Keşke tüm TV sunucuları Joan’ı izleyebilseydi
18 KASIM 2007
Neler kaçırdığınızı bilmediğiniz için rahatınızı kaçıracak bir şey de yoktu. Ancak dün Turkcell’in Liderler Konferansı’na davet edilmediyseniz veya hayatın sıradan gereksinimleri ya da tercihleriniz yüzünden Çırağan Balo salonundaki nefis gösteriyi kaçırdıysanız, ne kadar üzülseniz yeridir.
Bence esas kaçırdığınız günün star konuşmacısı Virgin Şirketleri Grubu’nun patronu Sir Richard Branson değildi. Liseyi terk ettikten sonra (master’ını yapmamış olanları uzman olarak kabul etmediklerini yazan hocalarımızın kulakları çınlasın!) 50 yaşına varmadan milyarlarca dolarlık bir imparatorluk kurmuş ve ‘marka alakasız yönlere doğru genişleyemez’ diyen reklamcılarımızı çıldırtacak bir başarı ile onlarca farklı sektörde markasının bayrağını zirvelere çıkartmış olması, ilginç tabii... Ancak onu, toplantı sonrası dağıtılan kitap başta olmak üzere, hakkında yazılmış yüzlerce biyografik çalışmadan, kitaptan, hakkında çekilen filmlerden izlemeniz olası...
Kaçırdığınız, bir sunucu... Bir TV gazetecisi: Good Morning America programını 17 yıl ara vermeden sunan Joan Lunden. Olgunluğa ermiş yaşına rağmen zarafetinden, zekasından, çekiciliğinden, bilgeliğinden bir nebze bile kaybetmemiş olan bir ‘güzellik’ kaçırdınız!..
Programda Konferans Yöneticisi demişler... Bence konferansın her şeyi idi... Sunucusu, kolaylaştırıcısı (moderatörü), yorumcusu (interpreter, anchorwoman), dışa doğru yüzü...
Turkcell’den konferans kayıtlarını, özellikle de Lunden ile ilgili mini belgeseli edinirseniz, bu ‘güzelliği’ izlemeyi unutmayın...
Turkcell bu etkinliği belli ki gelenekselleştirecek. İlk toplantıda tüm organizasyon kalitesiyle çıta o kadar yükseklerdeydi ki, gelecek yıla işleri zor...
Bir de bu tür işlerde ‘katma değer’in birkaç yüz kişi içinde kalması her zaman keyfimi kaçırır. Turkcell elitist işler yapan bir kuruluş değil. Konferans için getirdiği iki şöhret de popüler kültürün meyveleri zaten... O halde, CD mi olur, özel TV programı mı olur, olayı toplumun tüm kademelerindeki liderlere açmak doğru olmaz mı? Tabii dünkü, saraylara yakışır elitist düzenek ve gösterişin altını fazla çizmeden...
Erol yine yaptı yapacağını
Gelenek oldu. Erol Evgin’in her yıl Plaza Oteli’nin Roof’unda yaptığı programın ilkine katılmazsak hayatımızdan bir şeyler eksilir gibi geliyor. Sonra defalarca dostlarla gidiyoruz ama ilk gece başka. Erol bizim eğlence kültürümüzün son temsilcilerinden. Nezahet, zeka, akıl, yaratıcılık artık çok zor bir araya geliyor.
Bu yıl şovunu iyice değiştirmiş. Sohbeti koyultmuş. Farklı parçalar seçmiş. Bir de, eşimin dostumun yanında hep aynı espriyi yapmasa: “Ali ile biz İstanbul Erkek Lisesi’nden sınıf arkadaşıyız; ama o benden genç duruyor!”...
İnsanlar, gözleri kapalıyken bile, benim onunla karşılaştırıldığımda, hiçbir şansımın olmadığını, onun benden en az 10 yaş genç durduğunu, rahatlıkla söyleyebilirler...
Kendiniz gibilerle karşılaşmak, yukarıda sözünü ettiğim ve giderek birlikte bulunması zorlaşan dört kavramı yaşayan ve yaşatan insanları, onlara unutulmaz bir üç saat yaşatan bir “mütekamil ruhu” yaşamak istiyorsanız, hafta sonları Plaza Otel’in Roof’una yolunuzu düşürün. Tabii ki önceden yer ayırtarak. Yoksa yer yok!..
