Sayın Başbakan, Jordi Savall’e gidin!
28 MART 2010
Üç buçuk ay önce 8 Ocak günü demişiz ki:
“Şu anda bu yazıyı yazarken Jordi Savall'ın 'Istanbul' adlı CD'sini dinliyorum... Muhteşem... 'Bin git', türünden...
‘Keşke İstanbul Avrupa Kültür Başkenti projesinin tanıtım ve organizasyon işleriyle uğraşan arkadaşlar da olaya odaklansalar, Jordi Savall'ı ve CD'de görev alan müzisyenleri bu proje çerçevesinde bir konser vermek üzere İstanbul'a davet etseler' diye düşlemiştim...”
Geçenlerde ne duysam beğenirsiniz? Savall geliyor…
Levent Gürün kardeşimiz çok şık bir mesaj atmış: “Sayın Ali Saydam, düşlediğinizi belirttiğiniz Jordi Savall Konseri gerçek oluyor. Jordi Savall ve Hesperion XXI Orkestrası, 9 Nisan’da Lütfi Kırdar’da ‘İstanbul 1710’ albümündeki eserleri yorumlayacak.
Konser ile ilgili detaylı bilgilerin yer aldığı basın bültenimizi ekte gönderiyorum. Umarım 9 Nisan akşamı programınız uygun olur ve sizi ağırlayabiliriz…”
Ben biletleri çoktan satın almıştım… Ne yazık ki, eşim, kızım ve 3 arkadaşımız gidecekler o gece. Canlı yayın var. Cumaları, Özlem Gürses’le SkyTürk’te, ‘Bildiğin Gibi Değil’deyiz…
Bu konser kaçmaz aslında… Bazı şeylerin tekrarı, geri dönüşü olabilir; bu tür etkinlikler bir kereliktir…
“Dünyanın Tüm Sabahları” filminin müziği ile adını ilk kez duymuştum. (Ne ayıp değil mi?) Geniş kitleler, ne yazık ki ancak o zaman tanıdı bu ustayı. Katalan viola de gamba üstadı Jordi Savall’ın İstanbul konserinde bakın kendisine kimler eşlik edecek: Türkiye’den: Kudsi Erguner (ney), Hakan Güngör (kanun), Derya Türkan (kemençe, İncesaz’dan tanırım…), Yurdal Tokcan (ut), Murat Salim Tokaç (tambur), Fahrettin Yarkın (perküsyon), Ermenistan’dan Gaguik Mouradian (kemençe) ve Haïg Sarikouyomdjian (ney ve düdük), Yunanistan’dan: Dimitri Psonis (santur), Fas’tan: Driss El Maloumi (ut), Fransa’dan: Pierre Hamon (flüt), İsrail’den: Michaël Grébil (luth médiéval & ceterina), İspanya’dan: Pedro Estevan (perküsyon)…
Bakalım bu mükemmel ‘mesaj’ ortamından hangi siyasiler yararlanacak?… Tabii muhalefet kaçırmamalıydı bu fırsatı. Ancak anlaşılan kültür başkenti muhabbeti pek umurlarında değil. O gece orada olmak tam da Başbakan’lık iş. Eşrefpaşalılar’ı onurlandırmasına lafımız yok. Ancak burada uluslar arası bir fırsat var. Başbakan Erdoğan İstanbul sevdalısı olduğunu söylemiyor mu? Jordi Savall gibi bir dev usta İstanbul için çalmayacak mı? O orkestrada çalanlar ulusal kimlikleriyle hükümetin şu anda tüm dünyaya vermeye çalıştığı mesaja ağırlık katmaz mı?
E, o halde?.. Yapın bir sürpriz Sayın Başbakan; şaşırtmak sizin siyasi üslubunuz. “Orkestrada Ermeni var Yahudi var. Bazı müziklerde Bizans havası var. O zaman da tehlike var…” diye sizi uyaracak olanlara kulak asmayın… Müzik tüm çelişkileri yumuşatır ve çözer…
Bırakın ondan sonra sizin yaptığınızı tartışıp dursunlar. Sadece Türkiye’den değil dünyadan oy alırsınız…
Vatan Cephesi gibi…
Haberi okur okumaz Kanal 7’nin Genel Yayın Yönetmeni sevgili Mustafa Çelik’i aradım… Listede her şeyi söyleyebileceğim bir tek o vardı. Dedim ki, “Bu kadar kör kör parmağım gözüne olmaz ki birader… ‘Medya Derneği’ ne iş? Başına hemen ‘Yandaş’ koyup YMD diyiverecekler… Bunu mu hedeflediniz?”
