Komploculara aldırmak istemiyorum ama…
11 HAZİRAN 2010
Komploculara göre Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sağlığına dikkat edilmesi lazım…
Teori çok basit. Menderes Batı’dan para ve destek bulamayınca Sovyetler’e yöneldi. Eğer siyasi ömrü vefa etseydi darbenin yapıldığı yılın sonbaharında resmen planlanmış bir Sovyetler Birliği gezisine çıkacak, komünistlerle pek çok anlaşmanın altına imza koyacaktı… Ömrü vefa etmedi… Çünkü ABD’yi kızdırmıştı…
Özal yüzünü bağımsızlıktan yana, Avrasya’dan yana dönmeye karar vermişti. Önce Makedonya’ya uzandı; sonra da Türki Cumhuriyetlerine. Büyük bir ‘birlik’ peşindeydi… ABD’nin pek işine gelmeyen bir ‘birlik’… O seyahatten döndü geldi… Ömrü vefa etmedi…
Şimdi de “Başbakan Erdoğan ABD’yi kızdırdı” diyorlar… Bu kez daha da bıçkın ve korkusuz bir duruş var üstelik…
Ben komplo teorilerine pek aldırmam. Dedikodu gibi gelirler bana… Ama yukarıda anlatılanlar yan yana konulunca insan yine de “Allah Başbakan’ı korusun…” demekten alamıyor kendini…
Türkiye’nin cinsellik tablosu ‘yürekler acısı’…
Dün sabah işe gitmek üzere hazırlanırken eşimle gözümüz televizyona takıldı; izliyoruz… Adı da ekranda göründü: Dr. Ece Hattat… Cinsel Sağlık uzmanıymış. Konudan çok konuşmacıya takıldığımızı sonradan fark edecektik… Hattat, sadece fikri anlamda ‘dayalı döşeli’ değil; edası da bir TV program sunucusu kıvamında, fiziği son derece ‘ikna edici’… Hiç çekinmeden götürün dilediğiniz dizi filmin başrolüne koyun. Cuk oturur… Her role mi? Her role… O kadar yakışıyor ki ekrana. Bakalım kim keşfedecek Ece Hanım’ı…
Bir araştırmadan söz etti Dr. Hattat… Binlerce deneğin yer aldığı bir anket çalışmasından… Kadınlara sormuşlar... “Cinsellik sizi mutlu ediyor mu?”
Sonuç tek kelime ile korkunç: %13 Evet; %87 Hayır…
Kaba hesap 10 kadından 9’u cinsellikten mutsuz…
İkinci sorunun yanıtları da benzer doğrultuda. Bu kez talep ile ilgili… Ortada bir istek olup olmadığını anlamaya yönelik. Soru şu: Cinsellik sizi daha mutlu etmeli mi?...
Cevap oranları şöyle: %12 Hayır; %88 Evet…
Dile kolay 10 kadından 9’unun durumu yürekler acısı…
Peki ya erkeklerin durumu?.. Güney illerimizde yapılan bir araştırmaya yanıt veren erkeklerimiz, haftada ortalama 4 kez cinsel ilişkide bulunduklarını söylemişler…
Öte yandan Milliyet’e göre Ege Bölgesi'nde, bir grup doktorun yaptığı, 'Türkiye'de erken boşalma’ konulu araştırma, Türk erkeğinin cinsel ilişki süresinin Avrupa ve Amerika'daki hemcinslerine göre daha kısa sürdüğünü ortaya çıkarmış. Araştırmaya göre, Türkiye'de ortalama 52.1 saniye olan boşalma süresi Avrupa'da 98 saniye, ABD'de ise 180 saniye düzeyindeymiş.
Sabah’ta geçmiş yıllarda yer alan bir röportajda ise İstanbul Tıp Fakültesi Androloji Bilim Dalı Başkanı Ateş Kadıoğlu şu tespitte bulunmuştu: “Türkiye’de erkeklerin % 69'unun cinsel problemi var!”
Şimdi siz bütün bu bilgileri harman edip sorun kendinize: Kimin eğitime ve danışmanlığa ihtiyacı var? Kadınların mı erkeklerin mi? Sonra da ikinci soruyu sorun: Ha bire boşalan erkekler bir yanda ve hiç tatmin olamayan kadınlar da diğer yanda dururken kimlere hekim desteği alması gerektiği önerilmektedir?
Egosantrik ve egoist arasındaki farkı bilenler için söylüyorum: Birincisinden herkeste bir miktar vardır; olması da gerekir. Kişilik göstergesidir. Başkasıyla ilgili değildir. Kendine odaklıdır. Kendi çıkışlı bakar dünyaya. Kimseye zararı dokunmaz.
İkincisi ise ‘öldürücü’ olabilir… Egoistler, örneğin partnerinin tatmin olup olmamasıyla ilgisi olmayanlar, kendi yararına, başkasının zararına kurar yaşam oyununu; sömürü onun yaşam biçimidir… Sizce yukarıdaki tablonun temel sorumlusu olan taraf hangi kavramla nitelenebilir?..
