Navigasyon aleti olmadan olmaz
18.01.2014- Yeni Şafak Gazetesi
Türkiye'yi tüm renkleriyle bir bütün olarak görmek yerine sadece Hükümet-Cemaat çelişkisi eksenine kilitleyen bakış açılarıyla büyük meselelerin analizi yapılabilir mi? Siyaset arenasında varlığını hissettirenler örneğin, Prof. Dr. Yılmaz Esmer'in neredeyse adıyla özdeşleşecek kadar kendisiyle bütünleşmiş 'Kültür ve Değerler Araştırması'nı seneler içinde karşılaştırarak takip etmeye zaman bulabiliyorlar mıdır? Yılmaz Esmer Hoca'nın 'Türkiye Değerler Atlası 2012' araştırmasındaki bazı sonuçları, bizleri tek bir alana çekmeye çalışan son günlerin tartışmalarından gerçek hayata dönmemize katkıda bulunabilir.
- Ordu'ya duyulan güven düzeyinde (90'dan 75'e) son yıllarda bir düşüş var. (Son iki yılda ise hafif de olsa bir yükseliş söz konusu)
- AB'ye duyulan güven, dalgalı seyretmekle birlikte, 1990 ile 2010'lu yılların başında hemen hemen aynı düzeyde (1990: % 36, 2011/12: % 39)
- Dinin toplum hayatındaki yeri en üst düzeylerde. (Yaklaşık her üç kişiden biri hem 30 gün oruç tutuyor ve günde beş vakit namazını kılıyor. Kendisini 'dindar bir kişi' olarak tanımlayanların oranı, son 22 yılda 10 puan kadar yükseldi.
- Kadınların yüzde 71'i 'ailenin reisi erkek olmalı' diyor.
- Kadınların yüzde 59'u 'kadın her zaman kocasına itaat etmeli, onun sözünden çıkmamalı' diyor. Bu oran İzmir'de yüzde 40, Doğu Anadolu'da yüzde 71.
- Kapsamlı muhafazakarlık ölçeği değerleri (100 puan üzerinden. 1999: 60, 2001: 65, 2011: 63)'
Bu sonuçlar tablonun tamamı değil; ancak nasıl bir toplum olduğumuz konusunda, kültür ve değerler manzumemizi ortaya koyması açısından kesinlikle son derece kıymetli.
Konda'nın web sitesinde ve sosyal medyada 2012 yılına ait 'tadımlık' olarak verdiği şu sonuçlar da Türkiye'yi anlamak isteyenler için bülbül gibi şakırcasına ne kadar da çok şey anlatıyorlar, dinlemek isteyenlere:
'Mahkemeler, polisler zengin ve fakir olmamıza göre farklı muamele yapıyorlar.' ifadesinin yorumuna bakalım:
Yüzde 57 Katılıyorum. Yüzde 18 Katılmıyorum. Yüzde 25 Çekimser. (Şubat 2012. Tüm Türkiye. 2588 kişi)
Ve yine bir başka çarpıcı sonuç: 'Almanya'daki Türk çocuklarının Türkçe eğitim alamaması insan hakları ihlalidir.' ifadesinin karşılığına bakalım:
Yüzde 81 Katılıyorum. Yüzde 8 Katılmıyorum. Yüzde 10 Çekimser.
Benzer bir başka tespit ve katılanları, katılmayanları şöyle: 'Türkiye'deki Kürt çocuklarının Kürtçe eğitim alamaması insan hakları ihlalidir.'
Yüzde 47 Katılıyorum. Yüzde 36 Katılmıyorum. Yüzde 17 Çekimser (Haziran 2012 tüm Türkiye 2559 kişi)
Peki ya 'Nasıl evlendiniz?' sorusuna verilen yanıtların oranlarına gelecek olursak:
Yüzde 44 'Karşılıklı karar verdik.' Yüzde 48 'Görücü usulü ile evlendik.' Yüzde 8 'Rızam dışında büyüklerimin kararıyla.' (Ocak 2012. Tüm Türkiye. 2517 kişi)
Bu sonuçları bilmesek ve tahmin etmemiz istense nasıl karşılıklar verirdik acaba? Memleket hakkında ne biliyoruz ki? Bilmiyoruz ama bilmesek de TV'lerde şu sıra bilip bilmemenin ötesinde bir iştahla tam da 'ağzı olan konuşuyor' durumu var. Somut araştırma verilerine dayanarak analiz yapmak ya kimsenin işine gelmiyor, ya da üşeniyorlar. Oysa navigasyon aletleri olmadan siyasi analizde yol almak olası değil.
