‘Biçim işleve tabi olmalıdır’...
29 NİSAN 2007
Son günlerde gelen ilginç e-postalardan biri Nuri Bulgulu imzasını taşıyor: “Bireysel bankacılık işlemlerimde kolaylık olsun diye yeni kullanmaya başladığım HSBC Bank’ın internet sayfasında ilişikte gönderdiğim reklam ilgimi çekti ve kendi kendime sordum: ‘Acaba HSBC müşterisini havucun peşinden giden malum hayvan olarak mı görüyor?’ diye. Bu konuda sizin yorumunuzu da merak etmiyor değilim hani?”
Naçizane yorumumuzu hemen söyleyelim:
1. Aslolan algılamadır. Eğer birileri ‘Acaba bizi eşek yerine mi koyuyorlar?’ diye düşünse, ortada bir iletişim sorunu var demektir.
2. Yapılan iş hayli ‘inovatiftir’. Farklıdır ve çekicidir... Bu da reklam verenin iki kere dikkat etmesini gerektiren bir durumdur. Frank Lloyd Wright’ın “Form follows function” (Biçim işlevi izler - işleve tabi olmalıdır) şeklindeki ilkesi iletişim için tamamen geçerlidir.
3. Bazen biraz hoşgörülü olmak gerekebilir Sevgili Bulgulu... HSBC’nin bu reklamı hedef kitlesine hakaret etmek niyetiyle değil; kendini daha iyi ifade etmek amacıyla hazırlatmış olduğunu düşünüp, içinizi rahatlatmanızı tavsiye ederim...
Bu nasıl müzik sektörü?
Şaşırmışlar. O gece ödül almak için değil ödül vermek için Lütfi Kırdar’ın yolunu tutmuş olan Tamer Karadağlı da şaşkın: “Yazık günah. Neden hiçbir sanatçı gelmemiş. Çok üzüldüm. Kendi gecelerine sahip çıkmıyorlar!”...
Ödülün adı ‘MÜYAP Türkiye Müzik Endüstrisi Ödülleri 2007’...
İsim iddialı... Deve dişi gibi... Ama gelin görün ki, MÜYAP kendi web sitesinde bile olayı görmezden gelmiş. Ödül gecesinden tek bir bilgi yok...
Bir sektörün meslek kuruluşu zayıfsa, o sektörden hiçbir şey olmuyor... Kendi markasını yönetemeyen bir sektör; popüler müzik starlarının markasını nasıl yönetecek?..
O zaman geriye popüler müzikte marka yönetimi deyince üç şey kalıyor zaten:
1. Paparazi programlarında boy göstermek ve ona buna sataşıp gündemde kalmaya çalışmak...
2. Sık sık sevgili değiştirip, evlenip boşanıp sansasyon yaratmak; kimin eli kimin cebinde haberleriyle medyada bol bol boy göstermek...
3. Cinsellik ve şiddeti ön plana çıkaran kliplerle TV’lerde boy gösterip diğer abuk publicity (görünürlük) unsurlarıyla birlikte ön plana fırlayarak ekstralarla para kazanmaya çalışmak...
Peki, korsan işlerle nasıl savaşılacak? Popüler müzikte nasıl marka olunacak?.. Hiç mühim değil. Arada bir çıkar ağlarsın bu konuda yeter...
Konutta ayrışmak zor iş!..
Ev almaya ne ihtiyacım var ne de param... Yani gazetelerde özellikle hafta sonları çıkan ‘konut reklamlarının’ kesinlikle hedef kitlesi içine girmiyorum. Yine de, emlak reklamlarında ciddi bir iletişim sorunu olduğunu düşünüyorum. Neredeyse tüm konut reklamları birbirlerine benziyor. Sadece reklamlar mı? Hayır. Konutların mimari anlayışları da, marka vaatleri de...
