“Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın”
11 AĞUSTOS 2016 Yeni Şafak
Kullanılan kavramlar ve vücut dili ya da toplumsal duruşlar, eğer okumasını bilirsek, hemen arka planlarındaki ruh ve düşünce hali ile ilgili bize ipuçları verirler. Gençliğimizde kullandıkları kavramlara göre kimin hangi siyasi gruptan olduğunu hemen anlardık… Hatta arkadaşlarla tahmin oyunu oynadığımızı bile hatırlıyorum. Benzer bir oyunu şu sıra TV yorumcularının vücut dillerine ve kelimeleri nasıl tonladıklarına bakıp sürdürmek mümkün. Mesela, son ekonomik gelişmelerle ilgili haberleri verip, konuya 'açıklık' getirmeye çalışan bazı 'uzmanların' doların düşüş, hisse senetlerinin yükseliş haberlerini aktarış halleri hakikaten komik…
Kendilerini bıraksalar, şöyle laflar çıkacak ağızlarından: “Maalesef dolar düştü”, “Üzgünüz hisse senetleri yükseliyor”, “Ne kadar kötü; tüketici güven indeksi yükselebilir”, “Moody's notu düşürmedi, vah vah… Sakın sevinmeyin. İzlemeye aldı. Her an düşürebilir”…
Putin - Erdoğan görüşmesi de bir tür ayrıştırıcı fenomen. Rus ve Türk iş insanlarının keyfi yerinde. Piyasalar da uzlaşma havasına olumlu yanıt verdi. Ana akım Rus ve Türk medyasının Erdoğan-Putin görüşmesine verdiği reaksiyon da son derece olumlu.
Peki kim 'rahatsız', 'huzursuz'? Tabii ki 'üst aklın' (akılların) denetimi altındaki geniş bir 'Batı medyası yelpazesi' ve de onlardan medet uman, zaman zaman onların 'şefaatine' sığınan gayri millî aydın tayfamız…
Batı medyası, arkasındaki güçlerin düdüğünü çalıyor. Türkiye bir tek onlarla iş tutsun ve mümkünse onların sözünden çıkmasın istiyorlar. Bizimle ilgili konularda Rusya falan gündemlerine düşmesin. 'Evrensel değerler' söylemi arkasına gizlenip atış yapan, 'amaç aracı mubah kılar' ilkesinden hareketle, her türlü yalan dolanı makbul gören, 'süsleme' sayan aydınlar da, 'denize gireyim ama ıslanmayayım' tavrıyla ekonomideki her atılım karşısında müzmin muhalifliği kimselere kaptırmıyor.
Batı medyasının fikriyatı ile bizim 'evrenselcilerin' yaklaşımları her zaman paralellik göstermiştir… Rusya meselesinde de bu paralellik bozulmuyor… Özetle Batı, “Türkiye'nin Rusya ile ekonomik ve siyasi ilişkilerinin düzgün olması bizim işimize gelmez” diyor. Bizim 'evrensel' aydınlarımız da bunun teorik çerçevesini çizip (eksen kayması gibi) sunuyor Batı basınına. İşte bu ortaklaşa havayı kaynağından yansıtan bir demet haber – yorum:
Independent (Robert Fisk): “Sultan Çar'ın yanına gitti”.
Bild: “Erdoğan'a kendimizden daha fazla mı ihtiyacımız var?” başlıklı yazı. Gazete, NATO üyesi olan Türkiye'nin, yüzünü doğuya mı çevireceği yönünde endişelerin olduğunu dile getiriyor.
La Stampa: “Rusya ve Türkiye uyumu buldu. Moskova, yaptırımları gevşetiyor, Ankara da Türk Akımı'nı açıyor”
BBC: “Bu dönemde Rusya'yı ziyaret ederek Batı'yı meraka düşürmek ve terletmek, muhtemelen Erdoğan'ı mutlu ediyordur”… Dr. Michael Sahlin imzasıyla yayımlanan yazıda “Erdoğan'ın Putin ziyareti Batı'nın sinirlerini bozuyor” denmiş.
