Savulun Sinan Aygün geliyor!
27 MAYIS 2007
Demokrat Parti ciddi olarak ilgi odağımda. Hem Mehmet Ağar hem de Erkan Mumcu yıllar öncesinden yakın dostlarım. Hem de saflarında Fethullah Gündüz ve Deniz Ülke Arıboğan gibi son derece değer verdiğim isimler var. Bu nedenle onlarla ilgili en küçük bir çöp fena halde gözüme batıyor.
Bu çerçevede milli bakire, manken ve fotomodelimiz Şebnem Schaffer hanımın DYP’ye katılmasına hiç itiraz etmemiş, sadece rozetini Başkan’ın takmasını ve hanımefendinin elini havaya kaldırarak, zaferin Şebnem Hanım’ın da katkılarıyla geleceği mesajını vermelerini yadırgadığımı belirtmiştim...
DYP (DP) şimdi de nasıl bir siyasi iletişim tonu tutturacağının işaretlerini veriyor... Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün Bey ile gazeteci, TV programcısı, antropolog Nevval Sevindi Hanım’ı saflarına katmış. Publicity (medyada görünürlük) meselesini kökten çözmüşler. Seyredin bakın, bundan sonra medyada kimler öne çıkacak...
Sinan Aygün medyada görünme konusunda sinekten yağ çıkarma ustasıdır. Kedi Köpek Güzellik Yarışması Jüri Başkanlığı; Ecevit’in vesayet altına alınması için dava dilekçesi vermesi; Annan Planı’nı, basın toplantısına hamallarla getirtip, yan yana konursa kaç kilometre, üst üste konursa kaç metre olacağını anlatması; TBMM bahçesine milli futbolcuların heykellerinin dikilmesini önermesi; El Kaide’nin bir ‘marka’ gibi davrandığını söylemesi, Sars virüsünün Türkiye için bir fırsat olduğunu tespit etmesi; Türkiye’nin ekonomisini düzeltmesi için 20-25 aileden kurtulması gerektiğini açıklaması; borcun yiğidi bozacağı hatta travesti yapacağını iddia etmesi... Sinan Bey, bu ve benzeri ‘ilginç’ konuları gündeme taşımasıyla PR işinin bu alanına çok hakim olduğunu göstermiştir.
Bu arada Uluslararası Halkla İlişkiler Birliği’nin de (IPRA) Sayın Aygün’ü takdir ettiğini, kredi kartları ile ilgili çalışmaları nedeniyle onu birincilikle ödüllendirdiğini unutmayalım...
Aslında DYP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan’ın şu veciz(!) tespitini yadırgamamak lazım: “Ona (Sinan Aygün’e) bütün odalar feda olsun!” Dünkü haberlere göre Aygün’e Parti Merkezi’nin en üst katında, Ağar’ınkinden de büyük, dubleks bir ofis tahsis edilmiş... Hiç merak etmeyin. Sinan Bey o mekânı ‘publicity’ adına anasının ak sütü gibi hak eder... Nevval Hanım’a odaya falan gerek yok. Göreceksiniz o, medya medya dolaşacak.
İki ‘publicty’ ustasını da heyecanla izleyeceğim. Tabii publicity, yani sadece görünmek ne işe yarar? O başka bir tartışma konusu...
Darısı başlarına...
Cuma akşamı üç kapı yaptım. Önce AKM’de Denizbank’ın desteklediği İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın konseri; sonra da Les Ottomans’da Ferrari 60’ıncı yıl gecesi... Ardından koştur Allah Habertürk; sondan bir önceki canlı yayınımız. Konuk: Kenan Işık...
Aslında üç yere üç ayrı giysi ile katılmak gerekiyor... Nerede bizde o örgütlenme. Siyah blaser; bej pantolon, beyaz manşetli gömlek; kravat yok... Hafif köylü kaçmayı kabullenerek saldım kendimi yollara... AKM’deki konserde idare ettik; üç tenor çok beğenildi. İhsan Ekber, Aydın Uştuk, Şenol Talınlı’yı bir tarafa not ettim. İzleyeceğim. Kanalda da idare ettim üstümdekilerle... Fakat heyhat, Ferrari’de duman olduk. Sen misin insanları küçümseyen? Siz istediğiniz kadar ‘koyu renk’ yazın... İnsanımız, laci ve/veya kahverengileri çeker üstüne gelir ya... Nasılsa benzer bir manzara olur, diye düşündüm.