Afaki konuşmaktan bir nebze kaçmak için iki adrese başvurdum: Metropoll'den Prof. Dr. Özer Sencar ve Konda'dan Bekir Ağırdır... Özer bey ilk araştırmayı yolladı. Sahası 16 Aralık'ta bitmiş olanı... Sonrasındaki algıyla ilgili olanı da yollarsa mükemmel bir kıyaslama olanağı doğar...
Bekir Ağırdır üstad, talep üzerine profesyonelce oluşturulan araştırmanın tamamını tabii ki bana göndermedi. Ancak yorumunu iletti. Ağırdır dedi ki: 'Kriz ânında AK Parti puanı (tarafsızlar dağıtılmadan) %32-35 bantına düşüyor. (Dağıtılması halinde bu puanların 10'ar adet artması tahmin edilebilir). AK Parti'nin puanı kriz soğuduktan sonra %40'a çıkıyor.'
Oysa medyaya, hele de sosyal medyaya bakacak olursak AK Parti'nin gücü yerlerde sürünüyor. Biraz zorlasanız, baraja takılacağını söyleyenlere bile rastlayabilirsiniz.
Öte yandan Bekir Ağırdır, araştırmalarının halkın %80'inin 'yolsuzluk iddialarının' gerçek olduğuna inandığını gösterdiğini tespit ediyor...
Başbakan Erdoğan, global ve yerel saldırıya karşı verdiği son savaşta bu tarafsızların oylarının dağılımıyla şu anda dahi %50'nin üstüne işaret eden oy potansiyeline güvenerek stratejisini kuruyor. Bize kalırsa o %80'i kesinlikle ihmal etmemeli. Etmediğinin bir işareti olarak, HYSK yasası konusunda TBMM'de uzlaşma araması, Bakanın etkisini azaltmak üzere bazı maddelerden vazgeçilmesini sağlaması gösterilebilir mi?.
Özetle; Türkiye halkının gündemi ve eğilimi ile medyanın gündemi ve eğilimi yine aynı değildir... Bu nedenle başımızı kuma gömmekte ısrar etmek yerine, bilmediğimizi itiraf edip, navigasyon aletlerinin göstergelerine zaman zaman da olsa göz atalım. Hele ki siyaset yapıyorsak aynı konudaki farklı araştırma sonuçlarını birbirleriyle kıyaslayarak yorumlamaya çalışmaktan bir an olsun vazgeçmeyelim.
Türkiye'yi tüm renkleriyle bir bütün olarak görmek yerine sadece Hükümet-Cemaat çelişkisi eksenine kilitleyen bakış açılarıyla büyük meselelerin analizi yapılabilir mi? Siyaset arenasında varlığını hissettirenler örneğin, Prof. Dr. Yılmaz Esmer'in neredeyse adıyla özdeşleşecek kadar kendisiyle bütünleşmiş 'Kültür ve Değerler Araştırması'nı seneler içinde karşılaştırarak takip etmeye zaman bulabiliyorlar mıdır? Yılmaz Esmer Hoca'nın 'Türkiye Değerler Atlası 2012' araştırmasındaki bazı sonuçları, bizleri tek bir alana çekmeye çalışan son günlerin tartışmalarından gerçek hayata dönmemize katkıda bulunabilir.
- Ordu'ya duyulan güven düzeyinde (90'dan 75'e) son yıllarda bir düşüş var. (Son iki yılda ise hafif de olsa bir yükseliş söz konusu)
- AB'ye duyulan güven, dalgalı seyretmekle birlikte, 1990 ile 2010'lu yılların başında hemen hemen aynı düzeyde (1990: % 36, 2011/12: % 39)
- Dinin toplum hayatındaki yeri en üst düzeylerde. (Yaklaşık her üç kişiden biri hem 30 gün oruç tutuyor ve günde beş vakit namazını kılıyor. Kendisini 'dindar bir kişi' olarak tanımlayanların oranı, son 22 yılda 10 puan kadar yükseldi.
- Kadınların yüzde 71'i 'ailenin reisi erkek olmalı' diyor.
- Kadınların yüzde 59'u 'kadın her zaman kocasına itaat etmeli, onun sözünden çıkmamalı' diyor. Bu oran İzmir'de yüzde 40, Doğu Anadolu'da yüzde 71.
- Kapsamlı muhafazakarlık ölçeği değerleri (100 puan üzerinden. 1999: 60, 2001: 65, 2011: 63)'
Bu sonuçlar tablonun tamamı değil; ancak nasıl bir toplum olduğumuz konusunda, kültür ve değerler manzumemizi ortaya koyması açısından kesinlikle son derece kıymetli.