Bu nasıl çevreci uçak?
Eski yazılara şöyle bir baktım. En az dört beş kere Ali Sabancı ve Pegasus’u yazmışım. Yere göğe sığdıramamışım. Her iki marka da her türlü övgüyü hak ediyor. Ancak Ali Sabancı’nın şu son ‘hayırlı’ uçağın alınmasındaki açıklamasıyla mutabık değilim.
Hayır... Aile fotoğrafına hiçbir itirazım yok. Son derece içten. Uçağın burnuna kondurulan öpücüğe de itirazım yok. Şirinlik ve yüreklilik Ali Sabancı’ya, Sakıp Sabancı’yı aratmayacak derecede yakışıyor. Benim itirazım uçakların kanatlarına dikine eklenen bir parça ile uçağın ‘çevreci’ haline getirilmesi iddiasına...
Her uçak yüz birim CO2 emisyonu veriyorsa, bu parçayla emisyon yüzde 5 azalıyormuş. Yani, yine 95 birim CO2 gökyüzüne salınıyormuş. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Torba’daki otel gibi kanalizasyonu denize salıyorsunuz ama bir teknik uygulama getirerek denize akan pisliği yüzde 5 oranında azaltıyorsunuz. Bu şimdi çevreci kanalizasyon mu?
Ali Sabancı’yı hem seviyor, hem takdir ediyor, hem de kendisine güveniyorum. Bu kadar kusur kadı kızında da olur...
Amaç değil, yöntemle hemfikir değilim
Nöropsİkİyatrİ Hastanesi’nden Furkan Tarhan, bizim iletişim intiharına eş değerde bulduğumuz kamuoyu duyurularıyla ilgili eleştirilerimize yanıt yollamış: “Türkiye’de ilk özel Nöropsikiyatri Hastanesi olarak dünyada branşımızla alakalı son teknolojileri kullanmaktayız. Kullandığımız tıbbi cihazlar hakkında mesnetsiz açıklamalara binaen yapılmış bir beyandır.
1. Amacımız: Bizi bilen ama tartışmalarda ne cevap vereceğini bilmeyen kitleyi bilgilendirmek; 2.Amacımız: İşimizi etik standartlarını bilerek yaptığımızı, kendimize güvenimizi ilan etmek; 3.Amacımız: Türk Psikiyatri Derneği’nin yargısız infazına karşı yaptığımız bir savunmadır.
Dört buçuk yıl önce Tempo Dergisi’nde yapılmış bir haber nedeniyle soruşturma açan Dernek, konuyu sonuçlandırmayarak bizi zan altında tuttu. Bir yıl önce de öznesiz bir ilan verdi. Bir yıldır adil bir sonuç elde edemedik. Tek taraflı bir propagandanın etkisini giderme ihtiyacı hissettik. Tüm bu gelişmeler sonucu gazetenizde de yer alan kamuoyunu bilgilendirme amaçlı bu çalışma yapılmıştır.”
Benim öğrencim olarak derslere katıldığını da ifade eden Furkan Bey’i anlıyorum. Feryatlarını duyurmak istemiş... Çok yerinde. Ben bu biçimin, yani ilanla yapılan savunmanın amacına ulaşmayacağını söylüyorum sadece hepsi bu...
Medyaya dertlerini doğru dürüst anlatsalar, amaçlarında çok daha başarılı olurlardı...
İş Bankası’nın şah’ı göründü, sıra mat’ta...
Dünya Yaş Grupları Satranç Şampiyonası bu kez 17-28 Kasım tarihleri arasında Antalya’da yapılıyor. Öncelikle muhteşem bir amblem bulmuşlar: Üzerinde satranç tahtası deseni olan bir portakal... Sapında da yeşil yaprağı eksik değil. İş Bankası ana sponsoru olmuş. ‘Dünyanın en büyük satranç organizasyonunu desteklemekten gurur duyar’ denmiş. Sağ tarafta bir tek kale figürü var. İlanın altında da kilit mesaj: Yarınlar için, bugün çocuklarımız...
