“Dersim, özür dilenecek bir olay değildir!..”
25 KASIM 2011
Bu laf tabii ki bana ait değil. Kime ait olduğu aşağıda yazılı… Ama önce iki gün öncesine gidelim…
İl başkanlarının toplantısında AK Parti Genel Başkanı Başbakan Tayyip Erdoğan tarihe geçecek mükemmel bir konuşma yaptı. AK Partiyi beğenmiyor olabilirsiniz… Ona oy da vermemişsinizdir… “Dersim’de (Tunceli’de) AK Parti’nin oyları düşük çıkıyor o yüzden CHP’ye saldırmak için bu tarihi hesaplaşmayı araç olarak kullanıyorlar” diye düşünmenizi anlayabilirim; ancak Başbakan’ın bir ara en az 3-4 dakika ayakta alkışlanmış olan, retorik açısından neredeyse hatasız dünkü konuşmasının siyasi tarihimizde bir ‘kırılma noktası’ olarak hatırlanacağı, gerçeğini inkâr etmekte zorlanacaksınızdır…
Büyük bir merakla dün Sayın Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını bekledik. CHP Başkanı’nın önüne büyük bir fırsat çıkmıştı. Tam herkesin “CHP köşeye sıkıştı, zor çıkar bu espastan” dedikleri bir anda Başkan, küllerinden yeniden canlanan ‘Zümrüdü Anka kuşu’ misali göz kamaştırıcı bir yükselmeye imzasını atabilirdi… Hazır Başbakan devlet adına özür dilemişti. Bir özrü de o, 1920’lerden 40’ların sonuna kadar yıllarca bu ülkeye tek başına hükmetmiş CHP adına dileyecekti mesela; dilerken de üst düzeyden ince bir retorik sergileyecekti. Devletin çıbanbaşı olarak gördüğü yörede imha edilmiş 13.000’den fazla insanın, sürülmüş göçe zorlanmış binlerce masumun yakınlarından partisi adına özür dileyecekti. İşi Anadolu’nun geçmişine götürecek, Osmanlı üzerinden bugüne taşıyacaktı…
Ama olmadı. Dağ fare doğurdu. “Dersim özrü yetmez. Devletin arşivlerini açacaksın. Açıkladığın belgelerin hiçbiri yeni değil. Toprakları (CHP hükümetinin el koyduklarını kastediyor herhalde) geri vereceksin " dedi Kemal Bey… Yine esti gürledi, ancak işi boş. “CHP köşeye sıkıştı” diyenleri haklı çıkardı adeta.
Youtube’da yayınlanan bir haber filmi var. Sayın Kılıçdaroğlu gençlerin sorularını yanıtlarken diyor ki: “Dersim Katliamı özür dilenecek türden bir olay değildir!" Sonra ekliyor: “Dersim katliamını, Cumhuriyet tarihinin çok karanlık ve derin bir olayı olarak algılamamak gerekiyor.”
Kemal Bey bunu 1930’ların sonunda falan söylemiyor… Video çok yeni (www.youtube.com/watch?v=6C1tHbZGf8o)... Aynı videoda İ. Sabri Çağlayangil’in konuya ilişkin görüşlerine, katliamdan bazı somut olaylara ve rakamlara da yer vermişler.
İbret için okumak lazım. Ve kendisine saygı duyduğum ve güçlenmesini gerçekten çok istediğim Kemal Bey’in takkeyi önüne koyup düşünmesi lazım. İyi insan olmak, iyi siyasi iletişim yapmak için yetmiyor ne yazık ki…
İki toplantı ile moraller düzeldi
Çarşamba ve Perşembe katıldığım iki toplantı ülke geleceğine ilişkin tedirginlik duyanların ufkunu açıcı nitelikteydi.
İlki, Uluslararası İşbirliği Platformu’nun bu yıl ikincisini düzenlediği Boğaziçi Bölgesel Ortaklık Zirvesi’ydi. İki çarpıcı rakam verelim: Geçen yıl 17 ülkeden temsilciler katılmış. Bu yıl katılımcılar toplam 3 trilyon $ iş hacmine sahip 41 ülkeden gelmişler. Platformun İcra Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kerem Alkin ve Yüksek İstişare Eş Başkanları Ali Coşkun ve Mehmet Büyükekşi ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu özgüven yüklü açılış konuşmaları yaptılar. İstanbul ve Türkiye adına kıvanç duymamak olası değildi.
İkinci etkinlik, dün MÜSİAD ile Ata Yatırım işbirliği ile yapıldı. Konu, Gelişen İşletmeler Piyasası (GİP) idi. Hedef, KOBİ’lerin halka açılmasının teşvikiydi. KOSGEB ciddi bir fon ayırmıştı bu işe. SPK ve KOSGEB’in de desteklediği ve Ata Yatırım Genel Müdürü Bülent Altınel’in yönettiği panelde İMKB’yi temsilen katılan GİP Müdürü Korhan Eryılmaz’ın şu sözleri her şeyi anlatıyordu sanki: “Bizi bakkalları da halka açmaya çalışmakla suçluyorlar. Tabii açarız. Yeter ki, piyasa danışmanı bize tavsiye etsin, bağımsız denetimden geçsin ve bir iş planı ve ikna edici bir gelecek tasarımı olsun.” Ülkemizdeki şirketlerin %98’i KOBİ imiş. İstihdamın %75’ini, hasılanın ise %40’ını bunlar karşılıyormuş… Salon tıklım tıklımdı. Türkiye’yi anlamak ve özgüveni güçlendirmek adına bu toplantılar ilaç gibi geliyor.