Konda'nın web sitesinde ve sosyal medyada 2012 yılına ait 'tadımlık' olarak verdiği şu sonuçlar da Türkiye'yi anlamak isteyenler için bülbül gibi şakırcasına ne kadar da çok şey anlatıyorlar, dinlemek isteyenlere:
'Mahkemeler, polisler zengin ve fakir olmamıza göre farklı muamele yapıyorlar.' ifadesinin yorumuna bakalım:
Yüzde 57 Katılıyorum. Yüzde 18 Katılmıyorum. Yüzde 25 Çekimser. (Şubat 2012. Tüm Türkiye. 2588 kişi)
Ve yine bir başka çarpıcı sonuç: 'Almanya'daki Türk çocuklarının Türkçe eğitim alamaması insan hakları ihlalidir.' ifadesinin karşılığına bakalım:
Yüzde 81 Katılıyorum. Yüzde 8 Katılmıyorum. Yüzde 10 Çekimser.
Benzer bir başka tespit ve katılanları, katılmayanları şöyle: 'Türkiye'deki Kürt çocuklarının Kürtçe eğitim alamaması insan hakları ihlalidir.'
Yüzde 47 Katılıyorum. Yüzde 36 Katılmıyorum. Yüzde 17 Çekimser (Haziran 2012 tüm Türkiye 2559 kişi)
Peki ya 'Nasıl evlendiniz?' sorusuna verilen yanıtların oranlarına gelecek olursak:
Yüzde 44 'Karşılıklı karar verdik.' Yüzde 48 'Görücü usulü ile evlendik.' Yüzde 8 'Rızam dışında büyüklerimin kararıyla.' (Ocak 2012. Tüm Türkiye. 2517 kişi)
Bu sonuçları bilmesek ve tahmin etmemiz istense nasıl karşılıklar verirdik acaba? Memleket hakkında ne biliyoruz ki? Bilmiyoruz ama bilmesek de TV'lerde şu sıra bilip bilmemenin ötesinde bir iştahla tam da 'ağzı olan konuşuyor' durumu var. Somut araştırma verilerine dayanarak analiz yapmak ya kimsenin işine gelmiyor, ya da üşeniyorlar. Oysa navigasyon aletleri olmadan siyasi analizde yol almak olası değil.
Afaki konuşmaktan bir nebze kaçmak için iki adrese başvurdum: Metropoll'den Prof. Dr. Özer Sencar ve Konda'dan Bekir Ağırdır... Özer bey ilk araştırmayı yolladı. Sahası 16 Aralık'ta bitmiş olanı... Sonrasındaki algıyla ilgili olanı da yollarsa mükemmel bir kıyaslama olanağı doğar...
Bekir Ağırdır üstad, talep üzerine profesyonelce oluşturulan araştırmanın tamamını tabii ki bana göndermedi. Ancak yorumunu iletti. Ağırdır dedi ki: 'Kriz ânında AK Parti puanı (tarafsızlar dağıtılmadan) %32-35 bantına düşüyor. (Dağıtılması halinde bu puanların 10'ar adet artması tahmin edilebilir). AK Parti'nin puanı kriz soğuduktan sonra %40'a çıkıyor.'
Oysa medyaya, hele de sosyal medyaya bakacak olursak AK Parti'nin gücü yerlerde sürünüyor. Biraz zorlasanız, baraja takılacağını söyleyenlere bile rastlayabilirsiniz.
Öte yandan Bekir Ağırdır, araştırmalarının halkın %80'inin 'yolsuzluk iddialarının' gerçek olduğuna inandığını gösterdiğini tespit ediyor...
Başbakan Erdoğan, global ve yerel saldırıya karşı verdiği son savaşta bu tarafsızların oylarının dağılımıyla şu anda dahi %50'nin üstüne işaret eden oy potansiyeline güvenerek stratejisini kuruyor. Bize kalırsa o %80'i kesinlikle ihmal etmemeli. Etmediğinin bir işareti olarak, HYSK yasası konusunda TBMM'de uzlaşma araması, Bakanın etkisini azaltmak üzere bazı maddelerden vazgeçilmesini sağlaması gösterilebilir mi?.
Özetle; Türkiye halkının gündemi ve eğilimi ile medyanın gündemi ve eğilimi yine aynı değildir... Bu nedenle başımızı kuma gömmekte ısrar etmek yerine, bilmediğimizi itiraf edip, navigasyon aletlerinin göstergelerine zaman zaman da olsa göz atalım. Hele ki siyaset yapıyorsak aynı konudaki farklı araştırma sonuçlarını birbirleriyle kıyaslayarak yorumlamaya çalışmaktan bir an olsun vazgeçmeyelim.