'Kardeş kardeşi vurur mu?'...
20.03.2014 Yeni Şafak
Uzun yıllar yer aldığı Cemaat yapılanması hakkında çarpıcı açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Ahmet Keleş'e ağabeyi Mehmet Keleş sert tepki vermiş. Zaman gazetesindeki haberde, ağabeyin şu sözleri başlığa çıkarılmış:
'Kardeşimin sözleri deli saçması, para için konuşmuş!..' Buyurun buradan yakın!..
Haberin devamında da ağabey Keleş, 'Biz 20 senedir Hizmet'in içerisindeyken, toplayıp kendisine verdiğimiz paraların yüzde 15'ini kendisi mi alıyordu acaba? Aldığı parayı erzaklara, kiraya veriyoruz, diyordu. Öyleyse yüzde 15'ini kendisi cebine koydu ki, şimdi orası öyle yapıyor zannediyor' demiş.
Mehmet Bey'in, kimliği veya ne için bunları söylediğini bir yana bırakarak ifade edelim ki, 'kültür ve değerler' açısından bu açıklamalarına temel teşkil eden meselenin zerrece kıymet-i harbiyesi yoktur. Bizim kültür ve değerler dairesinde 'Bir kere sen ağabeysin...' diye lafa başlanır ve öncelikle 'usül hakkında' itirazda bulunulur. İşin 'para için konuşmuş' kısmı ise adap dışı addedilir.
Kardeşin kardeşe kırdırıldığı bir ortamdan geçiyoruz. Bu türden ortamlarda, 'karşılıklı suçlamalar', sorunu ve nedenini gizlerken işin psikolojik boyutunu ön plana çıkarır ki, iş bu safhaya geldiğinde taraflar inandırıcılıklarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırlar. Tartıştıkları konunun özü buhar olup kaybolur ve 'psikolojik savaşların galibi yoktur' diyen o meşhur kural, hükmünü sürmeye başlar. İletişimde 'Onun sözü benim sözüme karşı' ('My word against your word') hali olarak ifade edilen, içinde 'kanıt' barındırmadığı için salt ithama dayanan bu türden ağız dalaşlarının neye hizmet ettiğini söyleyelim:
Belirsizliğe ve iki tarafın da hasar görmesine!
'Aile terbiyesi', bu ülkenin kadim kültürel özelliklerinde belirleyici rol oynayan en temel hasletimizdir. Göze 'kişiler' batar, meseleleri değil.
Fikir iyi de, ya uygulama?..
AK Parti'nin 'Memleket elden gidiyor! Sahip çıkın!' kilit mesajlı reklam filmi son derece çarpıcı. Ancak bir o kadar da riskli. Her 'ilginç' olan iletişim aracı gibi riskli. 'Sıradışılık', sırada duranları hep tedirgin etmiştir...
Başbakan Erdoğan'ın okuduğu İstiklâl Marşımız'ın birinci, ikinci ve dördüncü dörtlükleri hariç geri kalanının tamamı (yerleri biraz değiştirilerek) kullanılmış. Filmde; fondaki İstiklal Marşı metni eşliğinde, 'karanlık' bir kişinin giriştiği sabotaj sonucu, bayrağımızın ipinin boşalıp devasa direkten çözülerek yerlere düşmesi; tüm milletin yollara düşüp bayrak direğinin çevresinde insan yığınlarından (arı kovanı gibi) bir kule oluşturmaları ve bu kule üzerine tırmanan bir gencin bayrağı tekrar olması gereken yere, yükseklere çekmesi anlatılıyor...
Özellikle finale yakın sahnelerin, başrolünü Brad Pitt'in oynadığı 'World War Z' (Dünya Savaşı Z) adlı filmdeki insanların oradan burada sapır sapır döküldükleri 'Zombi' sahnelerini çağrıştırması filmin en büyük riski... Halka 'Ülkemizde içinde geçilmekte olan durum vahimdir. Ehl-i vatan'ın ülkeye sahip çıkması gerekir!' mesajı bu 'ses tonu' (tone of voice) ile mi verilir; yoksa 'tedirgin, endişe belki de korku' yaratacak bir dil yerine, aynı senaryo daha 'dost, sevecen ve müşfik' bir anlatım diliyle de ifade edilebilir miydi, acaba?
