Neden önce bir türlü inanamadım
23 ocak 2016 yeni şafak
Bizim şoför arkadaş Ercan Bey'in reaksiyonu ne kadar çok şey anlatıyordu:
“Kendi hastaneleri var… Hem de Türkiye'nin en iyilerinden biri… Duyduğuma göre hastaneyi satın alırlarken Vehbi Bey karşı çıkmış. 'Para kaybederiz' demiş. Çocukları 'Baba, bir gün bizim de ihtiyacımız olur. İyi bir hastanemiz olmasında yarar var' diye Vehbi Bey'i ikna etmişler. Amerikan hastanesi Türkiye'nin en iyi doktorlarını bünyesinde barındırıyor… En ünlülüleri orada… Ailenin ayrıca uçakları var… Helikopterleri var… Ama olmadı işte…”
Ağzım bir karış açık dinledim… “Yukarıdan emir gelince yapacak bir şey yok!” demek istiyordu. Ya da “Bu dünya Sultan Süleyman'a bile kalmamış…”
Neden haberi ilk duyduğumda inanmakta zorlandığımı, neden içimden 'mutlaka kurtarırlar' diye geçtiğini şoför arkadaşın o sözlerini duyduktan sonra daha iyi anladım. Bir de tanıdığım Mustafa Koç'u anılarımda canlandırdığımda ona ölümü ne kadar az yakıştırdığımı fark ettim…
Ani kaybı tüm ülkeyi bu kadar geniş çapta etkilemiş kaç vefat hatırlıyorsunuz? Bunun bir nedeni olmalıydı… En önemli tespit şu olabilirdi: Mustafa Koç'un düşmanı, sevmeyeni yoktu… Gerek Koç Topluluğu içinde bir proje nedeniyle bulunduğum 4 yıl yıl içinde, gerekse topluluğun dışında rahmetlinin aleyhinde konuşan bir tek Allah'ın kuluna rastlamamıştım…
Mustafa Koç'u 30 yıl kadar önce Ali Karacan vasıtasıyla tanımıştım… Nerede sporun ilginç bir yüzü varsa Mustafa Bey oradaydı. Karacan Yayınları'nın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığım 1980'li yılların ikinci yarısında Karacan, Uluslararası Boğaziçi Rallisi'ni düzenliyordu. Rahmetli Mustafa Bey de ona destek veriyordu…
80'li yıllar… Ve uluslararası şampiyonaya puan verecek bir uluslararası ralli şampiyonası fikri… Ne vizyon?.. Türkiye markası adına ne büyük katma değer?..
İkinci proje karşılaşmamız Binicilik Federasyonu'nda Sayın Oya Eczacıbaşı Hanımefendi ile birlikte görev aldığı yıllara rastladı. Uluslararası Binicilik Federasyonu'nun Başkanlığı'nı o yıllardaİngiltere Prensesi Anne yürütüyordu… Mustafa bey ve Oya Hanım'ın cesaretli girişimleri sayesinde Uluslararası Federasyonu'nun bir sonraki Yönetim Kurulu Toplantısı'nın İstanbul'da yapılması sağlanmıştı… Benden ve bizim İletişim Danışmanlığı kuruluşundan bu toplantının sıfır hata ile düzenlenmesini istemişlerdi…
Etkinlikten yine onların işbirliği sayesinde yüzümüzün akıyla çıktığımızda Mustafa Bey'in nasıl çocuklar gibi sevindiğini unutamam…
Sonraki karşılaşmamız ise bu sefer Koç Holding'deydi. Salim Kadıbeşegil ve Selim Oktar ile birlikte KOÇSİM projesini hazırlamış, Koç Ailesi'ne ve Yönetim Kuruluna sunmuş; kabul edilmesi üzerine 4 yıl sürecek o köklü çalışmaya başlamıştık. Koç Topluluğu'nu hak ettiği itibar algısı noktasına taşımak üzere, gerekli çağdaş koşullara uygun iletişim süreçlerinin belirlenmesi, koordinasyon ve ölçümleme yapısının oluşturulması ve pratik uygulama reflekslerinin geliştirilmesi amaçlanan projeyi ısrarla destekleyenler arasında, dönemin CEO'su Temel Atay, Endüstri ilişkilerinden sorumlu Başkan Tuğrul Kudatgobilik, bir diğer Başkan Cengiz Solakoğlu, Kurumsal İletişim Koordinatörü Can Çağdaş gibi profesyonellerin yanında Mustafa ve Ali Koç kardeşler vardı.
