Nedir ‘mukaddesimiz’?..
14 ocak 2016 yeni şafak
lar önce Türkiye'nin yine dört bir yanından sıkıştırıldığı bir dönemde 'Taş' adını verdiği köşesinde zamanın en popüler yazarlarından biri olan Çetin Altan o gün tek bir cümle yazmıştı: “Bugün canım hiçbir şey yazmak istemiyor!”…
Çok şey ifade ediyordu o cümle… Nedeni ne olursa olsun, moral bozukluğundan çok kızgınlık; yılgınlıktan çok 'artık bir şeyler yapmalı' yolunda hırslı bir serzeniş…
Gazetelere şöyle bir baktım… Hangi görüşü savunurlarsa savunsunlar hepsinde benzer bir duygu ve duyarlılık seziliyordu. Doğrudan ifade etmeseler bile, en azından satır aralarında…
İşte bugünlerde de böyle bir ortamdan geçiyoruz… Dört bir yanımız yangın yeri… İçeriden dışarıdan saldırıların ardı arkası kesilmiyor… Bu daralmıştık hissinin galebe çaldığı günlerde, hele de son saldırıda canı en çok yanmış Almanların Şansölyesi bile dimdik bir duruş sergiler, Türkiye'ye olumlu mesajlar verirken, bizim 1128 akademisyenimizin takındığı tavrın savunulacak tarafını bulmak zordur.
Tabii ki “Üniversite ancak eleştirel düşünceyle var olabilir.”
Tabii ki “Üniversite itiraz yeridir.”
Tabii ki “Üniversitede kışla düzeni geçerli değildir.”
Tabii ki “Üniversite torna tezgâhı değildir”…
Ancak “Her söylediğin doğru olsun, her doğru her zaman her yerde söylenemez” ilkesi de geçerlidir…
Gayrı nizami savaş koşullarının alıp başını gittiği, ülkenin bütünlüğünün, istikbalinin tehdit altında olduğu bir dönemde genel geçerli gerçeklerden söz ederek, lafın nereye gidebileceğini, kimi, hangi tarafı destekleyeceğini bilememek de kendisine 'akademisyen' diyen bir üniversite mensubunun öncelikli olarak ayırdına varması, günün bir başka gerçekliği değil midir?
Böyle durumlarda “Zihni vaftizlenmiş Türk aydını” sözünün mucidi rahmetli Ömer Lütfi Mete'yi anmamak mümkün müdür? Ya da Cemil Meriç'in 'Aydın Tanımını'… “Aydın olmak için önce insan olmak lazımdır” demiş Meriç, “İnsan da mukaddesi olandır” .
Burada Mukaddes olan vatandır bizce… Memleket sevgisi… İnsan sevgisidir… Terörle, kıyımla mücadele edenlerin ellerini zayıflatacak hiçbir düşünce 'mukaddes' olamaz… En azından bugünkü koşullarda… Başka koşullarda sabaha kadar tartışırız. Ancak bugün birbirimize kenetlenme, yekvücut olma zamanıdır; gerçekliği ihanete varacak algılamalara neden olacak şekilde 'kullanma zamanı' değil…
'Türkiye'den bir cacık olurmuş!'…
Bugün Antalya'dayım… Türkiye'nin tek ve en güçlü uluslararası markası, bayrak taşıyıcısı THY'nin “Yönetim Zirvesi 2016”etkinliğinde konuk konuşmacıyım… İlişki ve İletişim Yönetimiarasındaki farkı, Tüketici-Müşteri-Özel Müşteri farkları bağlamında ele alan bir sunum hazırladım yönetici arkadaşlara. Ne kadar ihtiyaçları var?.. Vallahi üstesinden geldikleri onca başarılı işe bakınca, sanki bilmedikleri pek bir şey yok gibi geliyor insana…
