“Keşke önceden söyleselerdi”…
25 haziran 2015 yeni şafak
Ne alın yazısı ama… Sen hayatında onca badire atlat. Şizofreninin kıyısında dolaş. Hastalığını zekânla yen. 1994'te 'Oyun Teorisi'ile Nobel Ekonomi Ödülü al. Dünyanın en büyük matematikçilerinden biri olarak tarihe adını yazdır… Sonra da Avrupa dönüşünde, erken bir uçağı yakala. Bu yüzden ülkeye biraz daha erken in. Ancak alanda seni bekleyecek özel araç o saatte gelemediği için tez canlılığınla bekleme. Bin bir taksiye. Emniyet kemerini de bağlama. Ardından New Jersey yolunda trafik kazasında eşinle birlikte fırla araçtan. Ve hayatını kaybet…
John F. Nash'in bir filme de konu olan (A Beautiful Mind – Akıl Oyunları) müthiş dramatik hayat hikayesi kadar, onun dünyaya kazandırdığı ve iktisadi ilişkilerin kültürel temelini değiştiren 'Win – Win' (Kazan – Kazan) İlişkisi Teorisi de bir o kadar dramatiktir. O tarihe kadar her türden 'ilişkide' alışverişte mutlaka iki taraftan birinin diğer taraftan daha kârlı çıktığı düşünülürdü. Oysa Oyun Teorisi bu anlayışı alt üst etti… Nash, hatta herkesin kazançlı çıkacağı durumların oluşabileceğini matematik olarak kanıtladı…
Öte yandan herkesin 'kazançlı' çıkacağı durumlar olabilecekse; herkesin 'kaybedeceği' durumların da ortaya çıkması mümkündü…
Reza Zarrab'a TİM'de başarılı ihracatçı plaketi verilmesi sürecinde olduğu gibi…
1. Bu işten Reza Bey zararlı çıktı. Belli ki bir PR yatırımı gibi görmüş, oraya gidip bizzat sahneye çıkmayı… Oysa iletişim bir amplifikatör (yükseltici) gibi işlev görür. Giren ses parazitliyse çıkan ses de parazitlidir. Hem de bu kez o parazit daha da güçlü bir şekilde duyulur… Aynen pist temizlenmeden bir uçağın alana inmeye çalışması gibi… Önce sesi düzeltir, sonra amplifikatörü devreye sokarsınız. Ya da pisti temizleyip uçağa inme iznini öyle verirsiniz… Sonuç itibariyle Reza Bey durduk yerden kendini eski 'hasarlı' algısıyla bu kez daha da kuvvetlice hatırlatmış oldu… İtibarı bir eksi daha aldı…
2. 70'den fazla belgenin dağıtıldığı törende bilgisayarın resmi ihracat rakamlarına göre otomatik olarak sıraladığı listeden her sektörün ilk üçü 'teşekkür plaketi' aldı… Bunun bir jüri değerlendirmesi sonucu şahıslara verilmiş 'ödül' değil bir tür 'tespit' plaketi olduğu kamuoyuna önceden yeterince anlatılamadığı için TİM'in hiç hak etmediği halde Zarrab'ı 'ödüllendirdiği' algısı pekişti. Burada en masum taraf olan TİM de hakikatle gerçeklik arasındaki çelişkinin kurbanı oldu. Plaketin şirketlere verildiği bir ortamda, hakkında hiçbir yasal karar bulunmamasına rağmen, kamu vicdanında (haklı ya da haksız) mahkûm edilmiş bir kişinin sahneye çıkmasına zorla engel olmaları mümkün değildi. Ama onlar da işin sonunda bu işten kazançla çıkmadılar…
3. Olayda iletişim adına en büyük hasarı bizce Başbakan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş almıştır. Ekonomi Bakanı Sayın Nihat Zeybekçi'nin mükemmel açıklaması olmasaydı belki bir nebze olsun gözden kaçabilirdi. Sayın Kurtulmuş şöyle demişti: “Önceden bilseydim o fotoğraf karesinin içinde yer almazdım. Ben hayatımda hiç görmediğim, bundan sonra da yolda görsem tanır mıyım tanımaz mıyım bilmediğim bir isimle orada, hemen o anda oldu bittiyle, defakto olarak karşılaştık. Keşke bu töreni düzenleyenler kime ödül vereceğimizi önceden bize söylemiş olsalardı." Numan Bey bu açıklamasıyla, kendisi dışında herkesi suçluyordu; TİM'i, danışmanlarını, özel kalemini, organizatörleri…
Talihsiz bir durum… Bazen susmak 'doğru iletişim' adına daha iyi bir iletişim aracı olabilir…
Şıklık için değer mi?