Şimdiye kadar gördüklerimin arasında üç tanesinin sıyrıldığını düşünüyorum:
Bir: Konsept İstanbul. “Hangisi daha dengeli” sloganıyla çıkan ve legodan yapılmış biri yatay diğeri dikey iki bina ile rasyonel faydanın simgelendiği reklamlar... Hem fiyatları uygun hem kendisini tamamen ayrıştırıyor. Alttaki imza Dumankaya.
İki: NARCITY. Birinciye oranla biraz daha pahalı ama yerleşim ve konsept burada da çok farklı. Adaları karşısına alması fiyat farkını haklı kılabilir. İmza: Tepe İnşaat...
Üç: Rapsodi Evleri. Üçü içinde şehir merkezine en yakın olanı. Osmanlı mimarisin yaptığı gönderme ile sadece içerisi değil dışarısı ile de bir yaşam zevki vaat eden bir konsept. Hemen hemen bitmiş gibi. Alttaki imza: Aktürk Yapı...
Alttaki imzalar önemli mi? Hem de çok!.. İtibar her şeydir... Hele söz konusu olan konutsa...
Sadece ‘Vermek’le olmaz...
Kurumsal ve Sosyal Sorumluluk (KSS) konusunda bir hususa dikkat edilmezse, yapılan çalışma yol-su-elektrik olarak KSS yatırımı yapan kuruluşa geri dönmüyor.
Bilindiği gibi KSS çalışmaları bir ‘hayır hasenat’ işi değildir. KSS yatırımlarında temel hedef, kuruluş ya da kişinin itibarını artırmaktır. İtibarı artırmanın temel hedefi ise ticari başarıya katma değer getirmektir.
O halde KSS yatırımı yapmak demek, ‘sosyal içerikli konulara mali destek sağlamak’ değildir. Bu yüzden bu tür projelerde en önemli şey, projenin kendisi kadar projenin tanıtımının da doğru yapılmasıdır.
Bu çerçevede Afife Tiyatro Ödülleri 2007’ye sponsor olan Yapı Kredi Sigorta örnek bir çalışma sergilemektedir. O kadar odaklı bir iletişim yürüttüler ki, hiç niyetimiz yokken pazartesi akşamı Lütfi Kırdar’ın yolunu tutacağız. Umarız bu işi yıllarca, aynı etkili iletişimle sürdürür. Çünkü KSS’de süreklilik en önemli kritik başarı faktörü’dür...
Naçizane yorumumuzu hemen söyleyelim:
1. Aslolan algılamadır. Eğer birileri ‘Acaba bizi eşek yerine mi koyuyorlar?’ diye düşünse, ortada bir iletişim sorunu var demektir.
2. Yapılan iş hayli ‘inovatiftir’. Farklıdır ve çekicidir... Bu da reklam verenin iki kere dikkat etmesini gerektiren bir durumdur. Frank Lloyd Wright’ın “Form follows function” (Biçim işlevi izler - işleve tabi olmalıdır) şeklindeki ilkesi iletişim için tamamen geçerlidir.
3. Bazen biraz hoşgörülü olmak gerekebilir Sevgili Bulgulu... HSBC’nin bu reklamı hedef kitlesine hakaret etmek niyetiyle değil; kendini daha iyi ifade etmek amacıyla hazırlatmış olduğunu düşünüp, içinizi rahatlatmanızı tavsiye ederim...
Bu nasıl müzik sektörü?
Şaşırmışlar. O gece ödül almak için değil ödül vermek için Lütfi Kırdar’ın yolunu tutmuş olan Tamer Karadağlı da şaşkın: “Yazık günah. Neden hiçbir sanatçı gelmemiş. Çok üzüldüm. Kendi gecelerine sahip çıkmıyorlar!”...
Ödülün adı ‘MÜYAP Türkiye Müzik Endüstrisi Ödülleri 2007’...
İsim iddialı... Deve dişi gibi... Ama gelin görün ki, MÜYAP kendi web sitesinde bile olayı görmezden gelmiş. Ödül gecesinden tek bir bilgi yok...