Guardian: “Erdoğan ile Putin yakınlaşması Brüksel'i geriyor”.
Wall Street Journal: “Bugünkü görüşme Erdoğan'a Batı'ya bir sinyal gönderme fırsatı sundu”.
CNN (Fadi Hakura): “Türkiye'nin Rusya ile ilişkileri iyileştirme çabaları çaresizlikten yapıldı”.
Financial Times: “Türk-Rus yakınlaşması Batı'da kaygı yarattı. Rus lider Putin Türkiye ve NATO'yu birbirine düşürmek için her fırsatı da değerlendirecektir”
***
Bu arada iki haber daha dikkatimi çekti. Almanya Başbakan Yardımcısı ve Sosyal Demokrat Parti SPD Genel BaşkanıSigmar Gabriel, 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili en sağlıklı bilgiyi almak için ne yapmış? Kendisi anlatıyor: “Türkiye'deki aktüel durumu ilk elden öğrenmek için Can Dündar ile buluştum. Duyduklarım bende büyük endişeye neden oldu. Türkiye'deki durum daha da güçleşiyor, ayrıca sadece gazeteciler için değil. Türkiye'de basın özgürlüğüne yönelik ağır saldırıları daha sert eleştirmeliyiz.”
Bu mudur 15 Temmuz yorumu?.. Eline yasal pasaportunu alıp çıktıktan sonra iktidarın demokratik olmayan bir seçimle iktidara geldiğini, kendisinin Erdoğan'ın talebi üzerine yargılandığını söyleyen ve Zamanile Samanyolu, Bugün gibi FETÖ yayın organlarının kapanmasını ve ilgili gazetecilerin tutuklanmalarını “Türkiye'de basın özgürlüğü tecavüze uğruyor” diye anlatan Can Dündar mıdır 15 Temmuz için bilgi kaynağı…
Bir diğer haber de HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın PKK'ya attığı açık destekle ilgili. Eş Genel Başkan demiş ki: “Darbe sonrası çiğlik yapıp birkaç şehire girdim diyebilirdi. PKK fırsatçılık yapmadı. Erdoğan'ın tavrını değiştireceğini sanmıyorum, hakikaten bir düşmana ihtiyacı var”..
El insaf… İnsana “Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın” dedirtmekten, güneşi balçıkla sıvamaktan vazgeçmedikleri sürece bu halkın vicdanı onlara geçit vermeyecektir.
Kendilerini bıraksalar, şöyle laflar çıkacak ağızlarından: “Maalesef dolar düştü”, “Üzgünüz hisse senetleri yükseliyor”, “Ne kadar kötü; tüketici güven indeksi yükselebilir”, “Moody's notu düşürmedi, vah vah… Sakın sevinmeyin. İzlemeye aldı. Her an düşürebilir”…
Putin - Erdoğan görüşmesi de bir tür ayrıştırıcı fenomen. Rus ve Türk iş insanlarının keyfi yerinde. Piyasalar da uzlaşma havasına olumlu yanıt verdi. Ana akım Rus ve Türk medyasının Erdoğan-Putin görüşmesine verdiği reaksiyon da son derece olumlu.
Peki kim 'rahatsız', 'huzursuz'? Tabii ki 'üst aklın' (akılların) denetimi altındaki geniş bir 'Batı medyası yelpazesi' ve de onlardan medet uman, zaman zaman onların 'şefaatine' sığınan gayri millî aydın tayfamız…
Batı medyası, arkasındaki güçlerin düdüğünü çalıyor. Türkiye bir tek onlarla iş tutsun ve mümkünse onların sözünden çıkmasın istiyorlar. Bizimle ilgili konularda Rusya falan gündemlerine düşmesin. 'Evrensel değerler' söylemi arkasına gizlenip atış yapan, 'amaç aracı mubah kılar' ilkesinden hareketle, her türlü yalan dolanı makbul gören, 'süsleme' sayan aydınlar da, 'denize gireyim ama ıslanmayayım' tavrıyla ekonomideki her atılım karşısında müzmin muhalifliği kimselere kaptırmıyor.
