hazırladığı Global C-Suite Study 2015 araştırmasının sonuçlarını geçtiğimiz günlerde açıkladı. İnternet ortamında rapora ulaşmak mümkün…
Araştırmaya göre “her yerden çalışma” trendi önümüzdeki yıllarda ön planda olacak. Endüstri dışından gelecek rakipler konusunda endişeli olan üst düzey yöneticilerin çoğunluğu teknolojiyi şirketlerini etkileyen en büyük faktör olarak görüyorlar. Gelecek yıllarda iş dünyasına damgasını vuracağı söylenen kavramlar ise şunlar: Bulut bilişim ve hizmetleri, mobil çözümler ve nesnelerin internetivb. Bu arada tüm yöneticiler İnovasyon için daha fazla işbirliğine ihtiyaç duyulacağını belirtmişler.
Öte yandan Deloitte Türkiye'nin iki ayda bir yayınlanan ve internet ortamında da izlenebilen dergisi Deloitte Times'ın Eylül – Kasım sayısında Uğur Süel imzasıyla yayınlanmış “İşin sırrı teknolojide değil stratejide saklı” başlıklı, dijital kültürel gelişime ışık tutan makaleye göz atmakta yarar var. Aynı kuruluş bir de mobil uygulama (App.) hazırlamış: Deloitte Turkey Connect. Uygulamayı indirerek dünyayı, gelişim boyutunda izlemek, zenginleştirici ve derinlik katıcı araştırma ve makalelere erişmek mümkün…
Accenture'ın bir hayli ses getiren, Türkiye'nin dijitalleşme sürecinde en ileri adımları atmış şirketlerinin belirlendiği “Accenture Dijitalleşme Endeksi Türkiye” listesine de göz atılabilir. www.endijital100.com'da tüm sonuçları bulmak mümkün. 17 sektörün birincileri, 100 üzerinde 80 ve üzeri puan toplamış “Dijital Öncüler” listede yer alıyor. 17 sektörün içinde ise şu üçü ilk sıraları paylaşmış: 1.Finans, 2. Perakende, 3. Hizmet…
Görüleceği üzere kafayı kuma gömmenin âlemi yok. Rusya krizi inşallah “Cambaza bak!” numarasında olduğu gibi dikkatlerimizi o sabit noktaya teksif edip dünyanın gelişimini, “Yeni Normal”in aldığı hızlı yolu ıskalamamıza neden olmaz…
Neredeyse gazetelerin tamamı, bütün köşe bucak bu konuya ilişkin yorum ve haberlerle dolup taşıyor… Yadırgamıyorum. Önemli tabii. Hem de çok…
Ancak yaşam devam ediyor. Hele de ekonomi… Sadece sıcak temas ve savaş konularına takılıp kalmak, enerjiyi sadece oraya teksif etmek, hepimiz için felaket olurdu. O nedenle soğukkanlılığı biraz olsun elden bırakmayıp yaşamın diğer alanlarına göz atmakta yarar var…
Öncelikle bu kriz ortamında iletişimin adam gibi, yani usulü veçhile yönetilmesi çok büyük önemi haiz. Kriz iletişiminin de fabrika ayarlarına döndürülmesi lazım. Bakanlarımızdan her biri farklı bir açıklama yaparsa, kaosu kendimiz yaratırız. Biri “Bu bize vız gelir tırıs gider” derken diğeri “Bize uyguladıkları yöntemler çok ciddi sonuçlara neden olur” diye tavır koyarsa, iş dünyası pusulayı şaşırabilir.
Bir STK başkanı, “Neler gördük biz. Bu ne ki?” derken diğer STK başkanı “Ölmüşüz ağlayanımız yok” benzeri serzenişlerle inlerse; kriz iletişimini yönetmeyi bırakın; kriz yangınına benzin döker hale gelebiliriz…
Bugün mevcut durum işte bu benzin dökme olayına hayli yakındır…
Sayın Başbakan'ın hiç zaman kaybetmeden iletişim yönetimini disiplin altına alacak bir sistematiği devreye sokması yerinde olur. Yoksa “Medya ortalığı karıştırmaktan başka bir şey yapmıyor” diye ağlayıp durma noktasına doğru hızla yaklaşırız…
Diğer gündeme, ülkenin gelecek tasarımına ilgi göstermeyi asla elden bırakmamalıyız.
