‘Merd-i kıpti’ ne yaparmış…
12 Mart 2016 yeni Şafak
ABD Başkanı Obama, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı'otoriter bir lider' addediyormuş. Haberin kaynağı Barack Obama ile söyleşi yapan The Atlantic dergisinden Jeffrey Goldbergadındaki zat-ı muhteremmiş. Cümlesi aynen şöyle:
“Obama, Erdoğan'ı başta Doğu-Batı bölünmesine köprü olabilecek ılımlı bir Müslüman lider olarak görüyordu. Ama artık Obama, Erdoğan'ı bir fiyasko, muazzam ordusunu Suriye'ye istikrar getirmek için kullanmayı reddeden otoriter bir lider addediyor.”
Haber değil, yorum demek daha doğru. “Obama şöyle dedi:” diyerek iki nokta üst üste koyup, tırnak içinde açık açık Obama'nın ne demiş olduğunu aktarmıyor bize. Aktarmak zorunda da değil. Biz de bu ifadeleri direkt bir beyanattan okumadığımız için, yorumun yorumunda serbestiz elbette. Yorum şöyle devam ediyor:
Bay Goldberg'e göre Obama, 'Ortadoğu'da tüm ihtiyacım olan birkaç akıllı otokrat' ifadesini kullanarak espri de yapmış. (Bu espri (!), bize amaçlandığı gibi Erdoğan'ı değil ama yayın yönetmenimizİbrahim Karagül'ün İslam'a karşı savaşın Rusya'ya ihale edilmek istendiğine dair dünkü çok önemli tespitlerini ve Putin'i hatırlatıveriyor.)
Hıristiyan Batılı kafalar, AB ile ilişkilerinden başlayarak tüm dünyadaki konumlandırmasına uzanan bir bakış açısıyla Türkiye lokmasını hazmetme derdinde olmadıkları için Ortadoğu'daki liderler içinde herhangi bir ayrım gözetmeksizin, hepsini aynı kapta değerlendirip, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da, tıpkı nereye koyacaklarını bilemedikleri ülkemiz gibi, toptancı bir yaklaşımla reddetmeye eğilimlidir. Ancak ABD'nin Kamu Diplomasisi stratejilerini hazırlayan kafaların Türkiye'nin yenir yutulur lokma olmadığı konusunda en az Obama kadar ayık olduklarına hiç şüphemiz yoktur.
Bu arada Jeffrey Goldberg'in Obama röportajını haberleştiren arkadaşlarımız şu noktaya da dikkat çekmeyi ihmal etmemişler. Birlikte okuyalım:
“Obama'nın, Ağustos 2013'te kimyasal silahla sivillere saldırı haberleri üzerine kırmızı çizgiler uyarınca Suriye'ye askeri müdaheleye niyetlenmesi ama son anda bundan vazgeçmesini sorgulayan Goldberg'e 'O andan gurur duyuyorum. Zor ama kesinlikle doğru karardı' dedi.”
Kazın ayağı öyle değil, böyleymiş demek ki. Suriye'ye girmediği için gururlanan Obama oraya kimin ordusunu iteklemek istiyordu? Jeffrey Goldberg'in yazının girişinde alıntıladığımız cümleleri, durumun fotoğrafına harika bir netlik ayarı yapıyor. Tekrarlayalım:
“Obama, Erdoğan'ı başta Doğu-Batı bölünmesine köprü olabilecek ılımlı bir Müslüman lider olarak görüyordu. Ama artık Obama, Erdoğan'ı bir fiyasko, muazzam ordusunu Suriye'ye istikrar getirmek için kullanmayı reddeden otoriter bir lider addediyor.”
Öte yandan Türkiye bütün Avrupa'yı tehdit edecek göçmen akınını engellemek ve o insanlara şefkat kapılarını aralamak adına, 'Güvenli Bölge', 'Tampon Bölge' önerilerini ortaya attığı yıllarda pek oralı olmayan Batı, bugün Suriye'nin kuzeyinde bir 'Güvenli Şehir'kurulması projesine destek vermekte…
Merd-i Kıpti takımı bunu da kaydedip, “Haklı çıkmaktan bıkmayan” Türkiye'nin dediklerini ciddiye almayı öğrenebilse…
Davos İstanbul'a geliyor!..