Batı medyasının fikriyatı ile bizim 'evrenselcilerin' yaklaşımları her zaman paralellik göstermiştir… Rusya meselesinde de bu paralellik bozulmuyor… Özetle Batı, “Türkiye'nin Rusya ile ekonomik ve siyasi ilişkilerinin düzgün olması bizim işimize gelmez” diyor. Bizim 'evrensel' aydınlarımız da bunun teorik çerçevesini çizip (eksen kayması gibi) sunuyor Batı basınına. İşte bu ortaklaşa havayı kaynağından yansıtan bir demet haber – yorum:
Independent (Robert Fisk): “Sultan Çar'ın yanına gitti”.
Bild: “Erdoğan'a kendimizden daha fazla mı ihtiyacımız var?” başlıklı yazı. Gazete, NATO üyesi olan Türkiye'nin, yüzünü doğuya mı çevireceği yönünde endişelerin olduğunu dile getiriyor.
La Stampa: “Rusya ve Türkiye uyumu buldu. Moskova, yaptırımları gevşetiyor, Ankara da Türk Akımı'nı açıyor”
BBC: “Bu dönemde Rusya'yı ziyaret ederek Batı'yı meraka düşürmek ve terletmek, muhtemelen Erdoğan'ı mutlu ediyordur”… Dr. Michael Sahlin imzasıyla yayımlanan yazıda “Erdoğan'ın Putin ziyareti Batı'nın sinirlerini bozuyor” denmiş.
Guardian: “Erdoğan ile Putin yakınlaşması Brüksel'i geriyor”.
Wall Street Journal: “Bugünkü görüşme Erdoğan'a Batı'ya bir sinyal gönderme fırsatı sundu”.
CNN (Fadi Hakura): “Türkiye'nin Rusya ile ilişkileri iyileştirme çabaları çaresizlikten yapıldı”.
Financial Times: “Türk-Rus yakınlaşması Batı'da kaygı yarattı. Rus lider Putin Türkiye ve NATO'yu birbirine düşürmek için her fırsatı da değerlendirecektir”
***
Bu arada iki haber daha dikkatimi çekti. Almanya Başbakan Yardımcısı ve Sosyal Demokrat Parti SPD Genel BaşkanıSigmar Gabriel, 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili en sağlıklı bilgiyi almak için ne yapmış? Kendisi anlatıyor: “Türkiye'deki aktüel durumu ilk elden öğrenmek için Can Dündar ile buluştum. Duyduklarım bende büyük endişeye neden oldu. Türkiye'deki durum daha da güçleşiyor, ayrıca sadece gazeteciler için değil. Türkiye'de basın özgürlüğüne yönelik ağır saldırıları daha sert eleştirmeliyiz.”
Bu mudur 15 Temmuz yorumu?.. Eline yasal pasaportunu alıp çıktıktan sonra iktidarın demokratik olmayan bir seçimle iktidara geldiğini, kendisinin Erdoğan'ın talebi üzerine yargılandığını söyleyen ve Zamanile Samanyolu, Bugün gibi FETÖ yayın organlarının kapanmasını ve ilgili gazetecilerin tutuklanmalarını “Türkiye'de basın özgürlüğü tecavüze uğruyor” diye anlatan Can Dündar mıdır 15 Temmuz için bilgi kaynağı…
Bir diğer haber de HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın PKK'ya attığı açık destekle ilgili. Eş Genel Başkan demiş ki: “Darbe sonrası çiğlik yapıp birkaç şehire girdim diyebilirdi. PKK fırsatçılık yapmadı. Erdoğan'ın tavrını değiştireceğini sanmıyorum, hakikaten bir düşmana ihtiyacı var”..
El insaf… İnsana “Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın” dedirtmekten, güneşi balçıkla sıvamaktan vazgeçmedikleri sürece bu halkın vicdanı onlara geçit vermeyecektir.