Tahmin Borsası Kapanmak Üzere ...
20 EKİM 2015
Sosyal ve analog medyadaki yorumlu haberlerin; ayrıca da, siyasî araştırmaların, hele de araştırma şirketlerinin “Yarın seçim olsa hagi partiye oy verirdiniz?” şeklindeki soruların yanıtlarından yola çıkarak oluşturdukları seçim tahminlerinin, seçmen karar ve davranışları üzerinde hiçbir etkisi olmadığını bilmeyen kalmamamış olmalı artık…
Bir ton örnek var, bu saptamamızı kanıtlayan…
2003'te medya ANAP'ı kesinlikle desteklemiyordu. Ancak ANAP kazandı. 2002'de bir orta boy tirajlı gazete ve bir TV kanalı dışında hiçbir medya organı AK Parti'ye destek vermiyordu; bütün 'Ana akım medya' (mainstream media) AK Parti'ye karşıydı; ancak AK Parti kazandı. Hem de 9 seçim arka arkaya…
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sosyal medyaya göre EkmeleddinBey alıyordu seçimi hem de %60'la (adamcağızı da yanılttılar); %52 ile Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan aldı seçimi…
En güvenilir araştırma şirketleri zaman zaman ağaca çıktılar bu ülkede… Yanıldılar… Bunların içinde en uyanıkları seçimlere biraz zaman varken 'destekleme durumunda oldukları' (!) partileri yüksek gösterip, seçmeni etkilemekten çok; kendilerine yakın olanları etkileyeceklerini bile bile, bilinen araştırmalarını yayınladılar…
Tüm bunlara rağmen siyasi iletişim boyutunda ev ödevlerini yapsalar çok daha isabetli bir işi hayata geçirmiş olacak siyasiler, rekabete hiçbir gerçekliği olmayan bir noktadan saldırarak, “Bunlar 'algı operasyonu yapıyor' diye hiçbir dilin siyasi terminolojisinde yeri olmayan bir akıl yürütmeyle kendi siyasi iletişim yetersizliği ve körlüklerini gizlemeye çalıştılar… Oysa iletişimin özü, Algılama Yönetimi ile hedef kitleyi bellli kararlar almak, ya da kararları belli yönde değiştirmelerini sağlamak amacıyla hem siyasette hem de ticari hayatta yapılan tüm faaliyetlerin bütününde kendisini ifade eder. Bu arkadaşların kastettiği ise “Kara Propaganda” ya da “Yanıltma operasyonlarıdır”… Bunların yönetimi de ne medyadan geçer ne de araştırma saptırmalarından…
Tabii ki bu 'yönlendirme' sandıkları yaklaşım, ne kamuoyunda bir işe yarıyor; ne de kamu vicdanında… Bu ikisinin birbirinden farklı 'tutum ve davranışları' tetiklediklerini adam gibi bilmedikleri ve bundan da kötüsü 'bilmediklerini de bilmedikeri' için de bu arkadaşlar hep 'şaşıp kalmışlardır'…
Biz bu kez de geleneği bozmadık. Her seçim öncesi yaptığımız gibi sonuç tahmini açıklayan bütün araştırma şirketlerinin (Konda henüz açıklamadı) rakamlarını bir araya getirdik, bir de matematik ortalama aldık… 2 Kasım günü heyecanlı bir karşılaştırma yapıp kim en yakın bilmiş diye bakarız birlikte…
Denize girmeli, ama ıslanmamalı (!)…
Almanya Şansölyesi Merkel Hanım gelip bzim Cumhurbaşkanı veBaşbakanla görüştü ve bilinen ve Türkiye için hayati önem taşıyan dört konuda tam destek vereceğini vaat etti ya, bizim 'İrlandalı' ecnebi aydınlar bu işe pek bir bozulmuşlar…
100 kadar akademisyen basmış imzayı; Merkel'e bir mektup yazmışlar: “Hiç hoş karşılamadık bu yaptığınızı” demişler…
Ben daha fazla imza beklerdim… Bunların sayıları azalıyor mu ne?