Les Ottomans’ın yan tarafındaki havuzlu bölümden içeri bir daldım... Herkes penguen gibi... Bayanlarda yerlere kadar tuvalet... Rezil olduk. Kan ter içinde attım kendimi dışarı... Oysa yılda en fazla iki defa giyme fırsatını bulduğum Kiğılı kreasyonu smokinimi ne kadar giymek isterdim...
Başta Tofaşçılar, Ferrari’nin ithalatçısı Fermas Genel Müdürü Orhan Ülgür’ü kutluyorum. Başarılı işlerinden çok, o gece oraya herkesi smokinle getirmeyi başardıkları için... Darısı, az smokin üstü bol yırtık blucinle gelinen Kristal Elma, Effie, Altın Pusula, Altın Portakal ve diğer etkinliklerin başına...
‘Halk seçmesin kriz çıkar!’
Sayın Cumhurbaşkanımız yine kimseleri şaşırtmadı. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ile ilgili Anayasa değişikliğini veto etti. Geçenlerde medya, Sayın Sezer’in neleri veto ettiğinin listesini yayınlamış. İnternet’ten bulabilirsiniz. Son kararın sürpriz olmamasının nedeni o listede var.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın veto için ileri sürdüğü ve CHP görüşleriyle birebir örtüşen gerekçeler arasında en ilginci şu: “Eğer halk seçerse, Cumhurbaşkanı ile hükümet arasında kriz çıkabilir”
Yani Sayın Sezer, halk değil meclis seçsin; o zaman hükümetle arasında kriz çıkmaz, diyor. Yahu arkadaşlar, ben mi yanlış hatırlıyorum?.. Sayın Sezer’i Meclis seçmemiş miydi? Sonrasında Sayın Sezer kendisini seçen Ecevit ve dolayısıyla hükümetin kafasına Anayasayı fırlatıp Cumhuriyet tarihinin en büyük krizini tetiklememiş miydi? Aynı Cumhurbaşkanı değil miydi 57’nci, 58’inci ve 59’uncu hükümetlerle ilişkileri sürekli gergin olan?..
Sayın Cumhurbaşkanı’nın sunduğu diğer gerekçeleri anlamakta zorlanmıyorum. Ama bu kriz meselesini aklım bir türlü almıyor nedense...
Bir de FB’liler kalsın yolda...
Alpetçiler açıklama yapmışlar. Altınbaş Petrol ve Ticaret AŞ Pazarlama Müdürü Evren Sandıkçı demiş ki: “Spor dostluk ve yardımlaşma teması çerçevesinde esprili bir senaryo ile ve sadece yeni ürün tanıtımı amaçlandı. Galatasaray Spor Kulübü ve camiasının rencide edildiğinin düşünülmüş olması tarafımızda büyük üzüntü yaratmış olup, böyle bir amaç kesinlikle söz konusu değildir”... Konu FB eski Başkanı Ali Şen’in –bizce çok başarılı- rol aldığı reklam filminde GS’lilerin küçük düşürülmesi algısı...
Bu açıklama bizce çok yerinde. Ortada boyutunu kestiremediğimiz bir kriz durumu var. GS’liler Alpet’i boykot edebilir. Sandıkçı, durumu düzeltmeye çalışmış. Daha etkili düzeltmek istiyorlarsa filmin bir de FB’lileri benzini tükenmiş olarak gösteren versiyonunu çekmeliler...
Konuyu 19 Mayıs’ta kaleme almış, “Riskli iş. Para ve zaman kaybına neden olabilir” demiştim. Kampanyayı yürüten reklam ajansının sahibi, başarılı işlerini sık sık burada dile getirdiğim sevgili Hulusi Derici benimle aynı görüşte değildi. Aradı. “Sonuçlar iyi!” dedi. Ben de “Yolla burada yayınlayalım!” dedim... Ondan bir bilgi gelmedi; ama Sandıkçı’nın açıklaması geldi. Bu açıklama ortada küçük de olsa bir sorunun olduğuna işaret etmiyor mu?