Ne büyük bir onur vesilesi… Neden mi? Bütün gençliğim, ülkemin şanlı tarihi ile övünürken mevcut haliyle utanç duymama vesile olacak görüşleri duymakla, “Bizden bir cacık olmaz”, “Toplu iğne bile üretemeyiz” gibi 'aşağılık kompleksi' yüklü tespitlerle geçti…
Milyonlarla birlikte Boğaz'ın altından Marmaray ile geçerken, Türkiye'ye gelen tüm yabancı dostlarım özellikle THY'yi tercih ederken, İstanbul'dan Ankara'ya hızlı trenle 3 saat 45 dakikada giderken göğsüm biraz da bu nedenle kabarır… Hele de THY pek çok konuda tüm rakiplerini solladığında…
Bu yıl İstanbul'da düzenlenen dünyanın bütün havaalanı kuruluşlarının katıldığı (ACI) Airport Exchange Conference'de yaptığı konuşmasıyla uluslararası havacılık camiasının hayranlığını kazandığına tanıklık ettiğim Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı'nın kaptanlığındakiTHY'nin rakamları açıklanmış…
Yolcu sayısı 2015 yılında % 11,8 artışla 61,2 milyon olmuş; 2016'da ise 72,4 milyon yolcu öngörülüyormuş… Hedeflenen satış geliri 12,2 milyar dolar…
Yönetim 2016 EBITDAR marjının ise yüzde 20-22 arasında gerçekleşmesini öngörüyormuş. 2016 yılında personel sayısındaki artışın ise % 19 olacağı ileri sürülüyor. Ülkenin büyümesi yüzde üç-dört gibi öngörülürken, bu istihdam artışı ciddi bir hedef.
Şirket 2015 sonunda 299 olan toplam uçak sayısını 2016 sonuna kadar 339'a çıkarmayı planlıyormuş. Ayrıca, 2016 yılında altı yeni hat açılacakmış.
İşin tuhafı, bu haberler artık ülkemizde vaka-i âdiyeden sayılıyor… Bizim ise şu sıra sadece Türkiye'nin değil, dünyanın pek çok ülkesinin içinden geçtiği karanlık günlerde böyle haberler fena halde moralimizi düzeltiyor…
Çok şey ifade ediyordu o cümle… Nedeni ne olursa olsun, moral bozukluğundan çok kızgınlık; yılgınlıktan çok 'artık bir şeyler yapmalı' yolunda hırslı bir serzeniş…
Gazetelere şöyle bir baktım… Hangi görüşü savunurlarsa savunsunlar hepsinde benzer bir duygu ve duyarlılık seziliyordu. Doğrudan ifade etmeseler bile, en azından satır aralarında…
İşte bugünlerde de böyle bir ortamdan geçiyoruz… Dört bir yanımız yangın yeri… İçeriden dışarıdan saldırıların ardı arkası kesilmiyor… Bu daralmıştık hissinin galebe çaldığı günlerde, hele de son saldırıda canı en çok yanmış Almanların Şansölyesi bile dimdik bir duruş sergiler, Türkiye'ye olumlu mesajlar verirken, bizim 1128 akademisyenimizin takındığı tavrın savunulacak tarafını bulmak zordur.
Tabii ki “Üniversite ancak eleştirel düşünceyle var olabilir.”
Tabii ki “Üniversite itiraz yeridir.”
Tabii ki “Üniversitede kışla düzeni geçerli değildir.”
Tabii ki “Üniversite torna tezgâhı değildir”…
Ancak “Her söylediğin doğru olsun, her doğru her zaman her yerde söylenemez” ilkesi de geçerlidir…
Gayrı nizami savaş koşullarının alıp başını gittiği, ülkenin bütünlüğünün, istikbalinin tehdit altında olduğu bir dönemde genel geçerli gerçeklerden söz ederek, lafın nereye gidebileceğini, kimi, hangi tarafı destekleyeceğini bilememek de kendisine 'akademisyen' diyen bir üniversite mensubunun öncelikli olarak ayırdına varması, günün bir başka gerçekliği değil midir?