Aynı vizyon zenginliği ve derinliği orada da kendisini göstermişti…
Proje bittikten sonra da Mustafa bey birkaç kez Holding'e davet edip dünya ve Türkiye'deki aktüel gelişmeler konusunda naçizane görüşlerimizi alır; insanın yapmakta en zorlandığı davranış biçimlerinden birini sergiler; anlatmaya çalıştıklarımızı dikkatle dinlerdi…
Rahmetli Mustafa Koç'un tabii ki son derece elit ve iyi yetişmiş profesyonel yöneticilerinin de kıymetli desteği ile Koç Topluluğu'nun gelecek tasarımı konusunda elde ettiği büyük başarılar dışında, bireysel olarak dünya duruşu ile çevresinde ve Türkiye kamu vicdanında çok önemli ve duygusal bir yer tutmuştu…
'Duygulara hitap eden' temel duruşu onu her zaman başarılı bir 'iş adamı' algısının ötesine taşıdı…
Sık sık“Allah sıralı ölüm versin”, diye dua ederdi rahmetli halam… Şimdi daha iyi anlıyorum neden öyle dua ettiğini…
Allah mekânını cennet eylesin sevgili Mustafa Bey, ruhun şad olsun…
“Kendi hastaneleri var… Hem de Türkiye'nin en iyilerinden biri… Duyduğuma göre hastaneyi satın alırlarken Vehbi Bey karşı çıkmış. 'Para kaybederiz' demiş. Çocukları 'Baba, bir gün bizim de ihtiyacımız olur. İyi bir hastanemiz olmasında yarar var' diye Vehbi Bey'i ikna etmişler. Amerikan hastanesi Türkiye'nin en iyi doktorlarını bünyesinde barındırıyor… En ünlülüleri orada… Ailenin ayrıca uçakları var… Helikopterleri var… Ama olmadı işte…”
Ağzım bir karış açık dinledim… “Yukarıdan emir gelince yapacak bir şey yok!” demek istiyordu. Ya da “Bu dünya Sultan Süleyman'a bile kalmamış…”
Neden haberi ilk duyduğumda inanmakta zorlandığımı, neden içimden 'mutlaka kurtarırlar' diye geçtiğini şoför arkadaşın o sözlerini duyduktan sonra daha iyi anladım. Bir de tanıdığım Mustafa Koç'u anılarımda canlandırdığımda ona ölümü ne kadar az yakıştırdığımı fark ettim…
Ani kaybı tüm ülkeyi bu kadar geniş çapta etkilemiş kaç vefat hatırlıyorsunuz? Bunun bir nedeni olmalıydı… En önemli tespit şu olabilirdi: Mustafa Koç'un düşmanı, sevmeyeni yoktu… Gerek Koç Topluluğu içinde bir proje nedeniyle bulunduğum 4 yıl yıl içinde, gerekse topluluğun dışında rahmetlinin aleyhinde konuşan bir tek Allah'ın kuluna rastlamamıştım…
Mustafa Koç'u 30 yıl kadar önce Ali Karacan vasıtasıyla tanımıştım… Nerede sporun ilginç bir yüzü varsa Mustafa Bey oradaydı. Karacan Yayınları'nın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığım 1980'li yılların ikinci yarısında Karacan, Uluslararası Boğaziçi Rallisi'ni düzenliyordu. Rahmetli Mustafa Bey de ona destek veriyordu…
80'li yıllar… Ve uluslararası şampiyonaya puan verecek bir uluslararası ralli şampiyonası fikri… Ne vizyon?.. Türkiye markası adına ne büyük katma değer?..
İkinci proje karşılaşmamız Binicilik Federasyonu'nda Sayın Oya Eczacıbaşı Hanımefendi ile birlikte görev aldığı yıllara rastladı. Uluslararası Binicilik Federasyonu'nun Başkanlığı'nı o yıllardaİngiltere Prensesi Anne yürütüyordu… Mustafa bey ve Oya Hanım'ın cesaretli girişimleri sayesinde Uluslararası Federasyonu'nun bir sonraki Yönetim Kurulu Toplantısı'nın İstanbul'da yapılması sağlanmıştı… Benden ve bizim İletişim Danışmanlığı kuruluşundan bu toplantının sıfır hata ile düzenlenmesini istemişlerdi…
Etkinlikten yine onların işbirliği sayesinde yüzümüzün akıyla çıktığımızda Mustafa Bey'in nasıl çocuklar gibi sevindiğini unutamam…
Sonraki karşılaşmamız ise bu sefer Koç Holding'deydi. Salim Kadıbeşegil ve Selim Oktar ile birlikte KOÇSİM projesini hazırlamış, Koç Ailesi'ne ve Yönetim Kuruluna sunmuş; kabul edilmesi üzerine 4 yıl sürecek o köklü çalışmaya başlamıştık. Koç Topluluğu'nu hak ettiği itibar algısı noktasına taşımak üzere, gerekli çağdaş koşullara uygun iletişim süreçlerinin belirlenmesi, koordinasyon ve ölçümleme yapısının oluşturulması ve pratik uygulama reflekslerinin geliştirilmesi amaçlanan projeyi ısrarla destekleyenler arasında, dönemin CEO'su Temel Atay, Endüstri ilişkilerinden sorumlu Başkan Tuğrul Kudatgobilik, bir diğer Başkan Cengiz Solakoğlu, Kurumsal İletişim Koordinatörü Can Çağdaş gibi profesyonellerin yanında Mustafa ve Ali Koç kardeşler vardı.
Aynı vizyon zenginliği ve derinliği orada da kendisini göstermişti…
Proje bittikten sonra da Mustafa bey birkaç kez Holding'e davet edip dünya ve Türkiye'deki aktüel gelişmeler konusunda naçizane görüşlerimizi alır; insanın yapmakta en zorlandığı davranış biçimlerinden birini sergiler; anlatmaya çalıştıklarımızı dikkatle dinlerdi…
Rahmetli Mustafa Koç'un tabii ki son derece elit ve iyi yetişmiş profesyonel yöneticilerinin de kıymetli desteği ile Koç Topluluğu'nun gelecek tasarımı konusunda elde ettiği büyük başarılar dışında, bireysel olarak dünya duruşu ile çevresinde ve Türkiye kamu vicdanında çok önemli ve duygusal bir yer tutmuştu…
'Duygulara hitap eden' temel duruşu onu her zaman başarılı bir 'iş adamı' algısının ötesine taşıdı…
Sık sık“Allah sıralı ölüm versin”, diye dua ederdi rahmetli halam… Şimdi daha iyi anlıyorum neden öyle dua ettiğini…
Allah mekânını cennet eylesin sevgili Mustafa Bey, ruhun şad olsun…