Siyasi iletişimde ‘estetik’ birinci planda değildir
17 Ocak 2014 Yeni Şafak
Askerlerin birinin üzerindeki kıyafeti bornoza benzetip ‘Duşakabinoğulları’ esprisi yapanlar mı ararsınız; Sayın Cumhurbaşkanı ve çevresine ve de fikrin sahibi muhafız alayı yetkililerini ‘estetik yoksunluğu’yla suçlayanlar mı?.. Buradan yola çıkarak AK Parti’nin zaten kültürel konularda zaaf içinde olduğunu iddia edenler mi ararsınız, yoksa Cumhuriyet’in temellerini askerî güçte aramanın yanlışlığına işaret edenler mi?..
Bu eleştiri bolluğu içinde her birinden mebzul miktarda tweet, mesaj, yazı örneği bulmak mümkün. Hepsinin ortak eleştiri noktası da cahillik ve estetik yoksunluğu...
Biz de meseleyi bir iletişim mesajı çerçevesinde ele almış ve Perşembe günkü yazımızda demiştik ki:
“- Bu fotoğraf bir iletişim aracı mıdır?
- Evet.
- Hedef kitlesi kimdir?
- Konuk devlet başkanı, onun ülkesi ve Türkiye halkı.
- Kilit mesaj nedir?
- Bizim Cumhuriyetimiz
gökten zembille inmemiştir. Ta Milattan öncesine dayanan bir milletler topluluğu ve onların
kurduğu devletlerin devamı
olmakla kıvanç duyar.
- Bu kilit mesaj ülkemizde başka yerlerde de vurgulanmakta mıdır?
- Evet. Cumhurbaşkanlığı forsunun üzerindeki 16 yıldızda ve de Cumhurbaşkanlığı’nda yıllardır sergilenen 16 bayrakta...
- Peki, benzer kilit mesajlar, benzer simgelerle başka ülkelerde de kullanılmakta mıdır?
- Evet... Çok sayıda ülke, gidebildiği kadar geçmişine döner ve çeşitli askerî simgelerle kökenlerine sahip çıkar.
- Peki, iletişim hedefi nedir?
- Gücünü Mehmet Akif Ersoy’un mısralarından alan anlayışın, yani “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım” diyen ruhun ve/veya Atatürk’ün “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” ifadesinin algılanmasını kuvvetlendirmek.”
(Bu cümlede Perşembe günkü yazımızda Mehmet Akif’in mısraları bir satır düşmesi sonucunda yayımlanmamıştı. Arkadaşlar internet ortamında ânında düzelttiler. Bu vesileyle bugün de cümlenin doğru halini aktarmış olalım.)
Konunun estetik boyutuna o gün değinmemişiz.
Öncelikle şu soruyu yanıtlamakta yarar var:
- İletişim pratiğinin estetiği olur mu?
-Tabii ki olur.
- Peki öncelikli midir?
- Tabii ki hayır.
- Peki iletişim pratiğinde öncelikli olan nedir?
- Öncelikli olan sonuçtur. Sonuç odaklı konularda ‘estetik’ ikinci plana düşer; onun yerini ‘hedefe ulaşma beceri ve başarısı’ alır. Ve hedefe giden yollarda da aslolan, hedef kitlenin kültür ve değerleriyle uyum içinde olmaktır. Örneğin siyasi iletişim, slogan, konsept, siyasi etkinlik yönetimi uygulamaları estetik olmak zorunda değildir.
İki hedef söz konusudur: Etkilemek ve değiştirmek... Yani, ikna etmek ve oyların kendisine verilmesini sağlamak.
Öte yandan ‘iletişim’ değil ama ‘ilişki yönetimi’nde estetik birinci sırada yer alır. Nasreddin Hoca’nın ‘Ye kürküm ye!’ darb-ı meseli tam da ‘ilişki yönetimi’ndeki estetik algının önemine işaret eden yalın ve derinlikli örneklerden biridir.
İletişim yönetimi ile ilişki yönetimi arasındaki ikinci temel fark işte bu noktada kendini gösterir. Birinciyi de hatırlayalım:
İlişki, haz ve fayda odaklıdır. İletişim ise, ikna ve değişim... İdeali her ikisinin de bir arada eşit ve üst düzeyde hasıl olabilmesidir. Ancak ‘fenafillah’ diyebileceğimiz bu mertebeyi yakalamak da pek kolay değildir.
