Kim olduğunuzu açıkça söyleyin!
18 ARALIK 2006
Ben ilk kez Çetin Altan’ın kaleminden okumuştum. Üstat, pusu ile düello arasındaki farkı uzun uzun anlatırdı. Buradan yola çıkarak, pek katılmadığım ulusal karakter analizleri de yapardı. “Türkler pusudan anlar, Batılılar düellodan” türünden katı ayrımlara katılmaz, ben de çevremdekilere İngiliz, Fransız, Alman saraylarından onlarca hile, desise ve pusu örneği verir; eserlerinde her iki tutuma bol örnek bulunan Shakespeare’e göndermeler yapardım... Ama bu durum Çetin Altan’ın pusu – düello ikilemi konusunda yaptığı tespite duyduğum hayranlığı engellemezdi.
Sabah’ın İşte İnsan ekinde www.nasilbirfirma.com üzerine yazılmış uzun yazıyı okurken üstadın kulaklarını bir kez daha çınlattım. Üşenmedim, site adresine gidip baktım. Üye oldum. Tam da tahmin ettiğim gibi... Ne siteyi yönetenlerin kimliği var ortada, ne de firmalarla ilgili eleştirilerini dile getirenlerin...
Benim ‘pusucu’, e-şerefsiz diye nitelediğim, genelde saldırıları yalan üzerine kurulu, tetikçi – kiralık katil arası sitelerden farklılar tabii. Tamam. Özen gösterdikleri, kontrolsüz yorumların altına düştükleri nottan belli. O da tamam. Böyle bir sitenin varlığı son derece doğru. Buna da eyvallah. Ama gizlilik niye?.. Gazetedeki yazı şöyle başlıyor: “Nasılbirfirma.com’un kurucusu S.İ.” sonra şöyle devam ediyor: “Güvenlik gerekçeleri nedeniyle isminden baş harflerle söz edeceğiz...” Bir düşünün; gazetelerde kimler isimlerinin baş harfleriyle anılıyorlar?... Konunun sayfada bilgisayarların başında oturmuş dört tane maskeli ve kafalarına torba geçilmiş adamla anlatılması da işin cabası...
S.İ. ve arkadaşları, çok yaratıcı, akıllı bir iş yapmışlar aslında. Çalışmak için başvuracağınız firma ile ilgili ‘derin bilgi’ almayı kim istemez... En itibarlı şirket ya da Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi araştırmalarından çok daha çekici doğrusu... S.İ. Bey ve arkadaşları bir de kimlikleri ile aslanlar gibi sitenin arkasında dursalar ya... Hiç olmazsa tarafların birbirlerinin yüzünü gördüğü düello kültürüne biraz yaklaşılır...
Siteye üye olmak da fazla kolay. Her ne kadar aktivasyon anahtarını kullandırıp İP bilgisini sağlama alsalar da, anonim adres ve internet kafe kullanan herkes üye olabiliyor; bu da ‘vurcen, kaçcen’ kültürünü çağrıştırıyor...
İşte İnsan, iletişim ustası sevgili Salim Kadıbeşegil kardeşimin görüşüne baş vurmuş. O da raconu kesmiş: “Bu siteler çok iyi!” Salim’i aradım. “Benim odaklandığım yer o tür web sitelerinin varlığıydı” dedi, “Ama yeri gelseydi; tabii ki, ben de arkasındakiler net olarak belli sitelerin daha doğru olduğunu, bunun itibarı artırdığını söylerdim!”
Bence de arkadaşlar ya kim olduklarını açıkça söylemeli, ya da kim olduklarını söyleyemeyecekleri işler yapmamalı...
Keşke ikna edebilseler...
Herhalde işin içinde biraz emri vaki var. Çünkü üç hafta kadar önce Hamdi Akın Bey ile ofisinde uzun uzun sohbet etmiştik. Hiç de ‘teşne’ (fazla istekli) görünmüyordu bu işe... Dünkü haberler doğruysa, GS, BJK ve FB’nin de içinde bulunduğu 15 Turkcell Süper Lig kulübü temsilcisi onu Futbol Federasyonu Başkanlığı’na ortak aday olarak belirlemişler. Hamdi Bey’i ikna edebilirlerse alınlarından öperim. Neden?
Bir: Hamdi Akın’ın ne işler yaptığını öğrenmek için, www.akfen.com.tr’ye girip bir bakın... Onlarca sektörde, yüzlerce iş... Yani Akın’ın işi başından aşkın.
İki: Akın akıllı, yol yordam bilen adamdır. İş resmen ciddiyete dökülmeden, Futbol Federasyonu ve onun yasal Başkanı yerinde dururken kalkıp adını da hedeflerini de bozuk para yapmaz. Gevezelik etmez...