Marmaray'ın her an çökeceğini, tünelin sular damlattığını; metronun yer altındaki tarihi yapıyı, üçüncü köprünün çevresinimahvettiğini; İzmit köprüsünün ve İzmir yolunun 'flora ve fauna'yı tehdit edeceğini söyleyenlerin sayıları; tabii ki birinci köprüye, ikinci köprüye karşı nümayiş yapmış olanların, İstanbul'a Melen suyundan su getirilmesini protesto edenlerin sayıları çok daha fazlaydı…
Seyahat ve yerleşim özgürlüğü olmalı; isteyen İstanbul'a gelip yerleşmeli; ancak İstanbul'un nüfusu 17 milyona dayanınca kentin alt yapısı ve ulaşım hizmetlerine yatırım yapılmamalı… 'Denize girilmeli ama ıslanılmamalı' gibi bir şey…
Bu çerçevede Cumartesi ve Pazartesi günü düzenlenmiş olan iki büyük ve anlamlı etkinlik, başta bu 100 akademisyen, tüm İrlandalı ecnebi Türk aydınlarımızı 'kahretmiştir'.
Cumartesi günü Mersin'den Kıbrıs'a denizin altından giden bir boru hattı ile “Hayat Suyu” verildi… Dün de 3'ü devlet 3'ü yabancı sermayeli özel olmak üzere 6 bankanın Yeni Havalimanı için verdiği kredinin, ki bu şekilde dünyanın en büyük havalimanı projesine bir kez daha yeşil ışık yakılmış oldu, imza töreni vardı.
Kara tarafındaki düzenlemelere pek çok şirketin katıldığı, deniz altındaki kısmı ise dünyada ilk kez uygulanan olağanüstü bir teknikleKalyon İnşaat'ın tamamladığı Mersin - KKTC hattı, tüm bölgenin kaderini etkileyecek bir iştir… 5 Türk firmasının yaptığı Yeni Havalimanı ise sadece Türkiye'yi etkilemekle kalmayacak, dünya turizm ve ticaretinin ezberini de bozacak hüviyettedir.
Tabii bir de bizim ecnebi aydıların moralini bozmaktadır bu dev projeler…
Bir ton örnek var, bu saptamamızı kanıtlayan…
2003'te medya ANAP'ı kesinlikle desteklemiyordu. Ancak ANAP kazandı. 2002'de bir orta boy tirajlı gazete ve bir TV kanalı dışında hiçbir medya organı AK Parti'ye destek vermiyordu; bütün 'Ana akım medya' (mainstream media) AK Parti'ye karşıydı; ancak AK Parti kazandı. Hem de 9 seçim arka arkaya…
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sosyal medyaya göre EkmeleddinBey alıyordu seçimi hem de %60'la (adamcağızı da yanılttılar); %52 ile Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan aldı seçimi…
En güvenilir araştırma şirketleri zaman zaman ağaca çıktılar bu ülkede… Yanıldılar… Bunların içinde en uyanıkları seçimlere biraz zaman varken 'destekleme durumunda oldukları' (!) partileri yüksek gösterip, seçmeni etkilemekten çok; kendilerine yakın olanları etkileyeceklerini bile bile, bilinen araştırmalarını yayınladılar…
Tüm bunlara rağmen siyasi iletişim boyutunda ev ödevlerini yapsalar çok daha isabetli bir işi hayata geçirmiş olacak siyasiler, rekabete hiçbir gerçekliği olmayan bir noktadan saldırarak, “Bunlar 'algı operasyonu yapıyor' diye hiçbir dilin siyasi terminolojisinde yeri olmayan bir akıl yürütmeyle kendi siyasi iletişim yetersizliği ve körlüklerini gizlemeye çalıştılar… Oysa iletişimin özü, Algılama Yönetimi ile hedef kitleyi bellli kararlar almak, ya da kararları belli yönde değiştirmelerini sağlamak amacıyla hem siyasette hem de ticari hayatta yapılan tüm faaliyetlerin bütününde kendisini ifade eder. Bu arkadaşların kastettiği ise “Kara Propaganda” ya da “Yanıltma operasyonlarıdır”… Bunların yönetimi de ne medyadan geçer ne de araştırma saptırmalarından…