Özetle, siyasi iletişim odaklı konularda estetik kaygılar aramaya kalkmayı, kaygılarının kaynağını başka yerlerde bulamamış olmanın getirdiği eziklik duygusuyla açıklamak mümkün olabilir mi acaba?
Örneğin, parti amblemlerinin (Ampul, altı ok, kırat, arı) ya da ülke ve kent bayrakları üzerindeki simgelerinin neresi estetiktir Allah aşkına? Ama işlevleri pekâlâ yerli yerindedir. Benzer örneklerden müzik alanında görülebilir. İletişim açısından son derece işlevsel olan marşlarda estetik aranır mı? Ya da propaganda filmlerinde...
Sadece siyasi iletişim alanında değil örneğin pazarlama iletişimi konusunda da bu yaklaşım geçerlidir. Reklam filmi ya da cıngıl güzel olmak değil etkileyici ve sonuç odaklı olmak zorundadır.
Şu 16 bağımsız Türk devletini temsil eden 16 yıldız ve 16 bayraktan sonra 16 dönemsel kıyafetli asker konusunda işi ‘estetik yoksunluğu’na bağlamak ne kadar yanlışsa; AK Parti iktidarının kültür, sanat ve estetik meselelerinde büyük başarılar kazandığını ve diğer alt yapı konularında elde ettiği kazanımları söz konusu ‘Yumuşak güç’ (Soft power) alanlarında da yakaladığını iddia etmek o kadar yanlıştır. (AK Parti Balıkesir Milletvekili Sayın Tülay Babuşçu’nun Cumhuriyet dönemi için ’90 yıllık reklam arası’ tespitini ‘Yumuşak Güç’ zaafı olarak değil, deneyimsizlikten kaynaklanan bir iletişim kazası olarak ele alınmalı aslında...)
Şimdi Ak Parti’ye düşen görev, entelektüel uyuz kaşımalara itibar etmek değil bu 16 asker meselesinin seçmen tabanı tarafından nasıl algılandığını ölçmek ve ölçümleme sonuçlarına göre siyasi strateji ve taktiklerine ayar vermektir. Olayı ille de eleştirmek gerekiyorsa belki en fazla şöyle denilebilirdi:
“Keşke o 16 asker, Filistin Devlet Başkanı’nın ziyareti sırasında hop diye birden bire ortaya çıkmasalardı da, örneğin Muhafız Alayı Komutanı tarafından önceden medyaya ve kamuoyuna gerekçeleriyle takdim edilselerdi... Daha şık olmaz mıydı?”
Bu eleştiri bolluğu içinde her birinden mebzul miktarda tweet, mesaj, yazı örneği bulmak mümkün. Hepsinin ortak eleştiri noktası da cahillik ve estetik yoksunluğu...
Biz de meseleyi bir iletişim mesajı çerçevesinde ele almış ve Perşembe günkü yazımızda demiştik ki:
“- Bu fotoğraf bir iletişim aracı mıdır?
- Evet.
- Hedef kitlesi kimdir?
- Konuk devlet başkanı, onun ülkesi ve Türkiye halkı.
- Kilit mesaj nedir?
- Bizim Cumhuriyetimiz
gökten zembille inmemiştir. Ta Milattan öncesine dayanan bir milletler topluluğu ve onların
kurduğu devletlerin devamı
olmakla kıvanç duyar.
- Bu kilit mesaj ülkemizde başka yerlerde de vurgulanmakta mıdır?
- Evet. Cumhurbaşkanlığı forsunun üzerindeki 16 yıldızda ve de Cumhurbaşkanlığı’nda yıllardır sergilenen 16 bayrakta...
- Peki, benzer kilit mesajlar, benzer simgelerle başka ülkelerde de kullanılmakta mıdır?
- Evet... Çok sayıda ülke, gidebildiği kadar geçmişine döner ve çeşitli askerî simgelerle kökenlerine sahip çıkar.
- Peki, iletişim hedefi nedir?
- Gücünü Mehmet Akif Ersoy’un mısralarından alan anlayışın, yani “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım” diyen ruhun ve/veya Atatürk’ün “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” ifadesinin algılanmasını kuvvetlendirmek.”
(Bu cümlede Perşembe günkü yazımızda Mehmet Akif’in mısraları bir satır düşmesi sonucunda yayımlanmamıştı. Arkadaşlar internet ortamında ânında düzelttiler. Bu vesileyle bugün de cümlenin doğru halini aktarmış olalım.)