Böyle durumlarda “Zihni vaftizlenmiş Türk aydını” sözünün mucidi rahmetli Ömer Lütfi Mete'yi anmamak mümkün müdür? Ya da Cemil Meriç'in 'Aydın Tanımını'… “Aydın olmak için önce insan olmak lazımdır” demiş Meriç, “İnsan da mukaddesi olandır” .
Burada Mukaddes olan vatandır bizce… Memleket sevgisi… İnsan sevgisidir… Terörle, kıyımla mücadele edenlerin ellerini zayıflatacak hiçbir düşünce 'mukaddes' olamaz… En azından bugünkü koşullarda… Başka koşullarda sabaha kadar tartışırız. Ancak bugün birbirimize kenetlenme, yekvücut olma zamanıdır; gerçekliği ihanete varacak algılamalara neden olacak şekilde 'kullanma zamanı' değil…
'Türkiye'den bir cacık olurmuş!'…
Bugün Antalya'dayım… Türkiye'nin tek ve en güçlü uluslararası markası, bayrak taşıyıcısı THY'nin “Yönetim Zirvesi 2016”etkinliğinde konuk konuşmacıyım… İlişki ve İletişim Yönetimiarasındaki farkı, Tüketici-Müşteri-Özel Müşteri farkları bağlamında ele alan bir sunum hazırladım yönetici arkadaşlara. Ne kadar ihtiyaçları var?.. Vallahi üstesinden geldikleri onca başarılı işe bakınca, sanki bilmedikleri pek bir şey yok gibi geliyor insana…
Ne büyük bir onur vesilesi… Neden mi? Bütün gençliğim, ülkemin şanlı tarihi ile övünürken mevcut haliyle utanç duymama vesile olacak görüşleri duymakla, “Bizden bir cacık olmaz”, “Toplu iğne bile üretemeyiz” gibi 'aşağılık kompleksi' yüklü tespitlerle geçti…
Milyonlarla birlikte Boğaz'ın altından Marmaray ile geçerken, Türkiye'ye gelen tüm yabancı dostlarım özellikle THY'yi tercih ederken, İstanbul'dan Ankara'ya hızlı trenle 3 saat 45 dakikada giderken göğsüm biraz da bu nedenle kabarır… Hele de THY pek çok konuda tüm rakiplerini solladığında…
Bu yıl İstanbul'da düzenlenen dünyanın bütün havaalanı kuruluşlarının katıldığı (ACI) Airport Exchange Conference'de yaptığı konuşmasıyla uluslararası havacılık camiasının hayranlığını kazandığına tanıklık ettiğim Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı'nın kaptanlığındakiTHY'nin rakamları açıklanmış…
Yolcu sayısı 2015 yılında % 11,8 artışla 61,2 milyon olmuş; 2016'da ise 72,4 milyon yolcu öngörülüyormuş… Hedeflenen satış geliri 12,2 milyar dolar…
Yönetim 2016 EBITDAR marjının ise yüzde 20-22 arasında gerçekleşmesini öngörüyormuş. 2016 yılında personel sayısındaki artışın ise % 19 olacağı ileri sürülüyor. Ülkenin büyümesi yüzde üç-dört gibi öngörülürken, bu istihdam artışı ciddi bir hedef.
Şirket 2015 sonunda 299 olan toplam uçak sayısını 2016 sonuna kadar 339'a çıkarmayı planlıyormuş. Ayrıca, 2016 yılında altı yeni hat açılacakmış.
İşin tuhafı, bu haberler artık ülkemizde vaka-i âdiyeden sayılıyor… Bizim ise şu sıra sadece Türkiye'nin değil, dünyanın pek çok ülkesinin içinden geçtiği karanlık günlerde böyle haberler fena halde moralimizi düzeltiyor…