'Super skinny' dar jean pantolonlar bu yılın modasıymış. Mesele yeni değil. Yıllardır tartışılıyor. Bu dar pantolonların sağlık açısından kasık sinirlerinde zedelenmeye neden olduğu biliniyor. Ancak olayın daha da ciddi boyutlara uzandığını Avustralya'dan bir hekim bir kez daha gözler önüne sermiş. Dr. Thomas Kimber 'Journal of Neurology, Neurosurgery and Psychiatry' adlı dergide yayımlandığı ve ciddi bir araştırmaya dayalı makalede konuyu enine boyuna kanıtlarıyla ortaya koymuş.
Uzun süre 'super skinny' kot giyenlerde kas zedelenmesi, bacaklarda şişme ve sinir sıkışması işi hastaneye kadar götürebiliyormuş. Eğilip kalkmanın alt bacakta kasların sıkışmasına yol açarak baldır kaslarına kan akışının azalmasına neden olduğunu da tespit eden Kimber demiş ki: “Bu aslında bir nevi kısmi felç olayıdır. Daha esnek kot pantolonlar sinirleri ve kasları sıkıştırmayacaktır.”
Kadınların şıklık adına sağlıklarından vazgeçmeleri (aşırı yüksek topuklar) insanlık tarihi kadar eski bir gerçek. Ancak bu kez iş ciddi. Tekstil perakendesinin ve moda sanayinin ciddi bir krizi var sanki.
Bu işi sürdürmek isteyen sektörün mutlaka 'konu yönetimi' denen çalışmayı yapmaları gerekecektir… Yoksa olay 'sigara kampanyasına' dönüşecek gibi…
John F. Nash'in bir filme de konu olan (A Beautiful Mind – Akıl Oyunları) müthiş dramatik hayat hikayesi kadar, onun dünyaya kazandırdığı ve iktisadi ilişkilerin kültürel temelini değiştiren 'Win – Win' (Kazan – Kazan) İlişkisi Teorisi de bir o kadar dramatiktir. O tarihe kadar her türden 'ilişkide' alışverişte mutlaka iki taraftan birinin diğer taraftan daha kârlı çıktığı düşünülürdü. Oysa Oyun Teorisi bu anlayışı alt üst etti… Nash, hatta herkesin kazançlı çıkacağı durumların oluşabileceğini matematik olarak kanıtladı…
Öte yandan herkesin 'kazançlı' çıkacağı durumlar olabilecekse; herkesin 'kaybedeceği' durumların da ortaya çıkması mümkündü…
Reza Zarrab'a TİM'de başarılı ihracatçı plaketi verilmesi sürecinde olduğu gibi…
1. Bu işten Reza Bey zararlı çıktı. Belli ki bir PR yatırımı gibi görmüş, oraya gidip bizzat sahneye çıkmayı… Oysa iletişim bir amplifikatör (yükseltici) gibi işlev görür. Giren ses parazitliyse çıkan ses de parazitlidir. Hem de bu kez o parazit daha da güçlü bir şekilde duyulur… Aynen pist temizlenmeden bir uçağın alana inmeye çalışması gibi… Önce sesi düzeltir, sonra amplifikatörü devreye sokarsınız. Ya da pisti temizleyip uçağa inme iznini öyle verirsiniz… Sonuç itibariyle Reza Bey durduk yerden kendini eski 'hasarlı' algısıyla bu kez daha da kuvvetlice hatırlatmış oldu… İtibarı bir eksi daha aldı…