Bir sektörün meslek kuruluşu zayıfsa, o sektörden hiçbir şey olmuyor... Kendi markasını yönetemeyen bir sektör; popüler müzik starlarının markasını nasıl yönetecek?..
O zaman geriye popüler müzikte marka yönetimi deyince üç şey kalıyor zaten:
1. Paparazi programlarında boy göstermek ve ona buna sataşıp gündemde kalmaya çalışmak...
2. Sık sık sevgili değiştirip, evlenip boşanıp sansasyon yaratmak; kimin eli kimin cebinde haberleriyle medyada bol bol boy göstermek...
3. Cinsellik ve şiddeti ön plana çıkaran kliplerle TV’lerde boy gösterip diğer abuk publicity (görünürlük) unsurlarıyla birlikte ön plana fırlayarak ekstralarla para kazanmaya çalışmak...
Peki, korsan işlerle nasıl savaşılacak? Popüler müzikte nasıl marka olunacak?.. Hiç mühim değil. Arada bir çıkar ağlarsın bu konuda yeter...
Konutta ayrışmak zor iş!..
Ev almaya ne ihtiyacım var ne de param... Yani gazetelerde özellikle hafta sonları çıkan ‘konut reklamlarının’ kesinlikle hedef kitlesi içine girmiyorum. Yine de, emlak reklamlarında ciddi bir iletişim sorunu olduğunu düşünüyorum. Neredeyse tüm konut reklamları birbirlerine benziyor. Sadece reklamlar mı? Hayır. Konutların mimari anlayışları da, marka vaatleri de...
Şimdiye kadar gördüklerimin arasında üç tanesinin sıyrıldığını düşünüyorum:
Bir: Konsept İstanbul. “Hangisi daha dengeli” sloganıyla çıkan ve legodan yapılmış biri yatay diğeri dikey iki bina ile rasyonel faydanın simgelendiği reklamlar... Hem fiyatları uygun hem kendisini tamamen ayrıştırıyor. Alttaki imza Dumankaya.
İki: NARCITY. Birinciye oranla biraz daha pahalı ama yerleşim ve konsept burada da çok farklı. Adaları karşısına alması fiyat farkını haklı kılabilir. İmza: Tepe İnşaat...
Üç: Rapsodi Evleri. Üçü içinde şehir merkezine en yakın olanı. Osmanlı mimarisin yaptığı gönderme ile sadece içerisi değil dışarısı ile de bir yaşam zevki vaat eden bir konsept. Hemen hemen bitmiş gibi. Alttaki imza: Aktürk Yapı...
Alttaki imzalar önemli mi? Hem de çok!.. İtibar her şeydir... Hele söz konusu olan konutsa...
Sadece ‘Vermek’le olmaz...
Kurumsal ve Sosyal Sorumluluk (KSS) konusunda bir hususa dikkat edilmezse, yapılan çalışma yol-su-elektrik olarak KSS yatırımı yapan kuruluşa geri dönmüyor.
Bilindiği gibi KSS çalışmaları bir ‘hayır hasenat’ işi değildir. KSS yatırımlarında temel hedef, kuruluş ya da kişinin itibarını artırmaktır. İtibarı artırmanın temel hedefi ise ticari başarıya katma değer getirmektir.
O halde KSS yatırımı yapmak demek, ‘sosyal içerikli konulara mali destek sağlamak’ değildir. Bu yüzden bu tür projelerde en önemli şey, projenin kendisi kadar projenin tanıtımının da doğru yapılmasıdır.
Bu çerçevede Afife Tiyatro Ödülleri 2007’ye sponsor olan Yapı Kredi Sigorta örnek bir çalışma sergilemektedir. O kadar odaklı bir iletişim yürüttüler ki, hiç niyetimiz yokken pazartesi akşamı Lütfi Kırdar’ın yolunu tutacağız. Umarız bu işi yıllarca, aynı etkili iletişimle sürdürür. Çünkü KSS’de süreklilik en önemli kritik başarı faktörü’dür...