Bu çerçevede milli bakire, manken ve fotomodelimiz Şebnem Schaffer hanımın DYP’ye katılmasına hiç itiraz etmemiş, sadece rozetini Başkan’ın takmasını ve hanımefendinin elini havaya kaldırarak, zaferin Şebnem Hanım’ın da katkılarıyla geleceği mesajını vermelerini yadırgadığımı belirtmiştim...
DYP (DP) şimdi de nasıl bir siyasi iletişim tonu tutturacağının işaretlerini veriyor... Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün Bey ile gazeteci, TV programcısı, antropolog Nevval Sevindi Hanım’ı saflarına katmış. Publicity (medyada görünürlük) meselesini kökten çözmüşler. Seyredin bakın, bundan sonra medyada kimler öne çıkacak...
Sinan Aygün medyada görünme konusunda sinekten yağ çıkarma ustasıdır. Kedi Köpek Güzellik Yarışması Jüri Başkanlığı; Ecevit’in vesayet altına alınması için dava dilekçesi vermesi; Annan Planı’nı, basın toplantısına hamallarla getirtip, yan yana konursa kaç kilometre, üst üste konursa kaç metre olacağını anlatması; TBMM bahçesine milli futbolcuların heykellerinin dikilmesini önermesi; El Kaide’nin bir ‘marka’ gibi davrandığını söylemesi, Sars virüsünün Türkiye için bir fırsat olduğunu tespit etmesi; Türkiye’nin ekonomisini düzeltmesi için 20-25 aileden kurtulması gerektiğini açıklaması; borcun yiğidi bozacağı hatta travesti yapacağını iddia etmesi... Sinan Bey, bu ve benzeri ‘ilginç’ konuları gündeme taşımasıyla PR işinin bu alanına çok hakim olduğunu göstermiştir.
Bu arada Uluslararası Halkla İlişkiler Birliği’nin de (IPRA) Sayın Aygün’ü takdir ettiğini, kredi kartları ile ilgili çalışmaları nedeniyle onu birincilikle ödüllendirdiğini unutmayalım...
Aslında DYP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan’ın şu veciz(!) tespitini yadırgamamak lazım: “Ona (Sinan Aygün’e) bütün odalar feda olsun!” Dünkü haberlere göre Aygün’e Parti Merkezi’nin en üst katında, Ağar’ınkinden de büyük, dubleks bir ofis tahsis edilmiş... Hiç merak etmeyin. Sinan Bey o mekânı ‘publicity’ adına anasının ak sütü gibi hak eder... Nevval Hanım’a odaya falan gerek yok. Göreceksiniz o, medya medya dolaşacak.
İki ‘publicty’ ustasını da heyecanla izleyeceğim. Tabii publicity, yani sadece görünmek ne işe yarar? O başka bir tartışma konusu...
Darısı başlarına...
Cuma akşamı üç kapı yaptım. Önce AKM’de Denizbank’ın desteklediği İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın konseri; sonra da Les Ottomans’da Ferrari 60’ıncı yıl gecesi... Ardından koştur Allah Habertürk; sondan bir önceki canlı yayınımız. Konuk: Kenan Işık...
Aslında üç yere üç ayrı giysi ile katılmak gerekiyor... Nerede bizde o örgütlenme. Siyah blaser; bej pantolon, beyaz manşetli gömlek; kravat yok... Hafif köylü kaçmayı kabullenerek saldım kendimi yollara... AKM’deki konserde idare ettik; üç tenor çok beğenildi. İhsan Ekber, Aydın Uştuk, Şenol Talınlı’yı bir tarafa not ettim. İzleyeceğim. Kanalda da idare ettim üstümdekilerle... Fakat heyhat, Ferrari’de duman olduk. Sen misin insanları küçümseyen? Siz istediğiniz kadar ‘koyu renk’ yazın... İnsanımız, laci ve/veya kahverengileri çeker üstüne gelir ya... Nasılsa benzer bir manzara olur, diye düşündüm.