1950’lerin sonuna doğru Demokrat Parti’nin, kendisinin sonunu hazırlayan ‘Vatan Cephesi’ oluşumu gibi bir olaydı bu girişim. ‘Açılım’ değil, tam da ‘Kapanım’dı…
“Çağırdık, kimse gelmedi. Ancak gelecekler…”
Çok geç!.. Böyle çıkılmaz ortaya…
Geçen hafta Ahmet Hakan BİE’de çok hoş bir konferans verdi… Ağaoğlu Grubu’nun desteği ile kitabı da yayınlanacak İletişimde Mükemmellik Programı 2’de yaptığı konuşmasının bir yerinde Hakan, Ak Parti iktidarının davranışlarında zaman zaman ‘hoyratlığa’ kaçtığını dile getirdi. ‘Hoyratlık’ iddiasını doğrulayan bir başka ‘toplumsal gestus’ da bu STK’nın kurulmasıydı… Listede hepsini yakından tanıdığım arkadaşlar var:
Başkan Salih Memecan (Sabah), Başkan Yardımcıları: Ekrem Dumanlı (Zaman), Mustafa Karaalioğlu (Star) … Yönetim Kurulu Üyeleri: Erhan Başyurt (Bugün), İbrahim Şahin (TRT), Serhat Albayrak (Turkuvaz Medya), Mustafa Çelik (Kanal 7), Yusuf Ziya Cömert (Yeni Şafak), Nuh Albayrak (Türkiye)…
Şimdi bu arkadaşlara düşen görev derhal katılımı artırmak, bir siyasi partinin değil Türkiye’nin sivil toplum örgütü olduklarının algısını yaratmak için çaba harcamaktır…
“Şu anda bu yazıyı yazarken Jordi Savall'ın 'Istanbul' adlı CD'sini dinliyorum... Muhteşem... 'Bin git', türünden...
‘Keşke İstanbul Avrupa Kültür Başkenti projesinin tanıtım ve organizasyon işleriyle uğraşan arkadaşlar da olaya odaklansalar, Jordi Savall'ı ve CD'de görev alan müzisyenleri bu proje çerçevesinde bir konser vermek üzere İstanbul'a davet etseler' diye düşlemiştim...”
Geçenlerde ne duysam beğenirsiniz? Savall geliyor…
Levent Gürün kardeşimiz çok şık bir mesaj atmış: “Sayın Ali Saydam, düşlediğinizi belirttiğiniz Jordi Savall Konseri gerçek oluyor. Jordi Savall ve Hesperion XXI Orkestrası, 9 Nisan’da Lütfi Kırdar’da ‘İstanbul 1710’ albümündeki eserleri yorumlayacak.