2. 70'den fazla belgenin dağıtıldığı törende bilgisayarın resmi ihracat rakamlarına göre otomatik olarak sıraladığı listeden her sektörün ilk üçü 'teşekkür plaketi' aldı… Bunun bir jüri değerlendirmesi sonucu şahıslara verilmiş 'ödül' değil bir tür 'tespit' plaketi olduğu kamuoyuna önceden yeterince anlatılamadığı için TİM'in hiç hak etmediği halde Zarrab'ı 'ödüllendirdiği' algısı pekişti. Burada en masum taraf olan TİM de hakikatle gerçeklik arasındaki çelişkinin kurbanı oldu. Plaketin şirketlere verildiği bir ortamda, hakkında hiçbir yasal karar bulunmamasına rağmen, kamu vicdanında (haklı ya da haksız) mahkûm edilmiş bir kişinin sahneye çıkmasına zorla engel olmaları mümkün değildi. Ama onlar da işin sonunda bu işten kazançla çıkmadılar…
3. Olayda iletişim adına en büyük hasarı bizce Başbakan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş almıştır. Ekonomi Bakanı Sayın Nihat Zeybekçi'nin mükemmel açıklaması olmasaydı belki bir nebze olsun gözden kaçabilirdi. Sayın Kurtulmuş şöyle demişti: “Önceden bilseydim o fotoğraf karesinin içinde yer almazdım. Ben hayatımda hiç görmediğim, bundan sonra da yolda görsem tanır mıyım tanımaz mıyım bilmediğim bir isimle orada, hemen o anda oldu bittiyle, defakto olarak karşılaştık. Keşke bu töreni düzenleyenler kime ödül vereceğimizi önceden bize söylemiş olsalardı." Numan Bey bu açıklamasıyla, kendisi dışında herkesi suçluyordu; TİM'i, danışmanlarını, özel kalemini, organizatörleri…
Talihsiz bir durum… Bazen susmak 'doğru iletişim' adına daha iyi bir iletişim aracı olabilir…
Şıklık için değer mi?
'Super skinny' dar jean pantolonlar bu yılın modasıymış. Mesele yeni değil. Yıllardır tartışılıyor. Bu dar pantolonların sağlık açısından kasık sinirlerinde zedelenmeye neden olduğu biliniyor. Ancak olayın daha da ciddi boyutlara uzandığını Avustralya'dan bir hekim bir kez daha gözler önüne sermiş. Dr. Thomas Kimber 'Journal of Neurology, Neurosurgery and Psychiatry' adlı dergide yayımlandığı ve ciddi bir araştırmaya dayalı makalede konuyu enine boyuna kanıtlarıyla ortaya koymuş.
Uzun süre 'super skinny' kot giyenlerde kas zedelenmesi, bacaklarda şişme ve sinir sıkışması işi hastaneye kadar götürebiliyormuş. Eğilip kalkmanın alt bacakta kasların sıkışmasına yol açarak baldır kaslarına kan akışının azalmasına neden olduğunu da tespit eden Kimber demiş ki: “Bu aslında bir nevi kısmi felç olayıdır. Daha esnek kot pantolonlar sinirleri ve kasları sıkıştırmayacaktır.”
Kadınların şıklık adına sağlıklarından vazgeçmeleri (aşırı yüksek topuklar) insanlık tarihi kadar eski bir gerçek. Ancak bu kez iş ciddi. Tekstil perakendesinin ve moda sanayinin ciddi bir krizi var sanki.
Bu işi sürdürmek isteyen sektörün mutlaka 'konu yönetimi' denen çalışmayı yapmaları gerekecektir… Yoksa olay 'sigara kampanyasına' dönüşecek gibi…