Bu kriz ortamına rağmen Türkiye İhracatçılar Meclisi TİM çok başarılı ve hayli ses getiren bir İnovasyon Haftası düzenleyebildi. Hem de müthiş bir derinlikle… Aynı TİM 2015'in 3. çeyrek gerçekleşme ve 4. çeyrek beklentilerini içeren Eğilim Anketi sonuçlarını açıkladı. Buna göre ihracatçıların %84'ü Türkiye'nin Yeni Büyüme Modelineihtiyacı olduğunu söylüyordu.
Son rakamlar belki ihracatın artmasıyla değil ancak ithalatın azalmasıyla ihracat açığındaki makasın hayli kapandığını gösteriyor. İnşaat sektörü canlı… Ancak her türlü belirsizlikten anında etkilenen perakendede durum iç açıcı değil…
Günümüzde, iş dünyasında rekabet yeniden tanımlanıyor. Bunu dünya çapında milyon dolarlık şirketleri yöneten üst düzey yöneticilerin öngörü ve analizleri ortaya koyuyor. Artık standart rakip analizleri şirketlerin önünü görmesi için yeterli kalmıyor. Rakip olarak tanımlanmamış yeni tür 'Hibrit Rakipler' sektörlere damgalarını vurabiliyor. Üst düzey yöneticilerin en büyük korkusu, tamamen farklı iş modelleri ile piyasaya giren birinin sektördeki diğer firmaları yerle bir etmesi olarak açıklanan “Über Sendromu”. Sadece mobil bir uygulama olan Über'in piyasa değerinin dünyadaki tüm araç kiralama şirketlerinin toplam değerinden fazla olduğu söyleniyor.
IBM, aralarında Türkiye'den 165 kişinin bulunduğu 70 ülkeden 5.247 üst düzey yönetici ile yüz yüze görüşmeler yaparak hazırladığı Global C-Suite Study 2015 araştırmasının sonuçlarını geçtiğimiz günlerde açıkladı. İnternet ortamında rapora ulaşmak mümkün…
Araştırmaya göre “her yerden çalışma” trendi önümüzdeki yıllarda ön planda olacak. Endüstri dışından gelecek rakipler konusunda endişeli olan üst düzey yöneticilerin çoğunluğu teknolojiyi şirketlerini etkileyen en büyük faktör olarak görüyorlar. Gelecek yıllarda iş dünyasına damgasını vuracağı söylenen kavramlar ise şunlar: Bulut bilişim ve hizmetleri, mobil çözümler ve nesnelerin internetivb. Bu arada tüm yöneticiler İnovasyon için daha fazla işbirliğine ihtiyaç duyulacağını belirtmişler.
Öte yandan Deloitte Türkiye'nin iki ayda bir yayınlanan ve internet ortamında da izlenebilen dergisi Deloitte Times'ın Eylül – Kasım sayısında Uğur Süel imzasıyla yayınlanmış “İşin sırrı teknolojide değil stratejide saklı” başlıklı, dijital kültürel gelişime ışık tutan makaleye göz atmakta yarar var. Aynı kuruluş bir de mobil uygulama (App.) hazırlamış: Deloitte Turkey Connect. Uygulamayı indirerek dünyayı, gelişim boyutunda izlemek, zenginleştirici ve derinlik katıcı araştırma ve makalelere erişmek mümkün…
Accenture'ın bir hayli ses getiren, Türkiye'nin dijitalleşme sürecinde en ileri adımları atmış şirketlerinin belirlendiği “Accenture Dijitalleşme Endeksi Türkiye” listesine de göz atılabilir. www.endijital100.com'da tüm sonuçları bulmak mümkün. 17 sektörün birincileri, 100 üzerinde 80 ve üzeri puan toplamış “Dijital Öncüler” listede yer alıyor. 17 sektörün içinde ise şu üçü ilk sıraları paylaşmış: 1.Finans, 2. Perakende, 3. Hizmet…
Görüleceği üzere kafayı kuma gömmenin âlemi yok. Rusya krizi inşallah “Cambaza bak!” numarasında olduğu gibi dikkatlerimizi o sabit noktaya teksif edip dünyanın gelişimini, “Yeni Normal”in aldığı hızlı yolu ıskalamamıza neden olmaz…