Kempinski ‘kas’ değil ‘mutfak’ gösterdi..
13 EYLÜL 2006
Çırağan Kempisnki Oteli üst düzey yöneticilerinden bir öğlen yemeği daveti alınca önce içimde bir sıradanlık duygusu uyandı.
Farklı ne olabilirdi ki? Bildiğimiz otel, bildiğimiz restoranlar. Bildiğimiz yemekler. Tabii ki hepsi kaliteli; ama bildiğimiz işte... Biraz da diğer katılımcılar ilgimi çektiği için Saray tarafındaki Bellini Restoranı’nın yolunu tuttum..
Oysa son derece farklı bir yaklaşımla karşılaştım. İletişim ve ilişki yönetiminde yaratılmış olan farklılık ve getirilmiş olan inovasyon hakikaten örnek alınacak düzeydeydi..
Daveti Bellini’de değil; Bellini’nin mutfağında düzenlemişler. Oraya kurdurmuşlar yuvarlak masayı. Bangkonglu iki aşçı bizimle masaya oturan şefleri Fabrice Lasnon nezaretinde bir virtüöz gibi çalıştılar. Kimler vardı başka: Yunanistan Başkonsolosu Alexis Alexandris, Johnson Diversey’in Genel Müdürü Yağmur Sağnak ve ev sahipleri Henri Blin (Genel Müdür), Patrick W. Mossu (Otel Müdürü), Erhan İmamoğlu (Gelirler ve İş Geliştirme)..
Adımıza yapılmış aşçı şapkaları, aşçı önlükleri; masada sadece yemeklerle değil otel ve sektörle ilgili verilen bilgiler; son derece iyi düzenlenmiş bir PR etkinliğini işaret ediyordu. Türkiye’nin şüphesiz açık ara önde gelen otellerinden biri olan Kempinki’yi bekleyen belki de tek bir tehdite Başkonsolos dikkati çekti: Güç kirlenmesi (Powerpolution).. Hak etmediği halde otelin sadece çok zenginlerin gidebileceği bir ultra zenginler kulübü gibi algılanması.. Sadece kas gösteriyor durumuna düşmek yani.. Güç kirlenmesi her başarılı kuruluşu bekleyen tehdittir aslında.. Algıda fazla abartı bir an gelir ters çalışmaya başlar. Genel Müdür, durumun farkında olduklarını söyledi.. Belki de mutfakta verilmiş olan o şirin yemek de bu farkındalığın bir ürünüydü...
Kebapçı fiyatına Konyalı
Kanyon’daki Konyalı Lokantası ile ilgili yazımdan sonra dün Sevgili Cengiz Semercioğlu sormuş: “Saydam Konyalı’da ne yedi?” . Semercioğlu fiyatların çok pahalı olduğundan, kendisi gittiğinde bir tabak dönere 28 TL ödediğinden ve bizim 5 kişi gittiğimiz yemekte nasıl olup da kişi başı 43 lira ödeyip de çıkabildiğimizden söz etmiş.
Bunun üzerine Konyalı’nın Genel Müdür Yardımcısı Nesrin Özkök Hanım ile görüştüm. Bana özel herhangi bir indirim yapılmamış. Üstelik döner de 23 lira imiş. Yediklerimiz şöyle sıralanmış: 5 yoğurtlu çorba, 2 pazı dolması, 2 kuru fasulye, iç pilav, domatesli pilav, çerkez tavuğu, imam bayıldı, içecekler ve tatlılar KDV dahil 215 TL. Birinci sınıf bir restoranda neredeyse kebapçı fiyatına..
Yine de Semercioğlu’na bir konuda hak vermek lazım. Ne demişler “Şüphe varsa algı yarımdır”. Bir kez daha gitmesini ve bu kez tadını çıkarmasını öneriyorum, hatta kendisini bu kez ben davet ediyorum.. Cuma akşamı Kanyon’da yemek + sinema muhabbetine ne dersin, sevgili Cengiz?
Konyalı gibi, Borsa gibi, Çırağan Tura, Beyti, Darülziyafe, Kariye Oteli, Üsküdar Kanaat, Sultanahmet’teki Sultanahmet Köftecisi gibi lokantaların yaşamasının İstanbul’un ve Türkiye’nin markasına ciddi katma değer getirdiğini ve bunların yaptıkları iyi işlerin sonuna kadar desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Tabii yanlışları varsa onları da söyleyerek.