Bu sponsorluk ve bu kadar şirin, yalın bir ilan hazırladıkları için İş Bankası’nı kutluyorum. Bir küçük önerim var: İş Bankası milyonlara mal olmuş bir kurum. Bu satranç konusunun iletişimini süreklilik ve genişlik kazandırarak sürdürmeli.
Bence esas kaçırdığınız günün star konuşmacısı Virgin Şirketleri Grubu’nun patronu Sir Richard Branson değildi. Liseyi terk ettikten sonra (master’ını yapmamış olanları uzman olarak kabul etmediklerini yazan hocalarımızın kulakları çınlasın!) 50 yaşına varmadan milyarlarca dolarlık bir imparatorluk kurmuş ve ‘marka alakasız yönlere doğru genişleyemez’ diyen reklamcılarımızı çıldırtacak bir başarı ile onlarca farklı sektörde markasının bayrağını zirvelere çıkartmış olması, ilginç tabii... Ancak onu, toplantı sonrası dağıtılan kitap başta olmak üzere, hakkında yazılmış yüzlerce biyografik çalışmadan, kitaptan, hakkında çekilen filmlerden izlemeniz olası...
Kaçırdığınız, bir sunucu... Bir TV gazetecisi: Good Morning America programını 17 yıl ara vermeden sunan Joan Lunden. Olgunluğa ermiş yaşına rağmen zarafetinden, zekasından, çekiciliğinden, bilgeliğinden bir nebze bile kaybetmemiş olan bir ‘güzellik’ kaçırdınız!..
Programda Konferans Yöneticisi demişler... Bence konferansın her şeyi idi... Sunucusu, kolaylaştırıcısı (moderatörü), yorumcusu (interpreter, anchorwoman), dışa doğru yüzü...
Turkcell’den konferans kayıtlarını, özellikle de Lunden ile ilgili mini belgeseli edinirseniz, bu ‘güzelliği’ izlemeyi unutmayın...
Turkcell bu etkinliği belli ki gelenekselleştirecek. İlk toplantıda tüm organizasyon kalitesiyle çıta o kadar yükseklerdeydi ki, gelecek yıla işleri zor...
Bir de bu tür işlerde ‘katma değer’in birkaç yüz kişi içinde kalması her zaman keyfimi kaçırır. Turkcell elitist işler yapan bir kuruluş değil. Konferans için getirdiği iki şöhret de popüler kültürün meyveleri zaten... O halde, CD mi olur, özel TV programı mı olur, olayı toplumun tüm kademelerindeki liderlere açmak doğru olmaz mı? Tabii dünkü, saraylara yakışır elitist düzenek ve gösterişin altını fazla çizmeden...
Erol yine yaptı yapacağını
Gelenek oldu. Erol Evgin’in her yıl Plaza Oteli’nin Roof’unda yaptığı programın ilkine katılmazsak hayatımızdan bir şeyler eksilir gibi geliyor. Sonra defalarca dostlarla gidiyoruz ama ilk gece başka. Erol bizim eğlence kültürümüzün son temsilcilerinden. Nezahet, zeka, akıl, yaratıcılık artık çok zor bir araya geliyor.
Bu yıl şovunu iyice değiştirmiş. Sohbeti koyultmuş. Farklı parçalar seçmiş. Bir de, eşimin dostumun yanında hep aynı espriyi yapmasa: “Ali ile biz İstanbul Erkek Lisesi’nden sınıf arkadaşıyız; ama o benden genç duruyor!”...
İnsanlar, gözleri kapalıyken bile, benim onunla karşılaştırıldığımda, hiçbir şansımın olmadığını, onun benden en az 10 yaş genç durduğunu, rahatlıkla söyleyebilirler...
Kendiniz gibilerle karşılaşmak, yukarıda sözünü ettiğim ve giderek birlikte bulunması zorlaşan dört kavramı yaşayan ve yaşatan insanları, onlara unutulmaz bir üç saat yaşatan bir “mütekamil ruhu” yaşamak istiyorsanız, hafta sonları Plaza Otel’in Roof’una yolunuzu düşürün. Tabii ki önceden yer ayırtarak. Yoksa yer yok!..
Bu nasıl çevreci uçak?