'Kardeşimin sözleri deli saçması, para için konuşmuş!..' Buyurun buradan yakın!..
Haberin devamında da ağabey Keleş, 'Biz 20 senedir Hizmet'in içerisindeyken, toplayıp kendisine verdiğimiz paraların yüzde 15'ini kendisi mi alıyordu acaba? Aldığı parayı erzaklara, kiraya veriyoruz, diyordu. Öyleyse yüzde 15'ini kendisi cebine koydu ki, şimdi orası öyle yapıyor zannediyor' demiş.
Mehmet Bey'in, kimliği veya ne için bunları söylediğini bir yana bırakarak ifade edelim ki, 'kültür ve değerler' açısından bu açıklamalarına temel teşkil eden meselenin zerrece kıymet-i harbiyesi yoktur. Bizim kültür ve değerler dairesinde 'Bir kere sen ağabeysin...' diye lafa başlanır ve öncelikle 'usül hakkında' itirazda bulunulur. İşin 'para için konuşmuş' kısmı ise adap dışı addedilir.
Kardeşin kardeşe kırdırıldığı bir ortamdan geçiyoruz. Bu türden ortamlarda, 'karşılıklı suçlamalar', sorunu ve nedenini gizlerken işin psikolojik boyutunu ön plana çıkarır ki, iş bu safhaya geldiğinde taraflar inandırıcılıklarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırlar. Tartıştıkları konunun özü buhar olup kaybolur ve 'psikolojik savaşların galibi yoktur' diyen o meşhur kural, hükmünü sürmeye başlar. İletişimde 'Onun sözü benim sözüme karşı' ('My word against your word') hali olarak ifade edilen, içinde 'kanıt' barındırmadığı için salt ithama dayanan bu türden ağız dalaşlarının neye hizmet ettiğini söyleyelim:
Belirsizliğe ve iki tarafın da hasar görmesine!
'Aile terbiyesi', bu ülkenin kadim kültürel özelliklerinde belirleyici rol oynayan en temel hasletimizdir. Göze 'kişiler' batar, meseleleri değil.
Fikir iyi de, ya uygulama?..
AK Parti'nin 'Memleket elden gidiyor! Sahip çıkın!' kilit mesajlı reklam filmi son derece çarpıcı. Ancak bir o kadar da riskli. Her 'ilginç' olan iletişim aracı gibi riskli. 'Sıradışılık', sırada duranları hep tedirgin etmiştir...
Başbakan Erdoğan'ın okuduğu İstiklâl Marşımız'ın birinci, ikinci ve dördüncü dörtlükleri hariç geri kalanının tamamı (yerleri biraz değiştirilerek) kullanılmış. Filmde; fondaki İstiklal Marşı metni eşliğinde, 'karanlık' bir kişinin giriştiği sabotaj sonucu, bayrağımızın ipinin boşalıp devasa direkten çözülerek yerlere düşmesi; tüm milletin yollara düşüp bayrak direğinin çevresinde insan yığınlarından (arı kovanı gibi) bir kule oluşturmaları ve bu kule üzerine tırmanan bir gencin bayrağı tekrar olması gereken yere, yükseklere çekmesi anlatılıyor...
Özellikle finale yakın sahnelerin, başrolünü Brad Pitt'in oynadığı 'World War Z' (Dünya Savaşı Z) adlı filmdeki insanların oradan burada sapır sapır döküldükleri 'Zombi' sahnelerini çağrıştırması filmin en büyük riski... Halka 'Ülkemizde içinde geçilmekte olan durum vahimdir. Ehl-i vatan'ın ülkeye sahip çıkması gerekir!' mesajı bu 'ses tonu' (tone of voice) ile mi verilir; yoksa 'tedirgin, endişe belki de korku' yaratacak bir dil yerine, aynı senaryo daha 'dost, sevecen ve müşfik' bir anlatım diliyle de ifade edilebilir miydi, acaba?