Üç: Hamdi Akın’ın bugüne kadar içine girip de başarısızlığa uğradığı proje bildiğim kadarıyla yoktur. Türk futbol arenasında gerekli düzenlemeler yapılmasının garantisi alınmadıkça; kendisini başarıya götürecek yolun açık olduğuna iyice kanaat getirmedikçe, Akın bu yola çıkmaz.
Anlaşılan iş üç nalla bir ata kalmış... Keşke ikna etseler. Türk futbolu ilginç bir döneme girer...
Sabah’ın İşte İnsan ekinde www.nasilbirfirma.com üzerine yazılmış uzun yazıyı okurken üstadın kulaklarını bir kez daha çınlattım. Üşenmedim, site adresine gidip baktım. Üye oldum. Tam da tahmin ettiğim gibi... Ne siteyi yönetenlerin kimliği var ortada, ne de firmalarla ilgili eleştirilerini dile getirenlerin...
Benim ‘pusucu’, e-şerefsiz diye nitelediğim, genelde saldırıları yalan üzerine kurulu, tetikçi – kiralık katil arası sitelerden farklılar tabii. Tamam. Özen gösterdikleri, kontrolsüz yorumların altına düştükleri nottan belli. O da tamam. Böyle bir sitenin varlığı son derece doğru. Buna da eyvallah. Ama gizlilik niye?.. Gazetedeki yazı şöyle başlıyor: “Nasılbirfirma.com’un kurucusu S.İ.” sonra şöyle devam ediyor: “Güvenlik gerekçeleri nedeniyle isminden baş harflerle söz edeceğiz...” Bir düşünün; gazetelerde kimler isimlerinin baş harfleriyle anılıyorlar?... Konunun sayfada bilgisayarların başında oturmuş dört tane maskeli ve kafalarına torba geçilmiş adamla anlatılması da işin cabası...
S.İ. ve arkadaşları, çok yaratıcı, akıllı bir iş yapmışlar aslında. Çalışmak için başvuracağınız firma ile ilgili ‘derin bilgi’ almayı kim istemez... En itibarlı şirket ya da Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi araştırmalarından çok daha çekici doğrusu... S.İ. Bey ve arkadaşları bir de kimlikleri ile aslanlar gibi sitenin arkasında dursalar ya... Hiç olmazsa tarafların birbirlerinin yüzünü gördüğü düello kültürüne biraz yaklaşılır...
Siteye üye olmak da fazla kolay. Her ne kadar aktivasyon anahtarını kullandırıp İP bilgisini sağlama alsalar da, anonim adres ve internet kafe kullanan herkes üye olabiliyor; bu da ‘vurcen, kaçcen’ kültürünü çağrıştırıyor...
İşte İnsan, iletişim ustası sevgili Salim Kadıbeşegil kardeşimin görüşüne baş vurmuş. O da raconu kesmiş: “Bu siteler çok iyi!” Salim’i aradım. “Benim odaklandığım yer o tür web sitelerinin varlığıydı” dedi, “Ama yeri gelseydi; tabii ki, ben de arkasındakiler net olarak belli sitelerin daha doğru olduğunu, bunun itibarı artırdığını söylerdim!”
Bence de arkadaşlar ya kim olduklarını açıkça söylemeli, ya da kim olduklarını söyleyemeyecekleri işler yapmamalı...
Keşke ikna edebilseler...
Herhalde işin içinde biraz emri vaki var. Çünkü üç hafta kadar önce Hamdi Akın Bey ile ofisinde uzun uzun sohbet etmiştik. Hiç de ‘teşne’ (fazla istekli) görünmüyordu bu işe... Dünkü haberler doğruysa, GS, BJK ve FB’nin de içinde bulunduğu 15 Turkcell Süper Lig kulübü temsilcisi onu Futbol Federasyonu Başkanlığı’na ortak aday olarak belirlemişler. Hamdi Bey’i ikna edebilirlerse alınlarından öperim. Neden?
Bir: Hamdi Akın’ın ne işler yaptığını öğrenmek için, www.akfen.com.tr’ye girip bir bakın... Onlarca sektörde, yüzlerce iş... Yani Akın’ın işi başından aşkın.
İki: Akın akıllı, yol yordam bilen adamdır. İş resmen ciddiyete dökülmeden, Futbol Federasyonu ve onun yasal Başkanı yerinde dururken kalkıp adını da hedeflerini de bozuk para yapmaz. Gevezelik etmez...
Üç: Hamdi Akın’ın bugüne kadar içine girip de başarısızlığa uğradığı proje bildiğim kadarıyla yoktur. Türk futbol arenasında gerekli düzenlemeler yapılmasının garantisi alınmadıkça; kendisini başarıya götürecek yolun açık olduğuna iyice kanaat getirmedikçe, Akın bu yola çıkmaz.
Anlaşılan iş üç nalla bir ata kalmış... Keşke ikna etseler. Türk futbolu ilginç bir döneme girer...