Konser ile ilgili detaylı bilgilerin yer aldığı basın bültenimizi ekte gönderiyorum. Umarım 9 Nisan akşamı programınız uygun olur ve sizi ağırlayabiliriz…”
Ben biletleri çoktan satın almıştım… Ne yazık ki, eşim, kızım ve 3 arkadaşımız gidecekler o gece. Canlı yayın var. Cumaları, Özlem Gürses’le SkyTürk’te, ‘Bildiğin Gibi Değil’deyiz…
Bu konser kaçmaz aslında… Bazı şeylerin tekrarı, geri dönüşü olabilir; bu tür etkinlikler bir kereliktir…
“Dünyanın Tüm Sabahları” filminin müziği ile adını ilk kez duymuştum. (Ne ayıp değil mi?) Geniş kitleler, ne yazık ki ancak o zaman tanıdı bu ustayı. Katalan viola de gamba üstadı Jordi Savall’ın İstanbul konserinde bakın kendisine kimler eşlik edecek: Türkiye’den: Kudsi Erguner (ney), Hakan Güngör (kanun), Derya Türkan (kemençe, İncesaz’dan tanırım…), Yurdal Tokcan (ut), Murat Salim Tokaç (tambur), Fahrettin Yarkın (perküsyon), Ermenistan’dan Gaguik Mouradian (kemençe) ve Haïg Sarikouyomdjian (ney ve düdük), Yunanistan’dan: Dimitri Psonis (santur), Fas’tan: Driss El Maloumi (ut), Fransa’dan: Pierre Hamon (flüt), İsrail’den: Michaël Grébil (luth médiéval & ceterina), İspanya’dan: Pedro Estevan (perküsyon)…
Bakalım bu mükemmel ‘mesaj’ ortamından hangi siyasiler yararlanacak?… Tabii muhalefet kaçırmamalıydı bu fırsatı. Ancak anlaşılan kültür başkenti muhabbeti pek umurlarında değil. O gece orada olmak tam da Başbakan’lık iş. Eşrefpaşalılar’ı onurlandırmasına lafımız yok. Ancak burada uluslar arası bir fırsat var. Başbakan Erdoğan İstanbul sevdalısı olduğunu söylemiyor mu? Jordi Savall gibi bir dev usta İstanbul için çalmayacak mı? O orkestrada çalanlar ulusal kimlikleriyle hükümetin şu anda tüm dünyaya vermeye çalıştığı mesaja ağırlık katmaz mı?
E, o halde?.. Yapın bir sürpriz Sayın Başbakan; şaşırtmak sizin siyasi üslubunuz. “Orkestrada Ermeni var Yahudi var. Bazı müziklerde Bizans havası var. O zaman da tehlike var…” diye sizi uyaracak olanlara kulak asmayın… Müzik tüm çelişkileri yumuşatır ve çözer…
Bırakın ondan sonra sizin yaptığınızı tartışıp dursunlar. Sadece Türkiye’den değil dünyadan oy alırsınız…
Vatan Cephesi gibi…
Haberi okur okumaz Kanal 7’nin Genel Yayın Yönetmeni sevgili Mustafa Çelik’i aradım… Listede her şeyi söyleyebileceğim bir tek o vardı. Dedim ki, “Bu kadar kör kör parmağım gözüne olmaz ki birader… ‘Medya Derneği’ ne iş? Başına hemen ‘Yandaş’ koyup YMD diyiverecekler… Bunu mu hedeflediniz?”
1950’lerin sonuna doğru Demokrat Parti’nin, kendisinin sonunu hazırlayan ‘Vatan Cephesi’ oluşumu gibi bir olaydı bu girişim. ‘Açılım’ değil, tam da ‘Kapanım’dı…
“Çağırdık, kimse gelmedi. Ancak gelecekler…”
Çok geç!.. Böyle çıkılmaz ortaya…
Geçen hafta Ahmet Hakan BİE’de çok hoş bir konferans verdi… Ağaoğlu Grubu’nun desteği ile kitabı da yayınlanacak İletişimde Mükemmellik Programı 2’de yaptığı konuşmasının bir yerinde Hakan, Ak Parti iktidarının davranışlarında zaman zaman ‘hoyratlığa’ kaçtığını dile getirdi. ‘Hoyratlık’ iddiasını doğrulayan bir başka ‘toplumsal gestus’ da bu STK’nın kurulmasıydı… Listede hepsini yakından tanıdığım arkadaşlar var:
Başkan Salih Memecan (Sabah), Başkan Yardımcıları: Ekrem Dumanlı (Zaman), Mustafa Karaalioğlu (Star) … Yönetim Kurulu Üyeleri: Erhan Başyurt (Bugün), İbrahim Şahin (TRT), Serhat Albayrak (Turkuvaz Medya), Mustafa Çelik (Kanal 7), Yusuf Ziya Cömert (Yeni Şafak), Nuh Albayrak (Türkiye)…
Şimdi bu arkadaşlara düşen görev derhal katılımı artırmak, bir siyasi partinin değil Türkiye’nin sivil toplum örgütü olduklarının algısını yaratmak için çaba harcamaktır…