Seçimlere değil, dış güce güvenmek...
25 Şubat 2014 Yeni Şafak
Bu telefonlar neden dinlenir? Veya şöyle soralım: Dün Yeni Şafak'a manşet olan haberden öğrendiğimiz binlerce insanın telefonlarının dinlenmesi, hangi stratejik vizyona hizmet eder? İllegaliteyi ve sonuçlarını göze almış bir stratejik vizyona mı? Seçimle bileğini bükemediği iktidarı, askeri darbe ile değil ancak içgüveysinden hallice sizi yaşatacağını varsaydığı yabancı damatla gerdeğe girerek düşürmek için mi?
Dünya üzerindeki 'Merkez' konumu sarsıldıkça gücünü, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan ülke liderlerini 'Diktatör' algısıyla itibarsızlaştırmaya çalışarak sınayan Birleşik Şirketler Ülkesi, öyle görülüyor ki şu sıralar Ukrayna, Venezuela ve bizim ülkemizle fazlasıyla meşgul...
Venezuela'da Chavez'in politikalarını yürüten Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro, boşuna mı 'CNN'i kovarım!' diye feryat ediyor. Karakas'taki Amerikan Konsolosluğu'nun vize bölümündeki üç görevliyi durup dururken mi sınırdışı ediyor?
Eşiyle birlikte Karakas'ta yaşayan bir dostumuza 'Aman dikkat edin kendinize. Gösterileri izliyoruz...' dedikten sonra sorduk: 'Neler oluyor oralarda?' Cevap olarak üç beş kişinin sokağa kaykaylarıyla çıkıp kağıtları tutuşturduğu, sonrasında da organize edildiği besbelli olan bir grubun bakanlık binası ve market önlerinde gösteriler yaptıklarını ve yabancı basında gördükleri 'abartılmış' haberleri şaşkınlıkla izlediklerini anlatıyor. Venezuela halkının nezdinde Maduro'nun yabancı basında gösterilmek istendiği gibi 'Diktatör'lükle falan alakası yok, diyor. Maduro hükümetinin yoksul halkına günde üç öğün yemek ve başını sokacak bir ev verme derdinde olduğunu söylüyor.
Chavez'in ülkesinin her an bir dış tehlikeye maruz kalabileceği yolunda oluşturulan yaygın algı, kanserden öldüğüne bile süpheyle bakılan, gürültüye pabuç bırakmayan eski liderlerinin zamanında gerçekleştirilememişti. 'Zincirin zayıf halkası kadar güçlüyüz' diye bilinen özdeyiş, beklenen kehaneti önlemenin biricik yoluna dikkat çekmesi açısından özellikle işdünyasının olağanüstü şiarlarından biridir. Maduro'nun şansı ne kadar yaver gidecek bilemeyiz ama çok farklı dinamiklerle dış dünyada özgün bir ses olmayı başarmış olan bizim ülkemizde zincirin zayıf halkası halk nezdinde deşifre edilmiş görünmektedir.
Güvenlik firması önce güven satar...
Nef firmasının, Nef2 Haliç Projesi tam gününde bitirilemediği için henüz müşterilerinden ses çıkmadan onları arayarak hesaplarına aylık kira bedellerini yatırmaya başlamaları müşteri ilişkileri yönetimi bahsinde nasıl bir 'farklılaşma' olarak iletişim dünyasında anlatılıyorsa; benzer bir muhabbet de bu kez olumsuz yönde, güvenlik sistemi kuruluşu Merkezi Güvenlik Sistemi 'MGS' için tur atıyor...
MGS'nin belki bir günahı yok ama krizi kucağında buluvermiş... Bir evde 7-8 yıl önce Vestel Angel markasıyla bir alarm sistemi kuruluyor. Gözlem istasyonu görevini de MGS'nin kuruluşu MGİ üstleniyor. Bir süre servis hizmetleri gayet iyi çalışıyor. Servise her defasında, arızaya göre MGİ yönlendiriliyor. Sonra Vestel'e Angel ürününü veren marka, çekiliveriyor piyasadan.