Eski yazılara şöyle bir baktım. En az dört beş kere Ali Sabancı ve Pegasus’u yazmışım. Yere göğe sığdıramamışım. Her iki marka da her türlü övgüyü hak ediyor. Ancak Ali Sabancı’nın şu son ‘hayırlı’ uçağın alınmasındaki açıklamasıyla mutabık değilim.
Hayır... Aile fotoğrafına hiçbir itirazım yok. Son derece içten. Uçağın burnuna kondurulan öpücüğe de itirazım yok. Şirinlik ve yüreklilik Ali Sabancı’ya, Sakıp Sabancı’yı aratmayacak derecede yakışıyor. Benim itirazım uçakların kanatlarına dikine eklenen bir parça ile uçağın ‘çevreci’ haline getirilmesi iddiasına...
Her uçak yüz birim CO2 emisyonu veriyorsa, bu parçayla emisyon yüzde 5 azalıyormuş. Yani, yine 95 birim CO2 gökyüzüne salınıyormuş. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Torba’daki otel gibi kanalizasyonu denize salıyorsunuz ama bir teknik uygulama getirerek denize akan pisliği yüzde 5 oranında azaltıyorsunuz. Bu şimdi çevreci kanalizasyon mu?
Ali Sabancı’yı hem seviyor, hem takdir ediyor, hem de kendisine güveniyorum. Bu kadar kusur kadı kızında da olur...
Amaç değil, yöntemle hemfikir değilim
Nöropsİkİyatrİ Hastanesi’nden Furkan Tarhan, bizim iletişim intiharına eş değerde bulduğumuz kamuoyu duyurularıyla ilgili eleştirilerimize yanıt yollamış: “Türkiye’de ilk özel Nöropsikiyatri Hastanesi olarak dünyada branşımızla alakalı son teknolojileri kullanmaktayız. Kullandığımız tıbbi cihazlar hakkında mesnetsiz açıklamalara binaen yapılmış bir beyandır.
1. Amacımız: Bizi bilen ama tartışmalarda ne cevap vereceğini bilmeyen kitleyi bilgilendirmek; 2.Amacımız: İşimizi etik standartlarını bilerek yaptığımızı, kendimize güvenimizi ilan etmek; 3.Amacımız: Türk Psikiyatri Derneği’nin yargısız infazına karşı yaptığımız bir savunmadır.
Dört buçuk yıl önce Tempo Dergisi’nde yapılmış bir haber nedeniyle soruşturma açan Dernek, konuyu sonuçlandırmayarak bizi zan altında tuttu. Bir yıl önce de öznesiz bir ilan verdi. Bir yıldır adil bir sonuç elde edemedik. Tek taraflı bir propagandanın etkisini giderme ihtiyacı hissettik. Tüm bu gelişmeler sonucu gazetenizde de yer alan kamuoyunu bilgilendirme amaçlı bu çalışma yapılmıştır.”
Benim öğrencim olarak derslere katıldığını da ifade eden Furkan Bey’i anlıyorum. Feryatlarını duyurmak istemiş... Çok yerinde. Ben bu biçimin, yani ilanla yapılan savunmanın amacına ulaşmayacağını söylüyorum sadece hepsi bu...
Medyaya dertlerini doğru dürüst anlatsalar, amaçlarında çok daha başarılı olurlardı...
İş Bankası’nın şah’ı göründü, sıra mat’ta...
Dünya Yaş Grupları Satranç Şampiyonası bu kez 17-28 Kasım tarihleri arasında Antalya’da yapılıyor. Öncelikle muhteşem bir amblem bulmuşlar: Üzerinde satranç tahtası deseni olan bir portakal... Sapında da yeşil yaprağı eksik değil. İş Bankası ana sponsoru olmuş. ‘Dünyanın en büyük satranç organizasyonunu desteklemekten gurur duyar’ denmiş. Sağ tarafta bir tek kale figürü var. İlanın altında da kilit mesaj: Yarınlar için, bugün çocuklarımız...
Bu sponsorluk ve bu kadar şirin, yalın bir ilan hazırladıkları için İş Bankası’nı kutluyorum. Bir küçük önerim var: İş Bankası milyonlara mal olmuş bir kurum. Bu satranç konusunun iletişimini süreklilik ve genişlik kazandırarak sürdürmeli.