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi hocalarından Prof. Dr. Ali Murat aynı zamanda iletişim öğrencilerine master ve doktora bursu veren Bersay İletişim Enstitüsü'nün de Genel Koordinatörüdür… Hoca, Davos Dünya Ekonomik Forumu'nun bir uzantısı olan Davos Dünya İletişim Forumu'nun Kuala Lumpur'da ve geçen hafta da Davos'ta yapılan son iki toplantısına Türkiye'den konuşmacı olarak davet edilen tek iletişimcidir…
Kendisine dönüşünde sorduk: “Son iki uluslararası toplantıda yüzlerce dinleyici arasında Türkiye'den kaç iletişimci vardı?” Yanıtı tahmin etmiştik: “Sıfır!” dedi Hoca… Buna rağmen büyük bir cesaret ve çaba ile Davos Dünya İletişim Forumu'nun bu sonbahardaki 3-4 Kasım toplantısını İstanbul'a, İstanbul Üniversitesi'ne aldırmayı başarmış… Bu arada dünyada ilk defa bir üniversitenin ev sahipliğinde yapılacak organizasyon, Türkiye için de bir ilk olma özelliği taşıyor.
Türkiye markasını yönetmeye soyunanların ve özellikle Kamu Diplomasi Koordinatörlüğü'nün dikkatine sunulur…
Aynı bağlamda dikkate sunmak istediğimiz bir husus da Hoca'nın Davos'tan 9 Mart'ta attığı tweet'ler… Hoca'nın izniyle aşağıya alıyorum:
1- Dünya İletişim Forumu davetlisi olarak Davos'ta Kriz İletişimini anlatıyorum. İstanbul'daki bombalamaları soruyorlar…
2- Müthiş bir Türkiye ve İstanbul ilgisini meydanlarda patlayan bombaların endişesine terk edemeyiz…
3- Ekonomik verileri, uluslararası ticareti büyütmek tek başına yetmiyor, ülke itibarına ve ülke markasına oynamak artık çok daha önemli…
4- Her şeye rağmen Davos ikna oldu! 3-4 Kasım'da Davos Dünya İletişim Forumu'nu İstanbul Üniversitesi'nin ev sahipliğinde Beyazıt'ta topluyoruz!..
5- Dünyanın her yerinden iletişimin gerçek profesyonelleri “Krizler ve Mücadeleler”i tartışmak üzere İstanbul'a geliyor, heyecanla…
6- (Türkiye ile politik sorunların diyalog ve iletişimle çözülebileceğine inanan) Rus meslektaşımla Çerçeveleme Teorisi, İtalyan meslektaşımla Liderlik Yüreklendirme ve İtibarı konuşunca, yapacak ne çok iş var memlekette…
“Obama, Erdoğan'ı başta Doğu-Batı bölünmesine köprü olabilecek ılımlı bir Müslüman lider olarak görüyordu. Ama artık Obama, Erdoğan'ı bir fiyasko, muazzam ordusunu Suriye'ye istikrar getirmek için kullanmayı reddeden otoriter bir lider addediyor.”
Haber değil, yorum demek daha doğru. “Obama şöyle dedi:” diyerek iki nokta üst üste koyup, tırnak içinde açık açık Obama'nın ne demiş olduğunu aktarmıyor bize. Aktarmak zorunda da değil. Biz de bu ifadeleri direkt bir beyanattan okumadığımız için, yorumun yorumunda serbestiz elbette. Yorum şöyle devam ediyor:
Bay Goldberg'e göre Obama, 'Ortadoğu'da tüm ihtiyacım olan birkaç akıllı otokrat' ifadesini kullanarak espri de yapmış. (Bu espri (!), bize amaçlandığı gibi Erdoğan'ı değil ama yayın yönetmenimizİbrahim Karagül'ün İslam'a karşı savaşın Rusya'ya ihale edilmek istendiğine dair dünkü çok önemli tespitlerini ve Putin'i hatırlatıveriyor.)
Hıristiyan Batılı kafalar, AB ile ilişkilerinden başlayarak tüm dünyadaki konumlandırmasına uzanan bir bakış açısıyla Türkiye lokmasını hazmetme derdinde olmadıkları için Ortadoğu'daki liderler içinde herhangi bir ayrım gözetmeksizin, hepsini aynı kapta değerlendirip, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da, tıpkı nereye koyacaklarını bilemedikleri ülkemiz gibi, toptancı bir yaklaşımla reddetmeye eğilimlidir. Ancak ABD'nin Kamu Diplomasisi stratejilerini hazırlayan kafaların Türkiye'nin yenir yutulur lokma olmadığı konusunda en az Obama kadar ayık olduklarına hiç şüphemiz yoktur.
