'Seçimin galibi CHP'dir' (!)
12 aĞUSTOS 2014 YENİ ŞAFAK
Değişen bir şey yok. Bu bir aylık kampanya döneminde 'Sandığa gitmeyin!' diyenler dahil, herkes tuttuğu takımı başarılı buluyor. (Aralarında eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer beyefendinin de bulunduğu 13 milyon kişi sandığa gitmemiş.)
Mağlup olanın bile kendini iyi hissetmiş gibi görünmeye çabaladığı, yeterince verimli çalışmadığı halde elde edilen sonucu burnu yere düşse almayacak kadar büyük bir kibirle karşılayan vatandaşlarımızla, çok başarılı bir siyasi iletişim örneği verdiği için tam hedefledikleri sonuca ulaşamasalar da ipi göğüsleyenlerin kıyasıya yarıştığı bu seçim, millet olarak 'ortak ruhi şekillenme'mizin temelinde yatan bazı 'komplekslerimiz'in ve de diğer yanda 'azmimiz'in ipuçlarını vermiyor mu? Veriyor elbette. Karpuz sendromuyla ortasından çat diye ikiye, sonrasında da üçe ayrılmış bulunan zihinlerimizdeki 'hayatı anlama kılavuzları'mız aralarına geçit vermez bariyerle 'anlamama' üzerinden yol almaya devam ediyor. (Bekir Ağırdır kardeşimiz Türk siyasetinin dört partiye, dolayısıyla dört kimlik siyasetine kilitlendiğini söylüyor: Muhafazakârlar, Laikler, Türkçüler ve Kürtler.)
10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi, Türkiye'de son yüzyılın en önemli kırılma noktalarından birisidir. Liberalizmin önündeki son engel olan her türden bürokratik vesayetin ortadan kalkması için yeşil ışık yakılmıştır. Bu kırılma noktasının ardından Yürütme, Yasama ve Yargı dediğimiz 'Kuvvetler Ayrılığı'ndaki denge ve ilgili kurumlararası iletişimin eskisinden hayli farklı bir 'üslup' içinde devam ettirilmesinin önemini bilmem ne kadar derinden hissedebiliyoruz? (Sayın Cumhurbaşkanı'nın Balkon'a bu kez tek başına çıkarak, AK Parti ile kendisini ayrıştırmasını, bu yeni dönemin atılan en önemli ilk adımı olarak görmek mümkün. Diğer yandan demokrasinin 'olmazsa olmaz'ı 'Seçimler' konusundaki altyapının tıkır tıkır işlemesi, Kemal Öztürk'ün altını çizdiği, '2 saat 45 dakikada sonuçların belli olması' gerçekliğini de katiyen hafife almamak lazımdır.)
Eğitimden sağlığa, enerjiden tarıma tüm sektörlerin gelecek tasarımlarını yakından ilgilendiren ekonominin, veya bir başka deyişle 'kaynayan tencere'nin, bir türlü yazılamayan yeni Anayasa ile olan direkt, kesintisiz bağını görebiliyor muyuz?
2015'deki genel seçimlere gidilirken Erdoğan'sız kalan bir AK Parti'nin stratejik yol haritasını kurmaylarının bugüne kadar çizmiş olduğunu varsaymak durumundayız. Muhalefet açısından duruma baktığımızda CHP'nin Kılıçdaroğlu kaptanlığında genel seçimlere gidip gitmeyeceği henüz kesin bile değildir. MHP'nin bu seçimden hangi dersleri çıkarabileceğini zannediyorum içimizde öngörebilenlerin sayısı hayli azdır. HDP'nin ise Selahattin Demirtaş ile birlikte 'Kitle Partisi' olabilmenin işaretlerini aldıkları için bu çok önemli çıktıyı doğru değerlendirecekleri ve hızla diğer illerde de örgütlenmeye çalışacakları, Başkan'ın beyanatıyla zaten bellidir.
'Seçimin kazananı CHP'dir' diyen Gürsel Tekin'in siyasi iletişim açısından nerede durduğunu anlamlandırmak pek kolay gözükmemektedir.
Bu açıklama ve CHP Sözcüsü Haluk Koç'un, Selahattin Demirtaş'ın rüzgârından yelken doldururcasına 'Bu seçimin kaybedeni İhsanoğlu ve Demirtaş değildir' diyebilmesi demokrasi adına endişe vericidir. Neden? Bu kadar zayıf bir muhalefetle dokuz seçimdir kaybettikleri halde 'öğrenemeyen' bir üst yönetimle dokuz kere değil, ondokuz kere seçimlere girse yine kaybedebilirler de ondan. Bu önünü görememe rahatsızlığı ise iktidarı kontrolsüz bir hale getirebilir. Kontrolsüz iktidar ise rejimin en büyük tehdididir.
'Kimse tanımıyordu, bu da başarıdır' diyerek Sayın İhsanoğlu'nun aldığı oyları kamuoyu önünde hedeflediği sonuçmuş gibi sunması, bir iktidarı kontrol edebilme gücünden ne kadar uzakta olduğunun belirgin işaretidir. Eğer CHP kendisini fikren yenileyemez ve üst yönetim olarak atağa geçemezse 2015 seçimlerinde de gömleği yine yanlış düğmeden ilikleyerek kampanya yürütecekler demektir.
Muhalefetin B ve C senaryoları...
AK Parti'nin senaryolarının hazır olduğunu biliyoruz. Birinci faz tamamlandı. 'Seçim bildirgesi ve vizyonu' ile adım adım ne yapacaklarını anlattılar. 'Yeni Türkiye ve Yeni Anayasa' şemsiye başlığı altında seçim sürecini planladılar. Dün de Hüseyin Çelik bir basın toplantısıyla Başbakan'ı seçecek olan olağanüstü büyük kongrenin tarihini (27 Ağustos) açıkladı. Selahattin Demirtaş'ın da seçim sonrası A, B ve C şıklarında ne yapacakları zaten belliydi.
Cuma günü bu sütunlarda '11 Ağustos için hangi adayın ve partilerin hangi yedek senaryoları var?' diye sorduk.
Seçim sonuçları belli olunca diğer soruyu yöneltelim:
CHP ve MHP'nin B ve C senaryoları nerededir?
'Kazanan, Selahattin Demirtaş ile birlikte biziz' açıklamaları yapmak yerine, B ve C senaryolarını neden anlatmazlar acaba? Yedek senaryoları olmadığından mı? Ya da acele etmiyorlar. Bugün yarın anlatacaklardır.
Önce tatilcileriyle aralarındaki meseleyi halletsinler de, ondan sonra.