Vestel de herhangi bir sorumluluk almamaya ve teknik servis aksamaya başlıyor. Muhatap MGİ olduğu için müşteri de tabii ki MGİ'yi biliyor.. İş o kadar tavsıyor ki, olur olmaz anlarda alarmın çalmaya başladığı son olayda, güvenlik gibi hassas bir konuyu halletmek için servis söz verildiği halde 5 gün süreyle ortalarda gözükmüyor. Bir de alay eder gibi MGİ'den hergün arayıp 'Bugün mutlaka servis geliyor' diyorlar... Mağdur taraf, MGİ görevlisine, 5. gün de gelmezlerse, sistemi iptal edeceğini olayı da tüm mecralarda duyuracağını, söylüyor...
Görevli, kaydedilen görüşmede 'Birazdan oradalar efendim!' diyor ve yine kimse müşterinin semtine uğramıyor. Müşteri bunun üzerine sistemi söktürüp yerine başka bir güvenlik firmasıyla anlaşma yaparak farklı bir markanın donanımını taktırıyor...
Bundan ne dersler çıkar:
1) Eğer sorumluluğunuzun sınırları değişiyorsa bunu mutlaka müşterinizle paylaşın. 2. Üçüncü şahısların ve alt yüklenici ve tedarikçilerinizin sorumluluğunu da üstlenmeniz söz konusu ise, kiminle dans ettiğinize dikkat edin, bunlarla uluslar arası standartlarda bağlayıcı sözleşmeler yapın. 3. Tutamayacağınız sözler vermeyin. Şeffaf olun. 4. Özür dilemenin ve hatayı kabullenerek düzeltmeye çalışmanın da bir ilişki ve iletişim yöntemi olduğunu unutmayın. 5. Tek bir müşteriniz bile kendisinin 'adam yerine konmadığı' hissine kapılmayagörsün; o tek müşteri Twitter ortamında bir anda yüzbin potansiyel müşteri haline geliverir...
Yoksa onca emeğimize yazık olur!...
MNG'nin reklamı üzerinden eğitim
Algılama yönetimi kurallarının tamamına yakının kısacık bir reklam filmi içinde bulmak genellikle zordur... MNG Kargo'nun, Mehmet Günsür'le çekilmiş yeni reklam filmi 'Astronot'ta bakın hangi kurallar dikkate alınmış:
1.Değerlerimizle uyum 2. Kültürümüze özen 3. Düşünceden çok duygulara hitap. 4. Yalınlık 5. Kararında, abartısız duygusallık 6. Görselliğin başarılı kullanımı 7. Uygun bir biçimde kodlanmış mesajlar...
Bundan iyisi Şam'da kayısı... Reklamı ALICE BBDO ajansı hazırlamış... Ajans, yaptıkları işler kadar, birkaç ay kadar önce de Stratejik Direktörü Haluk Sicimoğlu'nun yüzlerce kişinin izlediği bir konferans sırasında konuşmacı olan Hulusi Derici'ye 'Gavat!' diye laf atmasıyla gündeme gelmişti.
Haluk Bey'i sinirlendiren durum, Hulusi Bey'in Çaykur'un son derece başarılı Didi kampanyasına bir Anadolu kadınını ana eksene oturtmasıydı. Çünkü Lay's reklamında onlar bir Anadolu kadını üzerinden gitmişlerdi. Hulusi Bey de 'Bir Anadolu kadınının reklamda kullanılmasının 'patenti alınacak' bir buluş değil, herkesin fikri olabileceği'ni söylüyordu. BBDO, MNG Kargo Astronot filminde 3 tane şirin mi şirin Anadolu kadınını kullanmış. Şimdi ne düşünmemiz gerekiyor, dersiniz? Mesela şöyle birşey: Hulusi Bey Lay's'ten esinlendi, BBDO da Didi'den...