Teori çok basit. Menderes Batı’dan para ve destek bulamayınca Sovyetler’e yöneldi. Eğer siyasi ömrü vefa etseydi darbenin yapıldığı yılın sonbaharında resmen planlanmış bir Sovyetler Birliği gezisine çıkacak, komünistlerle pek çok anlaşmanın altına imza koyacaktı… Ömrü vefa etmedi… Çünkü ABD’yi kızdırmıştı…
Özal yüzünü bağımsızlıktan yana, Avrasya’dan yana dönmeye karar vermişti. Önce Makedonya’ya uzandı; sonra da Türki Cumhuriyetlerine. Büyük bir ‘birlik’ peşindeydi… ABD’nin pek işine gelmeyen bir ‘birlik’… O seyahatten döndü geldi… Ömrü vefa etmedi…
Şimdi de “Başbakan Erdoğan ABD’yi kızdırdı” diyorlar… Bu kez daha da bıçkın ve korkusuz bir duruş var üstelik…
Ben komplo teorilerine pek aldırmam. Dedikodu gibi gelirler bana… Ama yukarıda anlatılanlar yan yana konulunca insan yine de “Allah Başbakan’ı korusun…” demekten alamıyor kendini…
Türkiye’nin cinsellik tablosu ‘yürekler acısı’…
Dün sabah işe gitmek üzere hazırlanırken eşimle gözümüz televizyona takıldı; izliyoruz… Adı da ekranda göründü: Dr. Ece Hattat… Cinsel Sağlık uzmanıymış. Konudan çok konuşmacıya takıldığımızı sonradan fark edecektik… Hattat, sadece fikri anlamda ‘dayalı döşeli’ değil; edası da bir TV program sunucusu kıvamında, fiziği son derece ‘ikna edici’… Hiç çekinmeden götürün dilediğiniz dizi filmin başrolüne koyun. Cuk oturur… Her role mi? Her role… O kadar yakışıyor ki ekrana. Bakalım kim keşfedecek Ece Hanım’ı…
Bir araştırmadan söz etti Dr. Hattat… Binlerce deneğin yer aldığı bir anket çalışmasından… Kadınlara sormuşlar... “Cinsellik sizi mutlu ediyor mu?”
Sonuç tek kelime ile korkunç: %13 Evet; %87 Hayır…
Kaba hesap 10 kadından 9’u cinsellikten mutsuz…
İkinci sorunun yanıtları da benzer doğrultuda. Bu kez talep ile ilgili… Ortada bir istek olup olmadığını anlamaya yönelik. Soru şu: Cinsellik sizi daha mutlu etmeli mi?...
Cevap oranları şöyle: %12 Hayır; %88 Evet…
Dile kolay 10 kadından 9’unun durumu yürekler acısı…
Peki ya erkeklerin durumu?.. Güney illerimizde yapılan bir araştırmaya yanıt veren erkeklerimiz, haftada ortalama 4 kez cinsel ilişkide bulunduklarını söylemişler…
Öte yandan Milliyet’e göre Ege Bölgesi'nde, bir grup doktorun yaptığı, 'Türkiye'de erken boşalma’ konulu araştırma, Türk erkeğinin cinsel ilişki süresinin Avrupa ve Amerika'daki hemcinslerine göre daha kısa sürdüğünü ortaya çıkarmış. Araştırmaya göre, Türkiye'de ortalama 52.1 saniye olan boşalma süresi Avrupa'da 98 saniye, ABD'de ise 180 saniye düzeyindeymiş.
Sabah’ta geçmiş yıllarda yer alan bir röportajda ise İstanbul Tıp Fakültesi Androloji Bilim Dalı Başkanı Ateş Kadıoğlu şu tespitte bulunmuştu: “Türkiye’de erkeklerin % 69'unun cinsel problemi var!”
Şimdi siz bütün bu bilgileri harman edip sorun kendinize: Kimin eğitime ve danışmanlığa ihtiyacı var? Kadınların mı erkeklerin mi? Sonra da ikinci soruyu sorun: Ha bire boşalan erkekler bir yanda ve hiç tatmin olamayan kadınlar da diğer yanda dururken kimlere hekim desteği alması gerektiği önerilmektedir?
Egosantrik ve egoist arasındaki farkı bilenler için söylüyorum: Birincisinden herkeste bir miktar vardır; olması da gerekir. Kişilik göstergesidir. Başkasıyla ilgili değildir. Kendine odaklıdır. Kendi çıkışlı bakar dünyaya. Kimseye zararı dokunmaz.
İkincisi ise ‘öldürücü’ olabilir… Egoistler, örneğin partnerinin tatmin olup olmamasıyla ilgisi olmayanlar, kendi yararına, başkasının zararına kurar yaşam oyununu; sömürü onun yaşam biçimidir… Sizce yukarıdaki tablonun temel sorumlusu olan taraf hangi kavramla nitelenebilir?..