Konunun estetik boyutuna o gün değinmemişiz.
Öncelikle şu soruyu yanıtlamakta yarar var:
- İletişim pratiğinin estetiği olur mu?
-Tabii ki olur.
- Peki öncelikli midir?
- Tabii ki hayır.
- Peki iletişim pratiğinde öncelikli olan nedir?
- Öncelikli olan sonuçtur. Sonuç odaklı konularda ‘estetik’ ikinci plana düşer; onun yerini ‘hedefe ulaşma beceri ve başarısı’ alır. Ve hedefe giden yollarda da aslolan, hedef kitlenin kültür ve değerleriyle uyum içinde olmaktır. Örneğin siyasi iletişim, slogan, konsept, siyasi etkinlik yönetimi uygulamaları estetik olmak zorunda değildir.
İki hedef söz konusudur: Etkilemek ve değiştirmek... Yani, ikna etmek ve oyların kendisine verilmesini sağlamak.
Öte yandan ‘iletişim’ değil ama ‘ilişki yönetimi’nde estetik birinci sırada yer alır. Nasreddin Hoca’nın ‘Ye kürküm ye!’ darb-ı meseli tam da ‘ilişki yönetimi’ndeki estetik algının önemine işaret eden yalın ve derinlikli örneklerden biridir.
İletişim yönetimi ile ilişki yönetimi arasındaki ikinci temel fark işte bu noktada kendini gösterir. Birinciyi de hatırlayalım:
İlişki, haz ve fayda odaklıdır. İletişim ise, ikna ve değişim... İdeali her ikisinin de bir arada eşit ve üst düzeyde hasıl olabilmesidir. Ancak ‘fenafillah’ diyebileceğimiz bu mertebeyi yakalamak da pek kolay değildir.
Özetle, siyasi iletişim odaklı konularda estetik kaygılar aramaya kalkmayı, kaygılarının kaynağını başka yerlerde bulamamış olmanın getirdiği eziklik duygusuyla açıklamak mümkün olabilir mi acaba?
Örneğin, parti amblemlerinin (Ampul, altı ok, kırat, arı) ya da ülke ve kent bayrakları üzerindeki simgelerinin neresi estetiktir Allah aşkına? Ama işlevleri pekâlâ yerli yerindedir. Benzer örneklerden müzik alanında görülebilir. İletişim açısından son derece işlevsel olan marşlarda estetik aranır mı? Ya da propaganda filmlerinde...
Sadece siyasi iletişim alanında değil örneğin pazarlama iletişimi konusunda da bu yaklaşım geçerlidir. Reklam filmi ya da cıngıl güzel olmak değil etkileyici ve sonuç odaklı olmak zorundadır.
Şu 16 bağımsız Türk devletini temsil eden 16 yıldız ve 16 bayraktan sonra 16 dönemsel kıyafetli asker konusunda işi ‘estetik yoksunluğu’na bağlamak ne kadar yanlışsa; AK Parti iktidarının kültür, sanat ve estetik meselelerinde büyük başarılar kazandığını ve diğer alt yapı konularında elde ettiği kazanımları söz konusu ‘Yumuşak güç’ (Soft power) alanlarında da yakaladığını iddia etmek o kadar yanlıştır. (AK Parti Balıkesir Milletvekili Sayın Tülay Babuşçu’nun Cumhuriyet dönemi için ’90 yıllık reklam arası’ tespitini ‘Yumuşak Güç’ zaafı olarak değil, deneyimsizlikten kaynaklanan bir iletişim kazası olarak ele alınmalı aslında...)
Şimdi Ak Parti’ye düşen görev, entelektüel uyuz kaşımalara itibar etmek değil bu 16 asker meselesinin seçmen tabanı tarafından nasıl algılandığını ölçmek ve ölçümleme sonuçlarına göre siyasi strateji ve taktiklerine ayar vermektir. Olayı ille de eleştirmek gerekiyorsa belki en fazla şöyle denilebilirdi:
“Keşke o 16 asker, Filistin Devlet Başkanı’nın ziyareti sırasında hop diye birden bire ortaya çıkmasalardı da, örneğin Muhafız Alayı Komutanı tarafından önceden medyaya ve kamuoyuna gerekçeleriyle takdim edilselerdi... Daha şık olmaz mıydı?”