Bu polemikle ilgili olarak sosyal medyada dönen muhabbetlerden birinde geçen şu tespit de unutulacak gibi değildi:
'Reklamcılar 'Önce ben buldum' diye birbirlerine girmişler. Ya telefonu veya aspirini bulsalardı?'
Dünya üzerindeki 'Merkez' konumu sarsıldıkça gücünü, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan ülke liderlerini 'Diktatör' algısıyla itibarsızlaştırmaya çalışarak sınayan Birleşik Şirketler Ülkesi, öyle görülüyor ki şu sıralar Ukrayna, Venezuela ve bizim ülkemizle fazlasıyla meşgul...
Venezuela'da Chavez'in politikalarını yürüten Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro, boşuna mı 'CNN'i kovarım!' diye feryat ediyor. Karakas'taki Amerikan Konsolosluğu'nun vize bölümündeki üç görevliyi durup dururken mi sınırdışı ediyor?
Eşiyle birlikte Karakas'ta yaşayan bir dostumuza 'Aman dikkat edin kendinize. Gösterileri izliyoruz...' dedikten sonra sorduk: 'Neler oluyor oralarda?' Cevap olarak üç beş kişinin sokağa kaykaylarıyla çıkıp kağıtları tutuşturduğu, sonrasında da organize edildiği besbelli olan bir grubun bakanlık binası ve market önlerinde gösteriler yaptıklarını ve yabancı basında gördükleri 'abartılmış' haberleri şaşkınlıkla izlediklerini anlatıyor. Venezuela halkının nezdinde Maduro'nun yabancı basında gösterilmek istendiği gibi 'Diktatör'lükle falan alakası yok, diyor. Maduro hükümetinin yoksul halkına günde üç öğün yemek ve başını sokacak bir ev verme derdinde olduğunu söylüyor.
Chavez'in ülkesinin her an bir dış tehlikeye maruz kalabileceği yolunda oluşturulan yaygın algı, kanserden öldüğüne bile süpheyle bakılan, gürültüye pabuç bırakmayan eski liderlerinin zamanında gerçekleştirilememişti. 'Zincirin zayıf halkası kadar güçlüyüz' diye bilinen özdeyiş, beklenen kehaneti önlemenin biricik yoluna dikkat çekmesi açısından özellikle işdünyasının olağanüstü şiarlarından biridir. Maduro'nun şansı ne kadar yaver gidecek bilemeyiz ama çok farklı dinamiklerle dış dünyada özgün bir ses olmayı başarmış olan bizim ülkemizde zincirin zayıf halkası halk nezdinde deşifre edilmiş görünmektedir.
Güvenlik firması önce güven satar...
Nef firmasının, Nef2 Haliç Projesi tam gününde bitirilemediği için henüz müşterilerinden ses çıkmadan onları arayarak hesaplarına aylık kira bedellerini yatırmaya başlamaları müşteri ilişkileri yönetimi bahsinde nasıl bir 'farklılaşma' olarak iletişim dünyasında anlatılıyorsa; benzer bir muhabbet de bu kez olumsuz yönde, güvenlik sistemi kuruluşu Merkezi Güvenlik Sistemi 'MGS' için tur atıyor...
MGS'nin belki bir günahı yok ama krizi kucağında buluvermiş... Bir evde 7-8 yıl önce Vestel Angel markasıyla bir alarm sistemi kuruluyor. Gözlem istasyonu görevini de MGS'nin kuruluşu MGİ üstleniyor. Bir süre servis hizmetleri gayet iyi çalışıyor. Servise her defasında, arızaya göre MGİ yönlendiriliyor. Sonra Vestel'e Angel ürününü veren marka, çekiliveriyor piyasadan.