Les Ottomans’ın yan tarafındaki havuzlu bölümden içeri bir daldım... Herkes penguen gibi... Bayanlarda yerlere kadar tuvalet... Rezil olduk. Kan ter içinde attım kendimi dışarı... Oysa yılda en fazla iki defa giyme fırsatını bulduğum Kiğılı kreasyonu smokinimi ne kadar giymek isterdim...
Başta Tofaşçılar, Ferrari’nin ithalatçısı Fermas Genel Müdürü Orhan Ülgür’ü kutluyorum. Başarılı işlerinden çok, o gece oraya herkesi smokinle getirmeyi başardıkları için... Darısı, az smokin üstü bol yırtık blucinle gelinen Kristal Elma, Effie, Altın Pusula, Altın Portakal ve diğer etkinliklerin başına...
‘Halk seçmesin kriz çıkar!’
Sayın Cumhurbaşkanımız yine kimseleri şaşırtmadı. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ile ilgili Anayasa değişikliğini veto etti. Geçenlerde medya, Sayın Sezer’in neleri veto ettiğinin listesini yayınlamış. İnternet’ten bulabilirsiniz. Son kararın sürpriz olmamasının nedeni o listede var.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın veto için ileri sürdüğü ve CHP görüşleriyle birebir örtüşen gerekçeler arasında en ilginci şu: “Eğer halk seçerse, Cumhurbaşkanı ile hükümet arasında kriz çıkabilir”
Yani Sayın Sezer, halk değil meclis seçsin; o zaman hükümetle arasında kriz çıkmaz, diyor. Yahu arkadaşlar, ben mi yanlış hatırlıyorum?.. Sayın Sezer’i Meclis seçmemiş miydi? Sonrasında Sayın Sezer kendisini seçen Ecevit ve dolayısıyla hükümetin kafasına Anayasayı fırlatıp Cumhuriyet tarihinin en büyük krizini tetiklememiş miydi? Aynı Cumhurbaşkanı değil miydi 57’nci, 58’inci ve 59’uncu hükümetlerle ilişkileri sürekli gergin olan?..
Sayın Cumhurbaşkanı’nın sunduğu diğer gerekçeleri anlamakta zorlanmıyorum. Ama bu kriz meselesini aklım bir türlü almıyor nedense...
Bir de FB’liler kalsın yolda...
Alpetçiler açıklama yapmışlar. Altınbaş Petrol ve Ticaret AŞ Pazarlama Müdürü Evren Sandıkçı demiş ki: “Spor dostluk ve yardımlaşma teması çerçevesinde esprili bir senaryo ile ve sadece yeni ürün tanıtımı amaçlandı. Galatasaray Spor Kulübü ve camiasının rencide edildiğinin düşünülmüş olması tarafımızda büyük üzüntü yaratmış olup, böyle bir amaç kesinlikle söz konusu değildir”... Konu FB eski Başkanı Ali Şen’in –bizce çok başarılı- rol aldığı reklam filminde GS’lilerin küçük düşürülmesi algısı...
Bu açıklama bizce çok yerinde. Ortada boyutunu kestiremediğimiz bir kriz durumu var. GS’liler Alpet’i boykot edebilir. Sandıkçı, durumu düzeltmeye çalışmış. Daha etkili düzeltmek istiyorlarsa filmin bir de FB’lileri benzini tükenmiş olarak gösteren versiyonunu çekmeliler...
Konuyu 19 Mayıs’ta kaleme almış, “Riskli iş. Para ve zaman kaybına neden olabilir” demiştim. Kampanyayı yürüten reklam ajansının sahibi, başarılı işlerini sık sık burada dile getirdiğim sevgili Hulusi Derici benimle aynı görüşte değildi. Aradı. “Sonuçlar iyi!” dedi. Ben de “Yolla burada yayınlayalım!” dedim... Ondan bir bilgi gelmedi; ama Sandıkçı’nın açıklaması geldi. Bu açıklama ortada küçük de olsa bir sorunun olduğuna işaret etmiyor mu?