Farklı ne olabilirdi ki? Bildiğimiz otel, bildiğimiz restoranlar. Bildiğimiz yemekler. Tabii ki hepsi kaliteli; ama bildiğimiz işte... Biraz da diğer katılımcılar ilgimi çektiği için Saray tarafındaki Bellini Restoranı’nın yolunu tuttum..
Oysa son derece farklı bir yaklaşımla karşılaştım. İletişim ve ilişki yönetiminde yaratılmış olan farklılık ve getirilmiş olan inovasyon hakikaten örnek alınacak düzeydeydi..
Daveti Bellini’de değil; Bellini’nin mutfağında düzenlemişler. Oraya kurdurmuşlar yuvarlak masayı. Bangkonglu iki aşçı bizimle masaya oturan şefleri Fabrice Lasnon nezaretinde bir virtüöz gibi çalıştılar. Kimler vardı başka: Yunanistan Başkonsolosu Alexis Alexandris, Johnson Diversey’in Genel Müdürü Yağmur Sağnak ve ev sahipleri Henri Blin (Genel Müdür), Patrick W. Mossu (Otel Müdürü), Erhan İmamoğlu (Gelirler ve İş Geliştirme)..
Adımıza yapılmış aşçı şapkaları, aşçı önlükleri; masada sadece yemeklerle değil otel ve sektörle ilgili verilen bilgiler; son derece iyi düzenlenmiş bir PR etkinliğini işaret ediyordu. Türkiye’nin şüphesiz açık ara önde gelen otellerinden biri olan Kempinki’yi bekleyen belki de tek bir tehdite Başkonsolos dikkati çekti: Güç kirlenmesi (Powerpolution).. Hak etmediği halde otelin sadece çok zenginlerin gidebileceği bir ultra zenginler kulübü gibi algılanması.. Sadece kas gösteriyor durumuna düşmek yani.. Güç kirlenmesi her başarılı kuruluşu bekleyen tehdittir aslında.. Algıda fazla abartı bir an gelir ters çalışmaya başlar. Genel Müdür, durumun farkında olduklarını söyledi.. Belki de mutfakta verilmiş olan o şirin yemek de bu farkındalığın bir ürünüydü...
Kebapçı fiyatına Konyalı
Kanyon’daki Konyalı Lokantası ile ilgili yazımdan sonra dün Sevgili Cengiz Semercioğlu sormuş: “Saydam Konyalı’da ne yedi?” . Semercioğlu fiyatların çok pahalı olduğundan, kendisi gittiğinde bir tabak dönere 28 TL ödediğinden ve bizim 5 kişi gittiğimiz yemekte nasıl olup da kişi başı 43 lira ödeyip de çıkabildiğimizden söz etmiş.
Bunun üzerine Konyalı’nın Genel Müdür Yardımcısı Nesrin Özkök Hanım ile görüştüm. Bana özel herhangi bir indirim yapılmamış. Üstelik döner de 23 lira imiş. Yediklerimiz şöyle sıralanmış: 5 yoğurtlu çorba, 2 pazı dolması, 2 kuru fasulye, iç pilav, domatesli pilav, çerkez tavuğu, imam bayıldı, içecekler ve tatlılar KDV dahil 215 TL. Birinci sınıf bir restoranda neredeyse kebapçı fiyatına..
Yine de Semercioğlu’na bir konuda hak vermek lazım. Ne demişler “Şüphe varsa algı yarımdır”. Bir kez daha gitmesini ve bu kez tadını çıkarmasını öneriyorum, hatta kendisini bu kez ben davet ediyorum.. Cuma akşamı Kanyon’da yemek + sinema muhabbetine ne dersin, sevgili Cengiz?
Konyalı gibi, Borsa gibi, Çırağan Tura, Beyti, Darülziyafe, Kariye Oteli, Üsküdar Kanaat, Sultanahmet’teki Sultanahmet Köftecisi gibi lokantaların yaşamasının İstanbul’un ve Türkiye’nin markasına ciddi katma değer getirdiğini ve bunların yaptıkları iyi işlerin sonuna kadar desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Tabii yanlışları varsa onları da söyleyerek.