Vestel de herhangi bir sorumluluk almamaya ve teknik servis aksamaya başlıyor. Muhatap MGİ olduğu için müşteri de tabii ki MGİ'yi biliyor.. İş o kadar tavsıyor ki, olur olmaz anlarda alarmın çalmaya başladığı son olayda, güvenlik gibi hassas bir konuyu halletmek için servis söz verildiği halde 5 gün süreyle ortalarda gözükmüyor. Bir de alay eder gibi MGİ'den hergün arayıp 'Bugün mutlaka servis geliyor' diyorlar... Mağdur taraf, MGİ görevlisine, 5. gün de gelmezlerse, sistemi iptal edeceğini olayı da tüm mecralarda duyuracağını, söylüyor...
Görevli, kaydedilen görüşmede 'Birazdan oradalar efendim!' diyor ve yine kimse müşterinin semtine uğramıyor. Müşteri bunun üzerine sistemi söktürüp yerine başka bir güvenlik firmasıyla anlaşma yaparak farklı bir markanın donanımını taktırıyor...
Bundan ne dersler çıkar:
1) Eğer sorumluluğunuzun sınırları değişiyorsa bunu mutlaka müşterinizle paylaşın. 2. Üçüncü şahısların ve alt yüklenici ve tedarikçilerinizin sorumluluğunu da üstlenmeniz söz konusu ise, kiminle dans ettiğinize dikkat edin, bunlarla uluslar arası standartlarda bağlayıcı sözleşmeler yapın. 3. Tutamayacağınız sözler vermeyin. Şeffaf olun. 4. Özür dilemenin ve hatayı kabullenerek düzeltmeye çalışmanın da bir ilişki ve iletişim yöntemi olduğunu unutmayın. 5. Tek bir müşteriniz bile kendisinin 'adam yerine konmadığı' hissine kapılmayagörsün; o tek müşteri Twitter ortamında bir anda yüzbin potansiyel müşteri haline geliverir...
Yoksa onca emeğimize yazık olur!...
MNG'nin reklamı üzerinden eğitim
Algılama yönetimi kurallarının tamamına yakının kısacık bir reklam filmi içinde bulmak genellikle zordur... MNG Kargo'nun, Mehmet Günsür'le çekilmiş yeni reklam filmi 'Astronot'ta bakın hangi kurallar dikkate alınmış:
1.Değerlerimizle uyum 2. Kültürümüze özen 3. Düşünceden çok duygulara hitap. 4. Yalınlık 5. Kararında, abartısız duygusallık 6. Görselliğin başarılı kullanımı 7. Uygun bir biçimde kodlanmış mesajlar...
Bundan iyisi Şam'da kayısı... Reklamı ALICE BBDO ajansı hazırlamış... Ajans, yaptıkları işler kadar, birkaç ay kadar önce de Stratejik Direktörü Haluk Sicimoğlu'nun yüzlerce kişinin izlediği bir konferans sırasında konuşmacı olan Hulusi Derici'ye 'Gavat!' diye laf atmasıyla gündeme gelmişti.
Haluk Bey'i sinirlendiren durum, Hulusi Bey'in Çaykur'un son derece başarılı Didi kampanyasına bir Anadolu kadınını ana eksene oturtmasıydı. Çünkü Lay's reklamında onlar bir Anadolu kadını üzerinden gitmişlerdi. Hulusi Bey de 'Bir Anadolu kadınının reklamda kullanılmasının 'patenti alınacak' bir buluş değil, herkesin fikri olabileceği'ni söylüyordu. BBDO, MNG Kargo Astronot filminde 3 tane şirin mi şirin Anadolu kadınını kullanmış. Şimdi ne düşünmemiz gerekiyor, dersiniz? Mesela şöyle birşey: Hulusi Bey Lay's'ten esinlendi, BBDO da Didi'den...
Bu polemikle ilgili olarak sosyal medyada dönen muhabbetlerden birinde geçen şu tespit de unutulacak gibi değildi:
'Reklamcılar 'Önce ben buldum' diye birbirlerine girmişler. Ya telefonu veya aspirini bulsalardı?'