Bu arada Jeffrey Goldberg'in Obama röportajını haberleştiren arkadaşlarımız şu noktaya da dikkat çekmeyi ihmal etmemişler. Birlikte okuyalım:
“Obama'nın, Ağustos 2013'te kimyasal silahla sivillere saldırı haberleri üzerine kırmızı çizgiler uyarınca Suriye'ye askeri müdaheleye niyetlenmesi ama son anda bundan vazgeçmesini sorgulayan Goldberg'e 'O andan gurur duyuyorum. Zor ama kesinlikle doğru karardı' dedi.”
Kazın ayağı öyle değil, böyleymiş demek ki. Suriye'ye girmediği için gururlanan Obama oraya kimin ordusunu iteklemek istiyordu? Jeffrey Goldberg'in yazının girişinde alıntıladığımız cümleleri, durumun fotoğrafına harika bir netlik ayarı yapıyor. Tekrarlayalım:
“Obama, Erdoğan'ı başta Doğu-Batı bölünmesine köprü olabilecek ılımlı bir Müslüman lider olarak görüyordu. Ama artık Obama, Erdoğan'ı bir fiyasko, muazzam ordusunu Suriye'ye istikrar getirmek için kullanmayı reddeden otoriter bir lider addediyor.”
Öte yandan Türkiye bütün Avrupa'yı tehdit edecek göçmen akınını engellemek ve o insanlara şefkat kapılarını aralamak adına, 'Güvenli Bölge', 'Tampon Bölge' önerilerini ortaya attığı yıllarda pek oralı olmayan Batı, bugün Suriye'nin kuzeyinde bir 'Güvenli Şehir'kurulması projesine destek vermekte…
Merd-i Kıpti takımı bunu da kaydedip, “Haklı çıkmaktan bıkmayan” Türkiye'nin dediklerini ciddiye almayı öğrenebilse…
Davos İstanbul'a geliyor!..
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi hocalarından Prof. Dr. Ali Murat aynı zamanda iletişim öğrencilerine master ve doktora bursu veren Bersay İletişim Enstitüsü'nün de Genel Koordinatörüdür… Hoca, Davos Dünya Ekonomik Forumu'nun bir uzantısı olan Davos Dünya İletişim Forumu'nun Kuala Lumpur'da ve geçen hafta da Davos'ta yapılan son iki toplantısına Türkiye'den konuşmacı olarak davet edilen tek iletişimcidir…
Kendisine dönüşünde sorduk: “Son iki uluslararası toplantıda yüzlerce dinleyici arasında Türkiye'den kaç iletişimci vardı?” Yanıtı tahmin etmiştik: “Sıfır!” dedi Hoca… Buna rağmen büyük bir cesaret ve çaba ile Davos Dünya İletişim Forumu'nun bu sonbahardaki 3-4 Kasım toplantısını İstanbul'a, İstanbul Üniversitesi'ne aldırmayı başarmış… Bu arada dünyada ilk defa bir üniversitenin ev sahipliğinde yapılacak organizasyon, Türkiye için de bir ilk olma özelliği taşıyor.
Türkiye markasını yönetmeye soyunanların ve özellikle Kamu Diplomasi Koordinatörlüğü'nün dikkatine sunulur…
Aynı bağlamda dikkate sunmak istediğimiz bir husus da Hoca'nın Davos'tan 9 Mart'ta attığı tweet'ler… Hoca'nın izniyle aşağıya alıyorum:
1- Dünya İletişim Forumu davetlisi olarak Davos'ta Kriz İletişimini anlatıyorum. İstanbul'daki bombalamaları soruyorlar…
2- Müthiş bir Türkiye ve İstanbul ilgisini meydanlarda patlayan bombaların endişesine terk edemeyiz…
3- Ekonomik verileri, uluslararası ticareti büyütmek tek başına yetmiyor, ülke itibarına ve ülke markasına oynamak artık çok daha önemli…
4- Her şeye rağmen Davos ikna oldu! 3-4 Kasım'da Davos Dünya İletişim Forumu'nu İstanbul Üniversitesi'nin ev sahipliğinde Beyazıt'ta topluyoruz!..
5- Dünyanın her yerinden iletişimin gerçek profesyonelleri “Krizler ve Mücadeleler”i tartışmak üzere İstanbul'a geliyor, heyecanla…
6- (Türkiye ile politik sorunların diyalog ve iletişimle çözülebileceğine inanan) Rus meslektaşımla Çerçeveleme Teorisi, İtalyan meslektaşımla Liderlik Yüreklendirme ve İtibarı konuşunca, yapacak ne çok iş var memlekette…