Tabii ki bu 'yönlendirme' sandıkları yaklaşım, ne kamuoyunda bir işe yarıyor; ne de kamu vicdanında… Bu ikisinin birbirinden farklı 'tutum ve davranışları' tetiklediklerini adam gibi bilmedikleri ve bundan da kötüsü 'bilmediklerini de bilmedikeri' için de bu arkadaşlar hep 'şaşıp kalmışlardır'…
Biz bu kez de geleneği bozmadık. Her seçim öncesi yaptığımız gibi sonuç tahmini açıklayan bütün araştırma şirketlerinin (Konda henüz açıklamadı) rakamlarını bir araya getirdik, bir de matematik ortalama aldık… 2 Kasım günü heyecanlı bir karşılaştırma yapıp kim en yakın bilmiş diye bakarız birlikte…
Denize girmeli, ama ıslanmamalı (!)…
Almanya Şansölyesi Merkel Hanım gelip bzim Cumhurbaşkanı veBaşbakanla görüştü ve bilinen ve Türkiye için hayati önem taşıyan dört konuda tam destek vereceğini vaat etti ya, bizim 'İrlandalı' ecnebi aydınlar bu işe pek bir bozulmuşlar…
100 kadar akademisyen basmış imzayı; Merkel'e bir mektup yazmışlar: “Hiç hoş karşılamadık bu yaptığınızı” demişler…
Ben daha fazla imza beklerdim… Bunların sayıları azalıyor mu ne?
Marmaray'ın her an çökeceğini, tünelin sular damlattığını; metronun yer altındaki tarihi yapıyı, üçüncü köprünün çevresinimahvettiğini; İzmit köprüsünün ve İzmir yolunun 'flora ve fauna'yı tehdit edeceğini söyleyenlerin sayıları; tabii ki birinci köprüye, ikinci köprüye karşı nümayiş yapmış olanların, İstanbul'a Melen suyundan su getirilmesini protesto edenlerin sayıları çok daha fazlaydı…
Seyahat ve yerleşim özgürlüğü olmalı; isteyen İstanbul'a gelip yerleşmeli; ancak İstanbul'un nüfusu 17 milyona dayanınca kentin alt yapısı ve ulaşım hizmetlerine yatırım yapılmamalı… 'Denize girilmeli ama ıslanılmamalı' gibi bir şey…
Bu çerçevede Cumartesi ve Pazartesi günü düzenlenmiş olan iki büyük ve anlamlı etkinlik, başta bu 100 akademisyen, tüm İrlandalı ecnebi Türk aydınlarımızı 'kahretmiştir'.
Cumartesi günü Mersin'den Kıbrıs'a denizin altından giden bir boru hattı ile “Hayat Suyu” verildi… Dün de 3'ü devlet 3'ü yabancı sermayeli özel olmak üzere 6 bankanın Yeni Havalimanı için verdiği kredinin, ki bu şekilde dünyanın en büyük havalimanı projesine bir kez daha yeşil ışık yakılmış oldu, imza töreni vardı.
Kara tarafındaki düzenlemelere pek çok şirketin katıldığı, deniz altındaki kısmı ise dünyada ilk kez uygulanan olağanüstü bir teknikleKalyon İnşaat'ın tamamladığı Mersin - KKTC hattı, tüm bölgenin kaderini etkileyecek bir iştir… 5 Türk firmasının yaptığı Yeni Havalimanı ise sadece Türkiye'yi etkilemekle kalmayacak, dünya turizm ve ticaretinin ezberini de bozacak hüviyettedir.
Tabii bir de bizim ecnebi aydıların moralini bozmaktadır bu dev projeler…