İl başkanlarının toplantısında AK Parti Genel Başkanı Başbakan Tayyip Erdoğan tarihe geçecek mükemmel bir konuşma yaptı. AK Partiyi beğenmiyor olabilirsiniz… Ona oy da vermemişsinizdir… “Dersim’de (Tunceli’de) AK Parti’nin oyları düşük çıkıyor o yüzden CHP’ye saldırmak için bu tarihi hesaplaşmayı araç olarak kullanıyorlar” diye düşünmenizi anlayabilirim; ancak Başbakan’ın bir ara en az 3-4 dakika ayakta alkışlanmış olan, retorik açısından neredeyse hatasız dünkü konuşmasının siyasi tarihimizde bir ‘kırılma noktası’ olarak hatırlanacağı, gerçeğini inkâr etmekte zorlanacaksınızdır…
Büyük bir merakla dün Sayın Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını bekledik. CHP Başkanı’nın önüne büyük bir fırsat çıkmıştı. Tam herkesin “CHP köşeye sıkıştı, zor çıkar bu espastan” dedikleri bir anda Başkan, küllerinden yeniden canlanan ‘Zümrüdü Anka kuşu’ misali göz kamaştırıcı bir yükselmeye imzasını atabilirdi… Hazır Başbakan devlet adına özür dilemişti. Bir özrü de o, 1920’lerden 40’ların sonuna kadar yıllarca bu ülkeye tek başına hükmetmiş CHP adına dileyecekti mesela; dilerken de üst düzeyden ince bir retorik sergileyecekti. Devletin çıbanbaşı olarak gördüğü yörede imha edilmiş 13.000’den fazla insanın, sürülmüş göçe zorlanmış binlerce masumun yakınlarından partisi adına özür dileyecekti. İşi Anadolu’nun geçmişine götürecek, Osmanlı üzerinden bugüne taşıyacaktı…
Ama olmadı. Dağ fare doğurdu. “Dersim özrü yetmez. Devletin arşivlerini açacaksın. Açıkladığın belgelerin hiçbiri yeni değil. Toprakları (CHP hükümetinin el koyduklarını kastediyor herhalde) geri vereceksin " dedi Kemal Bey… Yine esti gürledi, ancak işi boş. “CHP köşeye sıkıştı” diyenleri haklı çıkardı adeta.
Youtube’da yayınlanan bir haber filmi var. Sayın Kılıçdaroğlu gençlerin sorularını yanıtlarken diyor ki: “Dersim Katliamı özür dilenecek türden bir olay değildir!" Sonra ekliyor: “Dersim katliamını, Cumhuriyet tarihinin çok karanlık ve derin bir olayı olarak algılamamak gerekiyor.”
Kemal Bey bunu 1930’ların sonunda falan söylemiyor… Video çok yeni (www.youtube.com/watch?v=6C1tHbZGf8o)... Aynı videoda İ. Sabri Çağlayangil’in konuya ilişkin görüşlerine, katliamdan bazı somut olaylara ve rakamlara da yer vermişler.
İbret için okumak lazım. Ve kendisine saygı duyduğum ve güçlenmesini gerçekten çok istediğim Kemal Bey’in takkeyi önüne koyup düşünmesi lazım. İyi insan olmak, iyi siyasi iletişim yapmak için yetmiyor ne yazık ki…
İki toplantı ile moraller düzeldi
Çarşamba ve Perşembe katıldığım iki toplantı ülke geleceğine ilişkin tedirginlik duyanların ufkunu açıcı nitelikteydi.
İlki, Uluslararası İşbirliği Platformu’nun bu yıl ikincisini düzenlediği Boğaziçi Bölgesel Ortaklık Zirvesi’ydi. İki çarpıcı rakam verelim: Geçen yıl 17 ülkeden temsilciler katılmış. Bu yıl katılımcılar toplam 3 trilyon $ iş hacmine sahip 41 ülkeden gelmişler. Platformun İcra Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kerem Alkin ve Yüksek İstişare Eş Başkanları Ali Coşkun ve Mehmet Büyükekşi ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu özgüven yüklü açılış konuşmaları yaptılar. İstanbul ve Türkiye adına kıvanç duymamak olası değildi.
İkinci etkinlik, dün MÜSİAD ile Ata Yatırım işbirliği ile yapıldı. Konu, Gelişen İşletmeler Piyasası (GİP) idi. Hedef, KOBİ’lerin halka açılmasının teşvikiydi. KOSGEB ciddi bir fon ayırmıştı bu işe. SPK ve KOSGEB’in de desteklediği ve Ata Yatırım Genel Müdürü Bülent Altınel’in yönettiği panelde İMKB’yi temsilen katılan GİP Müdürü Korhan Eryılmaz’ın şu sözleri her şeyi anlatıyordu sanki: “Bizi bakkalları da halka açmaya çalışmakla suçluyorlar. Tabii açarız. Yeter ki, piyasa danışmanı bize tavsiye etsin, bağımsız denetimden geçsin ve bir iş planı ve ikna edici bir gelecek tasarımı olsun.” Ülkemizdeki şirketlerin %98’i KOBİ imiş. İstihdamın %75’ini, hasılanın ise %40’ını bunlar karşılıyormuş… Salon tıklım tıklımdı. Türkiye’yi anlamak ve özgüveni güçlendirmek adına bu toplantılar ilaç gibi geliyor.